Yazan:Ayşe KUTLUHAN

Azra’nın Feride Hanım’ın sağlığıyla ilgili gerçekleri öğrenmesiyle kapatmıştık geçen haftaki bölümü. Azra öğrendikleriyle birlikte içine girmiş olduğu oyuna daha da sıkı bağlanmak zorunda kalmıştı. Cenk’e karşı kılıçlarını kuşanmış savaşa hazırken bu savaşa artık Cansu da dâhil olmuştu. Azra’nın sakladığı kaza sebebiyle Sumru’yu karakola şikâyet etmesi, Cansu’nun Azra’ya Cenk üzerinden çıkışmasına artı bir bahane olmuştu. Cansu,  Cenk’le başlayan ilişkisine, Azra’nın hırslanıp acısını Sumru’dan çıkarmak isteyeceğine dahi inandırmıştı kendisini. Bunca yıllık kardeşinin böyle küçük hesaplar peşinde koşmayacak kadar iyi niyetli biri olduğunu unutacak derecede dönmüştü gözü, söz konusu Cenk olduğunda. Öte yandan konu Mert olduğunda, neler olacağını kestirmeden Fatma’nın evine koşturup polisi aramaya yeltenecek kadar da iyi kalan bir tarafları vardı hâlâ aslında Cansu’nun. Kalbinin bir tarafı aşkla hırsı karıştırıp körelmişken bir tarafı da üvey de olsa kardeşlikle sınanıyordu. Belki de insanlıkla… Azra’yla yüzleştikten sonra ağlaya ağlaya geçmişi hatırlayarak cüzdanında var olan resimlerini yırtması da buna en büyük örnekti. Vakıa Cenk ve Tarık da aynı sınavlardan geçmişti. İkisi kıran kırana yaptıkları söz dalaşından sonra yumruklarını konuştursalar da gidememişlerdi birbirlerinden öylece.  Söz konusu aşk olunca bütün dengeler bozulup dostluklar ve kardeşlikler yerle yeksan olabiliyordu ve mantığın önüne sadece aşk geçebiliyordu.

Cenk, patlamaya hazır bir bomba… Savaşa topsuz, tüfeksiz çıkmaya hazır bir deli fişek… Ön yargılarında kaybolmuş, yolunu bulamayan koca bir çocuk, benim gözümde. Bazen o kadar kızıyorum ki hiç düşünmeden sadece yargılamak istiyorum, onu. Ancak ardını önünü düşünmeden onu yargılarsam bir Cenk Çelen’den farkım kalmaz diye düşünüp kendimi frenliyorum hemen. Babaannesiyle arasında geçen inatlaşmanın ardından damdan düşer gibi mirasa konan bir Azra’nın belirmesi, kalbindeki bütün duyguların önüne geçse bile Azra’yı düşünmeden yapamayan bir Cenk var, ortada. Hepimiz az çok biliyoruz ki en başından beri tek derdi para değildi, Cenk’in. Tamam, her şeyi parayla çözebileceğine inanan toy bir delikanlı, Cenk ama kesinlikle tek derdi de para değil. O, sadece babaannesinin boyunduruğu altında yaşamayı reddetmiş, kendi hayallerinin peşine düşmeyi tercih etmişti. Bunu da annesi dava açmayı ima ettiğinde ‘’Biz hakkımızı alırız. Orada sorun yok. Sonra ne olacak? Babaannem beş kuruşsuz ortada kalacak, o kız yüzünden. Biz babaanneme bunu yapamayız.’’ cümleleriyle net belli etti zaten.

Şöyle dönüp bir baktığımızda zamanla değişen ve restorana uyum sağlayan bir Cenk görmeye başladık, son bölümlerde. Bunun sebebiyse hiç şüphesiz ki Azra’ydı. Duygularıyla hırsını harmanlayan Cenk’in mutfak konusunda Azra’dan kalır bir yanı yoktu neredeyse. Yaptığı kemik çorbasıyla Feride Hanım’ın damak sınavından geçmesi buna en büyük örneklerden birisi. Mutfak onun için bir eziyet olmaktan çıkmıştı. Belki de kendi de fark etmeden oraya ve iş arkadaşlarına alışmıştı artık. Öte yandan babaannesiyle diyaloglarını da düzeltmişti artık, Cenk. Onunla mümkün mertebe daha az çakışıyor, bununla beraber Azra’yla konuşmasa da babaannesine onu sorabiliyordu.

