Yazar: Şeyma BULUT

Aşk içinde bir sürü duyguyu barındırır: Sevgi, bağlılık, tutku, acı, korku… listeyi istediğimiz kadar uzatabiliriz. Yoğun, tatmin edici ve bir o kadar da yorucu olduğundan tek bir kavramla açıklanmaz ve açıklanamadığı gibi içinde bir tek durumu barındırmaz: Gitmek. Şimdi gidince, ayrılık da geliyor zaten diyebilirsiniz  ancak ben öyle düşünmüyorum. Selin; Demir’den ayrılmadı, bitti demedi ama masal diyarını terk etti. Zaman istedi, uzak kalmam lazım dedi. Bana kalırsa yaptığı korkaklıktan başka bir şey değildi. Demir de uzak kalmayı istedi bir zamanlar ama asla gitmedi. En kötü hâlinde bile Selin’de böyle bir yara açmadı çünkü korkularını biliyordu. Sevmek de böyle değil midir zaten? Ne kadar kızarsan kız eğer karşındakinin yarasını biliyorsan bir noktada durursun oysa Selin durmadı. Acıttığını göre göre gitti, konuşmak dahi istemedi. Kendince gerekçesi de hâlâ Demir’in Eylül’e bitmemiş duyguları olduğunu düşünmesi. Aksi hâlde oturur, konuşur ve basitçe bunun üzerinden atlardı.

Birine âşık olduğunuzda sevgi yetmez sadece. Karşındakini anlamak, görmek lazım. Selin anlamıyor. Senden uzak durmam lazım, dışında ağzından bir tane normal cümle duyamadık henüz. Şimdi bir noktada anlıyorum, insanın bazen uzaklaşmaya ihtiyacı vardır. Kafasını netleştirmek ister, görmek ister. Buraya kadar tamamım. Fakat sonrasında yine birtakım dengesizlikler görmeye başlayınca senin amacın ne kızım, demekten alıkoyamıyorum kendimi maalesef. Kafasını netleştirmek istiyorsa tam anlamıyla kendini çekecekti. Uzaklaşmak için gitmesini asla kabul etmiyorum bunu da dipnot olarak vereyim. O da Demir gibi sınırlarını belirleyip gitmeden uzak durabilirdi ya da bavulunu toplamadan “Birkaç gün arkadaşlarımda kalacağım, ayrılmıyorum, gitmiyorum!” diyebilirdi. Fakat kendi kalbinin kırıklığı o kadar önemliydi ki karşısındaki adamın paramparça olan ruhunu düşünmeden arkasını döndü ve gitti.

Hadi, bunu da kabul ettik diyelim.  Adamdan uzak durması gereken hanımefendi, bir kız isteme mevzusunu bahane edip bir sevimlilikle gitti Demir’in yanına. Onu öptü, ona sarıldı ve olabildiğince yakın davrandı. Tam da o anda ben de dedim ki yaptığı hatayı anladı ve normal bir çift gibi sorunları çözecekler, olması gereken gibi. Benim beklentimi bir yana bırakın, karşımda lise çağlarında bir ergen gördüm açıkçası. Hasta numaraları çekmesi mi dersiniz? Sonra yine uzak kalmak istiyorum demesini mi istersiniz? Açıkçası bu noktadan sonra benim de tepem attı. Daha bir gün önce sarılıp öptüğü adamdan uzak durmak nedir?Ya tam çekeceksin sınırı ya da eskisi gibi olacaksın. Selin’in karmaşasını anlıyorum – anlamaya çalışıyorum – biraz da olsa. Kırıldı, yıprandı, özlüyor ancak kafasındaki soru işaretlerini atamıyor bir türlü. Demir’e sarılıyor, bir anda ondan uzaklaşıyor ve o karmaşa bulutundan sonra yine aklına geliyor. Demir’i şu durumda haklı görsem de bir hatası var: Selin’e ilk gün gerçeği söylemesi lazımdı. Zaten önceki yazılarımda da demiştim. Korktu ve sakladı. Selin sevgisinden emindi zaten ve o kaçsa da Demir, zorla da olsa söyleyecekti. Selin’in kendisinin anlaması hayal gücünü fazla kullanmasına yol açtı ve hatayı da orada yaptı. Demir şu anda doğru noktada fakat sevdiği kadın, bir hayal dünyasında Peter Pan’ı beklemiş ve asla ilişki tecrübesi yaşamamış biri. Deniz kıyısına gittiklerinde bunu anlamıştı. Masallarda kötüler ve iyiler ayrımı nettir. Selin, Eylül ve Burak’ın hinliklerini de göremeyince en olmadık şekilde birleştirdi parçaları. Gitmesini haklı göstermese de yine de bir noktada anlıyorum onu. Demir’in başkasına olan bağlılığının şüphesi bile onu delirtmeye yetebilirdi ki nitekim öyle de oldu.

