Yazar: Ayşe KUTLUHAN

Geçtiğimiz haftayı Semih Karan’ın itirafları üzerine, MKC ve Barca’nın aklanmasıyla kapatmıştık. Semih’in ölmesiyle ikiz kardeşinin kurguda nasıl bir yere oturacağını merak ettim durdum açıkçası, bir hafta boyunca. Gelen fragmanlarla Demiray’ın ifşa olduğunu anlamıştık ancak itiraf etmeliyim ki ifşa edenin Semih’in ikiz kardeşi olabileceğine ihtimal vermemiştim. Demiray, Semih’i ortadan kaldırırken ikiz kardeşini hiç plana katmamıştı anlaşılan. Bulduğu ilk fırsatta, onu ele verecek delilleri MKC ve Barca’nın önüne sunmaktan asla kaçınmadı, ikiz kardeş.

Demiray’ın ifşa olmasının ardından, kurgu nereye doğru ilerleyecek diye düşünürken hiç beklemediğim bir şekilde Demiray defteri kapanmış oldu. Muhteşem İkili polisiye bir öyküye sahip, bu yüzden tek bir olay kurgusu veya tek bir düşmanla ilerlemeyeceği su götürmez bir gerçekti ve fakat ilk bölümde gözümüzde bu denli büyütülen Demiray karakterinin, bu kadar acemi hatalarla yakalanıp ardından olayın kapatılmasını beklemiyordum açıkçası. Oldubittiye getirilecek bir karakter değildi asla, Demiray. Ortada, üçlünün arasında var olan bir geçmiş ve bu geçmişle beraber daima adı anılan bir de Ahsen’imiz vardı, kim olduğunu hâlâ öğrenemediğimiz. Bunlarla beraber her bölüm gözümüze gözümüze soktukları Demiray’ın, öğrenmek istediğimiz bir de geçmişi vardı. Gayet güzel, Demiray yakalandı ve iki deli polis aklandı. Tamam, Barca karısının intikamını da almış oldu ama ben tatmin oldum mu? Asla olmadım! Dört bölümdür yana yakıla aranılan uluslar arası uyuşturucu kaçakçısıydı, Demiray.  Bir de üstüne, Barca’nın karısının ve Sadri Hoca’nın katiliydi. Onun, topu topu on beş dakikaya sığdırılmış bir planla yakalanması ve konunun orada kapanması oldukça saçma oldu.

Demiray’ın tutuklanmasıyla öyküye yeni bir kötünün dâhil olması gerekiyordu. O da hiç şüphesiz ki yüzünü henüz göremediğimiz cezaevinden yeni çıkmış, Ekrem’den başkası değildi. Mahalleye araba konvoyuyla girişinden anladığımıza göre pek sıradan birisi de değildi, Ekrem. Mahalle gençlerinin ‘’Ekrem abi gelmiş!’’ diyerek camdan uzattığı elini öpmeleri, onun mahallede oldukça saygı duyulan birisi olduğunu vurguluyor bize. Görünen o ki Demiray’dan sonra gelen yeni kötümüz, Ekrem’den başkası değil.

Barca’nın kişisel yarası olduğu için, ilk bölümde Denizkızı davası MKC’ye verilmiş ve  ikili uzun bir süre sonra ilk kez karşı karşıya gelmişti. Tam düğüm çözüldü ve her şey yoluna girdi dedikleri anda yeniden birlikte çalışmaları için bir plan düzenlendi. İkisi de bu teşkilatın en iyisi ve birlikte çalıştıkları sürece ne uçan kaçar ellerinden, ne de kaçan. Onların teşkilatın en iyisi olması, kusurları ve eksikleri olmadığını kanıtlamaz ancak yan yana çalıştıkları sürece birbirlerini tamamladıkları da bir gerçek. Siz birbirinizi tamamlayan iki zıt kutupsunuz, deli komiserlerim. Siz, yiyin birbirinizi; biz, sizin yerinize güler ve mutlu oluruz.

