Yazar: Sinem ÖZCAN

“Sen Anlat Karadeniz”in“Deli Tahir” i, Tahir Kaleli’yle geçen hafta kendi kendime büyük bir kavgaya girişmiştim. Her ne kadar 5. bölümde onun insan tarafı yeniden kalbimi kazanmayı başardıysa da ben, onu doğru dürüst anlamayı başaramadım bir türlü. Sürekli beynimdeki nöronları dürtüp “Heeyyyy, Sen niye kızıyorsun ki bana? Nefes’ten başını çevirip beni gördüğün mü var? Benle ilgilen azcık, be kadın!” diye huzursuz etmeyi sürdürünce dayanamadım. “İyi, beynimi bi’ rahat bırak, çık gel o kıvrımların arasından; bi’ kahve içelim madem!” dedim. Neyse bu defa laf dinleyeceği tuttu. Geldi karşıma oturdu. Aklıma geleni sordum, o da dili döndüğünce cevapladı.

Niye beni huzursuz ediyorsun? Sen, benden ne istiyorsun Tahir Kaleli?

E, bi’ tutturmuşsun Nefes da Nefes… Aklına bile gelmiyor ki bu Tahir ne hisseder, ne yapar? Anca kız sen bana, anca beni çekiştir sağa sola… Ha bire riv riv ediyorsun ama bir kere de demiyorsun ki Tahir, “Bunları yapıyorsun da niye yapıyorsun?”

Tamam, biraz haklılık payın var; düşündüğümü söyledim ama sana sormadım. Gel, en baştan başlayalım o zaman: Sana niye “Deli” diyorlar, Tahir?

“Sus!” dedikleri yerde susmadığımdan, “Yapma!” dediklerini yaptığımdan galiba. Ha, bi’ de ben sabırsız adamım, ne yapılacaksa yapılacak; öyle plandı, kuraldı filan bilmem, ne estiyse aklıma o anda derum de ederum de. Ondan herhalde…

Nefes’i de Vedat’ın elinden kurtarman sadece deliliğinden mi?

Delilik değil o! Kim olsa yapardı onu. Herif, kıza neler ediyor görmedin mi? Hem ben tutup kolundan, çekip almadım ki onu Vedat’tan. O kaçtı, sığındı bize. Götürüp ellerimle geri mi verecektum?

Yoooo, orda dur bakalım Tahir Kaleli! Tamam, o size sığındı ama “size” sığındı sana değil; abin de annen de köyün nerdeyse tamamı da “Geri ver!” diyor. Kim olsa yapardı diyorsun da yapmadılar işte.

Onlar beni korumaya çalışıyorlar. Babasız büyüdüm ya ben. Abim babam gibi, bana zarar gelmesin ister. Anam desen “ana” işte! Korkuyorlar başıma iş gelecek diye…

Hiç aynı fikirde değilim ama şimdilik tartışmayacağım bunu, seninle. Sen kaçamak cevap veriyorsun ama… Ben sana “sadece” deliliğinden mi korudun Nefes’i diyorum? Hiç mi başka bir şey yok altında? Nefes, senin için “özel” değil mi yani?

Ben bilmem öyle, özel mözel… Anlatmayı da beceremem pek ama sana söz verdim dürüst olacağım diye. Şimdi ben ilk defa bu Vedat itinin evinde gördüm ya Nefes’i, bana bi’ şey oldu, işte…

Nasıl bir şey oldu?

Daha önce hiç olmayan bir şey… Sanki bir rüya görür gibi oldum. Sanki, rüyamda o beyaz elbisesiyle bana doğru yürüyordu. Kimse yoktu yanında, sadece o vardı ve gülümseyerek bana geliyordu.

Ama sonra kendime geldim. Evli barklı kadın… Yakışmaz bize, öyle evli kadına bakmak filan… Bileklerini görmesem siler geçerdim o rüyayı da o an kan tepeme sıçradu işte!

O Vedat şerefsizinin kıza neler ettuğuni anlayınca da… Gerisini biliyorsun işte!

Tahir, bi’ şey soracağım: Sen hiç âşık oldun mu?

Yok…

Yani bugüne kadar gönlüne kimse girmedi mi senin? Sevgilin filan olmadı mı?

Yok… Benim öyle aşk meşkle işim olmaz. Görüyosun bizim buranın kadınını, kızını… Hep riv riv, hep riv riv… Gelemem ben öyle şeye.

Şimdi şöyle bir düşünüyorum da gerçekten kadınlarla aran yok gibi senin, bir tek Asiye yengen hariç ama…

Haaaa, bak severim ben yengemu. Mert kadındır o. O da çok konuşur, o da riv riv eder durur ama iş başa düştü mü burdaki pek çok adamdan daha erkektir. Benim anam zor kadın, anamla geçinmek daha da zor ama ezdirmez o kendini. Abimi de çok sever.

Ben yine aynı noktada takıldım kaldım, Tahir. Bana sorarsan sen şimdiye kadar âşık olmadıysan bile Nefes’e âşık oluyorsun. Yalan mı?

