YAZAR: Şeyma BULUT

Yalanlar ve gerçekler… Siz bu kavramlarla ilgili hayatı nasıl anlamlandırıyorsunuz? Saf bir gerçekçilikle ne olursa olsun doğrular mı söylenmeli ya da bazen insanların üzülmemesi adına dürüstlükten taviz mi verilmeli? Ben ilk kısımdayım. Hakikatler bir gün, bir şekilde ortaya çıktığında o gün üzülmesin diye doğruları söylemediğimiz insanları sakladıklarınız ortaya çıktığı anda çok daha fazla kırarsınız. Bu, sadece var olan durumu gizlemekle sınırlı da değil, bir de güven kaybetmiş olursunuz. Bu sebeple de ben, ne olursa olsun, doğruların söylenmesinden yanayım. Küçük pembe yalanlarla günü kurtarmaya çalışırken geleceği kaybetmek pek de mantıklı gelmiyor bana. Bu hafta Demir ve Selin de bu ikilemle uğraşmak zorunda kaldılar. Bir yanda tüm gerçekleri tek tek söylemek isteyen Demir’le, ailesini üzmemek için olup biteni saklamak isteyen Selin… Ben ilk anda Demir’in tavrını doğru buldum, ne yalan söyleyeyim. Bakalım zaman kimi haklı çıkartacak?

Geçtiğimiz hafta Her Yerde Sen’e Demir’in, kızları “Opereyşın Çıta” mevzusunda yakaladığı sahneyle veda etmiştik. Kızlar, İbo sayesinde durumu şimdilik kurtardılar. Hâlâ tam gaz Demir’i yollamak için planlar yapan ekip, sonunu düşünmeden hareket etmeye devam ediyorlar. Hayatımda bu kadar saf insanları bir arada da ilk defa görüyorum, ben. Burak, kendisini kurtarmak için bu operasyona Esen’i dahil etti. İlk karşılaşmalarında Esen’den kaçmak için yaptığı panik, her hâliyle belli olmasına rağmen birden onunla nasıl anlaştığı sorgulanmadı bile. Ben olsam daha önce görmediğin, ilk kez karşına çıkan bir insana nasıl bu kadar güvenebildin diye sorardım. Burak, çok açık bir şekilde kendisiyle çelişiyor. Bir yandan yaptıkları çevresine bulaştıkça vicdan azabı çekerken diğer tarafta kendini kurtarmak için hata üstüne, hata yapmaya devam ediyor. Derler ki “Savaşa asla kendinden daha kuvvetli bir müttefikle girme. Yoksa gücünü ve kontrolünü kaybedersin.” Onlar, kendisinden çok güçlü bir müttefikle bir savaşa girdi. Burada bir kazanç olacağını da zannetmiyorum. Esen, kendi çıkarlarına ters düştükleri ilk anda, oyunu kendi lehine çevirecektir. Sonrasında da malumun ilanı, hem ekibin hem de şirketin geleceğinin büyük bir risk altına gireceğinden şüphem yok.

Bu hafta Selin’in hayatında işler hiç de istediği gibi gitmedi. Kendince bir düzen kuran Selin, önce Demir’in pat diye hayatının ortasına düşmesiyle sonra da etrafındakilerin düşüncesizce hareket etmesinden dolayı oldukça zor bir durumda kaldı. Bu hafta gördük ki Selin, hayatı boyunca babasını gururlandırmaya çalışan bir küçük kız çocuğuymuş. Babasının güvenini kaybetmemek adına yalan üstüne yalan söylerken bu yalanlara Demir’i de dahil etmesiyle olaylar işin içinden çıkılmaz bir hâl aldı.

Aile ikilinin hayatının tam ortasına bomba gibi düşerken onların gelişi,  Selin’le Demir’in ilişkisini daha farklı bir boyuta taşıdı ve Demir’in de geçmişindeki canavarlarıyla yeniden yüzleşmesine sebep oldu.

Şimdilik Leyla ve Firuze sayesinde aileyi birlikte yaşamadıklarına ikna etmiş gibi dursalar da Selin’in babasının bu işin peşini bırakmaya pek de niyeti yok. Selin, bu durumu daha ne kadar saklayabilir ya da ne kadar içinde tutabilir, bilmiyorum ama bizleri evdeki köşe kapmaca oyununda çok eğlenceli anların beklediğine eminim. Selin ve Demir ikilisi, aileyi oyalamaya çalışırken artık iş ve ev arkadaşlığı dışında bir de suç ortağı oldular. Hayatları birbirine karıştıkça Peter Pan ve Wendy olarak bir mücadeleye de girdiklerini düşünüyorum. Kim bilir? Belki de Selin’in hayallerinin gerçek olmasına bir adım kalmıştır.

