Kalp Atışı 9. bölüm
Yazar: Sinem ÖZCAN
Gerilimi çok yüksek bir bölümü, herkes gibi ben de merakla izledim, bu hafta. Mehmet’in yol açtığı sorun, Eylül’ün ve hastanenin başına çok ciddi problem oldu. Arabaların çalınmasıyla başlayan ve olaya tesadüfen katılan hastanın terörü, yüksek bir gerilimle ekrana yansıtıldı Kalp Atışı’nda.
Sinan’ın Eylül’e düzenlediği sahte şikâyet komplosunun Esma, olaya dâhil olduğunda çökeceği belliydi ki öyle de oldu. Bu noktada hoş bir ayrıntı konuya Eylül’ün babasının katılışıydı. Ben Hasan Şahintürk’ü çok severim ve sanırım sırf bu nedenle tamamen sübjektif bakıyorum olaya ve onun Eylül’le arasının düzelmesini de yürekten istiyorum. Ancak bu elbette ki hiç kolay olmayacak. Şu an ne kadar pişman olursa olsun yaptıkları ve yaşattıkları affedilmez boyutta. Tepkisinde Eylül’ü % 100 haklı görüyorum. Ali Asaf’a babasına tepkisinin nedenini açıklarken satır aralarında gönderdiği ültimatomu da bu yüzden tehlikeli buldum. “Sen kendimden bile çok önemsediğim insansın ama sen bile yapsan affetmem!” cümlesi bana gelecek için çok manidar geldi. Gerçi Ali Asaf’ın şu an için Eylül’e karşı herhangi bir hareketi veya yanlışı yoksa da babası ve Eylül arasında kalıp saklayacağı bir sır veya Eylül’e göre yanlış attığı bir adım onu da çok şiddetli bir tepkiyle karşı karşıya bırakacak.
Yaşananların fitilini ateşleyen, kuşkusuz Mehmet oldu. Geçmişte Eylül’ün ihtiyacı olan parayı bulmak için yaptıkları şimdi hem onun hem de Eylül’ün başını ağrıtıyor. Kendine göre en doğruyu yapıp hastaneden kaçarak adamların parasını bir biçimde iade etmenin derdine düştü. Böylelikle onların Eylül’e zarar vermesinin de önüne geçmeyi planlıyor. Gerçi biz onun geç kaldığının farkındayız ama elbette ki Mehmet’in çözümü de Mehmetçe olacaktı. Parayı Esma’dan çalmaya kalkışması üstelik Esma’ya yakalanmış olması onun yine bir süre ortadan kaybolmasını da gerektirecek diye düşünüyorum. Yaşananlardan sonra yeniden Eylül’ün karşısına çıkması bana zor görünüyor ancak diğer yandan bakınca onu Ali Asaf’a kaptırma riskinin de farkında bu noktada kendini tamamen geriye çeker mi emin değilim. Emin olduğum tek şey Doktor Selim’in haklı olduğu: Mehmet, Eylül’e zarar veriyor.
Bölümün aksiyon ayağı, sanırım, travma sonrası stres bozukluğu yaşayan eski bir askerle kurulmuştu. Onu tetikleyenin ne olduğunu yani annesini öldürmesindeki güdüyü göremesek de ardından gelen seri cinayetleri bu psikoloji için normal saymak gerek. Beni o sekansta şaşırtan Eylül’ün tavrı oldu. Eylül gibi soğukkanlı, kontrollü bir kadının keskin zekâsının da yardımıyla adamın durumunu ilk fark ettiğinde daha akıllıca davranmasını beklerdim ancak Eylül de Bahar gibi tutulup kaldı. Gerçi bu kadar ağır bir tehdit insanların tepkilerinde değişime sebep olabilir ama o durumdaki bir adama ısrarla “Benim randevularım dolu, birlikte dışarı çıkıp sana bakacak birini bulalım.” cümlesini sarf edişi pek Eylülce olmadı. Adamı dışarı çıkarmak istemesini anlıyorum ki doğrusu da bu ama bunu yöntemi onun şiddetle karşı koyacağı ve çok tehlikeli bir tepki vermesine neden olacak o cümle değil. Eylül’ün o ilk karşılaşmada tepkileri bu kadar zayıf olmasaydı hasta daha kolay kontrole alınabilirdi, diye düşünüyorum. (Kontrol edilmemesi gerek öykü için biliyorum ama bu da farklı bir detayla daha gerçekçi kılınabilirdi)
Aksiyon sahnesi çekmek, çok zordur hele bu tür sahneleri çok inandırıcı ve çarpıcı kılmak daha zor. Bana adamın çatıdan ateş ettiği ve aşağıdakilerin ambulanstan yaralı çocuğu çıkarmak için seferber oldukları o final sahnesinin çekimi ne yazık ki zayıf geldi. Ali Asaf’ın yanında duran polislerin pasifliği, ambulansa koşup duran doktorlara yardım edemeyişleri ve onları kollayamayışları hele hele adamın seri ateşi karşısında asker ve polislerin çatıya baskın yapmayışları bende etkiyi zayıflattı. Tek atış olsa kurşunun nerden geldiğini anlamaları ilk anda zor, biliyorum ama art arda gelen atışlarda bunu tespit etmek güç değil. Kolluk kuvvetleri bu kadar pasif bırakılmasa ve en azından bir karşılıklı çatışma sahnesi eklense çok daha iyi olacaktı diye düşünüyorum. Ben sahne boyunca “O polisler niye orda o zaman?” diye sorup durdum, kendime.
