YAZAR: Şehriban Simay DEMIR

Yargılamak, bu dünyadaki en kolay şey kanımca. Karşıdakinin ne hissettiğinden, neler yaşadığı, içinde ne fırtınalar koptuğundan habersiz sadece kendi düşüncesinin doğru olduğu savıyla hareket eder kişi çünkü.

Zeynep de yargılanarak büyümüş bir yetişkin;  sürekli bir şeyler için suçlanmış, asla ne yaşadığı, nasıl olduğu, içinde neler taşıdığı kimsenin umurunda olmamış. Sakine olanların bedelini ona ödetircesine yaptığı her şeyde hevesini kursağında bırakmış. Ekrem neden buradasın dercesine bakışlarıyla ezmiş, kimse “Nasılsın?” diye merak bile etmemiş. O yüzden, bu durumu çok iyi biliyor öyle ki artık kendini anlatma gereği bile duymuyor çevresindekilere.Varlıklı bir ailenin yanında yaşıyor ama ailesi fakir diye çevresi, Nermin’i daha çok benimsiyor dinliyor öz annesi için fedakarlık yapmıyor diye Sakine, hep yargılayıcı gözle bakmış, biliyoruz. Bu yüzden onu ilk tanıdığımızda; herkesin doğrularını dayattığı, kim nereye çekiştiriyorsa oraya giden biriydi Zeynep.Savrulup duruyordu, kendi doğrusu, kendi kararları, kendi isteği yoktu. Yargılana yargılana benlik bilincini bile bir kenara bırakmış sadece etrafındakilerin düşünceleri önemli olmuştu.Çünkü kendi başına yaptığı her şeyde hesap veriyor, sorgulanıyordu. Araf’ta gibiydi; ne mahalleli Zeynep ne de yalıda yaşayan Nermin’in kızı Zeynep olabiliyordu. İki sorunlu aile arasında sıkışıp kalmış şekilde yaşamıştı yıllarca. Nermin’in de dediği gibi  “Anneleri, hata üstüne hata yapan babalarını onun yanında affetmiş, kız kardeşi dayanamayıp evden kaçmış ve erkek kardeşini çok erken yaşta toprağa vermişti o”. Travmaları çok, yaşadıkları ağır;  kendini anlatmaktan usanmış halde. Bu yüzden “Gerçekleri söylemek yerine yalan söylemeyi tercih ettim” diyor hesap soranlara. Ama tabii bu madalyonun görünen yüzü!

Aslında Barış’la konuşurken de aynı şeyi söyledi Zeynep, “Beni yargılayacaktın!” dedi. Halbuki Barış daha önce ona her ne kadar yaptıklarının yanlış olduğunu söylese de hiçbir zaman onu yargılamadı. Nermin gibi uzaklaşıp tavır almadı, anlamaya çalıştı ve sonunda hep Zeynep’in yanında olup ona destek verdi. Davranışlarını onaylamasa bile kendi düşüncesini dile getirdikten sonra asla karışmadı, doğrusunu dayatıp “Ya bu ya hiç!” demedi. Bu yüzden Zeynep’in “Beni yargılayacaktın! “ sözü de tıpkı merhamet ve vicdan sözünde olduğu gibi dönüp dolaşıp aynı yere varıyor. Yalnızca kendisini savunmak ve yaptıklarını mazur göstermek için başka bir bahanenin arkasına sığınmak! Barış’a kendisini anlatırken de “Ben buyum, beni merhametim ve suçluluk duygum yönetiyor” diye açıklama yaptı. Zaten Zeynep’in ya suçlu ya da kurban durumlarından biriyle hareket ettiğini biliyoruz. Yargılanma hissi suçluluk duygusundan ve zevk aldığı kurban rolünden daha üstün değil. Bundan dolayı asla geri adım atmıyor ve bu konuda kendini haklı buluyor. Ne annelerinin ne de Barış’ın dediklerini dinliyor. “Ben ne yapıyorsam kendi hayatıma yapıyorum sevabıyla günahıyla benim hayatım” diyor. Fakat Zeynep tek başına yaşayan bir kadın değil; o koca bir ailede yaşıyor ve yaptığı her şey, aldığı her karar etrafındaki herkesi etkiliyor ne var ki Zeynep yaşadıklarından ve içinde olduğu ruh halinden dolayı bunu görecek vaziyette değil.

