YAZAR:Şehriban Simay DEMİR

Sözlükler, aşkı bir kimseye ya da bir şeye karşı duyulan aşırı sevgi ve bağlılık olarak tanımlar ve bence aşk, bir insanın yaşayabileceği en güzel duygulardan biridir. Kalbini yaşam sevinciyle doldurup ruhunu kıpır kıpır yapar. Bir de karşılıklıysa o duygular, dünyanın en eşsiz hissidir. Aşkta karşımızdakini çok sever, onun hiçbir yanlış yapmayacağına inanır hatta ona kendimiz kadar güveniriz. Karşımızdakinin yaptıklarına gözümüzü kapatır; kötü davranışlarını sevimli bulur, hatalarını görmez, nasıl hayal ediyorsak öyle görürüz. Dahası iyi özelliklerini överken kötü yanları için hep bir bahane üretiriz. İki kişi birbirini çok sevip önemsiyorsa bu çok güzel de sonuçlanabilir, partnerimizin bize olan sevgisi biter yahut bir yerden sonra aşk dediğimiz duygu saplantılı bir hâl alacak olursa bambaşka yöne de gidebilir. Ya karşımızdakine takıntılı olur hayatı ona da kendimize de zindan ederiz ya da yolumuza iyi – kötü tecrübeler kazanmış olarak devam ederiz, tıpkı Zeynep ve Mehdi ilişkisinde olduğu gibi.

Zeynep, aşkı Mehdi’yle tanımıştı, hatta ona aşkın ne olduğunu soracak kadar bile acemiydi bu konuda. Aşkı, sevgisi Mehdi’nin desteği ve şefkatiyle derinleşmiş, onunla gerçek mutluluğu tatmıştı. Fakat bu mutluluğu çok da uzun sürmedi. Önceleri Müjgan ve Benal’le yara alsa da ilişkileri, Mehdi’nin kıskançlık duygusuyla birlikte, bastırdığı kişiliği ortaya çıkınca birbirlerine bir şekilde âşık bu iki insan arasındaki uçurum da tüm heybetiyle kendini gösterdi. Duyguları, düşünceleri, hayata bakış açılarındaki farklılık buz dağının görünmeyen yüzüydü ama şimdi hepsi bir bir su yüzüne çıktı. Belki bu farklılıklar önceleri onları bir arada tutuyordu. Zıt kutuplar birbirini çeker derler ya onlarınkini de öyle düşünebilirdik. Hatta Mehdi’nin öfkesi başkalarına yöneldiğinde Zeynep bunları aşabileceklerine inancını hep taze tutmuştu. Ta ki o öfke kendisine dönene kadar. Öyle bir şiddete maruz kaldı ki çocukluğunun tüm korkularını ve travmalarını tek bir an içerisinde yaşadı ve ne acıdır, Mehdi o kapıyı kapatarak Zeynep’in içindeki tüm umutları ve güveni de bir anda yok ediverdi. Bazı hataların telafisi de çok zor oluyor. Ben hayatta ölüm dışında her şeyin geri dönüşü olduğuna inanırım. O yüzden buradan dönüş yok diyemem ancak çok ama çok zor olduğunu söyleyebilirim. İyi hoş da affetme kavramından bahsedebilmemiz için önce suçlu olanın çabasını görmemiz gerekir. Peki, biz ya da Zeynep bir çaba görebildik mi? Koca bir hayır! Yani kızcağızın boynunu kırma teşebbüsünü ve kıskançlıkla kolunu yerinden sökmeye çalışmasını saymazsak herhangi bir çabası yoktu ve zaten bunlar da çaba değil, Mehdi’nin zorbalığının kaldığı yerden devam ettiğinin bir çeşit ispatı.

Zeynep’in gözünde Mehdi çok net artık: Kaba, zorba ve kendi çıkarı için evladım dediği bir çocuğu bile kullanmaktan çekinmeyecek biri. Mehdi özünde bunları düşünerek yapmıyor olsa da Zeynep’in gördüğü bu. Zeynep artık onunla ne empati yapar ne de onu anlamaya çalışır. İlk etapta onu kontrol altına alması yüzünden ayrıldılar ama Mehdi hâlâ buna devam ediyor. Zeynep’in bildiği kısmı bile ona olan tavrını böyle sertleştirirken iş yerinde onu takip ettiğini ve de telefonunu kurcaladığını öğrendiğinde neler olur tahmin etmek çok da zor değil. Sadece şunu söylesem yeterli olur sanırım. Zeynep, bu meseleye asla Sakine gibi bakmayacaktır!

