Kapak

YAZAR : Büşra GEZGİN

Geçen hafta Maraşlı’nın Mahur’un gidişini engellemek için son bir gayretle aşkını ilan etmesinde kalmıştık. Mahur gitmişti ama şimdi görüyoruz ki Maraşlı’ya güvenmek için ona bir şans daha vermeye karar vermiş.

Celal için aşk, hata yapmaya sebep olan bu yüzden de olmaması gereken bir duygu. Mahur’a göreyse adı güven olan bir duygu. Mahur ne kadar hoşlansa da Maraşlı’dan, bunun adına aşk diyebilmesi için güvenmesi gerek. Ses kayıtları, boş restaurant… Her ne kadar doğruyu söylese de Maraşlı, içine şüphe düşürmüştü Mahur’un. “Şüphe, bir kere düştü mü insanın içine, insanı yer bitirir.” demişti Celal, içindeki şüphelerle yaşamaktansa kalıp yüzleşmeyi tercih etti Mahur. İşte şimdi bundan sonra Maraşlı’nın en büyük hatası Mahur’u hafife almak olur çünkü o hisleri kuvvetli, zeki bir kadın. “Başka bir yüzün var sanki” demesi gibi, hissediyor ama henüz bu hissettiklerinin altını mantıklı kanıtlarla dolduramıyor. Bu yüzden Maraşlı’nın en ufak bir açığında gerçeği anlar. Aşk, Mahur’un gözlerini kör etmedi. Mahur aşkın her hâlini kastederek mutsuzluğuna da talip oldu ve bu aklının önüne geçmiyor. Gitmesi gerektiğinde ısrar etmiyor, elinden geleni yapıp yoluna devam ediyor. Hem aklı selim düşünen hem aşkın en yoğun duygularla her hâline razı yaşayan bu kadına karşı sevgim artıyor doğrusu. Ekranlarda görmeyi istediğim ama pek sık rastlamadığım bir karakter çünkü.

Eğer Mahur dönmeseydi Maraşlı yoluna devam edemezdi. Daha önce dediğim gibi Mahur, o evin anahtarı; o olmadan olmaz. Celal bir şey bildiğinden mi yoksa görevi gereği Mahur’un eve dönmesini istemesinden mi bilmem ama Maraşlı Aziz Bey’e inanmayı tercih etti. En azından ihtimal dairesini geniş tuttu. Yani ruhsatlı silahla adam öldürmeye teşebbüs eden birinden bahsediyoruz. Evet, Sedef Hanım’ın sözlerine inanmıştı ama bunu gördükten sonra birini vuramayacağını anladı bence, ha bu Aziz Bey’in vicdanlı olduğundan değil tabii, yöntem bilmediğinden. Yoksa Aziz Türel benim gözümde asla iyi biri değil. Tüm günahları için aşkı paravan tutup ardına saklanan biri. Ve Aziz Bey’i anlayanlar şaşırtıcı bir şekilde Firuzan ve Dilşad. Firuzan’ı anlıyorum, Aziz Bey olmadan o evde barınamaz ama Dilşad neden destekliyor, kendi hatalarından yola çıkarak empati mi yapıyor veya İlhan’ı affetmesi için şimdiden anlayış mı arıyor? Bilemedim. Bakalım, onu da göreceğiz zamanla.

Firuzan’ın akıl vermekte üstüne yok ancak verdiği akıllar pek de desteklenir gibi değil. İlhan’a Savaş ile uyumlu ol, dedi ama İlhan’ın karakterine ters bir tavsiyeydi bu. İlhan eğer aklına uygun bir yol görseydi Savaş’tan, olabilirdi aslında ama görmedi. Savaş’ın uyuşturucu ticareti için Türel holdingi kullanmak istemesi onu çıldırttı. İlhan, kanunlara inanan ve güvenen biri ve onun gibi birini herhangi bir zorlama olmadan asla böyle bir iş yaptıramazsınız bu yüzden hemen polise şikayet etti. İlhan’ın polise şikayet ettiğini bir Dilşad bir de polisler biliyordu ki henüz nakliyat da gerçekleşmemişti. O halde Savaş ne oldu da uyuşturucuları başka bir yere nakletti polis gelmeden? Savaş’ın ya emniyette adamı var ya da evin içinde bulunamayan köstebeği haber uçurdu Savaş’a. Başka türlüsü mümkün görünmüyor.

Savaş’ın ortakları İlhan konusunda Savaş’ı dinlemeyerek büyük bir zarara yol açtılar ve uyuşturucuların bulunduğu tırı Maraşlı’ya kaptırdılar. Savaş baskınla da ilgilenecektir fakat bu sayede Maraşlı söz sahibi oldu. Aylar süren araştırmaların ona verilen görevin tek bir amacı vardı: Savaş’ın kimden ya da kimlerden emir aldığını bulmak. Maraşlı’nın bu göreve seçilmesinin de bir sebebi vardı kızının yaralandığı saldırıyı düzenleyenleri bulmak. Ve şimdi Maraşlı yaptığı tek bir hamle ile ikisine de cevap bulmak üzere. Tır elinden giderse Savaş milyon zarar eder, bunu göze alamaz. Bu yüzden Maraşlı’ya istediğini verecek ama nasıl? Bu alışveriş Maraşlı’nın istediği gibi net cevaplar içermeyecektir. Savaş’ın nasıl bir yol izleceğini bu yüzden merak ediyorum çünkü abisi de kendisini bu kadar çabuk belli etmeyecektir.