Selin’i anlasam da yine de Demir’e üzülmekten alıkoyamıyorum kendimi. Hayatın yükünü kaldırmış bugüne kadar, çevresinde kendisinden bağımsız dönen olaylardan da habersiz Selin’e ulaşmaya çalışıyor uzun zamandır. Kendisi çok net olunca da doğal olarak Selin’in karmaşası ona çok anlamsız geliyor. Kırıldığını, üzüldüğünü, özlediğini görüyor ancak çözüm üretemiyor. Sebebini size söyleyeyim mi? Konuşma problemi var. Şu kızı karşısına bir adam gibi alıp geçmişten, günümüze kendini anlatmadı. Tamam şu anda maruz kaldığı muameleyi zerrece hak etmedi fakat konuşmadı ya. Annesinin gidişini anlattı ama eski bir acısı olduğunu söylemedi. Eylül geldiği gibi anlatsaydı, Selin hazırlıklı olsaydı belki de bunları yaşamayacaklardı. Sırlardan nefret eden adam birden bire sır küpüne döndü. Sadece Eylül de değil, o evin anlamını anlatabilirdi, kaçmayabilirdi. İşte tüm bunları düşününce Selin haksız evet ama Demir de hatalı. Hayat geç kalanlara ceza keser her zaman. Demir geç kaldı ve şu anda bedelini ödüyor. Halbuki daha önce de başına gelmişti bunlar. Ailesinde yaşadı bunu. En iyi onun bilmesi gerekirdi diye düşünüyorum.

Demir dümdüz bir insan. Evet değişti hatta çok fazla değişti. Yaşadıkları onu buz gibi bir adama döndürmüştü ama sıcaklığa kavuştuğunda birden korkuları baş gösterdi ve hata yaptı. Hayat her zaman insanlara adil davranmaz. Herkes birileri kaybedebilir ancak mutluluğu yakaladığında cesur olmak lazım. Korkarsan kaybedersin. Bu çok keskin bir kuraldır. Selin ve Demir’in yüzleşmesinin bu kadar sert geçmesinin sebebi de uzun zaman korkmaları ve sırlarla dolu olmalarıydı. Öncesinde de böyle olmuştu ve yine aynı sonu farklı bir senaryoyla yaşadılar. İçimden Demir’in o anda birden dağılmasını Selin’in anlamasını beklemedim dersem yalan söylemiş olurum. Selin çok kırgındı ve kendi kırgınlığını daima ön planda tuttu. İlk zamanlardan beri Selin’in kafasındakini görmeye çalışma sorununu defalarca yazdım. Eylül’den telefon geldi, Demir kötü oldu. Ne oldu, diye sormak yerine darmadağın olduğu anda tüm gemileri yakacak o cümleyi kurdu: Bana iyi gelmiyorsun. Sonrasında da çekti gitti, yine. Demir için sınırdı bu. Artık sondu. O da bir insan ve kaldıramadı.

