Adım Adım Aşk (Her Yerde Sen, 6. Bölüm)
YAZAR: Şeyma BULUT
Kızkulesi kıssalarını bilir misiniz? Dünya tarihinin en eski yapılarından biri olan eser geçmişten günümüze yüzlerce efsaneye konu edilmiştir. Hera ve Leandros’un dramatik aşk hikâyesi, kızını kuleye kapatan kral ve Battal Gazi’nin büyük aşkını bulma öyküsü… Hepsi bir şekilde Kızkulesi’yle ilişkilendirildi. Tarihî kaynaklar sadece ticaret ve savaşlarda kullanıldığını söylese de ben efsanelere inanarak küçük bir çocuk olduğum günlerdeki hayallerimi yıkmak istemiyorum. Hep bir şekilde âşıklara dem vurulsa da aslında orası biz nasıl hayal ettiysek öyle oluveren büyülü bir mekân. Bizler ona baktığımızda geçmişten gelen dramatik bir aşk hikâyesinin kalıntılarını görüyoruz. Demir’se onda bambaşka bir şey görüyor. Babasının annesiyle ilgili söylediği yalanları hatırlasa da aslında Kızkulesi’nin ona annesini hatırlattığını düşünebiliriz. Ta ki bu haftaya kadar… Yıllarca karşısında oturup annesini düşündüğü Kızkulesi’nde ilk kez başka bir kadını düşündü. Uzun uzun dalarak baktığı uzaklarda Demir’in Selin’i düşünmesi, Selin’inse tam o anlarda Demir’e arkadan yaklaşmasıyla “adım adım aşka” giden bir yolculuğun büyülü başlangıcı oldu diyebiliriz. Masalsı bir aşk, tabii ki masallara konu olan bir yerde başlayacaktı. Aradan geçen yüzyıllar ve değişmeyen bir misyon. Bundan daha romantik bir şey olabilir mi?
Haftalardır Demir’in yaptığı fedakârlıklardan bahsediyorum. Peki, neden? Ailesi dahil kimse için kendinden ödün vermeyen bir adam nasıl oldu da hayatına kısa bir süre önce giren bir kadın için bu kadar özveride bulunabildi? Cevap basit: aşk. Demir henüz tam olarak farkında olmasa da Selin’e tutulmuş vaziyette. Aşk böyledir zaten. Yapmam dediğin ne varsa tek tek yaptırır sana. Hem de isteyerek yaparsın. Bu duygu öylesine bir şekilde doldurur ki ruhu, ne yaparsan severek yaparsın. Şimdi diyeceksiniz ki iki iyilik yaptı diye mi âşık olduğuna kanaat getirdin. Tabii ki bu kadar basit değil. Önce evde yaşadıkları süre boyunca birbirlerinden kurtulmak isterlerken bir şekilde bu gerçekleştiğinde ayrı kalamamaları bende ışıkları yaktı. Tabii Demir’in yıllarca hep annesini hayal ettiği Kızkulesi önünde, bu sefer sadece Selin’i düşünmesi en önemli kanıtımız olabilir. Onu düşlediği anlarda da sıradan anılarını değil, Selin’in onun için endişelendiği, elini ilk tuttuğu anları düşündü. Apaçık bir şekilde onu bambaşka bir yere, bambaşka bir değerle koyuyor. Bunları kabul etmesiyse zaman alacaktır.
Demir, mutlu olmaktan korkuyor. O kadar korkuyor ki içine girdiği durumu kabullenmesi biraz zor oldu. İkili arasında bu hafta, evli çiftleri andıran sahneler çok eğlenceliydi. Birlikte hareket etmeleri, artık birbirlerinden çekinmeden aynı ortamda kalmayı başarmaları ilişkileri açısından da önemli bir aşamaydı. Haftalardır Demir’in Selin’i nasıl önemsediğini izlerken bu hafta Selin’in de en az Demir kadar ona önem verdiğine şahit olduk. Yanında olmadığı anlarda yediği yemekten, uyuyup uyumamasına kadar endişelenen bir kız vardı karşımızda. Özellikle mesajlaşma sahnesindeki hâllerini çok sevdim. Çok tatlılardı ve ilişkilerinin nasıl olacağının da ilk işaretini verdiler. Selin evhamlı olan, Demir’se onu sakinleştiren taraf olacak. Tam anlamıyla bu aşk ne zaman başlar bilemiyorum, bu bölümde başlama sancılarının ilk perdesini – sonunda – izleyebilmek oldukça güzeldi.
