İNADINA AŞK 20. BÖLÜM
Son haftalarda üst üste gelen derin bölümlerden sonra açıkçası böyle “soft” bir bölüm bekliyordum. Benim de Sinem balım tuttu galiba. Uçaktan apar topar indiğimde bölümü izlemeyi bitirebileceğimden bile kuşkuluydum. Çok yormadan, hafif bir geçiş bu hafta gerçekten bana çok iyi geldi.
Ayakta zor duruyorum ama yorumu yazmazsam da olmaz. Yalın ve Defne’nin biraz geri çekildiği daha doğrusu hafif gizlendiği bir bölüm olmuş. Gizlendiği diyorum çünkü son bölümde yeniden bir hareketlenme oldu ve fragman da bunu destekliyor gibi…
Detaylara girmeden bir istek notum daha var senaristçiklerim: Acaba diyorum, siz bu Deniz’i ufak ufak Damla’ya âşık etseniz mi? Çünkü Ezgi’nin paranoyak hâlleri beni hafiften kasıyor. Damla’nın evlerden ırak annesini kenara alırsak mis gibi bir ikili ışığı var orda, benden demesi…
Şimdiiiiii:
Yalın ve Defne arasında bir tek sorun kalmıştı. Yalın’ın annesi meselesi…Hâlâ Defne’nin Yalın’ın söylediklerinin alt metnini tam okuyamadığını ve kendi yaşadıklarının Yalın’ın annesinden kaynaklandığını düşündüğünü biliyoruz. Doğruluğu da var elbet ama Yalın bunu, Defne’yle ilişkisine yansıtmamak gibi bence ortalama bir Türk erkeğinden beklenmeyecek bir doğru tavır izliyor zaten ama keçi kızımız ille taktı çözcek ya. Bu da bir yerde patlayacaktı elbet ve patladı.
Ben bu çiftte en çok zekâ uyumlarını seviyorum galiba. Olayları şıp diye anlayıvermelerini ve içlerinde büyütmeden yüzleşmelerini… Fragmanda gördük, oturup “insan gibi” konuşuyorlar işte! Defalarca söyledim yine söylüyorum bu senaryoda en sevdiğim şey Yalın ve Defne’nin konuşuyor olması. Başka yerde olsa Yalın gerçeği öğrenince oturur karşı plan hazırlar ve entrikalara yüklerdi işi olay da sakız gibi sünerdi. Oysa tipik erkek tavrı, olaya doğrudan girmektir. Gördük ki Yalın da oyuna, izlemeye, gözlemeye, peşine adam takmaya kalkmadan aldı kızı yüzleşti.
Sanıyorum gelecek bölümde de oturup konuşacak ve çözecekler sorunu. Fragmanı izlediğimde yüreğim kaygıyla hop etse de olay terk etme ve terk edilmeye varmayacak gibi. Böylelikle de Yalın ve Defne arasında artık gizem, sır ve en önemlisi SORUN kalmayacak. Tek tek taşlar temizlendi diye düşünüyorum. Asıl merak ettiğimse bundan sonrası… Sağlam temellere dayalı o ilişkinin dinamiği nasıl kurulacak?
Dada’da sanırım Eren Vurdem “Bizim dizimiz tam bir Türk dizisi” ifadesini kullanmıştı. “Çok doğru!” demiştim içimden, bir kez daha diyorum çok doğru. Her şeyiyle hem de… Esprileri, davranışları, tiplemeleriyle… Belki de o yüzden bu kadar kanım ısındı, belki de o yüzden böylesine doğal geldi bana.
Yeşim’le Çınar’ın gelinlik kavgasından tutun da Yalın’ın abi tavrına, Defne’nin görümce tavrına kadar hepsi öyle aşina ve öyle bizden ki… Bir koca tebrik daha benden senaristçilerime…
Oyunculara gelirsek bu bölüm epey geriye çekilmiş bir Yalın dolayısıyla Can Yaman izledik ama küçük ve incelikli dokunuşlarla yine geçen bölümün o devleşen Can Yaman oyununun izlerini gördük. Yeşim’i teselli eden şefkatli ama doğruyu elden bırakmayan ağabey de iyiydi ama favorim son bölüm: Defne’nin oyununu öğrendikten sonra yaşadığı duygu değişimini, öfkenin içine gizlenmiş kırgınlığı ve hepsinden önemlisi kendini kontrol etmeye çalışan adamı kısacık sahnelerle çok çok iyi çizdi Can Yaman!
Açelya Topaloğlu için geçen hafta ben onu Yalın’la olan sahnelerde çok beğeniyorum demiştim bu bölüm bir ilave yapacağım. Adem’le olan sahnelerde de müthişti. Hatta diyebilirim ki komedyen tarafı bence o sahnelerde gerçek vurguyu yaptı.
Bu bölüm bence çok iyi bir başka isim de Nilay Duru. Baştan beri batmayan, aksamayan bir oyunculuk izledim ondan ama bu bölüm gerek gelinlik mağazasında gerek Çınar’la kavgasında gerekse sonraki üzüntüsünde çok başarılı geldi bana. Hatta bir ara nazlı prensesin şımarıklıklarına karşılık ağzına terlikle vurasım geldi.
Yorgunluğumu silip atan ve önümüzdeki haftayı sabırla beklememi sağlayan bu bölüm için de yine başta senaristçiklerime, Can Yaman, Açelya Topaloğlu, Nilay Duru ,yönetmenlerimize ve emeği geçen herkese sonsuz teşekkürler… İyi ki varsınız.