Necati.. Ondan büyük bir sır bekliyordum ama ona olan muhabbetim onun karanlık tarafta olabileceğine dair düşüncelerimi susturuyordu. Şimdi yine ona temkinli yaklaşıyorum çünkü benim için hâlâ karanlığı tam olarak aydınlanmış değil. Şimdi, Aziz Bey’in Ömer’in ölümüne kadar Necati’yi diğerlerinden ayırmadan sevdiğini biliyoruz. Tüm tavrı o olaydan sonra değişmiş. Yani başından beri kendi oğlu olmadığını bilmesi imkânsız gibi, yoksa en başından tepkili olurdu. Bunu Ömer’in de bildiğinden şüpheliyim yoksa sadece yıllarını hapishanede geçirdiği için değil oğlu için de hesap sorardı. Yani bunu benim tahminime göre sadece Sedef Hanım biliyordu. Peki bunu Necati’ye ne zaman söyledi? Mahur’a her şeyi anlatmak için görüntü kayıtları çektiği dönemde mi? Artık ölüme yaklaşıyorken her şeyi itiraf etmesi gerektiğini mi düşündü? Peki, Savaş buna nasıl inandı? Pekala Türel ailesi tarafından kandırılıyor hedef şaşırtılıyor olabilirdi ki babasının gerçek katilini bilmiyor görünüyor. Aziz Bey’in günahlarının kurbanları nasıl ki evlatları olmuşsa Sedef Hanım’ın sırlarının taşıyıcıları da yine evlatları oluyor. Necati’nin hayatının annesinin ölümüyle değiştiği kanaatindeyim bu yüzden. Annesinin sırlarını omuzlarında taşıyor. Eskiden bu kadar sarhoş, bu kadar içine kapanık değildi büyük ihtimalle, tabii tüm bu yazdıklarımın gerçek olabileceğini düşünerek yazıyorum yine. Bir insan öldürmenin günahıyla yaşamaya çalışıyorken o kişinin babası olduğunu öğrenmesi… Kim kaldırabilir ki öz babasını öldürmüş olduğu hakikatini… Bu üstesinden gelinecek basit bir olay değil! Bu yüzden sürekli içmesi, unutmaya çalışması, başka hayatlar okuyup onlarla dertlenip kendi hayatını geri plana atması… Yaşamak en büyük suç ona göre ve o bu suçu işliyor. Necati’ye hapis gerekmez, o zaten kendisinin mahkûmu olmuş çoktan.

Sadık’ın korkuları onu Maraşlı’ya yakalatır sanıyordum ama Sadık zaten yakalanmış. Necati çoktan babası Ömer’in cesedini olduğu yerden çıkarıp bir mezara gömmüş bile ama Sadık’la ceset hakkında konuşurken ona yaşattığı korkudan nasıl da zevk aldığını gördüm. Bilerek telaş etmesini ve gömdükleri yeri açmasını istedi. Çünkü Sadık’ı tanıyor. Eğer onlarla bağlantılı bir yerde yani bahçede çıkarsa Sadık’ın başına geleceklerden korkacağını biliyor ve bu korkuya oynayıp harekete geçmesini istiyor. Böylece aileye bir korku daha yaşatacak. Cesedin orda olmaması başka birinin varlığını hissettirecek, Türel ailesine. Bu da görünen düşman Savaş’tan daha çok korkutacak onları. Bu, Necati’nin perde arkasındaki gerçek yüzünü fısıldadığı ilk adım oldu. Devamında çok daha ileri gidecektir. Çünkü babasının intikamını almak isteyen Savaş değil sadece. Ayrıca babasını öldürenin Aziz Türel değil de abisi Necati olduğunu öğrendiğinde Savaş’ın neler yapabileceğini düşünmek dahi istemiyorum. Çok daha sert gelecektir üstlerine çünkü zaten durdurulmayı sevmiyor.

Maraşlı’yı Savaş’tan kurtaranın Necati olduğunu düşünüyorum çünkü birlikte hareket ediyorlar. Maraşlı’yı kurtarması,  Mahur için dedirtiyor bana ama özellikle Maraşlı’nın bu son hareketinden sonra karşı karşıya gelmeleri an meselesi. Maraşlı artık sadece Celal Kün demek değil, iki kardeşin durdurulamaz intikamı da demek ve bunu izlemek inanılmaz keyifli olacak.

Benzer Yazılar

Bir Yorum Yazarak Siz de Katkı Sağlayın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.