Bölüm finalinde vurulanın Bahar olduğunu gördüğümde açıkçası çok şaşırdım. Henüz birkaç bölüm önce saldırıya uğradığını düşününce bana o, vurulmaz gibi gelmişti. Ölmüş olması öykünün gidişatı bakımından bana zor görünüyor ölürse bir defa daha şaşıracağım. Tahminim doğruysa bunun sebebi aşkta iki kaybedeni yani Bahar ve Oğuz’u birbirine bu olay aracılığıyla yakınlaştırma planlanıyor.
Bahar’ın olumlu değişiminden çok hoşlanıyorum ve Bahar’ı giderek sevmeye de başladım ama geçen haftaki yazıda da söz etmiştim, onu Oğuz’la birlikte görmeyi de hiç istemiyorum. Oğuz benim gözümün bebeği… Tamam hiç objektif olmayabilirim Oğuz konusunda, kabul ediyorum ama benim için dizinin en sevilesi adamı o ve onun hak ettiği sevgiye ulaşmasını da çok istiyorum. Bahar, yaralı ve kişiliğinde geçmişten gelen defoları olan bir kadın. O, Fatih’le mutlu mesut yaşasın ama onu sırtlayıp taşıma, onu manevi olarak iyileştirme yükü de Oğuz’un sırtına binmesin. İyi arkadaş olsunlar, hiç sözüm yok ama Bahar’a âşık bir Oğuz görmeyi de istemiyorum. (Gerçi öykünün gidişatına bakılınca galiba en korktuğuma uğrayacağım. Yine de içimde kalmasın, dedim)
Oğuz, Eylül ve Ali Asaf arasındaki aşkın ilk farkına varanlarından biri. Eylül’e duyguları düşünüldüğünde bunun onu ne kadar incittiğini de anlamak mümkün. Âşık olduğu Eyül’ü incitemeyeceği için ona düşmanca bir tavır da sergilemeyecek, elbette. Bu durumda yaşadığı hayal kırıklığını ve acının öfkesini de doğal olarak Ali Asaf’a yöneltiyor. Ali Asaf’ı zaten mesleki anlamda rakibi olarak görüyordu şimdi bir de buna şahsi rekabeti ekleyecek ve sık sık onunla karşı karşıya gelecek, diye düşünüyorum. Nitekim bu bölüm bunun ilk işaretini de verdi. Yine Oğuz’a içim parçalanarak diyorum ki ne yazık ki bu mücadelede de galip gelme şansı yok. Ali Asaf, çok iyi bir doktor ve iyi bir âşık… Ne mesleki anlamda ne de duygusal anlamda onu yenmesi mümkün. Bu da Oğuz’u giderek daha hırçınlaştıracaktır. Umarım onun hırçınlığı Eylül’le arasını açmaz.
Eylül ve Ali Asaf arasındaki ilişkide bu hafta tek ilerleme, Eylül’ün duygularının itirafı oldu. Her ne kadar bunu biz de Ali Asaf da biliyor olsak da yine de Eylül’ün ağzından işitmek hepimize iyi geldi. Gerçi Eylül, hem sosyal hem duygusal ilişkilerde arızalı bir kadın. Ali Asaf’a deli gibi âşık da olsa ondan pamuk gibi, sevgi kelebeği bir kadın çıkmaz. Sürekli çekişen, zaman zaman hırçınlaşan, hiçbir zaman hissettiklerini yüzde yüz açığa vurmayan hep yüz yaşayıp bir gösteren bir kadın olacak Eylül. Ben bu Eylül’ü çok seviyorum ama izleyici özellikle de Ali Asaf sever izleyici bu sert kadına tepki duymaya başlayacak diye de korkuyorum. Oysa ben alışıldık vıcık vıcık romantizm dolu aşk öykülerinden olmadığı için seviyorum Eylül – Ali Asaf ilişkisini.
Final sahnesinde Bahar’ın vurulması dışında Eylül’ün de ölümle yüz yüze gelmesinde kaldık. Ölmeyeceğinin farkındayız da nasıl kurtulacağını merak ediyoruz. Ben yaralı polisin son bir gayretle adamı vuracağını düşünüyorum ama bekleyip göreceğiz, bakalım.