Yazar:Şehriban Simay DEMİR

Çocukken dizilerde, filmlerde yahut romanlarda insanlar “Biz farklı dünyaların insanlarıyız bir araya gelemeyiz!”dediklerinde hep durup düşünürdüm; farklılıklar neden engel olsun ki diye. Büyüdükçe nedenini algılamaya başladım. Aynı düşünce yapısına, ekonomik duruma ya da kültüre sahip olmayan insanlar er ya da geç bununla yüzleşmeye ve bunu atlatamazlarsa ayrılmaya mahkûmlar.

Ben sınıfsal ayrılığa da, kültürel farklılığa da tecrübeyle inanmış biriyim. Aksini düşünenlere de saygı duyarım ama benim görüşüme göre bu farklılıklar insanları bir süre sonra birbirinden apayrı yerlere atabiliyor. Gördüm, yaşadım… İki kişinin arasında kültürel farklılık varsa onlar ne kadar severse sevsin bu farklılık döner dolaşır ve ansızın tokat gibi çarpar yüzlerine. Ne olduğunu bile anlamadan hayatları altüst olur, aşklarının kuvveti bu çatışmayı yok saymaya genelde yetmez. Tüm farklılıklarına rağmen mutlu olmak için çeşitli sınavlardan geçerler ve bunların ilki yaşadıkları çevreyle olan ilişkileri olur. Bunu aşan yok mudur? Elbette vardır fakat hayat masallardaki gibi değil maalesef, sadece iyi kalpli olmanız sonunda kazanacağınız anlamına gelmiyor.

Zeynep, her ne kadar o mahallede doğmuş olsa da o orada yetişmedi. Yaşam tarzı düşünceleri mahalleli gibi değil. Yurt dışı görmüş, dünyayı tanımış biri, Mehdi’yle aynı kültürel yapıya sahip değil. Yaşadığı hayatla, yaşamak istediği hayat tamamen farklı. O, bu saatten sonra Mehdi’nin kurallarıyla yaşayacak biri de değil. Mehdi’yse istese de onun dünyasında kendine yer bulacak durumda değil. Burada ikisinin de en büyük hatası birbirlerini oldukları gibi kabul etmeyip kendi hayatlarına zorla adapte etmeye çalışmalarıydı. Geçen hafta da bahsetmiştik, Zeynep yaşamı boyunca etrafındakiler tarafından çok sevilmiş ve bu sevgiyle onları yönetmeye alışmış biri. Ne yazık ki çok sevilse de doğru sevmeyi bilmiyor! Belli ki bunu karşısındakine de hissettiremiyor; tıpkı Mehdi’nin hissedemediği gibi… Sevmeyi karşısındakini kendine benzetmek, kendini o duygunun odağı haline getirmek zannediyor. Karşısındakinin özel alanına girmekte bir sakınca görmezken  kendi özel alanına müdahale edilince bu hakkı asla vermediğini kesin bir dille ifade ediyor. Halbuki karşı tarafın da söz söyleme hakkı var! Mehdi’yi var eden değerleri elinden almaya çalışırken “Sen istiyor musun?”diye sorma gereği duymuyor bile. Tamam; arkadaş, evlat yahut anne olmayı biliyor, bu rolleri problemli olsa da yürütmenin de idare etmenin de bir yolunu bulabilmiş durumda. Ama iş aşka gelince acemilik yaşıyor. Aşkta, evlilikte “ben” yoktur “biz” vardır ama Zeynep bunu henüz kavrayamadı. Aslında bunun arka planında biraz da geçmişi, çocukluğu var. Zeynep, hep Mehdi’nin babası gibi biri olacağından, onun gibi şiddet uygulayan zorbalık yapan birine dönüşeceğinden korkuyordu. Fakat gördük ki asıl korkusu annesi gibi her şeyi sineye çeken, babasının yaptıklarına alışan bir kadın olmakmış. Doğduğu evden doyduğu eve, yaşadığı iki ailesi de sıkıntılı. Şimdi anneleri gibi olmamak için “Sen kadınsın; kocandan izin alacaksın, alttan alacaksın, paranla ezmeyeceksin sözünden çıkmayacaksın… “ diyen Sakine’ye hatta Müjgan’a ve Mehdi’ye inat daha da agresifleşti, “ben” mücadelesine girişerek burnunun dikine gitti, tüm bunları yaparken “acaba” demeyi aklının ucundan bile geçirmedi.  Acaba Mehdi neden böyle davranıyor, ne oldu ne bitti, o ne hissediyor hiç düşünmedi. Ona göre Mehdi verdiği sözü tutmadı, onu dinlemedi, çocuklarını düşünmeden hareket etti. Sonuç: Mehdi suçlu! Halbuki durup birazcık kendini frenleyebilseydi Mehdi’nin Celal’le de aynı mahallede yaşadığını ama asla ona karşı bu kadar öfkeli olmadığını görebilirdi. Celal’le bu derece büyük sorun yaşamayan Mehdi’nin neden abisi Burhan’ın adının bile anılmasına tahammülü yoktu acaba? Zeynep, zeki bir kadın üstüne üstlük bir de avukat yani sorgulama yeteneği en üst seviyede olması gereken biri. Mehdi’ye karşı hükmünü verdiği için onu anlamaya nedenini sorgulamaya gerek bile duymuyor. Annesine “Mehdi’yi hiç tanımamışsın!” diyor ama o kendi kafasında yarattığı Mehdi’ye bakıyor,onu görüyor. Bu yüzden onunla empati yapmaya asla yanaşmıyor. Çünkü kafasındaki kalıp belli ve Mehdi ona uygun davranmak zorunda.

