YAZAR: Ayça AKMAN

Evlilik Hakkında Her Şey   fragmanlarını gördüğümde oyuncu kadrosuyla ilgimi çekmiş, işin enerjisine olan merakım baki, beklemeye başlamıştım. İlk bakışta, uyarlama olan projenin evlilik kurumu ekseninde aile, sevgi, sadakat, hırs, başarı, adalet kavramlarını masaya yatırmaya soyunduğunu ve bunu başarıyla yaptığını söyleyebilirim.

Azra Günay’ın gözüyle bakıyoruz biz olup bitene, o duygularını bize açıyor ve onun çatışmaları hikâyeyi oluşturuyor. “Hiçbir kadın aldatılma utancıyla yaşamamalı.” diyen ünlü boşanma avukatı, “Peki, siz bu utançla yaşayabilecek misiniz?” sorusuna muhatap olunca film kopuyor, öykü de böylece başlıyor. Aslında, bir ay önceki skandalla flashback yaparak açılan dizinin günümüze döndükten sonra başladığı yerde bitmemesi sanırım en garipsediğim şey oldu. Acaba biz hep bu bir aylık süreyi mi izleyeceğiz yoksa günümüze geri dönecek miyiz, diye sorguladım. Eğer döneceksek bunun ilk bölümün sonunda yapılmamış olmasını hata olarak görürüm ben. Ayrıca çok kalabalık kadrolu bir iş var karşımızda; karakterlere boğulmak da benim açımdan biraz yorucu oldu. Bu yeni karakter girişleri yüzünden akışın yavaşladığını, hikâyenin akmadığını hissettim. Özellikle ortalarda düşen tempo yüzünden oldukça sıkıldığımı da söylemek zorundayım. Şunu da eklemeden edemeyeceğim. Dizilerin akışında bazen olmasa iyi olurdu dediğimiz ufak tefek hatalara rastlıyoruz ama yağmurda sırılsıklam ıslanan bir karakterin lavaboda saçını kurutup makyajını tazeledikten sonra, ucundan yağmur damlayan giysilerini nasıl kurutup ütülediğini bir türlü çözemedim; bence bu kadar ağır bir hata artık görmemeliyiz biz.

Azra görünüşte mutlu bir aileye sahip, çocuklarına düşkün bir anne. Annelik onun aldığı işlerde, duygularını gömmeden işini yapmaya çalışan bir avukat olmasına da yardım etmiş, Çolpan Cevher’in tam tersine. Ne yazık ki annesi bunu zaaf olarak görüyor. Zaten Azra müvekkiline “Boşanma bir kalp ameliyatına benzer, acılıdır ve garantisi de yoktur” dediğinde aşağı yukarı onun olaya nasıl baktığını anlıyoruz ve Çolpan’ın “ Boşanmaya karşı, boşanma avukatı olur mu?” çıkışı da aralarındaki çatışmayı net olarak ortaya koyuyor. Azra ayrıca işine tutkun bir avukat, mesleğinin maddi getirileri yine annesinin aksine listesinin son sırasında bile yer almıyor; işe girmek için yardım davalarını iki katına çıkarma şartı koyduğunda hiç şaşırmıyoruz. Çocukluğunda, yağmurda ıslanmayı sevdikten sonra şimşekten korkup annesinin yatağına sığınmaktan vazgeçen yegâne çocuk olarak o, Çolpan Cevher’in ona asla tam olarak güvenmeyeceğini ve iradesini ortaya koyup gelişemeyeceğini anladığında kendi kanatlarıyla uçmaya karar verdi, Erman Arsen’in teklifini kabul ederek kıdemli ortak sıfatıyla onun yanına girdi. Şimdilik otoriter anneye karşı çıkan ilk evlat olarak kendisiyle savaşını kazanmış görünüyor ne var ki önünde sürekli yeni cepheler açılmakta. Eski sevgilisi ve yeni şirketindeki kıdemli eş ortağı Yıldırım, yıllar sonra eve dönen babası, yakaladığı yalanlar yüzünden şüphe etmeye başladığı “En çok ihtiyacı olduğu zaman yanında olmayan” kocası… Azra zaferini bir doğum günü hediyesi olarak Çolpan Cevher’e verdi. Artık aynı tarafta değiller, çok büyük bir davanın rakip avukatları olarak her ikisi de hayatlarının en büyük sınavını verecek gibi duruyorlar. İyi olan mı kazanacak yoksa haklı olan mı, bu da hikâyenin en büyük düğümü!