Demir geçmişinden getirdiği korkularla başa çıkmaya çalışırken Selin de içindeki cendereyle başa çıkmak zorundaydı. Demir’in bunca iyiliği karşısında onun arkasından bu kadar iş çevirmesi ona ağır gelmeye başladı. O, hâlâ hayatını küçük ve sınırlı alanda yaşayan bir genç kadın. Çevreden gelenlere karşı bu kadar savunmacı olmasının sebebi de bu. Demir sonradan dahil oldu hayatına ve onun duvarlarına çarptı. Selin karşısındaki bu adamı bir türlü anlayamadı. Ne kendisine verdiği değeri ne de iyiliğini anlayabildi. Ailesi gelmeseydi de uzunca bir süre farkında olmayacaktı. Burak’a teşekkür etmek lazım aslında. Yaptığından dolayı iki inatçı keçi, birbirlerine ne kadar değer verdiklerini anlamış oldular.
Bu haftanın beni mest eden anıysa kesinlikle sahildeki sahneydi. Demir’in Selin’i düşündüğü anlarda onun da orada olması, onun arkasından gelmesi ancak dokunamadan kaçması ve ardından da Demir’in onu hisseder gibi arkasını dönmesi çok güzeldi. Sahne ne eksik ne de fazlaydı. Selin gibi sevdiklerini kaybetmekten bu kadar korkan bir kız, âşık olsa dahi koşa koşa aşkına gidemezdi zaten. Yan yanayken birbirlerine bu kadar düşkün olmayan çiftimiz, ayrı düştükleri anda birbirlerine de düştüler. Öylesine geçmiş ki hayatları birbirine, ayrıyken bile birbirlerini düşünüp durdular bölüm boyunca. Neredeyse yirmi dört saatlerini birlikte geçiren iki insan birden ayrılınca özlem de işin içine girmeye başlar. İtiraf edemeseler de aslında girdikleri ruh hâlinin tanımı özlemdi. Onlar artık ayrı kalamayan, birbirlerine güvenen ve tabii bir de suç ortağı olan bir çift.
Demir mutluluktan, Selin bağlanmaktan korkuyor belki ama insan birine bağlandıkça bu korkular da gözünde küçülmeye başlar. Bir aradayken sürekli savaşacaklar, ayrı kalınca özleyecekler ve günün sonunda korkularını da geride bıraktıklarında çok güzel bir masal başlayacaktır.
Her Yerde Sen’de biz iki masal izliyoruz aslında. Birincisi malum. İkincisiyse Ayda ve İbo arasında başlayan aşk masalı diyebiliriz. Dizide romantizm anlamında en hızlı yol kat eden çift de onlar. Ayda’nın saf, utangaç hâllerine karşın İbo, kendinden emin ve attığı her adımda Ayda’yı düşünen bir prense dönüşüverdi. Bu hafta, her sahneleri oldukça etkileyiciydi. İbo tam bir ideal erkek değil mi? Sevdiği kızın yanında olan, onunla olmak için her krizi fırsata dönüştüren romantik bir adam. Kaldı mı yahu böyle adamlar? Ayrıca demeden de geçemeyeceğim, evdeki böcek avındaki – Seni nasıl iyi anlıyorum Ayda bir bilsen – yarı minnoş, yarı heyecanlı hâllerine bayıldım. Her hafta aralarındaki duygusal yoğunluk daha da artarak içine çekiyor bizleri. Oyuncuların çok uyumlu olması, ekran ışıkları güzellikleri bu çifti izlenir kılan en önemli etken bence.