Mehdi haklıydı, Zeynep ona ve özel alanına saygı duymadı. Onu var eden özelliklerinden vazgeçmesini istedi. Aslında Kibrit’i özel okula yazdırmak isterken de Mehdi’ye psikiyatra gitmesini tavsiye ederken de Mehdi’nin tanıdığı, bizim bildiğimiz Zeynep’ti. Ama o kadar çok Mehdi’nin yaşamına müdahale etti ki Mehdi onun en büyük destekçisiyken işi bırakmasını isteyecek noktaya kadar müdahale etmeyi kendinde hak buldu.Çünkü Zeynep de aynı şeyi yapıyordu ve Mehdi “Biraz yavaş mı olsan?” diye vurguladı bu durumu. Bu kadar fazla çiğnenmek Mehdi’ye ağır gelince o sonsuz destekçi gitti, yerine Zeynep’e de herkese davrandığı gibi davranmaya başlayan kişi geldi. Hiç şüphesiz buna en çok sevinen de her fırsatta yangına körükle giden Müjgan oldu.

Zeynep, Mehdi’yi ezip Burhan’a giderek onun alanına bu kadar müdahale edip saygı duymayarak hata yaptı,evet. Amaaa Zeynep’in yaptığı hatalar Mehdi’nin davranışları için asla mazeret değil ve yaptıkları hiçbir şekilde mazur görülemez! Zeynep’in içine korku tohumlarını ekti bir kere, söküp alması çok zor.Yaşamı boyunca babasından korkarak yaşayan Zeynep, şimdi aynı şeyleri onunla yaşamaya başladı. Mehdi bu tavrıyla Zeynep’in güvenini yok etti ve güvenin olmadığı yerde sevgi barınamaz. Bu yüzdendir ki  benim baktığım yerden, bu evlilik kâğıt üstünde devam etse bile fiilen bitmiştir. Öfkeyle bağırmalar, masa devirmeler ve en kötüsü eve hapsetmeler… Bunların hepsi şiddettir ve bu defa fiziksel olarak şiddet uygulamamış olsa da bu bir daha uygulamayacağı anlamına asla gelmez. Zeynep, doktora gitmesini istemekte sonuna kadar haklı, Mehdi’nin bunu bir şekilde aşması gerek. Yoksa sıradaki kurbanın Zeynep olmayacağının hiç bir garantisi yok.