Dedum sana. Ben bilmem aşk meşk ama yalan yok. Nefes, benim için bir başka…

Nasıl yani? Açsana biraz…

Onun yerinde hangi kadın olsa aynı şeyi yapardım orası doğru ama Nefes, kafamı kurcalıyor. Durup durup geliyor aklıma. Hani, ne bileyim işte…. Başka yerde, başka zaman olsa…

Başka yerde ve başka zaman olsa Nefes’le birlikte olurdum, onunla evlenirdim filan demek mi bu?

Yani…. Galiba… Offf, tamam ya yalan yok aynen öyle…

Anlamıştım. Peki, ne demeye Mercan’la evlenmeye kalkıştın be adam?

Eee, Nefes dalıma bastı.

Ne yaptı da bastı dalına? Sen kendin yazdın, kendin oynadın. Nefes’i birine âşık sandın, delirdin; her şeyi birbirine kattın.

İyi dedun, güzel dedun da ben sordum ama Nefes’e. Sordum, “Doğru mu bu?” dedum. Bana doğru dedi.

E, desin ne olacak? Varsayalım doğru. Birine sevdalandı; suç mu günah mı? Sen kızı yargıladın, ağzına geleni saydın; hadi onu da geçtim işin içine bir de masum bir başka kızı kattın? Onu ne yapacağız Deli Tahir?

Bana boşuna “deli” demiyorlar işte! Ben önce yapar sonra düşünürüm. Ne diyeyim ki ben sana şimdi, haklısın!

Sana Mercan yüzünden de çok kızgınım, biliyorsun değil mi? O kızın sana sevdalı olduğunu biliyorsun; sen onu sevmiyorsun ama bile bile kızla evlenmeye kalktın. O da yetmedi, Mercan sana “İstemiyorsan sözü boz!” dedi. Kalkıp bir de delikanlılık yaptın. “Ben verdiğim sözü tutarım!” diye diklendin. Ne olacak şimdi Tahir? Evlenecek misin sen bu kızla?

Haklısın, ben de kendime kızgınım ama yok, yapacak bir şey. Evleneceğim! Abim ne derse o? Bizde söz verildi mi tutulur.

Ne yani? Aklın, ruhun, gönlün Nefes’te ama gidip Mercan’la mı bir ömür süreceksin?

Bak sen anlayamazsın. Söz verduk diyoruz da! Hem görüyorsun işte, burda herkes böyle evleniyor.

Kaçma Tahir, kaçma! Abin ve yengene ne diyeceksin?

Yengem başka dedum ama sana. Mercan, yengem gibi bi’ kız değil. Anam gibi bi’ kız. Evlenirsun, onu korursun; ona iyi bakarsın. Öyle işte…

Peki ya sevgi? Sen Mercan’ı sevmiyorsun Tahir!

Herkes sevip da mu evleniyor? Babam, anamı sevip da mu aldı? N’apalım bu da böyle işte!

Nefes ne olacak peki? Onu bırakmıyorsun ama…

Bırakmam da… Burda gözümün önünde olacak o da Yiğit de… O şerefsizin elinden Yiğit’i de alacağım. Anasının koynuna vereceğim. Gözüm de üzerlerinde olacak.

Peki ya Nefes’e sevdan?…

Sevda, sevda… Amma tutturdun ha! Olmaz zaten Nefes’le… Yok yapılacak bir şey…

Niye olmaz Tahir? Çocuklu kadınla bekâr bir erkek evlenemez mi, ondan mı olmaz diyorsun?

Bak attıracaksın ama benim deli damarımı! Ben bakmam öyle şeye…

Senin dışında herkes bakıyor ama onu n’apıcaz?

Evet, bizim buralarda zordur, kabul ediyorum. Kadına daha da zordur ama ben aldırmam. Şartlar başka olsaydı olurdu ama olmaz. Hem Nefes’i görmüyor musun? Perişan olmuş o kadın, Vedat itinin elinde. Şimdi aşk meşk düşünür mü o?

Peki, başka bir şey soracağım. Nefes’in bir başkasına sevdalı olmadığını öğrendin. O sevgilisi sandığın adam, abisiymiş. Ona ettiklerin için ne hissettin?

Kahroldum. Yer yarılsa da en dibine girsem dedim.

Ben hiç öyle anlamadım ama… Yine diklendin kadına, ağzına geleni saydın, onu ne diyeceksin?

Saydım haklısın, saydım. Allah beni kahretsin, yine bağırdım çağırdım ama ben ne diyeceğimi bilemedim ki… Ne söylenir bilmem ki o anda. Hele o şerefsizin Nefes’in parmaklarını da benim yüzümden kırdığını öğrenince… Aklım gitti başımdan.

Bir yanım sarıl sımsıkı, hiç bırakma diyordu, bir yanım arkana bakmadan kaç. Ne yapacağımı bilemedim ki. Ya tamam, ben Nefes’e sevdalıyım. Bak bunu sana diyorum ha! Kimseye ağzını açıp da söyleme!