Bölümde geçen diğer olaylara bakacak olursak beni en çok etkileyen ve hiç yalanım yok fazlasıyla da ağlatan, Feridun Barca ve Mert sahnesi oldu. Mert’in, Demiray’ı öldürmemesi için ona adeta yalvaran Feridun Barca, kalbimde o kadar güzel bir yer edindi ki bu konu üzerine söyleyecek pek cümle bırakmadı bana. Demiray’ın bile akmasın diye zorlandığı gözyaşları, bu baba oğlun ilişkisinin ne kadar özel olduğunu seriyor gözler önüne. Demiray gibi kötü birinin içindeki baba eksikliğini bile uyandırabilecek kadar güzel bir baba, Feridun Barca. Mert’i sakinleştirmek için söylediği sözlere mi değineyim, Feridun babanın yoksa Yağmur’un incittiği kalple kendine sığınan MKC’ye verdiği öğütlere mi, bilemedim. O kadar kalbe dokunan sahnelerdi ki insan etkilenmekten kendini alamıyor.

Geçtiğimiz bölümde, Barca’nın karısının intikamını almadan geçmişine sünger çekemeyeceğini söylemiştim. Bu bölüm, Nilüfer’in mahalleye taşınması, Mert’e sunulmuş yeni bir hayattı. Birlikte geçirdikleri vakitten sonra Mert, içinde bir şeyler sezmiş olacak ki kendi evine kiralık ilanını asarak veda etti geçmişine. Barca, kendini bağladığı prangadan kurtuldu ancak Nilüfer arkadaşına verdiği sözle yaşanacaklara yeni bir pranga vurdu. Verilen bu söz, bir müddet Nilüfer’in Mert’ten uzak kalmasını sağlayacak belli ki ancak nereye kadar veya Mert buna ne kadar izin verecek, tartışılır.

Yaşananlardan sonra Kaan’ın kurguladığı oyunla MKC’nin evinde kalan Yağmur, öylece bir geçmişe gitti geldi, anılarıyla. MKC’nin ondan sonra hayatına kimseyi almadığını öğrenmesi, onu bir nebze olsun yumuşatmış oldu, ta ki sabah uyandığında çekmecede karşılaştığı sürprizleri görene kadar. Eee, aşk olsun Yağmur! Ben bile gördüğümde ‘’Asla MKC’ye ait değildir onlar.’’ dedim kendi kendime. Zira senden başkasıyla olmadığını iddia eden bir adam, çekmecede bu tarz şeyleri unutabilecek kadar saf da değil diye düşünüyorum –ki bahsettiğimiz, MKC-  ancak aşk başa gelince, akıl uçup gidiyormuş ya seninki de o hesap. Sen de ne kadar meraklıymışsın, eski kocana abuk sabuk şeyler yakıştırmaya. Aaaa! Nilüfer’in de senden aşağı kalır yanı yok, gerçi. Bu adamın tek kusuru, her şey kontrol etme çabası. Bunu net biliyoruz sanırım. Eee sen de ya bu deveyi güdeceksin ya da bu diyardan çekip gideceksin kuzum. Aklın başka bir yerde, kalbin bambaşka; o Barbaros’tan hiçbirimize yâr olmaz, güzel kardeşim. Öyle burnu kırıldığıyla kalır. Yazık oldu adama. Neyse ki Barca, MKC’sini sevmediğini söylese de onu yeterince tanıyor. Şıp diye çözdü olayı. Hani aşk başa gelince akıl uçup gidermiş dedim ya Yağmur için, bu senin içinde geçerli MKC’cim! Sözde teşkilat beyni olacaksın, daha o eşyaların kime ait olduğunu sorgulayamıyorsun.

