YAZAR:Şehriban Simay DEMİR

Masal kahramanları herşeye rağmen eninde sonunda kavuşurlar ve biz mutlu sonla bırakırız onları. Ne arkalarındaki sorunlar peşlerinden gider ne de konuşmadıkları ayaklarına dolanır çünkü gerçek değildirler. Mehdi’yle Zeynep’se, Zeynep öyle tanımlamayı seçse de her zaman bir masalın içinde yaşamıyorlar. Her şeye, herkese, tüm farklılıklarına, imkân ve imkânsızlıklarına rağmen birlikte mutlu olmayı seçtiler. Sonrasında ne olacağını, neler yaşayabileceklerini ölçüp biçmeyi deneseler de hiç planlamadıkları kadar sorunla karşılaştılar. Ve anlaşılan o ki, onlar bu yolculuklarında geçmişleriyle, yaşadıkları anla ve gelecek için kurdukları hayallerle sınanmaya devam edecekler…

İnsanın kalbiyle aklı arasında kalması o kadar zordur ki; kalbini seçersen kendine olan saygından, kişiliğinden  ödün verecek duruma gelebilirsin. Aklını seçersen ruhunu,  sevdiğin insanı arkanda bırakıp acı içinde kıvranabilirsin. Aşksa söz konusu olan her iki seçim de travmatik olabilir tıpkı Zeynep’in yaşadığı gibi…

Zeynep, geçmişinden gelen travmalarla henüz baş edebilmiş değil. Hâlâ olan ve olabilecek her şey için ilk önce kendini sorumlu tutuyor. Kendisi dışındakilerin yaptığı her şeye olumlu açıdan bakma eğiliminde. Ona göre; Mehdi’nin bir kızı mı olacak?  Kendisi de buna sevinmeli! Mehdi’yle Benal bebek kutlaması mı yapıyor? Hayırlı olsun demeli, yüzünü asmamalı çünkü o zaman Mehdi üzülür. O kırılır, bu incinir, şunun duyguları harap olur… Hep kendi dışındakiler öncelik onun için. Peki ya Zeynep; o daha kendini düşünme safhasına geçemedi bile. Geçmişi maalesef ki buna izin vermiyor ve bu geleceğini de etkiliyor.

Geçen hafta Zeynep’in bocaladığından ve ne yapacağını bilmez bir halde sıkışıp kaldığından bahsetmiştik. Bu hafta gördük ki Zeynep de artık bu durumdan  kurtulmak için çabalıyor, savaş veriyor. Ancak neden içi bu kadar acıyor bilmiyor, tam sebebini bulamıyor. Mehdi’nin ona söylemeden tek başına karar vermesine mi kızıyor? Benal’in Müjgan’ı da arkasına alıp çocuğunu kullanarak Mehdi’ye yanaşmasına mı öfkeli? Yoksa sadece  Benal’i kıskandığı için mi bu kadar canı yanıyor? Emin değil. Fakat nihayet  incindiğini fark etti ve sonunda bir adım atarak Mehdi’ye bu konuyla ilgili tavrını belli etti. Yorgun, üzgün kırgın bir ruh, Zeynep zaten öyle olmasa Mehdi’ye içini dökebilecek duruma gelmezdi. “Ben olmaktan vazgeçeceksem giderim daha iyi.” resti Mehdi’yi harekete geçirse de ben onun gidebileceğine bir türlü inanmadım. Zeynep maalesef sevdiklerini geride bırakabilecek bir kadın değil, gidemez o! Bu da onun nedensiz yere kendini suçlama eğiliminden sonra ikinci büyük defosu. Kendinden emin değil Zeynep. Sürekli çelişkili bir ruh hâlinde. İş çıkışı Mehdi’nin kendisini almasına karşı çıkıp sonra onu göremeyince hayal kırıklığına uğraması küçücük ama etkili bir örnek, iç çatışmalarına dair. Düşündüğümde bu gelgitlerini geçmişinde yaşadığı sağlıksız sevgilere bağlıyorum.Hatırlayın, onun ne anne babalarıyla ne kardeşim dediği Emine’yle ne de Faruk’la sağlıklı bir ilişkisi olmuştu. Hatta aşkın ne olduğunu Mehdi’ye sormamış mıydı? Hep geride bırakılan, vazgeçilen ya da suçlanan bir kadın Zeynep. Şimdi de her şeyin üstüne acaba Mehdi de beni bırakır mı endişesiyle kıvranıyor.