Demir, geçmişi bakımından dizinin en sorunlu karakteri olarak çıktı karşımıza. Ailesiyle yaşadıkları bugün gördüğümüz  kuralcı, dürüst ve asla taviz vermeyen adamı yarattı. Annesinin onu terk etmesi, buna babasının sebep olması ve yıllarca ülke ülke gezip yalnızlığını çalışarak unutmaya çalışan biri olarak gelen davetsiz misafirler, tüm o geçmişin acılarının ortaya çıkmasına neden oldu. Demir belki de hayatında ilk kez sarsılmaz kurallarından taviz verdi. Zaten o evde, ailesinden kalan anılarla yaşamak yeterince zor değilmiş gibi bir de yıllarca güç da olsa kendi hayatı için kurduğu tüm kurallarını değiştirmek durumunda kaldı. Vedat’la konuşurken evden ayrılmanın kendisine ağır geldiğinden bahsetmesi de bunun göstergesi, bana göre. Uzun yıllar kaçtığı hayatıyla yüzleşerek yeni bir başlangıç yapmak isterken kendi bildiği tüm doğruları tersine çeviren Selin’in karmaşasıyla uğraşıyor her gün. Hayatımıza giren her insan renkleriyle gelir zaten. Demir henüz fark etmese de Selin ona renkleri, hareketi getirdi. O durağan ve sabit hayatından artık geriye eser kalmadı. Değişim de burada başlamış oldu.

Demir’den asla beklemediğim bir hareketti, bu. Onun gibi hayatının tamamını kurallar ve etik etrafında şekillendiren bir insanın kendisinden beklenmeyecek şekilde bir oyunun içine girmesi Anka kuşunu görmek gibiydi. Bunun sebebi içten içe Selin’e hayatındaki diğer insanlardan daha fazla değer vermesi mi ya da kendi yaşadığı acıların onun yaşamasını istememesi mi bilmiyorum. Bildiğim tek şeyse Selin’in bir şekilde Demir’i değiştirmeyi başarması. Onun hayatı boyunca çizdiği sınırların dışına ilk kez Selin için çıkmasına rağmen, Selin’in hâlâ çeşitli oyunlarla Demir’in arkasından iş çevirmesi beni biraz rahatsız etti.

Selin, Alara konusunda Demir’in kendisi korumadığını – Alara’yla olan projeyi Burak’a vermesi yüzünden- düşünse de ben tam aksini iddia ediyorum. Demir çok zeki bir adam. Alara’nın Selin’i kötüleyecek şekilde konuşmasından da iki projeyi de riske atabileceğinin işaretlerini net bir şekilde aldı ve strateji geliştirdi. Bu da hem Selin’i hem de projeyi koruma içgüdüsüyle hareket etmek istediğini gösterir. Selin’se henüz bunları anlıyor gibi durmuyor maalesef.

Alara, şu ana kadar dizide beni en fazla iten kadın karakter oldu. Etrafına her ne kadar “melek” görüntüsü çizse de şeytanın da bir melek olduğunu unutmamak lazım. Babasıyla arasındaki sorunu geçmişindeki ilişkisine bağlıyor ama açık bir şekilde belli oluyor ki iki cambaz bir ipte oynamıyor. O da tıpkı babası gibi etrafındakilere yüksekten bakıyor, kendisini herkesten üstün görüyor ve istediklerini almak için içindeki kötüyü ortaya çıkarmakta tereddüt dahi etmiyor. Hem şirketteki tavırları hem de Burak’la olan konuşmasında verdiği gözdağı bunu net bir şekilde gözler önüne serdi. Aslında gösterdiği tavırla meselesinin gerçekte Selin olduğunu da saklayamadı. İlerleyen zamanlarda     – Selin ve Demir arasındaki duygusal bağ kurulduğunda- bu çirkin yüzünü göstereceğini düşünüyorum.  Bu tip insanlar her zaman istediklerini elde etmeye alışkındırlar. Başaramadıklarında ellerini kirletmekten kaçınmazlar. Şu ana kadar çizdiği görüntü de maalesef böyle bir karakter izlenimi yarattı. Selin ve Demir ilişkisinde bir atom bombası görevi göreceğinden de şüphem yok. Oldukça da zeki bir kadın. Bu melek tavırlarıyla hele de opereyşın çitadan haberdar olursa her şeyi ortaya dökeceğini düşünmüyor değilim. İleride değişir mi bilmiyorum fakat Burak’la ruh eşi olduklarını ve birlikte her sahnelerinde “Buldunuz birbirinizi” diye düşünmekten kendimi alamadım.

