Azize Ulaş

N’olur Ayrılalım’ın üçüncü bölümü için ilk söyleyeceğim cümle: ” Ben uzun süredir bu kadar gülmemiştim. “ olacak. Çok akıllıca yazılmış replikler hakkı çok iyi verilerek oynandığında bu çıkıyor işte. Temmuz’un et yiyen Yusuf’a bakıp “Iyyyy, kendi türünü yiyo…” demesini mi söyleyeyim, “Carpe dieTurgaym” diyen Temmuz’a “Ne diyem, ne diyem?” diyen Yusuf’u mu söyleyeyim, yoksa ekrana boynunu devekuşu gibi uzatıp “Türkan Şoray kirpiği mi o?” diyen asistanı mı söyleyeyim?( Aklıma gelenlerin hepsini yazarsam bölümü bir de buradan yazılı “izleyeceksiniz” diye susuyorum, unuttuğumdan değil!) Esprinin birini kaçıracağım diye dört kulak dört göz izledim bölümü, kesmedi tekrarına da bakacağım.

Dizinin öyle iyi işlenmiş bir kurgusu var ki tempo hiç düşmeden 120 dakika reklamsız nasıl geçti anlamadım, bile. Bağlantıları çok iyi kurulmuş, sahne uzunlukları çok doğru ayarlanmış ve komedinin içine çok zarif yerleşmiş romantizmiyle ilk üç bölümün en iyisiydi, diyorum. Bu “en iyi” sözünü gelecekte daha kaç kez kullanacağım bilmiyorum ama eminim ki ilk ve son olmayacak.

Ulaş VardarlıDetaylara geçmeden bir sahnede durmak istiyorum. Beni benden alan, vurulduğum sahnede… Ulaş sahnede “Sensiz Ben” i söylüyor ( Bu arada bu şarkıyla İnadına Aşk’a selam çakan ekibe de ayrıca teşekkürler), izleyicilere kamera dönüyor, izleyiciler siyah – beyaz ve flu… Önde Azize tek başına, yüzünde çok hoş bir tebessüm ve sahnede sadece o renkli… BA – YIL – DIMMMMMMM Yusuf Sınav, tek kelimeyle bayıldımmmmm. Çekerken ne düşündü, ne iletmek istedi bilemem ama bana geçen duygu: O kamera Ulaş’ın gözüydü. Ulaş için o kalabalıkta sadece Azize var, bütün canlılığı, güzelliği ve rengiyle… Geri kalan her şey kalabalık ve anlamsız, o yüzden flu ve renksiz… Yanılmış olabilirim, tekrarı izlemeden yazıyorum ama o sahnede benim gözüm kırmızıyı algıladı baskın olarak Azize’de. Sonradan düşündüm niye kırmızı diye? Bir kere canlı, sonra sıcak ve hepsinden önemlisi tutku dolu… Yani Ulaş’ın gözünden Azize… Abartıyor muyum bilemem ama bir daha söyleyeceğim çok iyi planlanmış ve çok çok güzel çekilmiş bir sahneydi o. Bu arada sahnedeki Ulaş’a yapılan bir de yakın plan vardı ki bence ben yönetmenim ya da yönetmen olacağım diyenlerin bir incelemesi gerek: Yakın plan ne zaman verilir, nasıl odaklanılır ve nasıl çekilir görmek adına…