Çolpan Cevher’de şeytan tüyü var sanki ve Sumru Yavrucuk ne güzel avcuna almış karakteri, çok sevdim. Tüm o otoriter kontrolcü tavırlarına rağmen ne çalışanları ne de kızları ondan nefret ediyor, hatta Azra’nın anlattığı anıyı dinlediğimizde onun eğlenceli tarafını bile görebiliyoruz. Kırk yıl boyunca saat sekizde işine gelen ve babasından kalan büroyu zirveye taşıyan Çolpan’ın da en büyük zaafı hırsı gibi görünüyor. Erman Arsen gibi dışarıdan bir yabancı bile bunun, onun fıtratından geldiğini kolaylıkla ortaya koyabiliyor. Yahut damadı Sergen “Canından vazgeçer tahtından vazgeçmez” diyerek rahatlıkla onu tahlil edebiliyor. Bu hırs, onu Azra’ya oyun oynamaya iterken de iş başındaydı, rakip şirketin sekreterini casus olarak kullanırken de. Hırsının yanı sıra, kızlarını tek başına büyüten bir ebeveyn olarak onun bir noktada daha ciddi hata yaptığını hissedebiliyoruz: Kıyaslama yapmak! Sanem’i Azra’yla , Azra’yı kendisiyle sürekli kıyaslamış bu tavrı da ortaya sorunlu çocuklar çıkarmış. Sanem bir kleptoman, bağlanma sorunu var, ilişkiden ilişkiye koşuyor ve tatmin olamıyor. Güneş belki kafe açarak kendini kurtarıp özgürlüğünü ilan etmiş görünüyor ancak karakterini oturtamamış, ne istediğini tam olarak bilmiyor. Muhtemelen baba boşluğunu sahte sığınaklarla kapamaya çalışıyor; Yalın’ın evlilik teklifini kabul etmesini, tam olarak böyle yorumluyorum ben. Yıllar boyunca birbirlerine yettiklerini düşünen bu dört kişilik ailenin artık ortak bir sorunu daha var. Öldü bildikleri babaları Faruk’un varlığıyla kanımca her biri değişik bir sorgulamanın içine girecek, tabiri caizse çanak çömlek patlayacak! Bu yeni durumun en çok eşinin fotoğrafını hâlâ saklayan Çolpan’ı etkileyeceğini tahmin etmek de zor değil biz seyirciler için.

Hikâye birçok düğüm atarak ilk bölümünü sonlandırdı. Bunlardan benim için merak uyandırıcı olanları Yıldırım ve Azra’nın geçmişi ile Faruk’un Çolpan üzerindeki muhtemel  etkisi gibi duruyor. Sanem ve Sergen arasında bir ilişkiyse imkân dahilinde değil bana kalırsa, oradan başka bir şey çıkacaktır. Bu arada Yıldırım’ı da Sanem’i de çok sıcak ve sevilesi bulduğumu söylemezsem içimde kalır. Kısacık bir sahnede bile Yıldırım’a içi ısınıyor insanın. Sanem’se öyle tatlı bir “fırlama” olmuş ki, gel de sevme…

Aslına bakarsanız kurulan dünyaya inandım ben, fakat en başta sözünü ettiğim basit ve ağır hata bir anda kumdan kale gibi yok ediverdi ekran  büyüsünü. Rejide de öyle bir olağanüstülük göremedim. Kurguyu sıkıntılı buldum yine daha önce değindiğim sebeplerden. Yalnız özenildiği her hâlinden belli olan jeneriğe bayıldım keşke başladığı özenle devam etseydi. Konusu bana çok çekici gelmediği için sürekli izleyicisi olacağımı düşünmüyorum ancak hikâyeyi ve oyunculukları kendine yakın bulan seyircinin takipçisi olacağı kanaatindeyim, yolu açık şansı bol olsun.

Böyle zor bir zamanda yazan, yöneten, oynayan ve emek  verenlerin yüreklerine sağlık.

Benzer Yazılar

Bir Yorum Yazarak Siz de Katkı Sağlayın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.