Her Yerde Sen’de en sevdiğim ikili, şu ana kadar Demir ve İbo oldu. Bu iki iyi adamın arkadaşlıkları fazlasıyla güzel. İbo’nun Ayda’yla olan planlarını Demir’e anlatması ve ondan izin koparmaya çalışması oldukça tatlıydı. Motora olan tutkuları ve benzerlikleri de bariz ortada olan bu ikiliyi daha da fazla görmeyi umuyorum. Benzediklerini nereden çıkardın derseniz de söyleyeyim. İkisi de çok dürüst. Yalan söylemeyi, duygularını saklamayı pek sevmiyorlar. Belki Demir biraz daha içine kapanık olabilir ancak İbo asla öyle değil – Ayda aşk olsun dediğinde, olsun deyiverdi o kadar insanın içinde. – Yine de değer verdikleri insanlar için bazen yalan söyleyebiliyorlar. Demir’in oyuna girmesi, İbo’nun çita meselesini kurtarmak için Demir’i oyalaması gibi… İki doğru adamdan harika bir arkadaşlık izleyeceğimize de ben fazlasıyla eminim. Onların arkadaşlıklarının ilerleyişi, çok güzel bir dostluğun da başlangıcı oldu bence.

Vedat’a gelecek olursak hâlâ onu hikâyede bir yere koyamadım açıkçası. Demir’le olan dostluğu ve onun hayatındaki kilit insan olmasının yanında aşk hikâyesinde platonik âşık rolü kendisine mi düştü, acaba dedim bu hafta. Vedat’ın ilk tanıtımlarda Bora ve Merve arasında bir durumu olduğu söylenmişti. Buradan sapmaya uğrayıp Merve’yle mi ana öyküye dahil olur yoksa bir süre Selin’le mi olur bilmiyorum ancak artık bir şekilde dahil olması gerekiyor. Firuze ve Leyla kardeşlerde olduğu gibi onun da artık ana serüvenin içinde kendisine yer bulmasını bekliyorum. Biraz ışık verilse de fazlaca ağırdan alınıyor. Hâl böyle olunca da onun sahneleri ana konudan bağımsız ve ayrı olarak çıkıyor karşımıza, bütünlüğü bozuyor. Bu durumun ilerleyen zamanlarda değişmesini umut ediyorum.

Her Yerde Sen, bu hafta da yine güzelce eğlendirdi bizleri. Komedi tarafını iyi işlediklerini söyleyebilirim maalesef bunu romantizm ayağı için söyleyemiyorum. Bu dizi, salt bir komedi dizisi olsaydı kesinlikle iyiler arasında derdim ancak romantik-komedi türü söz konusu olunca yürümeyen romantik boyutu nedeniyle bir tarafı eksik kalıyor diyeceğim.  Her bölümde küçük küçük değinilse de yine de ana çiftin hikâyesinde belirgin bir ilerleme olmuyor. Selin ve Demir’in evdeki hayatlarıyla,  şirkette yaşadıkları arasında ufacık bir bağlantı dahi kuramıyorum izlerken. Halbuki bu esas çiftin etrafında dönen olayların da bir şekilde onlara katkı sağlaması gerekir ki ilişkileri gelişebilsin. Dört haftadır her bölüm ev kavgası, atışmalar; şirketteki uzaklık , birbirlerini bir noktada anlamaları ve kapanış  izliyoruz. Ertesi haftaysa sanki sıfırdan alır gibi baştan yaşıyoruz bu süreci. Biraz da olsa ilerleme kaydetmelerini bekliyorum artık. Bu hafta Demir’in oyuna girmesiyle bir şekilde bunun olacağına dair umudumu saklı tutuyorum.

Hâlâ bende tam oturmayan birkaç konu daha var ancak bunları şimdilik kendime saklayacağım. Tüm ekibin emeklerine sağlık. Bu haftaki gecikmeden dolayı da affınıza sığınıyorum. Birkaç sağlık sorunu sebebiyle yazımız bu hafta gününde yayınlanamadı.

Yazıma Cemal Süreya’nın bu güzel dizeleriyle son veriyorum, haftaya görüşmek üzere.

Sesinde ne var biliyor musun?

Söylemediğin sözcükler var.

Küçücük şeyler belki,

Ama günün bu saatinde,

Anıt gibi dururlar.

Sesinde ne var biliyor musun?

Söyleyemediğin sözcükler var…

Benzer Yazılar

Bir Yorum Yazarak Siz de Katkı Sağlayın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.