YAZAR : BÜŞRA GEZGİN 

“Şüphe etmeyen bir akıl, insanın en büyük düşmanıdır.” Necati’nin bu sözünü dinleyerek ben de içimi kemiren şüpheleri yazmaya başlıyorum.

Başından beri Maraşlı’nın görevi, sorgu odasındaki ezberi, az konuşması bana Celal’in “Maraşlı” gömleği giymiş olabileceğini hissettirmişti ama artık bu hislerimde yalnız değilim, Necati de Maraşlı’dan şüphelenmeye başladı.İnsanların onu gördüğünde mert, dürüst, eski asker olduğu için kurşundan kaçmayan biri olduğunu düşünmeleri olağan bir durumdu. Çünkü Maraşlı böyle biriydi. Ama zamanla Maraşlı’nın bunca şeyden sonra hala korkusuz olması, bir şeyler yaparken kimseden çekinmemesi onlarda da soru işaretleri oluşturdu: “Bu adam yalnız değil!” Tek başına olan bir adam bu kadar aleni yapamazdı planlarını, adam öldürmelerini, gizli saklı hallederdi ne işi varsa. Demek ki bu adamın arkasında birileri var veya olabilir. Ve bu kişiler polisten korkmuyor.işte bu düşünceler Necati’nin kafasında dönmeye başladı bile. Biz izleyiciler olarak biliyoruz ki Maraşlı göründüğü gibi değil. Ve şimdi Necati’nin de düşündüğü bu,görünenin ardındaki hakikat onu endişelendirmek için yeter de artar bile. Başta her şey intikam almak için başlamışken, Maraşlı’nın oyuna dahil olmasıyla iş kontrol edilemez hal aldı, öncelikler değişti. Türel ailesinden alınacak intikam terör örgütünün yanında çok önemsiz şu an. Necati de İlhan da Maraşlı da işin en başında başlarına bunlar geleceklerini tahmin etmiyorlardı oysa şimdi herkes için terör etkeniyle olaylar çıkmaz sokağa girmiş durumda.

Terör elemanı Behram’ın gelişi herkesin dengesini altüst etmiş durumda. Yöntemleri asla itidalli değil. Koca sergiyi havaya uçurmak nedir? Hem de canlı bombayla! Tamam, Necati ve Savaş intikam için hareket ediyorlardı ama asla böyle bir katliam düşünmediler. Zaten Savaş çok bastırılıyor Behram tarafından, patlaması an meselesi. Necati’nin de bombayı duyduğu zamanki şaşkınlığı hala aklımda. Anlayacağınız iki kardeş mecburen katlandıkları bu adamdan kurtulmaya can atıyorlar. Ancak onlar da bulaştikları bu işten kolayca kurtulacak gibi değiller.

Behram’ın diğer bir etkisi de İlhan’a oldu. Battıkça batan, kurtuluş yolu aradıkça kaybolan İlhan’ın tek dayanağı Maraşlı. Onun dışında bel bağlayacağı başka bir yer yok ama artık o da yetmiyor ona. Her seferinde yetişse de Maraşlı ona, ailesine karşı koruyamaz İlhan’ı. Necati’nin ailenin yıkılışına şahit olmak için, bu zevki tatmak için İlhan’ı itirafa zorlamasıyla Aziz Bey her şeyi öğrendi. Aziz Bey bundan sonra ne yapar bilmiyorum ama İlhan için yolun sonu demek bu. Çünkü babasının gözünde her zaman övülen gurur duyulan bir evlat olmak isterken babasının o yıkılışı onun da yıkılışı oldu. Çaresizce silaha sarılmasını anlıyabiliyorum o yüzden.İlhan bu haldeyken bile Mahur’u düşünüp bari ölümüm bir işe yarasın diyerek Behram’a gitti öleceğini bile bile. Kendini o kadar işe yaramaz bir adam olarak görüyor ki bunu yapmak boynunun borcu gibi ona. “Hayatım bir işe yaramadı ölümüm bir işe yarasın bari” der gibi. Umarım Maraşlı İlhan’a yetişir, çünkü o zorla elinde olmayan sebeplerle bu hale geldi. İlhan’ın hayatını kurtarmasına bile bakmadan, Necati’nin intikam alacağım diye kısasa kısas istediği babasının günahının bedelini ödeyen masum biri o. En azından Ozan’ı öldürmesine kadar öyleydi. Hayat bu, herkese her şeyi yaşatabilir ancak aldığımız kararlar bizim elimizde. İlhan’ın da kendi kararıyla hareket ettiği tek yer Ozan’ın ölümü. Bunun dışında gelişen olaylar onun iradesi dışında oldu. Yani olur da yaşarsa uyuşturucudan terörden aklanmasını, Ozan’ı öldürmekten de cezasını çekmesini isterim. Ona çok acıyorum evet, ancak bu yaptığı yanlış tercihi görmeme engel değil.