Ulaş TemmuzBölümün diğer detaylarına gelince… Sevgili senaristçiklerim, az önceki sahneye dalıp kaçırdım sandınız değil mi? Ama asla! Asla kaçırmadım ve bölümün en sevdiğim yerlerinden biri: Temmuz, Yusuf’un odasındaki çekmeceyi açamıyor. Ulaş’tan yardım istiyor ve o sırada geçen iki cümle… “Kapına bir ceset bıraksam n’aparsın?” Ulaş’ın cevabı net… “Mezar kazmaya başlarım, herhalde.” Gözlerim doldu iyi mi? Dostluğun gücünü, sorgusuz sualsizliğini, hesapsızlığını ve derinliğini başka nasıl verirdiniz, bilmiyorum. Ardından bir iki sahne sonra bir replik daha Ulaş’tan… Temmuz’la Azize hakkında konuşuyor ve ona “Sen onu sev, o seni sevsin istiyorum.” diyor. Ya, bu benim hep özlediğim hep görmek için yanıp tutuştuğum dostluk be! Eeee, sizden başka kimden gelirdi ki bana? Platonik aşkı, kıskançlığı olmayan; karşısındakinde yerinden emin, bunu sürekli sınava sokmayan; sahiplenici ama kısıtlamayan bir dostluk… Koruyan ama boğmayan, dostum dediğin insanın yaşamına giren kadın ya da erkeğe potansiyel rakip gözüyle bakmayan ve yüreğinde ona da yer açmaya çalışan bir ilişki tarzı… Üstelik alışılanın aksine hayatlarındaki her şeyi rahatça konuşabilen  ( erkeklerin nedense duyguları konuşmada bir engeli var ya) ve karşısındakini dinleyen; onun için çözüm üreten bir ilişki onlarınki. Hep istediğim, hep dile getirdiğim şeylerden biri dizilerde, izleyicilere rol model olabilecek, doğru kimliklerin ya da durumların sunulması ve bence bunun en güzelini yapıyorsunuz Ulaş ve Temmuz’la…

Ulaş ve Temmuz’daki oyunculuklara döneceğim, orayı es geçmeye hiç niyetim yok ama senaryodan girdim onunla ve repliklerle devam edeyim. Azize’ye “Çapkın erkek yoktur, doğru kadını ararken kaybolmuş erkek vardır.” diyen Ulaş’a bir küçük cevap vereyim önce: “ Ulaşçım, o “çapkın” erkeğin türüne göre değişir, canım. Seninki gibi üstü kasten toprakla örtülmüş, derin yürekler için doğrudur da bir de kazmalar var onlar için genelleme yapmayalım istersen”

Azize UlaşUlaş “çapkın” mı? Bence değil! Bence o gerçekten kendini doğru ifade ediyor. O, kaybolmuş bir adam. Sevgisiz hatta sanırım daha da ötesi ( hafiften psikopat olduğundan şüpheleniyorum Nadir’in) bir babanın oğlu… Anneye bir şeyler olmuş; belki boşanmış ve terk etmiş oğlunu, belki ölmüş ama sonuçta oğlunun hayatında yok… Karşılıksız sevgiyi sadece Temmuz’dan görmüş bir adam o. Bütün o çapkınlık rolünün ardında sevgiyi aramak var. Birilerinin onu sadece o olduğu iUlaş Vardarlıçin, sorgulamadan sevmesi arzusu… Doğru yerde aramayı beceremediğinden de kaybolmuş gerçekten. Şimdi sezgileri ona bulduğunu söylüyor ama bu kez de bilmeden büyük bir oyunun içine düştü. Yine de son sahnede anladım ki Ulaş, sezgilerinin peşinden gidecek. Azize’nin “doğru” olduğunu sezdi. Sadece anlamlandıramadığı bir şey var; Azize’ye uymayan, oturmayan bir şey. Normalde ardına bile bakmadan kaçması gerekirken başta Turgay hepimizi ters köşeye yatırıp olayı tersine çevirdi. Ben, bunun ardında sadece Azize’ye ders verme isteği olduğuna inanmıyorum. Belki çıkış noktası o fakat aslında bir anda karşısına çıkan “doğru insan”ı sımsıkı tutma dürtüsü bu. YürTurgay Ulaş Temmuzeğinin bir yerinde Azize’nin “kısmetini bulmak için Ulaş’ı onu terk etmeye zorladığına” inanmadığını düşünüyorum. Son sahnedeki hamle, çok doğruydu. Gerçi Azize, olup biteni bütünüyle itiraf etmeyecek ama evdeki hesabın çarşıya uymadığını anlayacak.
Ben, asıl ters köşenin Turgay’a geldiğini düşünüyorum. Turgay baştan beri Ulaş’ın zekâsını hafife aldı ve bu adım, tüm hesapları alt üst etti. Bu noktada Azize’yi terk etmesini sağlamak adına oyunu Turgay’ın açıklama ihtimalinin üzerinde duruyorum. Bakalım, bekleyip göreceğiz.
Öykünün bir diğer cephesinde de Temmuz ve Yusuf var elbette. Yusuf’un düz, sürprizsiz, kontrollü hayatının tam ortasına bomba gibi düştü Temmuz. Yusuf, çevresindeki herkesi otoritesiyle kontrole alışmış bir adam… Muhtemelen bir kontrol delisi… Kendini de hiç serbest bırakmayan, çevresine de onlara çizdiği sınırların dışına adım atma izni vermeyen bir adam… Karşısındaysa kelimenin tam anlamıyla bir anarşist var. Kuralsız, normsuz yaşayan hatta bunlara deli gibi tepkili bir kadın… Yusuf, Temmuz’un ilk anda menziline girdi ama Yusuf’un Temmuz farkındalığı bu bölüm başladı gibi. İpleri hep elinde tutan adam, bu defa elinden tutulup götürülen oldu. Kızsa da söylense de belki de ilk kez birine “Hayır!” demeyi beceremedi. Üstüne üstlük Temmuz’un sadece zıpır bir görüntüden ibaret olmadığına da birinci elden tanık oldu. Yusufçum geçmişler olsun! Artık Temmuz virüsü kanında ve hızla yayılıyor annem, hedefi direk kalp, yapılacak bir şey yok. Haaa, kötü haber; bu hastalık çok ıstıraplıdır.