Zeynep’in kendine itiraf edemediği ama kafasında devamlı dönüp duran, acaba Mehdi çocuğu ile benim aramda kalırsa tercih edilir miyim düşüncesi; Emine vesilesiyle  somut bir hâlde yüzüne çarptı. Zeynep bu durumdan korkuyor çünkü önünde kocaman bir örnek var: Annesi. Ekrem  Nermin’i çok sevse de çocuğu için onu bırakıp gitti. Tercih edilen çocuk, bırakılansa Nermin olmuştu. Bu yüzden “terk edilmeden terk edeyim” düşüncesi aklından geçse de artık hepimiz biliyoruz ki Zeynep birdenbire kimseye arkasını dönüp gidecek biri değil. Sadece ondan, Benal’dan, Müjgan’dan uzaklaşmak istedi. Haklı olarak Benal’in gitmesini istiyor ayrıca bu konuda tavrı net ve belli. Fakat benim en çok hoşuma giden Nermin annesinin nasihatiydi: “Kimseyi kendinden çok düşünme.” demişti ona. Zeynep şimdilik bu tavsiyeyi uygulayabilecek durumda olmasa da dilerim zamanla bu noktaya gelir. Zira her şey için kendini suçlamaya ve karşı tarafın yaptıklarını olumlamaya devam ederse mutsuz olmaya da yerinde saymaya da devam edecek. Mehdi’yse arada debelenip duracak, ne yaptığını neler olduğunu sorgulamadan yaşamaya devam edecek.

Mehdi çocuğunu ilk öğrendiğinde Benal’e de Zeynep’e de tavrı netti. “Zeynep benim karım, bu konuda başka bir düşüncen varsa sil at”.demişti Benal’e. Hâlâ da bu çizgide, şüphe yok ancak ne kendisini ifade edebiliyor ne de Zeynep’i anlamaya çalışıyordu ta ki onun gitme restine kadar! Nihayet aklın yolunu seçti seçmesine de elini taşın altına koymaktansa Zeynep’i; Müjgan’la Benal’in önüne atmasını hayretle karşıladım. Benal’i evden uzaklaştırmak için sorumluluğu üzerine alacağına “Zeynep istiyor.” diye yapıyorum demeyi tercih etti! Benal’e “Eski eşin tutuklandı, artık tehlike kalmadı; burada kalman doğru olmaz.” demek çok mu zordu? Ne yani Zeynep olmasaydı Benal’le yaşamaya devam mı edecekti? Sırf Zeynep istemiyor diye mi istemiyor Benal’i? Mehdi hâlâ sorunları çözmeye yanaşmadığı gibi bir de onları görmezden gelmeye de devam ediyor. Anlık çözümler üretip işin içinden çıkıyor. Misal sofrada konuyu çözebilecekken “Biz evliyiz, çocuğuma bakarım ama Benal’le yaşamak zorunda değiliz.” diyebilecekken Müjgan’ı susturup  konuyu yine erteledi. O Zeynep’in tavrını görmeseydi, onu kaybetme korkusu yaşamasaydı, Zeynep’e borç ödetmeye de ona yük yüklemeye de devam edecekti. Dahası Benal’i evden göndermeye yeltenmeyecekti bile görünen o ki. Mehdi her ne kadar yaptıklarının fedakârlık olduğunu düşünse de Nuh o kadar doğru konuştu ki: “Senin yaptığın fedakârlık değil kahramanlık! Zeynep bu ilişki için neler yaptı, sen yine durup karalar mı bağlayacaksın?” diyerek. Mehdi’nin Müjgan’a “O bizi kabul etti de biz onu kabul ettik mi?’ cümlesini kurması da bu farkındalığın sonucu. Evet, doğru söylemişti, Zeynep ailesini, Kibrit’i, hatta Benal’in çocuğunu bile olduğu gibi kabul etti. Peki, onlar Zeynep için ne yaptı? Ben söyleyeyim; hiçbir şey! Aksine o evde aşağılandı, dışlandı ve  bunca şeyin üstüne yine fedakârlık yapması beklendi. Nuh’un da dediği gibi Zeynep’in ailelerine yardım etmesi fedakârlık değil kahramanlıktı. Arada Zeynep olmasaydı da aynı şeyleri yapardı çünkü o hâlâ mahallelinin abisi, delikanlı çocuğu rolünde.

Mehdi’yi çocuğunun sorumluluğunu almak istemesi konusunda anlıyorum ve ona hak  veriyorum. Tabi ki onun yanında olmak, ona en doğru şekilde babalık yapmak isteyecek. Fakat bunun için Benal’le aynı evde kalmak zorunda hissetmesini anlamama imkân yok.Yukarıda da dediğim gibi Zeynep’i kaybetme korkusu olmasaydı belki bu durumu sürdürmeye devam edecek hiçbir şey yapmayacaktı. Zeynep’in ne düşündüğünü, neler çektiğini anlamaya çabalamayacaktı bile!

Artık geçmişten gelen bir düşman sayesinde Mehdi’nin hikâyesi açılmaya başladı. Fakat bu durumda Mehdi’nin o korkunç öfkesi de tekrar su yüzüne çıkabilir.  Benim merak ettiğim geçmişte Mehdi’yi seçip onun yanında olan Müjgan, bu sefer taraf mı değiştirecek yoksa tekrar Mehdi’yle mi kalacak? İzleyip göreceğiz. Haftaya görüşmek üzere…

 

Benzer Yazılar

Bir Yorum Yazarak Siz de Katkı Sağlayın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.