YAZAR: Şeyma BULUT

Aynı yıldızın altında, kendi dünyalarında ve dolunayın altında sonsuz bir döngüyle dans eden bir çiftin masalsı yolcuğuydu bu. Evren onları hiç beklemedikleri bir şekilde bir araya getirdi. Hayat sürprizlerle dolu; bir gün bir ev satın alırsın, deniz kenarında bir kahve içersin ya da ormanda kaybolup yıldızlarla ısınmaya çalışırsın. Tüm bunların senin en derindeki hayallerini gerçekleştireceğini bilmeden yaşarsın, güzelliği de burada zaten. Selin ve Demir, her adımı kendileri için attıklarını düşünürken aslında birbirlerine doğru yürüyorlardı. Onların tüm hayatları bir yolculuktu. Son duraksa kendilerine Peter ve Wendy dedikleri var olmayan ülkedeki yuvalarıydı. Hayat onlara mucizesini gösterdi. Bir insanın kazayla da olsa, başına gelebilecek daha güzel bir şey var mı?

Selin ve Demir sarılıyorSelin ve Demir birbirlerinden önce birçok şeyle sınandılar: Kaybetmekle, yalnızlıkla ve acılarla… Biri kaybettiği insanların kendisi yüzünden gittiğini düşünürken diğeri bir gün mutlaka yalnız olacağına inanarak yaşıyordu. Kim bilebilirdi ki yanlışlıkla aynı evi satın alan bu iki insanın hayatının bir daha geri dönülmez bir şekilde birbirine karışacağını. Uzaktan bakıldığında aynı karede düşünemeyeceğimiz bir ikili onlar. Biri rüyalarında Peter Pan’ı bekleyen, olduğu yere kök salan ve hayatın tüm renklerini içinde barındıran bir kadın. Diğeri realist, her yol ayrımında bir darbe yemiş, sevdikleriyle çetin sınavlar vermiş ve sert duvarlarıyla kalbini koruma altına almış bir adam. Onlara yaklaştığımızda benzerliklerini görebiliyoruz. Daha doğrusu birbirlerini nasıl tamamladıklarını. Bu kadar ayrı özelliklere sahip olmalarına rağmen içlerindeki korkuları, sevilme arzuları ve eksikleriyle birbirleri için yaratılmışlardı. Tedirginlikleri bile aynıydı: Kaybetme korkusu. Velhasıl gelin görün ki aşk ve korku aynı evrene ait değildir.  Biri geldiğinde ne yazık ki diğeri orayı terk eder. Selin ve Demir’in uzun süre bir olamamalarının sebebiydi bu. Korkuları o kadar büyüdü ki ne yapacaklarını bilemediler ve savruldular. Onların yaşadıkları başkalarının başına gelse belki evrenin iki ayrı ucuna dağılabilirlerdi. Söz konusu Peter ve Wendy olunca  yine aynı kovukta birbirlerine savruldular. Tartıştılar, sarıldılar, el ele tutuştular; yan yana olmasalar da kalp kalbe oldular.

