YAZAR: Şehriban Simay DEMİR

Birini sevmek, onunla yaşamını birleştirmek, birlikte bir gelecek planlamak, bir yuva kurmak için adım atmak ne kadar heyecan vericiyse sevdiğin birinden vazgeçmek yahut vazgeçilen olmak, o denli kahredici bir duygudur bana göre. Bir arkadaşım farklı zaman dilimlerinde iki defa bana “İnsan sevdiğinden vazgeçebilir mi?” diye sormuştu. Çok net hatırlıyorum “Seven insan, sevdiği istemediği sürece vazgeçer mi hiç? ” demiştim, çok büyük konuştuğumu bile anlayamadan. İkinci soruşunda yanıtım sadece “Evet!”olmuştu. Maalesef ki hayat şartları bazen hiç istenmediği halde vazgeçmeye de bırakıp gitmeye de zorlayabiliyor tıpkı Esra’da olduğu gibi.

Esra, Ozan’la evliliğini bitirdiğinde ona o kadar çok öfkeliydi ki ne Ozan’a âşık oluşu ne de Ozan’ın son bir şans isteği onu durdurdu. Şu an ne olduğunu bilmiyor olsak da görünen o ki çektiği acı, Ozan’ın aşkının bedeli durumda. Esra onun düşündüğü gibi yahut boşanırken söylediği gibi onu sevmiyor değildi, aksine ona âşıktı evlilikleri sırasında. Düşünsenize sırf Ozan için, o hayallerini gerçekleştirsin diye gece gündüz hiç durmadan çalışmış didinmiş, neredeyse evin tüm sorumluluğunu üstüne almış. Dahası eğer konu sadece para olsaydı ya da Esra sadece mantığıyla hareket ediyor olsaydı boşandıklarında nafakasını da alırdı. Üstelik sırf Ozan zengin olduğu için peşinden koşuyor olsaydı yani derdi sadece para pul, mal mülk olsaydı Ozan’ın taahhütnameyi imzalattığında verdiği parayı da kabul eder yoluna bakardı. Hâlbuki Esra paranın miktarına bakma gereği bile duymadan yırtıp attı zarfı, çünkü onun tek istediği Ozan’ın ondan özür dilemesi, yaşadıklarını anlayıp ona hak vermesiydi. Şimdi gururu incindi, Ozan’ın ondan artık vazgeçtiği gerçeğiyle karşı karşıya kaldı bu nedenle Ozan onu tekrar sevsin istiyor, bunun için intikam maskesi ardına saklanıyor. Eğer gerçekten intikam isteseydi herkese onun eski karısı olduğunu söyler, bire bin katar ve istediği kadar meblağla Ozan’ın hayatından çekip giderdi. Hâlbuki şu anda tek amacı yeniden Ozan’ın hayatına girebilmek. Böylelikle hem kendi yaşadıklarının hesabını sorabilecek hem de Ozan’ı kendisine yeniden âşık ederek onun hatalarını görmesini sağlayacak. Ben Esra’nın burada basit bir intikamdan öte, eski Ozan’ı yeniden uyandırıp yaşadıkları için kendisinden özür dilemesini sağlamak amacında olduğunu düşünüyorum.

Esra, ne Ozan’ın düşündüğü gibi yeniden onu paramparça etmek istiyor ne de Zümrüt’ün düşündüğü gibi Ozan’ın parasının peşinde. Onun bu işe bulaşmasının tek sebebi, geçmişin hesaplarını kapatmak. Başka da bir derdi yok çünkü diğer söylenen tüm hususlar karşımızdaki kadını tanımlamıyor. Esra’yı tanımlayacak en doğru kelimelerden biri hırs olurdu sanırım. Bunu da negatif olarak algılamamak lazım. Esra hayatı boyunca çalışmış, kimsenin sırtına yük olmadan kendi ayakları üzerinde durmayı başarmış bir kadın. Maddiyatçı bir yapısının olduğunu da pek düşünmüyorum ben. Dizinin ilk bölümünde eve gelen haciz sonrası boşandıkları bize gösterilmiş olsa da ben pek ikna değilim. Ben hâlâ bize verilmeyen bazı ayrıntılar olduğuna inanıyorum. Esra eve gelen haciz yüzünden evliliğini yıkmış olsaydı Ozan’ın para teklifini hem nafakada hem de taahhütname imzalanırken kabul ederdi ancak öyle olmadı. Aksine parayı elinin tersiyle itiverdi. Hatta abisi alınca “Borcum, borç!” dedi, demek ki meselesi para değil! O zaman ne? Ben bambaşka bir şey olduğunu düşünüyorum. Nedeni de Esra’nın öfkesi. Esra çok sinirli, çok öfkeli ve hesaplaşmak istiyor. Önce acaba Ozan’ın yaptığı hareketlerden dolayı mı desem de daha ilk bölümde karakolun önünde delirmiş vaziyetteydi. O zaman Esra’nın derinlerinde başka bir şey olmalı…