Feride Hanım’ın kültürünü kaybetmemiş, aile değerleri olan bir kadın olduğunu hepimiz biliyoruz. İstediği tek şey torunlarının da bu değerlerle yetişip büyümesinden başka bir şey değildi. Cenk’e anlatmak istediği şeyde buydu, hep. Kendi göçüp gittiğinde maddi mirastan çok manevi mirasını onlara aşılayıp devam eden Çelen ailesinin de kendi aile değerleriyle yaşamasını sağlamaktı.  Cenk için bunu anlayıp öğrenmek çok uzun bir zamanda olacak gibi. Hatta ve hatta Arda bile bu kültürel aile değerlerini anlar sahip çıkar da Cenk geç kalır, diye düşünüyorum açıkçası. Zira Cenk, Azra’yı anlamadan bu değerlerin farkına asla varmayacak. Öte yandan Feride Hanım Ceyda’yla konuşup ona yardım eli uzatmasıyla Arda’nın da gönlünü bir nevi almış oldu. En azından babaannesinin vicdanını ve adaletini yeniden görmüş oldu, Arda. Çünkü her ne yaşanırsa yaşansın yardıma ihtiyacı olan ve her şeyden önce iyi birine sırtını dönecek birisi hiçbir zaman olmadı, Feride Çelen.

İtiraf etmeliyim ki beklentimin çok çok altında bir bölümdü, 8. bölüm. Cansu’nun annesinin söylediği yalanı öğrenip bölüm sonunda Mert’i bulmasının dışında pek de iç açıcı bir şey yoktu. Hiç kuşkusuz ki her bölümün başına ‘’Bu bölüm, acaba bize ne sürprizler sunacak’?’ diye oturuyoruz ve her bölüm bir köşesinden yakalıyoruz muhakkak, ufak da olsa kilit noktayı. Ancak bu bölüm bana göre oldukça boş ve sıkıcı bir bölüm olmuş diyebilirim, net bir şekilde. Hatta bölüm ortasında tahammül edemeyip kalkmayı da düşünmedim değil. ‘’Elimi Bırakma’’ bir TRT dizisi ve TRT dizilerinde öykü çok ağırdan ilerleyebiliyor, kabul ediyorum. Ancak ağır ilerlese de öykünün her bölümünde izleyiciyi heyecana sürükleyecek bir şeyler olması gerek. Her şey boş geçse de en azından Cenk ve Azra’nın arasında ki çatışmalar bizi heyecana sürükleyip ‘’Acaba bir sonraki sahnede nasıl bir diyalogla karşılaşacağız’’ diyerek arşa çıkarmalı merakımızı diye düşünüyorum. Uzun zamandır ‘’Nedir?’’ diye düşündüğüm eksik bir şeyler var, kurguda. Aslında kurgudan ziyade Cenk’te bir olmamışlık var. Gerek Azra’ya karşı sergilediği davranışlarda (bakış, temas, öfke, üzülme vs.) gerekse kardeşleri arasında geçen diyaloglarda bir duygu yoksunluğu var, sanki. Ben Cenk’in Azra karşısındaki o hayal kırıklığını ya da o kızgınlığı hissedemiyorum bir türlü. Geçmiyor bana. Bunu eksikliği Sevgili Alp Navruz da mı aramalıyım yoksa yönetmenimizde mi, bilemedim. Bildiğim tek şey görmek istediğim Cenk Çelen bu değil. Haaa, eklemem gerekirse Sevgili Alp Navruz’un Sinan Egemen karakteriyle yükselişlerine şahit oldum ben daha önce. Daha fazlasını Cenk Çelen de görmeyi de çok isterim açıkçası.