Bu ikiliyi görünce istemsizce fonda Kenan Doğulu’nun “Havada Aşk Kokusu” var şarkısını duymaya başlıyorum. Tabi şu anda aralarında sıfır sorunlu bir ilişki var gibi görünse de Ayda ve İbo oldukça zıt iki karakter. Ayda hayvanlardan bu kadar korkarken İbo’nun veteriner olması bu zıtlığın ilk adımı. Ayda, söz konusu sevdiği insanlar olduğunda çok çekingen ve alttan alan biri. Onlar için her türlü fedakârlığı yapan, çok güvenen bir genç kız. – Uzay’ın tüm paraları alıp kaçtığını öğrendiğinde bile kabul etmek yerine bana yapmaz, dedi hatırlarsanız.– İbo’ysa tam aksine doğrucu ve insanları olduğu gibi görebilen –Burak meselesi – bir adam. Gerçekleri pat pat karşındakinin suratına çarpan türden. İbo’nun bir de ayarı yok. Yani kırmadan, dökmeden söylemek şurada dursun, olabilecek en kötü şekilde dile getiriyor düşündüklerini. Söyledikleri doğru da olsa bu insanların onu yanlış anlamasına sebep olabilir. Şimdilik sorun değil bu durum fakat Ayda’nın arkadaşlarına olan düşkünlüğüne rağmen İbo’nun Bora’ya bu kadar ters davranması bir süre sonra ikili arasında ufak da olsa sıkıntılara sebep olacaktır.
Bora demişken içimde tutmakta zorlandığım bazı şeyler var. Selin, Demir’in kendisine olan iyiliği altında yaşadığı buhranla “Canavar Müşteri” oyunundan çıkmak istiyor. Demir’in varlığının bir değer olduğunu – eee, yani sonunda – anladı , ona karşı duygularının değişmeye başlamasıyla da onun arkasından iş çevirmenin hata olduğunu kabul etti ve tabii ki beklediğimiz gibi ilk büyük desteği de İbo’dan aldı. O zaten en başından beri bunun hata olduğunu söylüyordu. Bora’ysa hâlâ kendini düşünen bir edayla asla vazgeçmeyeceğinin işaretini verdi. Neymiş, Demir onun hayatını mahvetmiş. Hayatını mahvetmesi de Merve’yle olan ilişkileri. Korkaklığından bir kere bile Demir’in karşısına çıkıp durumunu anlatmadı, bu beyzade. Aksine arkasından iş çevirmeyi yeğledi. Hatta bu, sadece Demir’e değil Selin’e de sirayet etti. Hatırlarsanız Yıldırım’ın sevgilisiyle olan fotoğraflarını çeken Bora’ydı. Bunu unutmuş, unutmakla da kalmamış bir de Selin’e saldırdı. Mücadeleden öylesine kaçan biri ki Merve, evlenelim demese ayrılmaktan bahsedecekti. Şimdi diyeceksiniz ki o kadar insana bakıyor, pat diye işten nasıl ayrılsın bu adam? –İbo ona işten ayrıl, dediğinde bir ajitasyon izledik, hatırlasanız – Bora hayatındaki zorlukların arkasına saklanarak acındırma dışında bir şey yapmadı. Bana göre hayatındaki zorlukları, sıkıntıları bir koz olarak insanların önüne sürekli koyanlar, zayıf karakterli ve korkak insanlardır. Bora da aynı böyle biri. Merve’yi zaten daha önce anlatmıştım. İkisi bir elmanın iki yarısı, resmen. Tencere kapak misali olanca bencillikleri, egoistlikleriyle birbirlerini bulmuşlar. Şimdi bir de evlenecekler. Rica ediyorum çocuk yapmayın, siz. Yani ikiniz yetiyorsunuz zaten.
