YAZAR: Şeyma BULUT

Mesafeler…Özellikle de insanlar arasındaki uzaklıklar… Ben insanlar arasındaki yakınlığı birbirlerini anlayabilmeleriyle alakalı olduğunu düşünüyorum. İki insan birbirini anlamıyorsa yapışık ikiz bile olsalar aralarında milyonlarca kilometre vardır.  Bu mesafeyi kapatabilmek için de insan önce karşısındakini dinlemeli ve sonra da anlamaya çalışmalı yoksa sadece sevgi bir ilişkiyi kurtarmaya yetmeyebilir. Leyla ve Cem’in sevgisinin aralarındaki sorunları çözmeye yetemediği gibi…

Geçtiğimiz hafta, son sahnede Leyla ve Cem arasında uzaklık kalmamış, tüm gardlarını indirmiş gibi duruyorlardı ama bu haftanın ardından şunu çok net söyleyebilirim ki hâlâ aralarında çok uzun mesafeler var. Çünkü birbirlerini anlamıyorlar. Bir insanı gerçekten tanıyabilmek için söylediklerine değil yaptıklarına bakmalı ve neden yaptığını da anlamaya çalışmak lazım. Şimdi itiraf edeyim; Cem, Leyla’yı anlayabilmek için helak oldu. Leyla’nın dengesiz hareketlerini, gitgellerini çözebilmek için çaresizce çırpındı. Ne zaman bir sorusuna cevap bulsa daha büyük bir soru işaretiyle karşı karşıya kaldı ve günün sonunda o da sormaktan vazgeçti ve aynı Leyla gibi peşinen hükmünü verdi: “Beni hiç sevmemiş!”

Cem bu ilişkide mücadele eden, anlamaya ve çözüm üretmeye çalışan taraf. Geçtiğimiz hafta onun, sevdiği kadının hayatına dahil olmaya çalıştığını, bunun için de sürekli çabaladığını söylemiştim. Bu hafta da aslında devam etti. Leyla’nın birden neden geri çekildiğini, kendisine olan öfkesini anlamaya çalıştı. Yani duygularını kabul ederek savaştı ama ne çare! Karşı dükkân hep kapalı. Ne yaparsa yapsın o görünmez duvarları aşıp ardındakini göremedi ve tabii ki kaçınılmaz son da bu şekilde geldi. İnsan büyük resmi göremezse elindekilerle bir sonuca ulaşmaya çalışır ve ona göre karar verir. Cem’in Leyla’yı önce İskender’le görmesi, sorduğu sorulara cevap alamaması ve en sonunda da emek verdiği işi, Leyla yüzünden kaybetmesiyle kendince hükmünü verdi ve şimdilik Leyla’dan vazgeçti.

Şimdi bana kızacaksınız ama Cem burada, sonuna kadar haklı arkadaşlar. Ben de olsam sevilmediğimi, karşı tarafın umurunda olmadığımı düşünürüm. Leyla bölüm boyunca sürekli Cem hususunda başkalarının sözleriyle hareket etti. Defalarca fırsatı olmasına rağmen, adama bir kere bile  “Sen bunu nasıl yaparsın?” diye sormadı. İşte, ben de bunu sorguladım. Leyla neden bu adama tek bir soru bile sormuyor. Cem konuşmak istediğinde gerçekleri duymak yerine ondan bucak bucak kaçıyor. Güvenmediğini biliyorum sebebini de geçen hafta uzun uzun anlatmıştım ama bana sorarsanız tek mesele bu değil. Eğer tek sorunu güven olsaydı etrafında sürekli kadınların olması gerekirdi. Leyla’ysa İskender’e, Şinasi’ye güveniyor yani demek ki karşı cins güvenini kazandığında çok rahat bir şekilde onlarla ilişkisini yönetebilme kabiliyeti var. Bu da beni tek bir sonuca çıkardı. Leyla, Cem’i kafasında rakip olarak kodladı ve ona göre hareket ediyor. Zaman zaman duygularına yenilse de önce yurt dışı planları hususunda, ardından da tedarikçiler hakkında açılan soruşturmalar hususunda duyduklarının ardından zaten güç bela yıktığı duvarlarını daha güçlü bir şekilde yeniden inşa etti.

Leyla kaybettiklerini geri alabilmek adına büyük bir savaş başlattı ancak gerçek düşmanı görmeyi inatla ama inatla reddediyor. Halbuki bu hafta ona söylendi. Cem’le ilgili yanlış bilginin Haldun tarafından ona verildiğini, o şirketteki en güvendiği insandan öğrendi. Leyla gibi stratejik zekâsı olan, ileri görüşüyle henüz var olmayan sorunlara dahi önlem almayı başarabilen bir insan, ne hikmetse karşısında tüm azametiyle duran Haldun ve saz arkadaşlarını görmek istemiyor. Bunu yapmıyor çünkü korkuyor. Bunun başka bir açıklaması olamaz. Cem “Ne merak ediyorsan sor, söyleyeyim!” dedi. Konu belirtmedi. Yani ilk olarak iş meselesini sorsa açık bir cevap alacaktı ama o zaman da hedefini kaybedecekti. Haldun ve diğerleri onun için büyük rakipler ve o aslında onlara karşı bir savaş başlatmak niyetinde de değil. Öyle olsaydı zaten Cem aklandığı anda Leyla, Haldun’un karşısına dikilirdi. Farkındaysanız Leyla büyük patronların karşısına asla çıkmadı. Hâlâ da çıkmayarak gerçek düşmanlarını görmeyi reddediyor. Açık konuşayım, Leyla duygusallığını bir kenara bırakıp da gerçekleri görmeyi kabul etmedikçe bu hikâyenin kazananı olması mümkün değil.