Demir, İbo, Vedat iş peşinde Aslında bakacak olursanız bu Demir’in hikâyesiydi. Onun yeniden mutlu olma, hayallerine kavuşma ve mutluluğu bulmasının öyküsünü izledik. Başında ikisinde de benzer yaşanmışlıklar olsa da Selin sorunlarını halleden taraftı. “Ne yaşandıysa yaşandı, ben devam etmeliyim.” diyerek hayatına bir yön vermişti. Geçmişte kaybettiklerinden dolayı kalbinde korkuları barındırsa da bir şekilde hayata adapte olmuş, çevresindekilerle, çocuklarıyla ve aşkı bulacağına dair inancıyla bekliyordu Peter’i. Demir’se öyle değil. Çocukluğunun geçtiği eve gelerek yarım kalmışlıklarını tamamlamak istedi. Yeniden başlamak arzusuyla döndü, bu asla yeni bir başlangıç değildi onun için. Daha çok eksiklileri tamamlayarak, tek başına –Vedat’la– belki mutsuz olmayan bir hayat sürmekti. Hayatında bağlandığı herkes tarafından terk edilen bir adam için çok da beklenmedik bir durum değil. O kalabalıkları sevmez, o sınırlı sayıda insanla hayatına devam eder ve asla özelini başkalarına açmayan iflah olmaz bir iş kolik, o. İçindeki adam asla böyle biri değildi ama bir şekilde kendini korumaya almıştı. Selin’le tanışana kadar… Bu serseri kız, onun hayatına tüm kalabalığıyla, renkleriyle, kural tanımazlığıyla girdi. Eskiden sadece Vedat varken şimdi İbo da var onun yanında. Ona kardeş olan, aile olan bir dost.. Bu da Selin’le olabilen bir şeydi. Demir bir insanla tanıştı ve tüm hayatı rengârenk bir yere dönüşüverdi. O yalnız, grilerin hakim olduğu hayatı, birden olanca kalabalık ve onu seven bir dünya insanla doluverdi. Bir kez âşık oldu ve hayallerinin bile ötesinde bir mutluluğa kavuştu. Bu kadar olmaz denilen gerçekleşince de artık geleceğe dair şüphesi de kalmadı tabii ki. Yapılacak tek bir şey vardı ömrünü geçireceği kadını bulan her insan gibi birlikte inşa ettikleri masal dünyasını sonsuz hâle getirmek. Hep dedim ya diğer yarını bulmak bir mucizedir diye. İşte o olmaz dediğin olunca geriye sadece hayalleri gerçek yapmak kalır. Sadece kendisinin ya da karşısındakinin değil, ortak hayalleri de gerçekleştirmek ister insan veya yeni hayaller kurmaya başlar. Aşk bir tutku da olsa bir yerde sonsuzluk ve bağlılığı da getirince Demir de kendi sonsuzluklarına ilk adımı atmak için kolları sıvadı. Mutlu sonsuzlukları için.

Selin, Ayda ve Merve olan yapıyorlarDemir sevdiği kadın için yeni hayaller peşindeyken Selin de aynı zamanda aynı şeyleri düşünüyordu. Onlara ben hiç sevgili demedim biliyorsunuz. Sebebi de burada gizli. Bir sahil kenarında birbirlerinden habersiz yürürken fark etmeleri, haberleri dahi olmadan hissetmeleri ve aynı duyguları ayrı yerlerde aynı anda yaşamaları. Onların ruh eşi olduğunu gösteriyordu bence. Selin çocukluğundan bu yana tonlarca hayal kurmuş ve bu hayaller için Peter’i beklemiş. Şimdiyse tek tek bu hayalleri gerçekleştirme zamanı. Zaten bu iki deli bugün böylesine mutlu olabildilerse etraflarındaki gizli ordulara borçlular bunu. Onların mutluluğuna giden yolda Vedat ve İbo gibi, Merve ve Ayda da hep Selin’in yanı başındaydı. Düştüğünde, üzüldüğünde, mutluluğunda ve dahi en büyük rüyasının gerçekleştiği anda bile yanındaydı dostları. Bir yanında sevdiğin insan, bir yanında ailen, diğer yanda dostların… Daha büyük zenginlik var mıdır ki bu dünyada?

Dostları, Selin ve Demir’in hayatına böylesine güzel dokunurken onlar da boş durmadılar. Bilinçli yapılan bir şey yoktu belki ama sevginin paylaştıkça çoğalmasından mıdır nedir, Ayda’yla İbo’nun, Merve’yle Vedat’ın hayatları da birbirlerine karıştı. Hep birlikte kocaman bir aile oldular. Böyle güzellikleri gördükçe de benim hayata dair umutlarım artıyor, artıyor ve artıyor.