Zeynep şu an her anlamda çok daha güçlü bir kadın. Hatta bu boşanma meselesi Mehdi’yi dağıtırken onu çok daha ayakları yere basan, rahat ve aklı başında biri hâline getirdi. Hatta sözlerim abartılı olmazsa mevcut vaziyete bakarak Mehdi, Zeynep’e asla iyi gelmemiş bile diyebilirim. O işi Mehdi sayesinde alabilmiş olsa da oradaki çalışması, azmi ve becerisiyle herkesin gözbebeği olduğu da bir gerçek. Sadece işinde başarılı olmadı bu arada, hayatında da iyiden iyiye söz sahibi olmaya başladığını görebiliyorum. Eskiden Sakine annesi istedi diye evlenen, Nermin annesi istedi diye hayatını yönlendirmeye çalışan bir kadın yok karşımızda. O, hayatının iplerini eline alan, nerede ne yapacağını gayet iyi bilen ve aldığı kararları da sorgulatmadan uygulayan birine dönüştü. Hastanede Nermin’in tüm itirazlarına rağmen onu dinlememesi ve orada kalması verebileceğim küçücük bir örnek sadece. Fakat en önemlisi ne biliyor musunuz? Kimsenin vicdanına oynamasına müsaade etmiyor. Zeynep’le ilgili en büyük sıkıntı; olaylar karşısında suçluluk duyması, kendini her şeyden sorumlu tutmasıydı ve ben böyle bir davranış görmüyorum artık onda. Bana göre ondaki en güzel gelişmelerden biri bu; suçu olmadığı hâlde her olay için kendini hatalı bulan Zeynep’in, artık vicdanında kendini yargılamayı bırakmış olması! Tüm bunların yanında hiç tecrübesi olmamasına rağmen müthiş bir annelik örneği de sergiliyor. Özellikle Kibrit’le ergenlik ve kadınlık üzerine yaptığı konuşma herkesin kendine ders çıkarabileceği türdendi. Zeynep hem kendi hayatını hem de kızına karşı sorumluluklarını bir arada yürütürken oldukça sakin, neredeyse hatasız olarak kendi yolunu yürümeye başladı ve açıkçası ben bu kadarını beklemiyordum.

Sözün özü boşandıktan sonra anneliğiyle, arkadaşlığıyla, evlatlığıyla dimdik ayakta duran; çizgileri olan, olgun ve ne istediğini bilen bir kadın oldu Zeynep. Bu çizgiler bir tek Mehdi’ye karşı değil annelerine, hatta Barış’a karşı bile net ve açık. Mehdi’yle ilişkisinde bile artık mantığıyla hareket ediyor duygularının esiri olmuyor. Hatırlarsanız, Mehdi ilk hastaneye yattığında ona olan aşkını bile itiraf edecek duruma gelmiş, onu kaybetmemek için sabahlara kadar gözünü bile kırpmamıştı. O uyanana kadar hastaneden bir yere ayrılmamış ve iyileşene kadar ona kendi bakmıştı. Şimdi yine hastanede onun yanındaydı ama bu sefer, sadece insanlığından yaptı bunu. Ona hastabakıcısı gibi değil de sadece zor anında yanında olan sıradan bir arkadaşı gibi davrandı. Ardından yardıma ihtiyacı kalmayınca yanından ayrıldı. Yani uzun lafın kısası; Zeynep artık Mehdi’yi aşmak ve yoluna devam etmek istiyor.Mehdi’yse yapmaya devam ettiği yanlışlarla ona bu yolda yardımcı olacağa benziyor. Zira Zeynep hâlâ ne takip meselesini ne telefonunu karıştırdığını ne de bu uğurda Sakine’yi de kullanmaya başladığını biliyor!

Zeynep’in Mehdi’ye aşkı bitmemiş olsa da duygularını kontrol etmenin ve hayatını sürdürmenin bir yolunu bulmuş durumda. Ama Mehdi, Zeynep’in tam tersi tüm hayatını Zeynep’e odaklamış hâlde, acı ve kıskançlıkla ne yapacağını bilmez bir durumda. Mantıklı düşünemiyor “Ben ne yapıyorum?” demeden Zeynep’in hayatına müdahale etmekten geri kalmıyor. Onun özel alanını ihlal ettiği yetmiyormuş gibi kendine bunu yapmak için bir de yandaş arıyor. Tüm yaptıklarını, onu korumak adı altındaki bahanelerle mazur göstermeye kalkışıyor. Üstelik bunları yaparken kendisine yardımcı olsun diye Kibrit’e duygusal baskı yapıp ondan bilgi almaya çalışıyor. Aslında Mehdi gibi birinin asla yapmayacağı şeyler bunlar. Fakat Mehdi’nin hâl ve tavırlarına baktığımızda maalesef onun aşkının saplantıya dönüştüğünü, aşktan öteye geçtiğini görebiliyoruz. Ben onları koruyorum, arkalarında duruyorum diyor kendince ama aslında tek yaptığı Zeynep’in hayatının içinde, o bunu istemediği hâlde kendisine bir yer açmaya çalışmak. Yukarıda Zeynep onu zorba olarak görüyor demiştim ya, işte bahsettiğim tam olarak bu. Mehdi bir zorba ve işin kötüsü bunun farkında bile değil.