Bir savaşı kazanabilmek için ilk adım düşmanını tanımaktır. Cem asla Leyla’nın hasmı değildi. Hatta Leyla’nın haberi dahi olmadan başına gelebilecek bir sürü felaketi de engelleyen tek insan. Aslına bakacak olursak Cem, şu anda hikâyenin içerisinde Leyla’ya gerçek anlamda değer veren tek kişi. Belki İskender de değer veriyor gibi görünebilir ama onun verdiği değerin Cem’inkinin yarısı kadar bile olduğunu sanmıyorum. Mesela Leyla işten çıkartıldığında o da Şinasi gibi yanına gidebilirdi. Leyla doğal yollarla ayrılmadı, emeği hiçe sayıldı. Ona bu kadar değer veren insan, en azından bir telefon açabilirdi ama o ne yaptı? Cem’e Leyla’nın işini nasıl yürüttüğünü tek tek anlattı. Sonrasında Şinasi’ye ona âşık olduğunu söyledi ancak Cem’in Londra teklifini de geri çevirmedi. Yani Leyla, İskender’in olmazsa olmazı değil. Gerçi Cem de CEO’luğu bırakmadı ama ikisi aynı şey değil. Cem bıraksaydı onlarca insanı işinden etmek zorunda kalacaktı ama İskender’in böyle bir boyun bağı asla yok. Bu sebeple ben İskender’in ilgisinin hayranlıktan öte bir şey olmadığını düşünüyorum. Cem’se bulunduğu konumla hem sevdiği insanın zarar görmesini engelliyor hem de bu sayede onun hayatına değebilecek fırsatları yakalıyordu ama tabi ki hayalleri yıkılana kadar. Leyla’nın kendisine asla değer vermediğini anladığı anda, o da karşısındaki gibi davranmaya başladı. Sorgulamadı, savaşmaktan vazgeçti.

Cem aslında bu kadar fevri bir insan değil. Başka bir durum olsaydı yani üçüncü kişilerin söyledikleriyle yönlendirilmeye çalışsaydı bunu anlardı ama Leyla’nın bir anlık öfkesiyle işini baltalaması, onu her açıdan yıktı. Birincisi, Leyla şimdilik bilmese de Cem onun için gizli bir savaş veriyor, hem de en başından beri. İkincisi onu seviyor ve hayatında kendisine bir yer açmaya çabalıyor. Bu iki durumu göz önüne alınca Cem’in sevilmediği yargısına ulaşması oldukça mantıklı. O sevdiği kadın mutlu olsun, başarılı olsun isterken karşı tarafın tam aksine hareket etmesiyle Cem de onunla ilgili düşüncelerini netleştirmiş oldu.

Cem kızmakta da Leyla’nın kendisini sevmediğini düşünmekte de haklı. İşinin Leyla tarafından baltalanmasına, İskender’le olan yakınlığına eklenince sevdiği kadını hayatından çıkarma kararı aldı. Aslında zaten böyle bir rekabete girmeyi başından beri istemiyordu. Dedesi ve babasına akıl danışmaya gittiğinde de aşkta rekabetin olmaması gerektiğini, bunun doğru olmadığını, iki insan birbirini seviyorsa orada bir savaşın olmaması gerektiğinin altını kırmızı kalemle çizdi ve sevilmediğini düşündüğü anda da aradan çekildi. Ehh, tabi hem sevilmediğini düşünüp hem de Leyla’nın duygularıyla oynadığına ikna olunca da o da savaş baltalarını çıkarıverdi.

Leyla ve Cem’in en büyük ortak özellikleri de bu. Birbirilerine inanılmaz bir tutkuyla bağlılar, hisleri çok güçlü ve bir noktada kontrollerini kaybediyorlar. Cem şu anda doğru yerde duran kişi olsa da Leyla’nın durduk yere kendisine böyle bir şey yapmayacağını çözebilirdi.  Sadece bir an oturup düşünmesi yeterdi de aşkla birlikte kıskançlık gibi bir duygu da devreye girince mantık yaz tatiline çıktı. Leyla, Cem’in bir yalancı olduğunu; Cem de Leyla’nın kendisine asla değer vermediğini düşündüğü bir noktaya geldi. Yani aslında aradan geçen yılların ardından ikisi de seneler önce durdukları yerde duruyor.

Leyla seneler önce karşısındaki adamı dinlemeden, başkalarından duyduklarıyla hareket etmişti. Bugün de aldığı iki telefonun ardından aynı şeyi yaptı ve Cem’i yine hayal kırıklığına uğrattı. Cem de Leyla’nın bu tavrından sonra gururuna yenik düştü ve kendini önceden olduğu gibi geri çekti. Onların ilerleyebilmeleri için tek bir şart var: Konuşmak. Sadece bugünü de değil. 8 sene öncesinden başlayarak aralarındaki tüm hesapları kapatmaları, yani yüzleşmeleri gerekiyor. Bu olmadığı yani birbirlerini anlayamadıkları sürece içlerindeki sevgi onların ilişkisini kurtarmaya yetmez.

Leyla ve Cem arasında tam anlamıyla bir soğuk savaş başladı ve sonlanması için de aralarındaki Berlin Duvarı’nın  yıkılması gerekiyor. Ben, bu duvar yıkılmasını, Leyla ve Cem’in de asıl kötüyü görebilmelerini umuyorum. Bunu göremezlerse geride ne bir ilişki ne de Lujiria kalacak.

Yazıma burada son veriyorum, haftaya görüşmek üzere.

Bütün ekibin yüreğine sağlık.

Sevgiyle kalın ve mucizelere inanmaktan asla vazgeçmeyin.

Benzer Yazılar

Bir Yorum Yazarak Siz de Katkı Sağlayın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.