 

Bu bölüm, dizinin polisiye kurgusu Demiray’ın yakalanmasıyla sonlandırıp gelecek bölüme yeni karakterle giriş yapmak için büyük bir adım atıldı. Anlaşılan o ki önümüzdeki bölümde de öykünün polisiye kısmı biraz hafifleyip karakterler arasındaki bağlara değinilecek. Beni en çok merakta bırakan şeyse Kaan ve Feridun Barca ilişkisi; onlar gerçek bir dede torun olacak, buna inanıyorum.

 

Genel Notlarım:

  • Hiç sektirmeden oyunculuklara değinmek istiyorum ve yine ilk olarak İbrahim Çelikkol oyunculuğu demek istiyorum. ‘’Bir insan, her sahneyi nasıl bu kadar yer, yutar?’’ demekten alamıyorum kendimi. Demiray’ın, karısının katili olduğunu öğrendiğinde adeta put gibi ayakta durup öyle bakıp durmasından mı bahsedeyim, yoksa silahı Demiray’ın başına dayadığı sahnedeki yüzünün aldığı ifadeyi mi anlatayım bilemedim. Bir de sahnenin en duygu yüklü tarafı olan baba, oğulun birbirine sarıldığı an var ya, işte onu tek geçerim. Beni alıp başka bir dünyaya götürdü adeta. Senin yüreğin dert görmesin İbrahim Çelikkol. Sen sadece oyna.
  • Kerem Bursin’in, Yağmur’un karşısında yaşadığı kırgınlığı ve Feridun babanın karşısında hissettiği baba eksikliğini MKC’ye bu denli yaşatmasına diyecek lafım da yok. Sen çok güzel MKC oldun, Kerem Bursin. Yüreğine sağlık.
  • Dizinin Feridun babası, bizim de babamız olmayı başarmıştı ilk bölümden beri ancak görünen o ki sadece bize değil, Nilüfer’den tut da Yağmur’a ve en çok da Mustafa Kerim Can’a baba olmayı başardı son iki bölüm. Engin Şenkan bu rolü o kadar güzel giyinmiş ki yüreğine bin teşekkür diyorum. Mert’in Demiray’ı öldürmemesi için döktüğü o gözyaşları ruhuma işledi. Ben uzun zamandır herhangi bir dizide bu denli muhteşem işlenen bir baba figürü seyretmedim. Çok sıcak.
  • Barca’nın patlayan eve kiralık ilanını asması, içime ister istemez ‘Nilüfer o evi kiralayabilir mi?’ diye bir kuşku düşürmedi değil. Mantıklı mı? Bana göre mantıklı da değil. Barca geçmişine sünger çekiyorsa yeni açtığı sayfanın o evden uzak olması gerek diye düşünüyorum ancak Nilüfer’in, Fener’deki restoranı işletmesi Barca’nın geçmişinden çok uzak kalmayacağının da bir göstergesi gibi duruyor.
  • Bora Koçak, Muhteşem İkili kadrosundan ayrıldı mı, henüz bilmiyoruz ama değinmeden edemeyeceğim. En başından beri sergilediği oyunculuğa hayranlıkla baktığım bir oyuncu, kendisi. Bir bölümde Semih karakterini öldürüp, o kadar güzel bambaşka kişilikle Semih’in ikiz kardeşi oldu ki hayran olunası. Yüreğine sağlık Bora Koçak.
  • Bu bölüm oldukça güldüğüm karakterlerden birisi de Yüksel Amir oldu. İstifa etmek için gidip, yeni bir işle dönen tek amir, o olsa gerek. Eee, sen de kurgunun neşeli taraflarından birisisin, öyle gitmek kolay mı?

 

Teknik hatası ve geçiştirmeleri bol olsa da kahkaha dolu bir bölüm seyrettim bu hafta. Emeği geçen herkesin yüreğine sağlık. Haftaya görüşmek üzere.

 

Sevgiyle kalın.

Benzer Yazılar

Bir Yorum Yazarak Siz de Katkı Sağlayın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.