Yazar: Serap SUBAŞI

Bir varmış, bir yokmuş. Zamanın birinde Tuna adında bir kız yaşarmış. Tuna’nın bir de Ceylan adında kız kardeşi varmış. Tuna ve Ceylan anne babaları ölünce amcasının yanında yaşamaya başlamışlar.Amcasının da bir kızı varmış, Melek. Günlerden bir gün Tuna, Demir adında bir adamla karşılaşmış. Görür görmez vurulmuş, aşık olmuş. Olmuş olmasına ama Demir, Melek’in sevgilisiymiş. Tuna, Demir’e sahip olmak için her şeyi yapmaya hazırmış, yapmış da. Melek’e oyunlar kurup onu evinden, şehrinden uzaklaştırmış çünkü Melek uzaklaşırsa her şey yoluna girecek sanmış. Ama bilmiyormuş ki bir gün bu yaptığı şeyler ayağına dolanacak, Demir gerçekten olmak istediği yerde olacak ve sonunda korktuğu şey de başına geldi. Demir olmak istediği yere gitti. Masal olarak anlatıldığında naif geliyor hikâye ama Şahin Tepesi‘ne vardığımızda işler değişiyor.

Tuna’nın ağlama sahnesinde gönlüm ona kaymadı değil, itiraf edeyim. Sevilmemek ne büyük acı. Her an elinden kayacak gibi, bir anda kaybolacak gibi… Ailesini kurmak ve bir arada tutmak için çabalarken, bir yandan servetini korumak için gayret ederken çok ama çok unuttuğu bir şey var. Başkasına ait olanlar sende, emanettir. Sahibi geldiğinde elin kolun bağlanır. Bu nedenle Tuna, Melek’e bu kadar sinirli ve onu istemiyor. O geldiği için Demir’in gitmek istediğini düşünüyor çünkü ilk darbeyi Demir’den aldı. Demir’in bu kararı Melek’in geçen hafta ona sarf ettiği sözlerden kaynaklanıyor, ardından artık Melek’in bir şeyleri başardığını görmek istediği için de gazı alıp söyledi. Demir, kendi kabullenemese de Erkan dolayısıyla kıskançlık damarları da kabarmış hâlde dolaşıyor. Bana göre o, hâlâ kapalı kutu. Bir yandan Tuna’nın, bir yandan Melek’in yanında. Şu zamana kadar verdiği kararları sorgular havası var, pişmanlık da cabası. Yapamadıklarını düşünüp düzeltmek istiyor ve bence bu nedenle hammadde isteğine imza attı. Tuna’nın veya Demir’in bu sahnelerinde eski günlerini bir flashbackle izlemeyi gözüm aramadı değil. Mete’nin Arif’in katili olduğunu öğrenmektense Tuna’nın değindiği, Melek’in Demir’e âşık olduğu zamanı görmeyi yeğlerdim.

Tuna’ya dönecek olursak bana sorarsanız  ikinci darbeyi Ceylan’dan yiyecek. Zamanında Tuna’nın ayrılmalarına sebep olduğu sevgilisi, şimdi de Erkan… Bu bölüm gerçek Ceylan’a merhaba, dedik. Melek ve ailesine eskisi gibi davranmayacak ama bunun sorumlusunu henüz Melek olarak görmüyor. Bu nedenle Melek’le arasını iyi tutacak ki Erkan’la arasında olup bitenleri iyice anlayabilsin. Erkan ise Ceylan’nın hislerinin farkında, ama bunu pek konuşma taraftarı değil. Eğer Ceylan’ın hislerine dur derse Ceylan’ın o zaman can yakıcı olacağını düşünüyorum, ben. Ceylan, Erkan’ın aklının bir süreliğine karışmasına sebep oldu ama Erkan mantıkla hareket eden biri, buradan da Erkan Melek’i kolay kolay yalnız bırakmayacağı sonucunu çıkarıyorum. Demir’le Melek’i öğrendiğine göre Melek’i kaybetmeyi göze almayacaktır.

Öykünün masal tarafına, Efe ve Verda’ya gelince… Onları seyrederken masal dinler gibi oluyorum ben. Verda’nın kendine has kokusuyla mest olan Efe, bizi de mest etti. ”Yasak olan şeyler tatlıdır” mantığıyla, birbirlerinden bir türlü kopamıyorlar. İkisi de uçuyor, birbirlerine karşı içleri kıpır kıpır ama beni bir miktar ürkütüyor, bu durum. Ezgi’yi aldatırken yakalanan Efe, kalkıp kendine içki doldurmuştu. Bu kadar kısa sürede ”Bu denli naif bir adama dönüşemez” düşüncesindeyim. Bu masal, bir noktada gerçek hayata dönecek. Verda henüz havalarda olduğu için Efe’nin Ezgi’yi aldattığını, Ezgi’nin neler yaşadığını unuttu. Tuna, kendi dertlerinden zaman bulursa bu gerçekleri seve seve Verda’ya göstereceğine de eminim. Geç veya erken ne şekilde evrilecek ve hikâyeyi nereye taşıyacak, beklemedeyim.