Bora ve Merve dışında bir de Burak meselemiz var. İş adamısın. Akıllı olman bekleniyor ve karşımıza çıkan manzara şok edici. Bu beyefendi güya özür dilemek için Selin’in evine gitti. Babasıyla aynı masaya oturdu. Semih Bey, konuştukça içimde kelebekler uçtu resmen. Burak’a sağlı sollu düzgün insan olmanın ayrıntılarını anlattı. O anlattıkça ben “Konuş, Semih Bey amcacım!” dedim durdum. Geçtiğimiz haftalarda Selin’in gizemli odasını görmüştük hatırlarsanız. Burak, bu hafta odadan haberdar oldu ve Esen’le yaptıkları anlaşmayı fotoğraflayanın Selin olduğu çıkarımını yaptı. Bakın çok iddialıyım, bu adam taş devrinde yaşasa altı yaşında falan ölürdü. Doğal seleksiyon gereği bu hayata veda ederdi diye düşünüyorum.
Biliyorsunuz haftalardır Burak ve Ferruh kendilerini kurtarmak için Esen’le anlaşmanın yollarını aradılar. Kendilerince buldukları çözüm felaketten başka bir şey değil. Şirkette kendilerini fotoğraflarla tehdit eden muhbiri de hâlâ bulamadıkları için panikle hareket ediyorlar. Açıkçası bu fotoğraf meselesindeki kişinin Selin olduğunu ben hiç düşünmüyorum. Bence bu fotoğrafları yollayan da Esen’den başkası değil. Esen şirkette olan her şeyden haberdar . Burak onlarla görüşürken etrafındaki adamlara pekâlâ, fotoğraflarını çektirmiş olabilir. Bu bağlantıyı ben kurdum da Burak hâlâ “Selin mi acaba?” diye ortalarda geziyor. Korkak insanlar bu hayatta karşınıza çıkacak en tehlikeli insanlardır. Kendilerini o kadar çok önemserler ki zarar görme ihtimalleri karşısında her şeyi yapacak potansiyele sahiptirler. Korkuyorum ki Burak, Selin hakkında vardığı sonuçla ona zarar vermesin. Nedense verecek gibi hissediyorum. Demir ve Burak arasında zaten öncesinde var olan sorunun sebebi de Selin’di. Bu sefer sorun savaşa dönebilir. Bekleyim görelim o vakit.
Bölüm sonuna geldiğimizdeyse dizinin en heyecanlı dakikalarını yaşadık. Haftalardır ismini duyduğumuz Atilla Erendil’i görmemize çok az kaldı sanki. Demir, inatla ondan bahsetmek istemiyor Selin’e. “Alara’ya anlattın be adam!” diyesim gelse de anlıyorum aslında. Onun kendisini anlamayacağını düşünüyor. Selin hayatı boyunca ailesi tarafından korunup kollanarak büyümüş bir kız. Demir’se yalnız büyümüş. Bir şekidle onun yaşadıklarını kavrayamayacağını düşünüyor gibi geldi bana. Ah be Demir! O Alara’nın bile anladığını Selin gibi duygusal bir kız çok daha iyi algılar emin ol. Alara demişken; “Size itici olmayı anlatamam ama gösterebilirim”in vücut bulmuş hâli kendisi. Bazen ekranın içine girip ve ağzının ortasına çarpmak istiyorum, yalan yok. Demir, onunla çocuk gibi ilgilenemeyeceğini söyleyince dediğini yaptırmak için babasını kullandı. Sonra da yine cici kız görünümüne büründü. Alara, canım sen bunu yedirdiğini düşünüyorsun fakat bunu ne ben ne de Demir yedik, haberin olsun. En yakın zamanda seni herhangi bir marşla uğurlarız inşallah.
Dizinin son anlarında bir of çekmedim değil. Demir, Selin’e güveniyor ve kendisine olan ilgisini fark etmişçesine yarın çok geç olur, dedi. Selin, onun arkasından çevirdiği dolapları daha ne kadar saklar bilmiyorum ama fazla içinde tutamaz görüntüsü verdi, bana. Aslında anlatacak gibiydi de Alara Hanım “aklına dahiyane bir fikir geldi.” diyerek kapıya dayandı. İçimden bir ses, Selin yanlış anlayacak ve çekip gidecek diyor ve pek tabi biz bunu haftaya göreceğiz.
