Yazar: Tuğçe YELİZ

İnsan iki şeyi saklayamaz: sarhoş olduğunu ve âşık olduğunu. Bir insan aşkın kapısında durmaya başladıysa inkâr da etse, hareketleriyle kendine engel olmaya da çalışsa o kapıdan içeri adım atmak kaçınılmazdır artık ve o saatten sonra çevresindeki herkesi kandırabilir belki ama işler kendisiyle yüzleşmeye gelince değişir.

Âşık insanla, sarhoş insan arasında pek bir fark yoktur bana göre. İkisi de hesapsız kitapsız, tehlikeli ama içtendir. Sarhoş nasıl hareketlerini, düşüncelerini ve sözlerini kontrol edemezse âşık da aynıdır. Dilin başka söylerken kafan bambaşka yerdedir ve kendini oraya doğru savrulurken bulman an meselesidir. Peki, nedir aşkı tehlikeli yapan? İnsanın başına bir defa gelmesi rivayeti mi yoksa içinde her duyguyu maksimum seviyede barındırması mı? Bence her ikisi. Bu duygu, inkârla başlar, kıskançlıkla beraber sancılı bir süreçten geçip evrilir en sonunda adı aşk olur ve en önemlisi  hissedilen her duygu en yüksek dozdadır, insanı çarpar. Kerem ve Ayşe’nin şu anda durdukları yer bundan sonrası için büyük bir ipucu. İkili ya birbirlerine daha çok yaklaşacak ya da içine düştükleri bu kıskançlık buhranıyla savrulup hayatı birbirlerine zindan edecekler.

Kıskançlık, insanın beyni ve kalbinin çatışmasıyla ortaya çıkan bir duygudur ama bana kalırsa bu çatışmada ağır basan tarafı bulmak yerine en sağlıklı olan dengeyi korumak. Kerem ve Ayşe acemisi oldukları bu hislerle nasıl baş edecekler muamma ama bu bölümde bayıldığım bir Kerem Yiğiter olduğunu söylemek isterim. Sevgili Kerem senin tabirinle kendine yaptığın bu “kalp detoksu” sana sandığımdan çok daha fazla yakıştı. Ayşe’nin yanında olan, ona zarar gelmesini engelleyen, hayat mottosu haline getirdiği çapkınlığı bile arkasında bırakan Kerem, bakışlarından, tutun ağzından çıkan her kelimeyle benden tam not aldı bu bölüm.

Kerem, kendindeki değişimin adını henüz koyamamış olsa da gelip geçici heyecanlardan sıkılıp yeni hayatına hızla adapte olduğu ortada. Ayşe’nin tanıdığı diğer kadınlardan farklı oluşu, hep kaçmaya çalıştığı mahalle ortamındaki sıcaklık, onun içinde yatmakta olan gerçek Kerem’e ulaşmayı başardı ve bu bölüm asıl Kerem Yiğiter olarak geçti karşımıza. Zira  “Ayşe’nin kocası” olmayı kendisiyle öyle bir içselleştirdi ki “Seni bir daha karımın etrafında görmeyeceğim!” sözleri hâlâ kulaklarımda yankılanıyor. Sahi, Kerem ne için Berk’in peşine düştün? Oyununuz tehlikeye girdiği için mi yoksa tamamen Ayşe’yi koruma güdüsüyle mi hareket ettin? Ben, asıl cevabı biliyorum ama sen kendinle ne zaman yüzleşeceksin bakalım? Merakla bekliyorum.

Bu bölüm Kerem’in duygularını net olarak görmeye başladık ancak Ayşe için işler sadece aşk boyutunda değildi ne yazık ki. Abisinin yeniden hapse düşmesiyle neredeyse ailesinden de oluyordu, Ayşe. O sahnelerde sevgili Beril Pozam’ın hayat verdiği Nazmiye karakterinin her tepkisini çok gerçekçi bulduğumu belirtmeden geçemeyeceğim. Ayşe’yi eve almayışı, kocasının başına gelenlerden onu sorumlu tutuşu çok hayatın içinden bir andı ve bu anlara kızı da eklenince tadından yenmez oldu. O sekanstaki her performansı ayrı ayrı çok beğendim doğrusu.

Ailesinden kısa süreli de olsa veto yiyen Ayşe’nin Muhsin amcasına koşup “baba” diye çırpınışı yüreğimi yaktı ve benim için bölümün en zirve sahnesi Muhsin ve Ayşe’nin baba/kız olmayı başardığı anlardı.


