AŞK MEYDAN SAVAŞI (Her Yerde Sen, 2. Bölüm)
YAZAR: Şeyma BULUT
Masallara inanır mısınız? Yoksa gerçekçi misiniz? Ben inanmayı tercih edenlerdenim. Masallar çok uçlardadır ancak anlattıklarını gerçek hayatta da görmek mümkündür. Masal karakterleri, küçük kızların her zaman kahramanları olmuşlardır. Eğer çocukken o masallarla büyümüşseniz büyüyünce de o masallardaki adamların karşınıza çıkmasını beklersiniz. Oysa bu çoğu zaman imkânsızdır. Gerçek hayattaki adamlar kusurludur, hataları vardır ve gerçekliğin içinde sizin masallara olan inancınızı kaybetmenize neden olurlar. Bu hayalin içerisinde bir dünya kurmuşsanız da bu gerçeklik, er ya da geç karşınıza çıktığında sizi oldukça kötü bir duruma sokar. Selin de masallara inanarak büyüyen her kız çocuğu gibi kendi masal kahramanını bekliyor. Bilinçli olduğu zamanlarda o kişinin Burak olduğunu düşünse de bilincinin zayıfladığı anlarda o büyük bir sabırla beklediği kahraman, Demir oldu. Daha doğrusu Selin’in bilinçaltı, beklediği Peter Pan olarak Demir’i görüyor. Sarhoş olduğunda da ilaç yüzünden kendisinden geçtiğinde de Demir’e “Peter” diye seslenerek o beklediği adamın ona geldiğini kabul etmiş gibi duruyor. Demir, Peter olmayı kabul eder mi bilemiyorum ancak şimdiden Selin’in koruyucu melekliği rolünü üstlenmişe benziyor.
Geçtiğimiz haftanın finalinde Selin, evin kilitlerini değiştiren Demir’e sinirlenerek camları indirmişti. Bu hafta da dizi oldukça enerjik başladı. Selin ve Demir’in ev savaşının ikinci perdesini izledik. Bir türlü sakinleşmeyen Selin’i kendi odasına kapatan Demir, aşağıda sakince yemeğini yerken Selin’i fazlasıyla hafife aldığını düşündüm. Bu hafta Selin’in bir özelliğiyle daha tanıştık: Düşünmeden hareket etmesi. Tek odaklı yaşıyor Selin. Odadan çıkmayı kafasına koydu ve mantıklı mı değil mi demeden omzunun çıkmasına sebep olacak şekilde yaraladı kendini. Sonrasında bunun ilk kez olmadığını öğrendik. Demek ki çocukluğunda da çok uslu bir çocuk değildi. Zaten odasında Peter Pan’ı bekleyen, hayalinde onunla kötülerle savaşan bir kız çocuğunun uslu olduğunu düşünmek saflık olurdu. Demir, başına aldığı belanın boyutunun henüz farkında değil ama çok ciddi bir “tatlı belası” var artık. Ancak farkında olduğu bir şey varsa o da Selin’i kolay kolay başından atamayacağı oldu bana göre, zaten pek de niyetli görünmüyor. Aksine Selin’i fazlasıyla önemsediğini düşünüyorum. Kolunun çıkmasından sonra ona bakması, ertesi sabah çorba yapması, hastaneye götürmesi, üzerine ceket giymesi konusundaki ısrarı; önemsediğini ancak bunu kendince yaptığının göstergesi. Selin’se şimdilik bunun farkında değil. Çünkü kafasının içinde çift odaklı lazer makinesi taşıyor. Odaklandığı tek nokta Demir’in hayatını işgal etmesi ve gitmesini istemesi. Bu sebeple bölümün sonuna kadar Demir’in ona olan ilgisini anlamadı. Tabi Demir’e sorsan “Ne alakası var?” diyecektir. Asla kabul etmeyecektir ama bu inkârın çok da fazla sürmeyeceğini düşünüyorum.
Aşk bir meydan savaşıdır aslında. Kalbinin diğer yarısını bulduğunu anlayıncaya kadar süreç, can sıkıcı olur. Selin ve Demir’e baktığımda bunu gördüm. Biri hayatı boyunca sıkıntılarla başa çıkmaya çalışmış, kendisini işine adayarak dik durmanın yolunu bulmuş bir adam; diğeriyse tüm hayatını masal kahramanını bekleyerek geçirmiş bir kadın. Tabii ki bu kadar farklı iki insanın birden birbirlerini kabullenmeleri çok zor ancak evi satan teyzelerimizin de dediği gibi oldukça mümkün bu. Bir yanda birbirlerini görmeye bile tahammül edemediklerini söylerken diğer yandan evli çiftler gibi kavga edip aynı anda işe gidip gelmeleri çoktan bu durumu kabullendiklerini gösteriyor. Şimdi bir kıvılcıma ihtiyaçları var. Selin’in etrafındaki doğruları fark etmesi, Demir’in de sivri yanlarını biraz yumuşatmasıyla oldukça güzel bir aşk izleyeceğimize şüphem kalmadı. Zaten şimdiden iş birliği ve ekip çalışması nasıl yapılır öğrendiler. Bir süre daha birlikte yaşamak zorunda oldukları gerçeğiyle birbirlerini tanıdıkça aradaki duvarların da birer birer ortadan kalkacağını düşünüyorum.