Aslında Mehdi sıkışıp kalmış durumda. Ne dünyasına girebildiği ne de kendi dünyasına alabildiği çok sevdiği bir eşi var. Burhan bütün dengesini bozdu, öyle ki artık olmadığı o kontrollü adam gibi davranmayı tamamen bıraktı. Üstüne üstlük, Zeynep’in onu sevmediği fikrine tekrar kapılan Mehdi, bir de onu kaybetme korkusu yaşamaya başladı. Onu çok iyi tanıyan Burhan da onu eşiyle vurdu. Çünkü biliyor; Mehdi fevri, duygularıyla hareket eden ve öfke kontrolü problemi olan biri. Onun ayarlarıyla oynuyor ve bunu çok ustaca yapıyor. Aralarında ne geçmiş henüz bilmesek de Mehdi’nin öfkesinin yersiz olmadığını düşünüyorum. Zira yukarıda bahsettiğin gibi sebep, sadece babasının katilinin oğlu olmuş olsaydı ona verdiği tüm tepkileri kardeşi Celal’e de verirdi. Vermediği gibi bir de zamanında Zeynep’in babasını bulmak için ondan yardım bile istemişti Mehdi, bunu da not düşmek lazım.

Hak vermesem de Mehdi’yi anladığım yerler de var. Mehdi gibi biri; gece vakti patronun karısını eve bırakmasını, dengesiz iş saatlerini anlamakta zorlanır. Ha, ikna edilemez mi? Belki ama Zeynep’in izlediği yolla bodoslama olmaz o iş! O zaman karısıyla gurur duyan adamın gözüne, onun kazandığı para da, başarısı da, bağımsızlığı da batmaya başlar. Muhtemel yurt dışı seyahatlerini tolere edemez, patronla aynı dosyada çalışan karısını sorgulamaya başlar, devreye kıskançlık girer ki girecektir de! O Zeynep’i seviyor amenna, Zeynep alanına girmeden alanına girmeyi asla düşünmedi ona da amenna ama evlilik canın istediğinde güç kullandığın mahalleye benzemez. Bağırıp çağırıp eve kilitlemek, aşk kisvesi altında yahut benim karım diye zorla  istemediği bir şeyi yapmaya zorlamak acizlikten başka bir şey değildir, zaten bunlar Zeynep’te işe yaramaz! Bu saatten sonra Nuh, Mehdi’yi yatışırsa da Mehdi şüphelerinden arınmadıkça en önemlisi de Zeynep, güven ve sevgiye baskın çıkan korkuyu içinden atamadıkça işleri zor, çözümleri yüzeysel olacaktır.

Velhasılı kelam hata hatayı doğurdu. İkisi de haksızlıklarıyla, hatalarıyla bu noktaya geldi. Mehdi kendisini ona layık görmemeye devam ettiği, Müjgan’ın dolduruşunag geldiği ve içinde beni sevmiyor, gidecek şüphesi olduğu sürece bu evlilik rayına oturmaz. Zeynep’inse artık bir durup düşünmesi, ben ne yapıyorum demesi gerek. Finalde Mehdi, Zeynep’in tüm korkularını haklı çıkardı son yaptıklarıyla. Onu babasıyla özdeş hale getirdi ve bu evliliği kendi elleriyle dinamitledi. Yaptığının bir telafisi yahut affı yok, olmamalı da ama çok iyi biliyoruz ki ne Zeynep, terk edip gidebilecek bir kadın ne de Mehdi, bırakabilecek bir adam. Ne Zeynep, Mehdi’yi değiştirse bile o çevreyi değiştirebilecek güçte ne de Mehdi onun yaşamına ayak uydurabilecek zihniyette. Şimdi ne olur bilinmez ama asıl izleme zevki de tahmin edememek de değil midir zaten?

Haftaya görüşmek üzere. Sevgiyle kalın.

 

Benzer Yazılar

Bir Yorum Yazarak Siz de Katkı Sağlayın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.