Mehdi’nin avukatı olduğu ortaya çıkınca Barış’ı kaybetmekle burun buruna geldi. Ben buyum beni böyle kabul et demeye getirse de onunla ilişkisini tanımlarken “Onunla kendimi buldum” demekten de geri durmuyor. Barış’ın da Mehdi’nin de onun için ne ifade ettiğini tanımladı Zeynep: “Mehdi’yle ben misket gibiydik; uyumluyduk fakat  birbirimize çok serttik bu yüzden zarar verdik birbirimize ancak Barış’la rüzgârgülü gibiydim o estikçe ben renkleniyordum. Mehdi’yle evimi, Barış’la kendimi buldum” dedi. Barış’la kendimi bulduğunu dile getiriyor onunla kendini iyi ve güvende hissediyor ama hâlâ önceliği kendisi değil. Hâlâ fedakarlık yapıyor, hâlâ borçlu olmamak için kurban oluyor ve çok güvendiği Barış bunların hiçbirine engel olamıyor.

Zeynep Barış’la kendini bulduğunu onunla daha renklendiğini düşünedursun Barış Zeynep’le birlikte gözle görülür bir değişim yaşamaya devam ediyor. Ama ne yazık ki benim baktığım yerden bu olumlu bir farklılaşma olmaktan uzaklaşmaya başladı.Prensiplerini bir kenara bırakarak, yalan söylediği halde sırf onu kaybetmemek için ört bas ederek, karakterinden ödün, kendinden taviz vermeye başladı Barış. Ve bunun adı sevgi değil zayıflık; zira aşık olmak, sevmek karşındakinin yanlışlarını görmezden gelmek demek değildir. Şu an Zeynep’i kaybetmekten çok korkuyor olması hatalar yaptırmaya başladı. Öyle ki normalde tartışmaya bile değmeyecek kadar haklı olduğunu düşündüğü bir durumda bile alttan aldı. Her şeye rağmen Zeynep’in yanında olmaya devam etti,üstelik ona destek bile oldu. Onun bu tavrı Zeynep’e merhem olmaz tam tersi sorunları yok sayarak daha da büyütür.

Bu arada içimde kalmasın, ben bir şeyi çok merak ediyorum ve ileride açılmasını umuyorum. Savaş Barış’a haddinden fazla öfkeli gibi. Barış’ın sorduğu her soruda, yaptığı her harekette ona tepki göstermeye hazır. Barış’ın “Bir kere de bana teşekkür et, bir kere de ne güzel yaptın abi de” haykırışına bile en ufak bir duygu göstermediği gibi Barış’a yeniden tepki koyarak gözlerinin dolmasına neden oldu. Aralarındaki Zeynep faktörünü aklımda tutarak,sorun sadece paylaşılamayan anne mi yoksa başka bir şey daha mı var geçmişlerinde diye sorgulamadan duramıyorum.