Sevdalıyım ama oluru yok ki… Ne Nefes’e diyebilirim bunu ne ondan beni sevmesini isteyebilirim. Benim gibi hödüğün biri sevilir mi? Onu da koy bir yana. Ben Mercan’la evlenmek zorundayım. Az önce dedin ya, gönlün Nefes’te Mercan’la ömür süreceksin diye. Hah, işte tam da bu!

Bunu bile bile ne hissettiğimi ben nasıl gösterebilirim ki Nefes’e? Ona da günah, Mercan’a da günah…

Benim anladığım sen duygularından ve Nefes’ten kaçıyorsun yani öyle mi?

Hah, tam da öyle işte! Kaçmak zorundayım, kaçacağım da ama önce Yiğit’i o şerefsizlerin elinden bir kurtarayım.

Senin Nefes’e de Yiğit’e de merhametini hiç tartışmıyorum Tahir, sen benim gördüğüm en “iyi “insanlardan birisin. Hele “Daha önce gelemediğim için özür dilerim” dediğinde seni alnından öpesim geldi. Nasıl bir cümleydi o, öyle?

Sen beni alnımdan öp, diye demedum ben oni. Doğruydu o, hepsi doğruydu. Ben o şerefsizin o kadına ve o çocuğa yaptıklarını düşününce insan olmaktan utanıyorum be!

Bu itlerin eline bırak Nefes gibi bir kadını, Yiğit gibi bir masumu; köpeğimi bırakmam ben be! Ölürüm de bırakmam. Keşke çok daha önce tanısaydım, keşke hiç bunları yaşamalarına izin vermeseydim diyorum. Keşke, onları en başında çekip alabilseydim o herifin elinden.

Nasıl bir adam, kadına bir fiske vurur, bir çocuğun ödünü patlatır. Almıyor aklım! Böyle şerefsizlerin, o mazlumların yaşadıklarını yaşamadan ölmemesi lazım. Ne yaşattıysa aynısını bir bir yapacaksın bu heriflere!

Hah, tam da benim sormak istediğim yere geldik. Kadına el kaldırmıyorsun doğru ama gördük, sen de Vedat’ın adamlarına da Vedat’a da şiddet uyguladın? Ona ne diyeceksin?

Aynı şey mi? Vedat’ın köpeğinin kolunu kırdım doğru. İstediğim bilgiyi almak için de değil sadece. Kendini parayla o herife sattığı için. Ulan, görmüyor musun bu şerefsizin ne haltlar ettiğinu? Parayı alıp çeneni nasıl kaparsın? Hele o Niko, hele o Niko… Öldürmediğime dua etsinler.

Vedat’ı da dövdüm, doğru. Elime geçen ilk fırsatta da yine döverim. Niye mi? Bu herifler başka dilden anlamaz da ondan. Benim kitabımda hak edene, hak ettiğini yapacaksın. Bunlar da dayağı hak ediyorlar, işte o kadar!

Kadına, çocuğa bir fiske vurmam ben, vuramam. Allah bana gücü, zayıfı koru diye vermiş; eziyet et diye değil ama Vedat da Niko da o Vedat’ın köpekleri de zayıf değil. Bana karşı koyacak güçleri var. O zaman döverim, hem de öyle bir döverim ki ölmek için dua ederler, anladın mı?

Tahir, ben sana başka bir şey söyleyeceğim. Diyelim ki abin senin sandığın gibi bir adam değil…

Ne demek değil? Ne demeye çalışıyorsun sen?

Ne bildiğimi sana şimdi söyleyemem ama abin senin düşündüğün gibi bir adam değilse o da kendini düşünüyor ve şerefsizlik ediyorsa sen yine “Abim ne derse o!” diyecek misin?

Bak, böyle şerefiz merefsuz benim deli damarımı kaldırma ayağaaa…

Ya, bırak şimdi kelimelere takılmayı bir varsayımdan söz ediyorum ben; sen bana cevap ver.

Sana bi’ şey diyeyim mi? O Vedat’ın yaptıklarını yapan ya da o herife yardım eden babam olsa ezer geçerim. Hiç de vicdanım sızlamaz.

Sen abimi tanımıyorsun, abim sert görünür ama iyi adamdır. Karısına çocuğuna bir fiske atmışlığı yoktur.

Benim demek istediğim, abin sizi korumak için ya da başka sebeplerle Vedat’ın işini kolaylıyorsa…

Haaaa, o zaman o da anam da kim varsa Tahir’i unutacaklar. Ben tek başıma da kalsam Nefes’i de Yiğit’i de kimseye vermem. Bedeli ne olursa olsun. Kimi ezip geçmem gerekiyorsa geçerim. Kırılırlarmış, üzülürlermiş hiç umrum olmaz. Bana boşuna “deli” demiyorlar bacım!

 

Benzer Yazılar

Bir Yorum Yazarak Siz de Katkı Sağlayın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.