YAZAR : BÜŞRA GEZGİN

Hiçbir şey göründüğü gibi değildir ve çözülen her sır beraberinde bir yenisini getirir! Bölümün bana verdiği mesaj bu iki cümle sanırım. Çok akıcı bir bölüm sonuna geldiğimde şaşkınlıktan ziyade taşların yerine oturmasının getirdiği bir rahatlama hissettim. En başından beri ufak anlarda yakaladığım gerçeklerin bu bölümde ayan olması rahatlatıcıydı tıpkı bir düğümün çözülmesinin getirdiği rahatlama gibi…

Sorgu odasındaki insanların istihbarat çalışanları olduklarını kendi ağızlarından duyduk. Ama önemli olan neyin peşinde oldukları ve Maraşlı’yla  bağlantıları. Türel ailesi mühim ama Savaş’ın üstlerine de ulaşmaya çalışıyorlar ve unutmayalım ki ailedeki bağlantısı henüz ortaya çıkmadı.Türel ailesinin karanlığı geçmişlerinde.Şimdiki meseleler için Savaş’a ihtiyaç duydukları gibi bu sonuçlara sebep olan geçmiş için de Türel ailesine ihtiyaçları var. Savaş perde arkasındaki asıl kişilere ulaşmak için bir anahtar, onun ölümü anahtarın yok olması ve kapı ardındaki insanların sırra kadem basması demek. Bu yüzden Maraşlı’nın duygularına yenilerek yaptığı hata tüm araştırmanın sonunu getirirdi. Savaş ölmedi, her zaman yaptığı gibi öldüremedi de ama er ya da geç Savaş’ın yeniden bir intikam alma girişimini göreceğiz gibi geliyor. Yıllarca babasının kinini taşıyan biri, kendisine yapılan bu eziyeti de elbette unutmaz hele ki çocukluğunda aldığı intikam önümüzde dururken.Yalnız onun üst bağlantısı bu kez Maraşlı’yı elinden aldı ve bir süre Savaş bu inttkamı ötelemek zorunda. Burada asıl soru şu: Onun ölmesini istemeyen kim?

Zeliş, Maraşlı’nın her şeyi, onun için dünyaları yakar ama Zeliş’in tavrı çok ilginç. Onları organizasyona davet eden Mahur’du. Normalde sorumlu tuttuğu kişi Mahur olmalı ve ona tavır almalı ama Zeliş babasına kızgın, bir tek ona kırgın. İlk seferinde de babasıyla iletişimi kopmuştu ama o zaman kimseyle konuşmuyordu. Sanki babasına olan kırgınlığı bu olayla sınırlı değil gibi.. Belki annesiyle ilgili, bilmiyorum. Bildiğim tek bir şey var o da bu durumun tuhaf olduğu. Baba-kız ilişkilerine dair çok bir şey bilmiyoruz aslında, zamanla hikaye ilerledikçe ikisi hakkında daha çok şey öğreneceğiz elbet, o zamana kadar bana sabırla izlemek düşüyor sanırım.

Mahur’un dikkati ve merakı beni artık şaşırtmasa da korkutmaya devam ediyor. Maraşlı’nın bir şeyler sakladığına dair şüphe darmadağın olmuş restaurantı gördüğünde içine düşmüştü zaten. Bu yüzden en ufak bir bilgiye davetsiz misafir olmayı kendine hak gördü.Tabii sonucu büyük bir felaket oldu. Ses kaydını dinlerken Maraşlı’nın onun ilgisini fark ettiğini duyduğunda yaşadığı mutluluğu sindiremeden babasının katil olduğunu öğrendi ve bu yıkım yarattı. Böyle büyük bir sırla, sorunla yüzleşmek Mahur’un kaldırabileceği bir şey değil. Annesinden dolayı zaten hassas bir psikolojisi oluşmuşken daha fazla kaldıramaz bu sorunları, kaldıramadı da. Babasına gitti, inkar etsin istedi, annesinden gerçekleri kendi kulaklarıyla duymak istedi. Ama yaşadıklarının ağırlığı ona çok fazla geldi. Ailesine olan güveni hiç kalmamışken bir de Maraşlı’nın bir şeyler saklıyor olabileceği fikri onu tamamen güçsüzleştirdi. Bir an empati yaptığımda güvene ve doğruluğa bu kadar hassasiyeti olan birinin aldığı bu darbelerle ayakta kalamayışını ve gitmek istemesini anlıyorum. Gidişinin ardında olaylar karşısında yaşadığı çaresizlik de var, artık hiçbir şey yapamaz durumda. En iyisi gitmek..