Final sahnesinde Demir çok radikal bir karar alarak savaşmaktan vazgeçti. Zaten bağıra bağıra geliyordu bu durum. Konuşmak yerine kaçmayı, cesur olmak yerine korkaklığı tercih etmeleri onlara bunu yaşattı. Kabul Demir, Selin gibi kırıp dökmedi. Demir’in gidişi bile Selin’e oranla çok nahifti. Bazen işte olmuyorsa zorlamazsın, istenmediğin yerde durmazsın. Selin de son sözleriyle ona iyi gelmediğini söyleyince Demir’e başka seçenek bırakmadı. Demir resmen madem sana iyi gelmiyorum o zaman seni seviyorum ama seni üzmemek için gidiyorum dedi. Küçücük, nahif bir kuşa benzettiği sevdiğine kendini parçalayarak veda etti. Selin şimdi en büyük kabusuyla baş başa ve bunu nasıl sindirecek benim için de merak konusu açıkçası. Bu kadar korkuların, sırların ve eksikliklerin içinde, bu ilişkinin ciddi bir yol ayrımına girdiği belli.

Peki, bitti mi hikâyeleri? Ben samimiyetle şüpheliyim. Zira onlar hâlâ birbirlerinin resimleriyle konuşmadan uykuya dalmayan iki âşık. Selin’e kızdım, hem de çok. Eh insan sevdiğine kızar ama değil mi? Kendine gelsin de o hayran olduğumuz masal diyarında mutlu sonsuzluklarına yürüsün Demir’le birlikte istiyorum canım, olsun o kadar.

Şimdi ne olacak? Demir, Selin’e kabusunu yaşatmış oldu. Hadi bakalım Selin, biraz Demirsiz kal. Bazen kaybetmeden elimizdeki güzelliğin kıymetini bilmeyiz.Umarım sevdiği adamın bu gidişi onda bir şeyleri uyandırmıştır ama Demir ‘in zaten başı belada. Yani Selin, Yıldırım’ın Demir’e saldırma durumunu öğrendiğine göre her şeyi geri planda bırakacaktır diye düşünüyorum. En azından benim yazdan beri izlediğim kız bunu yapardı. Etraflarındaki yılanlara rağmen hem de.

Her şeye rağmen ben bu ikisinin hikâyesine ve mutlu sonlarına inanıyorum. Aşkın gücü sınanmadıkça ortaya çıkmaz. Onlar bu aşamayı geçtiklerinde birbirlerine eskisinden de sıkı sarılacaklardır. Neden mi? Peter Pan ve Wendy asla yenilmez. Masalda genelde kurtaran Peter olsa da bu sefer kahramanlık sırası Wendy de. Onlar yürek yüreğe verebilirlerse tüm kötülükleri yenerek, yine o kovukta birbirlerine sarılırlar. O günleri bekliyorum bende, inanıyorum olacak.

Her Yerde Sen ortalama bir bölümle karşıladı bizi bu hafta. Ancak Selin karakteri ciddi şekilde tutarsız ve gelgitleriyle yorucu olmaya başladı. Umarım en yakın zamdan eski Selin’e kavuşuruz. Bunu tüm kalbimle diliyorum.

Yazan, çeken, oynayan ve bize bu bölümü hazırlayan kamera arkasında büyük emekler veren tüm ekibin yüreğine sağlık.

Yazıma Murathan Mungan’ın bu güzel sözcükleriyle son veriyorum. Haftaya görüşmek üzere.

Niye güvenemiyoruz yüreğimize?

Duygularımıza karşı beslediğimiz bu kuşku niye?

Yaşadığımız her şey, her şey,her şey

Niye yalnızca sözcüklerden ve herkesin bildiği oyunlardan ibaret kalıyor?

Benzer Yazılar

Bir Yorum Yazarak Siz de Katkı Sağlayın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.