Barış her konuda Zeynep’in yanında olmaya kararlıyken Mehdi yaptıklarının yanlış olduğunun bilincine varmaya başladı. “Ben o kıza yapmamam gereken şeyler yaptım” diyerek telefon açıp özür diledi fakat yine de pişman olduğuna dair hiçbir şey görmedik. Hatırlarsınız daha önce Zeynep’in  arabasını parçaladıktan sonra Nuh’a “Ben ne yapıyorum gidip konuşup özür dileyeceğim” demişti. Fakat bunun yerine gidip yine öfkesine ve fevriliğine yenilerek Zeynep’i kaçırmıştı. Sakinken yanlış yaptığını düşünse de öfkelendiğinde gözü hiçbir şeyi görmüyor. Bundan dolayı söyledikleri inandırıcılıktan çok uzak geliyor bana doğrusu. Mehdi  ailesinin evden çıkarıldığını da dükkanın satıldığını da onların Zeynep’in yanında yaşadığını da nihayet öğrendi. Buna rağmen ne Barış’tan ne de Nermin’den para istenmesine razı göründü , otuz yıl hapiste olmayı tercih etti. Cengiz’e “En çok canımı ailem acıtıyor; ne çocuğumun büyüdüğünü ne okula gittiğini göreceğim. Bensiz ne yaparlar diye düşünmekten kafayı yiyeceğim” diyor demesine ama yine de hiçbir harekette bulunmuyor. Bu yüzden söylediği hiçbir şeyi samimi bulamıyorum üzgünüm. Onun dönüşünü bekleyen iki kızı, mutluluğu bile kendine hak saymayan bir kardeşi, işleri yoluna koymak için çırpınan arkadaşı varken ve onlar Mehdi için deli divane olurken onun kuru gururu, oturduğu yerden ahkam kesmesi ve eylemsizliği kabul edilesi değil.

Ercan suçunu itiraf etti ve Mehdi tutuksuz yargılanacak ama benim asıl merak ettiğim Mehdi’yi kurtarmak için parayı kimin verdiği! Gördüğümüz kadarıyla iki seçenek var Mehdi’nin çıkmasıyla ilgili: Ya Mehdi’nin koğuş arkadaşı yani Cengiz dışardan müdahale edip çıkmasını sağladı ki onun hatırı sayılır bir varlığı olduğunu biliyoruz dahası  Mehdi’nin işlerinin başına geçmesini istiyor ve dışarı çıkması onun da yararına. Yahut Cemile gece Barış’tan yardım isteyip parayı ondan aldı zira başka yardım alacak kimsesi yok. Fakat yine de Cemile Mehdi’ye rağmen böyle bir girişimde bulunur mu bilemiyorum doğrusu. Çünkü kendisi Nuh’un onun yanında çalışmasını dahi istemezken para ister mi ciddi şüphedeyim. Ayrıca verdikleri tepkiye bakacak olursak ne Zeynep’in ne de Mehdi’nin bir şeyden haberleri vardı. Adamın ve sevgilisinin de insafa gelmeyeceğini bildiğimize göre şimdilik başka seçenek düşünemiyorum ben.

Cemile artık mutluluğu bile kendine hak görmüyor evet, Nuh’la mutlu olursa bunun yaşananlara ihanet olacağını düşünüyor. Daha önce Müjgan yaşarken tüm sorumluluk Müjgan’ın  omuzlarındaydı. Şimdiyse her şeyin ona kalmış olması; bir anda üzerine bunca sorumluluğun, derdin ve acının yüklenmesi onun kendini kaybetmesine, mantıklı düşünememesine neden oluyor bu yüzden kendiyle birlikte herkesi mutsuzluğa mahkum ediyor. Fakat Nuh artık görülmemekten, uğraşıp hiçbir yol kat edememekten çok yorulmuş durumda. Cemile’nin her an düşündüğü tek kişinin Mehdi olması ve her konuya sadece Mehdi açısından bakması Nuh’un sabrının giderek azalmasına neden oluyor ve hapisten çıktıktan sonra Mehdi’nin göstereceği tavır bu ilişkinin de seyrini belirleyecek.

Mehdi dışarıda Cengiz’in işlerini devralacak gibi duruyor, Zeynep’se Barış’la yeni bir yola girdi. Zeynep- Mehdi- Barış üçgeninde köşeler daha da sivrilecek gibi.. Olaylar ve kaderleri onlara nasıl bir yol çizecek izleyip göreceğiz.

Haftaya görüşmek üzere.

Benzer Yazılar

Bir Yorum Yazarak Siz de Katkı Sağlayın

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.