Esra, Ozan’ın evliliklerinin bitme sebeplerini anlayamadığı, ne kadar yıprandığını, hırpalandığını göremediği için ondan özür dilemesini beklerken Ozan, onun aksine boşanmalarının tek suçlusu olarak Esra’yı görüyor. “En ufak bir zorlukta pes eden, karşısındakini yüz üstü bırakan insanlarla çalışmak istemeyiz.”  sözleri bile Ozan’ın aslında Esra’nın onu terk edişi hakkında neler düşündüğünü de ortaya koydu. Ozan onun yaşadığı zorluklara katlanamayıp evliliklerini bitirdiğini düşünüyor. Bu denli kızgın olmasının sebebi de bu aslında: Sevdiği kadının onu yüz üstü bırakıp gitmesi! Onu her gördüğünde geçmişten dolayı öfke kusuyor. “Evime, hayatıma öyle hiçbir şey olmamış gibi giremezsin” derken bile aslında korkusunu dışa vuruyor. Esra onu bir kez darmadağın etti, bir daha etmesinden korktuğu için de sürekli olarak ona karşı tetikte bekliyor.

Ozan Korfalı açık bir kitap gibi. Baktığında hislerini ve düşüncelerini anlamak çok da zor değil. İlk bakışta sert, kuralları olan, geçmişteki sıkıntılarından dolayı bugünü yaşarken sürekli endişelere sahip bir insan. En büyük acısı da bir zamanlar çok âşık olduğu kadının ona karşı hislerinin olmadığını söylemesi ve onu terk ederek tüm dünyasını başına yıkmış olması. Her ne kadar dili, geçmişini bir kalemde silip attığını söylese de eski karısından hatıra olan kar küresini evinin baş köşesinde saklaması, eski telefon numarasını hâlâ kullanması o bağı tam olarak koparamadığını da ayan beyan ortaya koyuyor. Ne kadar sert görünmeye çalışsa da bir tarafı çok vicdanlı ve merhametli. Özellikle de “Asla acımayacağım!” diyen Esra’ya karşı. Onu işe aldı ayrıca iftira attığını fark edince ya da Esra’nın üstüne fazla gittiğinde bunu kendine dert edinebiliyor, düşünceli birine dönüşebiliyor. İyi hoş, şu anda bunu sadece biz görüyoruz ama sanki yakın zamanda Esra da görecek gibi hissediyorum.  

Ozan her ne kadar ona karşı kocaman öfkeden bir duvar örmüş olsa da Esra’nın en ufak bir hareketiyle sarsılmaktan da kaçamıyor. O hâlâ Esra’yı seviyor ve bence kendisi bu kadar severken karşı tarafın onu sevmemesine içerliyor. Yoksa en saçma ayrıntılar bile onu etkilemezdi. Eski karısının kahvesini bilmesi kadar doğal bir şey yok ama Ozan için belki de bunlar başka bir anlama geliyordur. Bence onun derdi, Esra’nın ona âşık olması değil bir zamanlar âşık olmaması! Yani şimdi âşık olsa Ozan için hiçbir anlam ifade etmez, ki etmemeli de. Zira Esra görünüşüne, kuvvetine kapılmış olurdu. Ancak bir zamanlar sevildiğini ama sadece karşısındakinin canı yandığı için severken vazgeçtiğini öğrenirse işler değişir. Ozan, ayrılıkları konusunda kendisini haklı görüyor ama hâlâ fotoğrafta bir eksik var. Esra’nın Ozan’ı sevdiğinden şüphem yok benim. Kendini o hayallerine kavuşsun diye harap etmiş bir kız o. Çabalamış, çabalamış ama ne olduysa bir noktada yıkılmış hatta belki de canı yandı ve can yakmak istedi bilemiyorum ama bir şeyler olduğu aşikâr, göreceğiz.

Ozan ve Esra’nın geçmişlerinden getirdikleri öfkeyle büyük bir mücadeleye girdiler. İkisi de hâlâ benzer hislere sahip olsa da aşk, öfkeye dönüştüğünde çok yakıcı olabiliyor, onların durumu da bu bence. Öfkeleri susar da birbirlerini duyarlarsa, gururlarını bir kenara bırakıp konuşabilirlerse belki bir şansları daha olabilir. Hayat bu, ikinci kez yollar kesiştiyse belki de evren onlara bir şey söylemeye çalışıyordur. Siz ne dersiniz?

Bu haftalık benden bu kadar, haftaya görüşmek üzere.

 

 

Benzer Yazılar

Bir Yorum Yazarak Siz de Katkı Sağlayın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.