Efe, Verda’yı Ayça’nın abisinin elinden kurtardı da derdini tam görebilseydik keşke. Anladık amaç para ama iş nerelere gelecek bekleyip görelim. Ayça kadar şanslı olsaydık keşke: Sen kuş uçmaz kervan geçmez yerde Tuna’nın sağ koluna denk gel, yetmesin evde işe başla. Körün istediği bir göz, Allah verdi iki göz. Geçen yazımda ”Ne olacak Ayça geldiyse?” demiştim ama o iş öyle değilmiş. Bir karar verecek şimdi, Cem mi, iş ve para mı, Yılmaz mı? Cem, onu istemiyor. İşi ve parası oldu. Yılmaz da Ayça’yı beğeniyor gibi ve Yılmaz’ın sayesinde ortalığı da karıştırabilir. Cem’i sevmediğini anladık ama amacı ne gerçekten merak ediyorum. Bu gidişle ve bu şansla, Tuna için bir Yılmaz daha yetişiyor diyebiliriz. Bir bakmışız Ayça da Tuna için çalışır olmuş, onda o potansiyel var.

Öte yandan her bölüm, Deniz’in yaptıkları gündeme bomba gibi düşüyor. Bu hafta bölümü bir Mete klasiği hâline gelen onun Deniz’i tehdit etmesinde bıraktık. Deniz ”Biri beni tehdit etse de ona inansam” diye bekliyormuş, hemen elini tuttu Mete’nin ve el ele Akdora ailesinin karşılarına çıktılar.  Aslında ben Mete’nin ne istediğini de tam anlamış değilim. Bir Deniz diyor bir güç diyor. Anladık Deniz sevgin var ama sadede gel. Bunun netleşmeyişi diziyi de tekrara düşürüyor.

Tuna, yeterince açık konuştu Mete’ye bence. ”Oyunu kurallarına göre oyna, hız yapma yoksa buralara veda edersin” dedi. Arif’i öldürdüğünü bildiğinin sinyallerini de verdi. Mete, Tuna varken bırak Deniz’le evlenmeyi, hâlâ o evde barınabilirse şükretsin bence. Tuna çok direkt konuştu. Bu olaydan sonra sanmıyorum Mete, elini kolunu sallayarak gezsin. Ama tabi iş sadece Mete’de bitmiyor olayın diğer kahramanı Deniz’de önemli bu noktada.

Söylemeden geçemeyeceğim. Diziye biraz daha merak unsuru ve biraz daha aksiyon gerekli. Mete’nin bütün tehditlerinin içi boş; Tuna, her seferinde, olay ne olursa olsun, beş saniye içerisinde çözüyor. Melek ve Tuna neler yaşamış görsek mi biraz artık? En azından savaşı biraz derinlemesine inceleme fırsatı yakalardık. Sadece Tuna, Melek’in hayatını çalmadı. Çocukken Tuna’nın babasına, eşinin onu aldattığını söylemesiyle anne babasını kaybetmişti. Bunu sadece Melek mi biliyor? Bölümlerdeki soruları sorar sormaz, kafa yormadan cevapları alıyoruz. Bu da merak duygusunu öldürüyor. Geçmiş iyidir, oralarda bir dolaşalım derim ben. Sonuçlarını izlediğimiz konuların, nedenlerini bilmemiz daha iyi olur düşüncesindeyim.

SON’dan önce,
– Melek’e sessiz sakin dedim de Tuna’nın hamlesinden sonra çok sinirli ve hiddetli olduğunu gördüm. ”Sessiz atın tekmesi pek olur.” derler ya açıkçası ben Melek’in bu anlamda neler yapacağını tahmin edemiyorum.
– Son sahnede Cem, Mete’nin üstüne uçacak gibi bir his var içimde, hadi İnşallah!
– Ayça ile Zafer birlik olmasın, olursa evi yakabilirler.
– Mete ”Nereden duyuyor bu olanları?” diyordum. Zafer ulaklığını üstlenmiş abisinin, ne düşünceli çocuk(!)
-Erkan, ah Erkan!  O kadar kibar, o kadar güzel ki izlemeye doyamıyorum.
Yazan, yöneten, oynayan herkesin emeklerine sağlık!

Benzer Yazılar

Bir Yorum Yazarak Siz de Katkı Sağlayın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.