Her Yerde Sen’de bu hafta yine oldukça hareketli, eğlenceli ve sonunda az da olsa romantik bir bölüm izledik. Bildiğiniz gibi dizideki esas konu Selin ve Demir’in tesadüflerle başlayan aşkları, birbirine oldukça zıt iki karakterin bir araya gelişi. Ancak bu çift bir araya geldikten sonra herhangi bir engelleri, çatışmaları yok. Bu bölüme kadar ilişkilerinin ağırdan alınmasının sebebinin de bu engelin olmamasına bağladım. Senaristler, tek bölümde birden fazla engeli koyuverdiler önümüze. Bundan sonra nasıl devam edecek merak ediyorum doğrusu. Bu konudaki düşüncelerimi bir iki bölüm sonra yazmak istiyorum. Tek sahneyle genel bir yargıya varmak eksik yorum yapmama neden olacak.
Güzel bir bölümdü. Tüm ekibin emeklerine sağlık.
Yazıma Özdemir Asaf’ın bu güzel dizeleriyle son veriyorum. Haftaya görüşmek üzere.
“Sеn kocаmаn çöllеrdе bir kаlаbаlık gibisin,
Kocаmаn dеnizlеrdе еndеr bir bаlık gibisin.
Bir ısıtır, bir üşütür, bir аğlаtır bir güldürür;
Sеn hеm bir hаstаlık hеm dе sаğlık gibisin.”
Ellerinize sağlık Şeyma Hanım, her hafta okuyorum yazılarınızı. Bu yaz en sevdiğim dizi Her Yerde Sen oldu. Selin ve Demir ikilisini çok yakıştırdım. İkili arasındaki romantizm ağır ilerliyor. Aşkın ince ince işlenmesini severim. Oldu bittiye gelince hem ilgimi kaybediyorum hem aradaki aşk inandırıcı gelmiyor. Tam bu nedenlerden ötürü İbo ve Ayda çiftini de sevemedim. Fazla hızlı gidiyorlar ve bana göre fazla çocuksu halleri. Ayrı ayrı karakterleri sevdim sadece çift olarak izlemeyi sevmedim. Selin ve Demir çiftinin ev sahnelerini şirketteki sahnelerine kıyasla daha çok seviyorum. Selin'in ailesinin gelmesiyle Demir gitmek zorunda kaldı ama bu birbirlerini düşünen merak eden hallerini izlemekte çok güzeldi. Bölümü genel olarak sevdim. Selin'in, Burak’tan uzaklaşması ve Demir'in onun için yaptıklarını fark edip etkilenmesi güzeldi. Sahil sahnesinin sakinliğine, duygusuna, anılarını hatırlamalarına ayrı bayıldım. Bölümün son kısımları daha dolu geçti. Vedat’ın, Selini Merve sanması bizi nereye götürecek kestiremiyorum ama en kısa zamanda bu karmaşadan kurtulsak güzel olur. Hali hazırda zaten Çita operasyonu aralarında bir sorunken birde bu yalan işleri daha da karmaşık hale getiriyor.
Okuyan gözlerinize sağlık, biraz olsun kendimi anlatabiliyorsam ne mutlu bana. Evet dizinin romantizm ayağı maalesef çok yavaş ilerliyor. Komedi motifleri daha ağırlıkta. Geçtiğimiz hafta bende bu konuyla ilgili rahatsızlığımı dile getirmiştim. Çiftler arasındaki çatışma iyi kurulmadığı için bu kadar yavaş ilerliyor zannımca. Bu karmaşa sayesinde çatışma kurulduğu için bir süre tahammül etmemiz gerekecek diye düşünüyorum. Tekrardan teşekkür ediyorum güzel ve ayrıntılı yorumunuz için 🙏