YAZAR : Ayça AKMAN

Artvinli Şimal ve Gaziantepli Civan… Tanıtımlarını gördüğümde yöresel tınılı bir iş olacağının işaretlerini vermişti zaten Kazara Aşk. Bu noktada fazlaca abartıya kaçmaması dileğiyle oturdum ekran karşısına. Aradığım o doğallığı bulamadım ama şükür aşırı abartıya da maruz kalmadım.

Her ne kadar Civan’la öyküleri başa baş gitse de Şimal Karadeniz’in gözüyle bakıyoruz biz olup bitene çünkü bu onun “kazara” aşk hikâyesi. Şimal, seramik bölümünü kazanınca babasının tüm diretmelerine rağmen okumak için İstanbul’a gelip yeni bir hayat kuruyor kendisine. Yeni bir ev, yeni arkadaşlar, hayaller ve yeni bir aşk… Ancak evlilik teklifi aldığı doktor sevgilisini ailesiyle tanıştırma planları yaparken terk ediliverince yaşadığı bir kaza tüm yaşamını değiştiriyor ve ünlü çapkın Civan Saydam’ın aile yadigârı yüzüğü parmağında, yalanlar denizinde beklenmedik bir maceraya yelken açıyor. Hikâye de böylece başlıyor. Konusu tanıdık ama güzel. Oldukça derli toplu bir anlatımı var projenin, ilk kırk dakikada konuya rahatça hakim olabildik, iki saatte de toparlayıp bitirdi, bunu sevdim. Ayrıca görece kalabalık kadrosuna rağmen, yorulmadan tanıştık karakterlerle. Kapalı mekânlara tıkılmış, klostrofobik bir anlatımı olmamasını da beğendim. Ne var ki kafa seslerini sevmeme rağmen açıklayıcı dış sesten pek hoşlanmıyorum ben; rejiden bir kıvraklık bekliyorum, seyirci de bir zahmet biraz beyin hücrelerini çalıştırsın lütfen. Neyse ki çiftin kimyası tutmuş, uyumlular; duyguyu hissetmekte zorlanmadım. Özellikle Ümit Kantarcılar’ın komediyi verme şeklini, ciddiyetin içindeki güldürüsünü, çok sevdim. Yalanlar üzerine kurulu çok da sağlam bir çatışması var dizinin, güzel açılır ve kendini totale izletir. Keşke aksanlar biraz daha gerçeğe yakın dursa ve doğallık, terazide ağır çeken taraf olsaymış diye sıklıkla düşündüm doğrusu bunu da yadsıyamam. Umarım ilerleyen bölümlerde bu yönde olumlu adımlar atar.

Şimal Karadeniz aslında özgür ruhlu, saf, dürüst bir genç kız. Babası da “Kızımın asla yalanla işi olmaz” diyerek bunu doğruladı zaten. Fakat Şimal’in kırılan gururu ve eski erkek arkadaşının önünde küçük düşmeme isteği onu yalana hem de kuyruklu bir yalana mecbur bıraktı. Bazen beyazın içinde de küçük gri noktalar olabilir ve ben karakterdeki bu kusurlu olma hâlini oldukça beğendim. Onun yalanı Nazlı’nın planlı, “hamileyim evlenelim” yalanının yanında çok temiz ve spontan duruyor. Kaldı ki o Civan’ın hafıza kaybının ilelebet sürmeyeceğini bile bile yani anı kurtarmak için sakladı gerçeği ve kendisini hem vicdanıyla hem de ailelerle büyük bir çatışmanın ortasında buluverdi. Civan’la ayrı dünyaların insanları gibi görünseler de derinlerde eş tutkuları var. Cam ustası İlyas’ın ortak tanıdıkları olması, cama ve seramiğe ruh üflemeleri ikisinin de ince ruhlarına işaret. Ha, henüz kimsecikler taa oraya kadar inip dokunamamış o başka! Şimal’in suçluluk duygusu, Civan’ın yüreğinin temiz olduğuna inancı onu itirafa zorladı ama geç kaldı. Artık Civan nasıl bir oyun oynamaya karar verirse o da ona uymak zorunda kalacak ve bu mücadele hiç de kolay olmayacak, belli! Allah’tan Civan’ın da sırları var ve eller eşit olduğunda iş daha da zevkli olacaktır. Bence önce âşık olanın bu oyunda işi zor, kolay gelsin!