Genel Notlarım:

  • Azmi Bey akıl edip vasiyetnameyi sorguladı nihayet. Kendisi şirkette Feride Hanım’ın odasında vasiyetname ararken Serap Çelen de köşkte Feride Hanım’ın odasını aramayı ihmal etmedi. Ancak anlayamadığım bir konu var; gündüzler torbaya mı girdi de gece Feride Hanım evdeyken odasını aramayı tercih etti, bir endişeyle? Kadın sabah çıkıp akşam geliyor eve. Gün boyu boş oda rahat rahat arar durursun. Neden gereksiz gerilim yaratıyor ki?
  • Feride Hanım’ın yazdığı vasiyetname vurgulandı bu bölüm. Ya vasiyetnameyi arayacaklarını düşündüğü için ortaya bir delil saldı Feride Çelen ya da Azra da dâhil kimseyi ortada bırakmayacak, gerçek bir vasiyetname yazıp bırakmış olabilir diye bir düşündüm.
  • Feride Hanım odasına girdiğinde uyuma numarası yapıp ardından gözyaşı döken ve Ceyda’ya büyük bir sevgiyle sarılan Arda’ya kalbimi bırakabilirim. Bununla kalmayıp her sahnesinde Arda’yı gerçekten yaşayan ve bana Arda’yı hissettiren Emre Bey’e de kalbimi bırakabilirim. En çok sen oyna ve ben en çok seni seyredeyim. Arda’nın kızgınlığını, öfkesini, mutluluğunu, şımarıklığını hatta ve hatta gözyaşını… Seni seyretmek çok başka Emre Bey…
  • Bu bölüm Kemal Bey’in ölümünden Mesut’un kesinlikle elinin olduğunu anlamış olduk. Korkuları bunu gösteriyor. Ancak her şekilde Sumru’yla ortak bir şeytanlıkta buluşabiliyorlar. Bu mevzu Azra öğrenene kadar kapanacak hiç kuşkusuz ki. Böyle çetrefilli olayların tez vakitte gün yüzüne çıkmama gibi bir huyu var maalesef. Kötüler hep en sonda kaybediyor.
  • Meryem, Azra’yla ilgili öğrendiklerini Mert’in anlattıklarıyla birleştirince ne yapacağını bilemiyor.İşin ucunda işlenmiş bir suç var sonuçta. Sumru’nun Azra’yla ilgili onlara söyledikleri polise intikal edilince bir nevi masum konumuna düşerler mi, bilemedim.
  • En başından beri gözden kaçırdığımız ya da hiç aklımıza gelmeyen bir konu, bu bölüm gözler önüne serildi; Mert’in velayeti… İtiraf etmeliyim ki en başta sorgulamamız gereken şeyi bunca zaman sorgulamak hiç aklıma gelmedi. Mert’in velayetinin Sumru’da olması öyküde büyük bir kırılma noktası olacak. Sumru’nun bu durumu Mert’i yanında istemese de Azra’ya kötülük olsun diye kullanacağından hiç şüphem yok. Sumru, Mert’i saklama olayından sıyrılırsa ki sıyrılayacağına dair hiç şüphem yok. Mert’i kendi bulmuş gibi yapıp Azra’nın canı yansın diye ona vermeyeceğini düşünüyorum. Bu noktada ayrı bir dram başlar hikâyede. Seyredip görelim.

Azra’nın düşen cüzdanının içinde Cansu’yla birlikte çekilmiş resmini görmesiyle kapattık bölümü. Fragmandan anladığımız üzere, o resim bile Cenk’in gözlerini açmaya yetmemiş.  Önümüzdeki bölüm Cenk’e yüklenmem için daha çok sebep olacak gibi görünüyor. Umarım Feride Hanım mantığıyla hareket eder ve Azra’yı suçlamaz.

Bölümde emeği geçen herkesin yüreğine sağlık.

Sevgiyle kalın…

Benzer Yazılar

Bir Yorum Yazarak Siz de Katkı Sağlayın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.