Aile içinde birçok sır açığa çıktı ancak Mahur’un bunların hiçbirinden haberi yok. O bir yandan sevdiği adama güvenmeye çalışırken bir yandan da kariyerini inşa etme peşinde. Mahur için sergide Maraşlı’yı görmek sürpriz oldu elbet ama öncesinde ilk “Seni seviyorum” itiraflarından sonra yanında değilken bile onu yanında hissetmek için Celal’in fotoğrafını asması çok hoştu. Mahur gerçekten çok güzel seviyor.

Maraşlı evet, Mahur’a değer veriyor ve onun yanında ama bunu iki kimliğinin arasına sıkışmışken göstermesi çok zor. İstihbarat ile Maraşlı’yı ilmek ilmek işlemiş ve onu üstüne giymişken kendisi olduğu her an etrafına zarar veriyor en başta da kızına ve Mahur’a. Bunun yarattığı hırçınlıkla kızgınlıkla konuşuyor Mahur’la ama o da pek farkında değil ne yaptığının. İşler onun için de çıkılmaz ve zor bir halde. Basitçe plana uysaydı, evdeki haini bulup savcının ölümü ardındaki kişilere ulaşacaktı. Ama kendi kafasına göre hareket ediyor çok fazla. Behram gibi bir düşman edinmemeliydi fakat önceden dediğim gibi kendine ait prensipleri var Celal’in ve bu prensipler görev bilincinden önce geliyor. Kriz anlarını iyi yönetiyor mesela, ama kendince. İstihbarat onu zaten uyardı hem de hapiste işkence ederek. Yine de Mahur’a ya da bir başka masuma gelecek en ufak bir zarar onu çileden çıkarıyor ve bu çoğu zaman istihbaratın hoşuna gidecek sonuçlar doğurmuyor. İşte tam burda da yaşadığı ikilem su yüzeyine çıkıyor. Celal’in Maraşlı olmayabileceği bu bölüm ufak tefek ayrıntılar ve konuşmalarla hissettirilmişken şimdi benim aklımda başka bir soru şekilleniyor. Celal Maraşlı değilse aslında kim ve bu kadar ayrıntısıyla çocuğunun doğumuna kadar her şeyi bilinen Maraşlı nerede? Ya da sadece yoktan yaratılmış bir karakter mi var karşımızda?

Bunlar benim için fazlasıyla merak uyandıran sorular ve bence bu hikayenin mihenk taşı hükmünde. Bu hikaye Maraşlı’nın hikayesi ama hala onun kim olduğuna dair net bir cevap alabilmiş değiliz. Verilen cevaplar da hakikatin kendisi mi yoksa sır perdesine yansıyan yalancı bir gölge mi kestiremiyorum. Önümü görebilmek için sıcak olaylar arasındaki ayrıntıları yakalamaya çalışıyorum ancak yeterli gelmiyor bana. Kimliği ifşa olursa Mahur yaralanır mı mesela? Üzülür de gider mi yoksa anlayış gösterir mi?Zihnimde bu ve buna benzer birçok soru var Maraşlı ile ilgili. Yakın zamanda tek tek cevap bulacağım bölümler diliyorum ve ayrıca şunu da belirtmeliyim ki Maraşlı’nın aksiyona Mahur’la birlikte girmesini izlemek keyif verici. Dinamiği yüksek sahneler ortaya çıkıyor böylece. Zaten ayrılar, en azından rüyalarda ve olaylar kızıştığında birlikte olsunlar yoksa onlar birbirlerine ben onlara hasret duymaya devam edeceğiz.

Maraşlı’yı konuşmak, yazmak, düşünmek çok keyifli…Emeği geçen herkese  teşekkür ediyor ve yazımı burada bitiriyorum. Haftaya yeniden görüşmek üzere..

Benzer Yazılar

Bir Yorum Yazarak Siz de Katkı Sağlayın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.