Mehdi’nin mahallesiyle organik bağı, yani ona bir amaç ve yaşama sebebi veren en büyük uğraşı ortadan kalkınca o da tüm hayatını Zeynep’e kanalize etti ve kendine ait bir yaşamı kalmadı. Eskiden; mahallelinin sorunlarıyla, ablalarıyla, annesiyle ilgilenip tamirhanesiyle uğraşırken başını kaşımaya bile zamanı yoktu; şimdi Zeynep’ten başka meşgalesi yok. Bu yüzden düşündüğü tek şey onun ne yaptığı, kiminle ve nerde olduğu. Mehdi bu davranışlarıyla “sevgilisinden ayrılan liseliler” gibi davranıyor ve bu, çok da garip değil. Müjgan’a “17 yaşımdan beri size bakıyorum!” demişti hatırlarsanız. O, bir günde büyümek zorunda kalmış; babasını kaybetmiş ve ailenin tüm yükünü sırtına almış. Bu yüzden asla yaşıtları gibi normal büyümeye ve duygularını yaşamaya vakit bulamamış. Mehdi’nin duygusal gelişimi tam olarak orada kalmış ve bir adım ilerlememiş. Yukarıda da bahsettiğimiz gibi takip etmeler, telefon karıştırmalar, ayrıldığı hâlde hayatlarına başka birilerini alamayacaklarını söylemeler, yani ayrılığı kabul etmemeler evet, saplantı ama aynı zamanda duygusal olarak hâlâ üniversiteden vazgeçtiği yaşta kalmış; hayallerini, geleceğini yok saymış bir adamın keşkeler ve pişmanlıklar üzerine kurmuş olduğu hayatının da bir özeti.

Mehdi çaresiz ve kendini Zeynep’e duygu sömürüsüyle affettirmeye çalışacak kadar da aciz durumda. “Senin işe alınman için maili ben attım!” demesi de bundandı. Belki bilinçsizce yapıyor ama bunlar artık Zeynep’te işe yarayacak yöntemler değil, ki Zeynep annelerinden dolayı yeterince idmanlı bu konuda. Mehdi de biliyor, hissediyor Zeynep artık çok daha güçlü bir kadın ve karşısında Barış gibi her konuda birçok artısı olan, Sakine’nin dahi hakkında tek bir olumsuz söz söyleyemediği bir rakip var. Ona karşı pek şansının olmadığının da Zeynep’i geri kazanmak için hiçbir şey yapmadığının da farkında. Aslında Mehdi hiçbir şey yapmıyor demek doğru olmaz; o ilk defa Müjgan’a sitemden öteye gitti ve bir bakıma isyan etti. Söylediklerinde çok haklıydı kabul ediyorum ama söylemek için geç kalınmış sözlerdi sarf ettikleri. Fakat yine de bu Mehdi’nin değişmesi adına bir adımdır, kim bilir? Müjgan’la konuşmasında “Neden beni sevdiğimden ayırdın bu fedakârlıkların için bir kan parası miydi?” dedi ama bence tüm suçu Müjgan’a yükleyip hiç suçu yokmuş gibi davranmak kolaycılıktan başka bir şey değil. Tamam, kabul ediyorum; Müjgan, Mehdi’yi dolduruşa getirdi. Zeynep’e karşı sürekli kışkırttı amenna, belki de içeriye kilitlemesini bile o söylemiş olabilir bilemiyorum fakat son kararı Mehdi, hep kendi özgür iradesiyle verdi. “O kapıyı kapatmasaydım gitmezdi” derken haklıydı ve o kapıyı Müjgan değil kendi kilitledi. Hâlâ yaptığı yanlışları göremiyor; kendini sorgulamıyor ve hata yapmaya devam ediyor. Zeynep üstüne basa basa “Öfken hâlâ içinde değişmedin.” diyor ama o, kendini sorgulamak yerine hatayı başkasının üzerine atmakla meşgul. Halbuki Mehdi’nin anlamadığı şey şu: Onunla Zeynep arasında duran tek kişi var. Ne evin kadınları ne de Barış ne Benal ne de Nazlı bu kişi, Mehdi’nin ta kendisi! Zeynep’te açtığı travmalar onların arasında dağ gibi duruyor ve sonrasında yaptıklarıyla da onu kendinden adım adım uzaklaştırmaya devam ediyor. Mehdi bunu anlamadığı sürece de aralarının düzelmesi mümkün değil.

Haftaya görüşmek üzere…

Benzer Yazılar

Bir Yorum Yazarak Siz de Katkı Sağlayın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.