Ulaş’ın babasıyla ilgili sorununu algılamak zaman alacak demiştim. Bu bölüm sadece bir tüyo geldi. O da sadece UlaUlaş Vardarlış’a değil Ateş’e de psikolojik baskı uyguladığı hatta buna bir tür işkence bile denebilir. Yine anlaşılan Ulaş, Ateş’in annesi Irmak’ı aptal bulsa da ona düşmanlık taşımıyor. Kadın oğlu ile ilgili krizi Ulaş’a haber verme ihtiyacı duyduğuna ve ondan yardım istediğine göre Ulaş’ın problemi sadece babayla… Altı çok dolu farkındayım ve böyle küçük ipuçlarıyla çıkmasına da bayılıyorum.

Bu bölüm bir başka ilk de Turgay’ın yüzünde ilk defa duyguya benzer bir kıpırdama oldu. Turgay’ın bir değişime gireceğinin sinyali gibi geldi bana. Turgay’dan melek çıkmaz o belli de ne gelecek başına bekliyorum merakla.

Efe AzizeYine bir başka ilgi odağım Efe… İlk defa birkaç cümleyi üst üste kurmayı başardı. Umarım arkası gelecek. Onun da Azize’yle ilişkisini merakla beklemekteyim. Orada da tahminim bir gizli aşk yok. Efe, küçük kardeşi gibi bakıyor Azize’ye ama o ilişkinin de altının dolmasını bekliyorum. Çok enteresan bir tipleme o ve mutlaka bir hikâyesi var. İlerleyen dönemlerde bir düğüm çözücü olacak gibi geliyor bana, Efe… Bu arada tek sözcükle bütün cümleyi özetlemesine ya da bir göz devirmeyle bütün duyguyu toparlayıvermesine de ayrıca bayılıyorum. Sevgili senaristçiklerim bu noktaya bir eğilin gözünüzü seveyim, bak oradan iyi iş çıkacak benden demesi…

Bu bölüm NTemmuz Ulaşilperi Şahinkaya’ya da Aras Aydın’a da ayrı bayıldım. Nilperi Şahinkaya, bölüme ağırlığını bütünüyle koymuştu. Her cephede çok çarpıcı ve duygusu tamamen değişik canlandırmasıyla bence çok başarılı iş çıkardı.
Aras Aydın’ı da sadece Azize ve Temmuz’la değil Turgay’la izlerken de çok başarılı buldum. Şarkı sahnesinde beğendim (sesine ayrıca bayıldım bu arada), Turgay’a haddini bildirirken çok beğendim, Azize’ye duygularını açarken çok çok beğendim ama en çok Azize’nin yaptıkları karşısında şaşkına dönmesini beğendim. Aras Aydın, bölümler ilerledikçe çok daha iyi oluyor ve ben giderek çok çok daha iyi olacağına inanıyorum.

Başta söylediğimi bir kez daha yineleyeceğim çok ama çok keyifli bir bölümdü. Emeği geçen herkese kocaman teşekkürler… Merakla yeni bölümü bekliyorum haberiniz olsun…

 

Benzer Yazılar

Bir Yorum Yazarak Siz de Katkı Sağlayın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.