Mahur’un gidişine tekrar geleceğim ama onun açığa çıkardığı bir başka yaraya değinmeden duramam:Necati! Ah Necati… Ben onun için babasının kurbanı derken içinin böyle bir yükle dolacağını bilmiyordum. Evet, bir şeylere şahit olmuştur diyordum ama failen içinde olması çok fazla. Babasını kurtarmak için katil olmuşken, sırtına böylesine ağır bir günah yüklenmişken hayatını uğruna harcadığı insan bir gün olsun yüzüne gülümsememiş aksine, birazcık dahi olsa vicdan yükü varsa yaşadığı, omuzlarından atmak için oğlunun ölümüne seyirci kalmayı seçmişti. Necati’yi arabada ölsün diye bırakırken -hatırlayan hatırlatan kalmasın diye- o ölünce sanki tüm günahları silinecekmiş gibi bir düşünceye kapılması defalarca tekrarladığı “ben” egosunu ortaya çıkarıyor. O kadar bencil bir adam ki, tetiği çeken Necati de olsa benim gözümde katil olan Aziz Türel’dir. Ömer’in hayatını iftiralarla kararttı, eşi Sedef’in hayatını zorlamalarıyla kararttı, oğlu Necati’nin hayatını büyük bir günaha ortak ederek kararttı, şimdi de ailesinin hayatını geçmişiyle daha çok karanlığa boğuyor. Bu yüzden Aziz Bey benim gözümde bir katilden farksız. Umarım etrafa saçtığı onca pisliğin ortasında kibriyle dururken sebep oldukları ailesini değil onu boğar. En ufak bir pişmanlık duymaması onun en büyük günahı çünkü.

Firuzan’ın şirket meselelerini öğrenmesi iyi mi oldu kötü mü ,bilemiyorum. Yalnız belli ki son öğrenen Aziz Bey olacak ve o zaman hataların telafi edilme ihtimali varsa da bitmiş olacak. Çünkü İlhan’a her yolu mübah gösteren biri var artık,o da Firuzan. İlhan avukatlarla görüşüp resmi bir yol ararken, “Babama söyleyeceğim”derken Firuzan Savaş’la işbirliği yapmasini tavsiye ediyor. İlhan düz mantığa sahip bir adam. Ozan gibi hileye başvurmamış şimdiye kadar, bu yüzden ona son derece ters gelen bu yolda ilerleyebilecek mi devam ettirebilecek mi emin değilim. Ne kadar uğraşsa da illa ki bir yerde patlar bu durum, karakterine ters çünkü. Ya bir yerde ipler kopacak ya da battıkça batacak ve işler içinden çıkılmaz bir hal alacak. İlhan’ın başına gelecekler için şimdiden üzülüyorum gerçekten.

Aziz Bey’in üç evladı da onun yaptıklarından bir şekilde etkileniyor farklı farklı yönlerden. Sırlar açığa çıktıkça yaraların derinliği de o derece artıyor. Ancak bu yolun başı henüz. Bu hikayenin sonunda nelerin bizi beklediğini bilemeyiz..

Maraşlı’nın bir araştırmanın içinde olduğunu ve her şeyin planlı olduğunu yazmıştım. Şimdi görüyorum ki bu uzun bir hazırlığın sonucuymuş. Altı ay boyunca Türelleri takip edip, tabiri caizse en kolay lokmayı kendine hedef seçmiş: Mahur. Sahaf dükkanına da onunla karşılaşabilmek için yerleşmiş. Maraşlı’nın bu hesaplamaları arasında tek zorlandığı konu aşk. Mahur’a romantik aşık olarak yaklaşsaydı Mahur onu dünyasına kabul etmeyebilirdi. Ama onu o kadar iyi tanıyor ki.. Yaşadıkları ve yaşayacakları karşısında Mahur’un tek istediği şey güven ve dürüstlük. Güvenini kazanmak için onun hayatını kurtarması yetmedi ,bunun tek yolu dürüst olmasıydı. Sonucu ne olursa olsun Maraşlı tüm sorularını cevapladı Mahur’un. Bir şey hariç, kimliği. Maraşlı kimliği tamamen bir sır ancak Mahur’un bunu anlamaması lazım. En ufak bir yalanda Mahur onu terk ederdi ki etti de.Yani Mahur için aşk dürüstlük demek. Maraşlı için aşk oyununun bu denli tehlikeli olmasının sebebi de bu; dürüstlük! Yalan üzerine kurulu bir hayatla istihbarata çalışıyorken ve Mahur’a karşı son derece dürüst olması gerekiyorken üzerine giydiği Maraşlı kıyafeti ateşten farksız. Nasıl ki Savaş başkalarının anahtarıysa Mahur da Türel ailesinin anahtarı. O olmadan Maraşlı ilerleyemez. Şimdi en büyük adımı attı Celal ona, hissedilenleri dile getirdi geri dönüşü olmaz bir sekilde ama yine de Mahur’un gidişine engel olamadı. Bundan sonra Maraşlı’nın bu ateşten gömlek ile neler yapacağını nasıl dayanacağını merak ediyorum.

Emeği geçen herkesin ellerine sağlık.. Haftaya yeniden görüşmek üzere..

Benzer Yazılar

Bir Yorum Yazarak Siz de Katkı Sağlayın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.