Muhsin, sadece Kerem’e ve Samet’e değil çevresindeki herkese baba olmayı başarabilmiş, yardıma ihtiyacı olandan elini esirgemeyen, insana güven veren bir adam. Yıllardır esnaflık yaptığından insan sarrafı olmuş, insanlara nasıl yaklaşması gerektiğini bildiği için huzur veren bir yapısı var, onun. Dolayısıyla Ayşe, yıllardır yerini dolduramadığı baba özlemini biraz olsun Muhsin amcasıyla gidermiş olacak ki herkes ona sırtını döndüğü anda, onun sığındığı tek kişi Muhsin oldu.

Ayşe, kendini kurtarmak için girdiği bu oyunda bu kadar şanslı olacağını tahmin etmezdi, eminim ama ben onun adına çok seviniyorum. Rahat bir nefes almasının yanı sıra çevresinde onu anlayan, ona hak veren ve daha çok destek sağlayan insanlar var artık ve en güzeli kocaman bir aileye sahip.

Rıza’ya gelince bu bölüm o da ailesi tarafından nasıl görüldüğünün farkına vardı diye düşünüyorum. Kızından tutun, annesine kadar herkes onun öfke kontrolünü kaybettiği anlarda ona zarar verme, buna zarar verme dedikçe Rıza kendiyle yüzleşti ama bu yüzleşme için biraz geç kalmış olacak ki hapse girmekten kaçamadı. Tüm bu yaşadıkları ona güzel bir ders oldu diye umuyorum ve bundan sonraki yaşamında daha temkinli ve öfkesini kontrol edebilen bir Rıza göreceğimi düşünüyorum.


Şimdi dönelim Kerem ve Ayşe ikilisine. Ceyda’nın yaptığı her hamle onları birbirine biraz daha yakınlaştırırken iyi geçinmelerine de yol açmaya başladı. Birbirlerinin arkasını toplarken didişmeden sakin sakin konuştukları zaman, aslında evli olduklarının da farkına varan Kerem ve Ayşe, iyi bir takım olma yolunda emin adımlarla ilerliyorlar. Kerem, Ayşe’yi; Ayşe, Kerem’i böyle kollamaya devam ettiği sürece değil bir Ceyda, bin Ceyda gelse bu ikili hepsini alt eder. Üstelik bu savunma hâli artık sadece oyundan ibaret değil. En az çıkarları kadar birbirlerini kaybetmekten de korktuklarını hesaba kattığım zaman zorluklar karşısında dimdik duracak bir çift görüyorum ben.

Kerem’in koşa koşa gittiği çapkınlık turlarından kendi isteğiyle bir anda uzaklaşması ve soluğu Ayşe’nin yanında alması, ilerisi için zaten iyi bir sinyal olmuştu ancak son sahnede Ceyda’nın yeni oyunu sayesinde Kerem de Ayşe de kendilerini bir sınavın içinde bulacaklar yeniden ama bu sınav öncekiler gibi değil kendi içlerinde olacak. Asıl kaybetmekten korktukları şeyin ne olduğunu kendilerine itiraf edebilecekler mi, bu oyun onları hangi noktaya getirecek çok merak ediyorum. Bakalım bu savaşın galibi kim olacak? Aşk mı, mantık mı? Kazanan hangisi olur bilmiyorum ama Ceyda, bu oyunlara devam ettiği sürece amacına ulaşmaktan çok onları birbirine biraz daha bağlayacak buna eminim.


Geride bıraktığımız 5 hafta boyunca benim en sevdiğim bölüm tartışmasız son bölümdü. Duygular ortaya çıktı, hatalar fark edildi ve en güzeli ötekileştirmek yerine kocaman bir ailenin sinyalleri verildi.

Sevgili Uğur Uzunel’i de asker uğurlamasında bıraktık en son. Kendisine şimdiden hayırlı tezkereler diliyor ve bir an önce aramıza dönmesini bekliyorum. Zira ben onu seyretmekten büyük keyif alıyorum. Bana göre rolü üzerine iyi giyen isimlerden biri.

İyisiyle kötüsüyle bir bölümü daha geride bıraktık. Bu hafta bölüm yazım benden kaynaklı sorunlardan dolayı bir gün gecikmeli geldiği için bekleyenlerden özür diliyor ve yazımı burada sonlandırıyorum.

Yazan, çeken, oynayan herkesin emeklerine sağlık. Haftaya önce ekran karşısında daha sonra dizisin.com’ da görüşmek dileğiyle. Sevgilerimle.

Benzer Yazılar

Bir Yorum Yazarak Siz de Katkı Sağlayın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.