Hikâyenin  ortasında kocaman bir düğüm var. Bu düğümün bir ucundan Şimal çekiyorsa diğer ucundan da sakladığı evlilikle Civan çekiyor. Onun uçarı playboy ruhu, bebek yalanına kanıp istemediği hâlde nikâh masasına oturmasına sebep olmuş. Artık nasıl bir bahtı varsa Civan’ın, kısacık bir zaman diliminde hem gizlice evlendi hem hafızasını kaybetti hem hiç tanımadığı bir kızla sözlendi hem de abisiyle kendisini, önce yuva kuranın şirketi kapacağı bir yarışın içinde buldu! Tıpkı Şimal gibi o da suçlu ama aynı zamanda mağdur ve ben öykünün saf iyi ve saf kötüye dayanmayan bu yaklaşımının konunun açılmasına da çok yardım edeceğini düşünüyorum. Civan henüz hiçbir şey hatırlamıyorken yani mantığıyla değil duygularıyla hareket ettiğinde Şimal’in saf ve temiz yanını görmeyi başardı. Hatta sırf şirketin başına geçmek için bu kızla oyun oynuyor olma ihtimali onu oldukça rahatsız etti, başka bir deyişle vicdanına dokundu. Şimal’le yakınlaşmaya çalışmasında Dursun’un kurşununun ne kadar etkisi var bilmiyorum fakat hiç de mutsuzmuş gibi görünmedi Civan Bey bana! Hafızası geri geldiği için kalbin değil aklın konuşacağı, yalanlar, yanlış anlamalar, sırlar üzerine inşa edilecek bu “zoraki” ilişki sadece anne babaların koruyucu tavırlarıyla değil Nazlı ve Doktor Kenan’la da sınanacaktır. Onlardan büyük bir kötülük beklemiyorum ama ortalığı bir güzel karıştırıp sırları açık etmek için ellerinden geleni artlarına koymayacaklardır. Burada kilit Civan’ın elinde, pardon kalbinde! Şimal’in söylediği yalanı affedip onunla empati kurabildiği anda kendi içine dönüp duygularına da kulak vermeye başlayacak kendi sırrını da daha fazla saklamak için uğraşmayacaktır. Ama bunun bugünden yarına olmasını beklemiyorum zira ikisinin de burnunun şöyle bir güzel sürtmesi gerekiyor!

Çocuklarının burunlarını sürtme konusunda babalar Tahsin ve Dursun’a inancım tam! Anne Neval de kız kardeşinden hatıra “Artvinli” takıntısını atmadığı müddetçe, Şimal’in yakın arkadaşı Aslı, Civan’ın da Levent dışında bir dayanakları yok maalesef. İki baba da gözlerinin tuttuğu eş adayını istiyorlar ve şimdilik burada bir sıkıntı görünmüyor. Ne zaman ki Nazlı’yla Kenan ortaya çıkar, o zaman şenlik başlar.

Ben castı beğendim ve gözüme batan bir iki kişi dışında olmamışlık görmedim. Vildan da karikatür bir tipleme olmasına rağmen beni rahatsız etmedi. Başta da belirttiğim gibi yüksek oyunculukların ve abartının azalması hikâyeyi daha sıcak yapar kanımca. Ancak şu yöre klişelerine her zaman olduğu gibi itirazım var. Karadeniz’i silah, Antep’i yemekle tanıtan yaklaşımdan bir türlü kurtulamayacağız sanırım.

Dizinin dünyasına girebildiğimi söyleyemem. Mekânları beğendim ama hep dışarıdan bir gözle izledim içine alamadı beni. Çekimlerde de ekstra bir özen görmedim ama görsel olarak ferah ve sıkıcılıktan uzaktı. Müzikleri akılda kalıcı bulmadım, kaybolup gitti arada. Her şeye rağmen yine de bir sıcaklığı var projenin. Hikâyeyi ve castı kendisine yakın bulan total seyircisinin seveceği ve takip edeceği kanaatindeyim. Yolu açık şansı bol olsun!

Böyle zor bir zamanda yazan, yöneten , oynayan ve emek verenlerin yüreklerine sağlık.

Benzer Yazılar

Bir Yorum Yazarak Siz de Katkı Sağlayın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.