İşte böyle. İki insan sürpriz bir şekilde bir araya geldi ve bir sürü insanın hayatının rotası değişti. Kötü yönde tabii ki değil. Onlar birbirlerini öylesine sevdiler ki o sevgi yayıldı, bulaştı ve tüm çevrelerini sardı. Ne demiş üstat “Her şey bir insanı sevmekle başlar.” Onlar sevdikçe o sevgiyi evrene dağıttıkça en olmaz denilen Eylül ve Burak bile sevgiyi tadarak mutlu olmanın yolunu buldular. Zaten sevmek kadar kolay bir şey varken neden zor olanı seçsinler ki?

Masal diyarının Peter ve Wendy’si kendi maceralarını yaşamak için bir yolculuğa çıktılar. Bundan sonra onları eminim yine zorluklar bekliyordur. Bu kadar büyük duyguların yaşandığı yerde illa ki zorluklar olacaktır. Onlar en zorunu yenerek birbirlerine tutunmayı başardılar, bundan sonra yaşayacakları her şey onları sadece daha güçlü ve daha âşık yapar.  Onlardan öğrendiğimiz en güzel şey bence şu oldu: Sevmekten korkmayın, sevdiğiniz insanlar için ne olursa olsun savaşın ve geçmişiniz mazide kalsın, siz bugünü yaşayın. İşte o zaman gerçek mutluluğu yakalarsınız. Ben aldım, kabul ettim. Ya siz?

Bir masalsı yolculuğun daha sonuna geldik. Başından sonuna Her Yerde Sen insanın içini ısıtan, sıcacık bir işti. Aşk, dostluk ve bağlılık gibi kavramların dışında ilk günden bugüne farklı bir duruş da sergiledi. Kadın hakları, çocuklar, hayvanlar, doğaya olan saygı konularında farkındalık yaratan bölümleriyle aklımdan uzun süre silineceğini sanmıyorum. İtiraf etmem gerekirse bu işe başlarken bu kadar keyif alacağımı ve duygusal anlamda beni bu kadar besleyen bir iş izleyeceğimi düşünmemiştim. Her anıyla dolu, dolu ve çok keyifli bir işti. Başta Furkan Andıç ve Aybüke Pusat olmak üzere tüm oyuncuların, teknik ekibin ve senaristlerin yüreğine sağlık diyorum, güzel bir serüvendi . Geride güzel bir peri masalı ve bol bol kahkaha bıraktınız, teşekkür ederiz.

Ayrıca bir ufak teşekkürüm daha var. Sevgili Her Yerde Sen Ailesi, sizlere de çok ama çok teşekkür ederim. İlk bölümden bu yana, yorumlarınızla, desteğinizle çok güzeldiniz. Birlikte çok güzel bir 23 hafta geçirdiğimizi düşünüyorum, umarım siz de böyle hissediyorsunuzdur. Sizleri tanımak ve kısa da olsa birlikte olmak çok güzeldi.  Eğer söyleyişte bir hatam olduysa affınıza sığınıyorum. Selin ve Demir’in bu sonsuzluk yolculuğunda birlikte yürümenin zevki bambaşkaydı benim adıma. Daha güzel masallarda yeniden birlikte olmak en büyük dileğim olur, hoşçakalın.

Yazıma  Ümit Yaşar Oğuzcan’ın bu güzel dizeleriyle son veriyorum. Sevgiyle kalın ve mucizelere inanmaktan asla vazgeçmeyin. Başka rüyalarda görüşmek üzere…

Her günüm seninle geçsin

O güneşe en yakın

Kimsenin varamayacağı bir dağ başında

Uçsuz bucaksız uzak denizlerde

Işığım ol, alın yazım ol benim;

Vatanım ol, evim ol

Yeter ki bir ömür boyu benim ol!

 

Benzer Yazılar

Bir Yorum Yazarak Siz de Katkı Sağlayın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

2 Comments

  1. Medine 26/11/2019

    Keşke final yapmasaydı

  2. M. Emir 27/11/2019

    Flim çok güzel di neden biti