Normalde Külkedisi ve Sindrella gibi masalların modern hâllerine alışmıştım ben. Şimdiyse Peter Pan ve hayal ülkesine bir yolculuk yapacağız ancak bu sefer daha farklı bir yorumla. Buradaki Peter biraz farklı, Wendy’se daha deli. Selin, şimdilik deli tarafını gösteriyor Demir’e. Sadece bilincini kaybettiğinde görüyor Demir, Selin’in kendisine olan tavrını. İlk ikisinde pek anlamadı durumu ancak üçüncüsü olursa oldukça net anlayacaktır bence. Şu anda ikisi de gardını en üst seviyede tutuyor. İlk hangisi indirecek merakla bekliyorum. Ancak içimdeki ses nedense Selin diye bağırıyor. Bir dayanağım yok ama sadece his diyelim…
Selin ve şirkettekiler dışında Demir, değdiği her insanı etkilemeyi başaran biri aslında. Önce kızların onu kaçırmak için getirdikleri müşterileri, ardından İbo ve en sonunda da Uzay. Hepsi fazlasıyla iyi anlaştı Demir’le. Selin’in etrafındaki tüm kaleleri tek tek fethediyor. Selin’se şimdilik kendi bildiğini okuma derdinde. Ancak yavaş yavaş Demir’i tanımaya başladı. Onun diğerlerinden farklı olduğunu, tanıdığı diğer adamlar gibi olmadığını yaşadığı kötü bir tecrübe sayesinde görmüş oldu. Şirket için gittikleri partide Demir’in uyarılarını – tamam belki biraz da kıskandı – dikkate almadan konuştuğu adamın ona kurduğu tuzak, onun için oldukça acı verici oldu. Selin, çaresiz kalmaktan fazlasıyla korkuyor. Elinin,kolunun bağlanması en katlanamadığı şey. Demir’in onu odaya kapatmasının ardından yaptıkları ve fotoğrafını izinsiz çeken Taylan’a gösterdiği tavır bunun bariz örneğiydi. Taylan ve Selin’i telefon için yatak odasında mücadele ederken gören Demir, aslında benim de hiç beklemediğim bir tavır sergiledi. Açıkçası orada Demir’in yanlış anlamasını ve dönüp gitmesini bekledim. Oysa Selin’i odadan çıkartarak tacizde bulunan adama hepimizin içine su serpen tepkiyi gösterdi ve Selin’i alarak partiden uzaklaştı. Bu noktada, dizinin senaristlerine teşekkür etmek istiyorum. Yaşanılan her tacizde alışkın olduğumuz suçlayıcı bakışlar, evi soyulan ev sahibini suçlayıp hırsızı neredeyse masum çıkartacak minvalinde konuşmalar yoktu. Demir Erendil oldukça farklı bir adam ve bunu artık Selin de gördü. Onu hiç suçlamadığı gibi kötü geçen gecenin ardından Selin’in yanında oldu. Açıkçası böyle adamların sayısının çok az olduğunu bilmeme rağmen, artabileceğine dair umutlanmadım değil. Kadınlara çok farklı bir duruş sergileyen dizi ekibini ve senaristleri yürekten kutluyorum.
Geçtiğimiz haftaki yazımda Demir’in ailesiyle ilgili sıkıntıları olduğundan ancak bunun ne olduğunu bilmediğimizi yazmıştım. Hikâyenin o kısmı berraklaşmaya başladı. Demir’in aile sıkıntısı her neyse bunun sebebi babasından başkası değil. Demir, babasıyla görüşmüyor. Hatta onunla telefonda dahi konuşmuyor ki babası Vedat’ı arıyor görüşebilmek adına. Arkadaşına her türlü anlayışlı ve açık olan Demir’in, söz konusu babası olduğunda oldukça ters davrandığını gördük. Buradan da geçmişte Demir’i Japonya’ya kadar gönderen sebep her neyse bunun sebebinin babası olduğunu düşünüyorum. Annesiyle ilgili pek bir ayrıntı göremesem de nedense öldüğü hissine kapıldım. Eve geldiği ilk andan itibaren aslında “aile” figürü olarak annesinin hayalini kuruyor sanki Demir. Babasının da olduğu anılarda anne görüntüsü, hep bir tık daha üstün. Babasıyla da görüşmediğini dikkate alınca annesine her ne olduysa bununla ilgili olarak suçladığı kişi, hiç şüphesiz ki babası. Daha önceki yazımda Vedat’ın Demir’in iç dünyasını en iyi bilen insan olduğunu söylemiştim. Bu hafta da Vedat, onun evde olanları anlatmasıyla arkadaşının hislerini hemen anlayıverdi. İlerleyen zamanlarda da Demir’in zihnini açacak kişi de ondan başkası olmayacaktır. Gördüğüm kadarıyla Demir de Selin gibi duygu değişimlerini pek kolay kabullenen biri değil. Demir’in babasını ne zaman dizide görürüz bilmiyorum ancak dengeleri değiştireceği kesin. Özellikle Demir’in hayatında.
Her Yerde Sen’in iç dünyası en kapalı karakteri Demir. Açıkçası onu şu anda, tamamlandıkça güzelliği ortaya çıkan bir yap-boz gibi görüyorum. Geçmişiyle ilgili sır perdesi aralanıp onu bugünkü arızalı adam hâline getiren yaşanmışlıkları fazlasıyla merak ediyorum. Onun zarar görmüş ruhuna, bakalım, Selin’in neşeli ve hayalperest dünyası iyi gelecek mi? Ben bütün kalbimle iyi geleceğine inanıyor ve sabırsızlıkla şu sır gibi sakladığı içindeki Demir’i merakla bekliyorum.
Kadınlar her zaman ilk önce yanlış adama tutulurlar. Neden bu böyle bilmiyorum ancak aksini çok nadir gördüm. Hep görünüşte iyi olan, içlerindeyse koca bir çöplük taşıyan insanlara vuruluruz. O güzel adamları gördüğümüz zamansa ilk hareketimiz itmek olur. Cins olarak belayı sevmemizden mi, yoksa gördüğümüze inanıp arkasına bakmamaktan mı kaynaklanıyor bilmiyorum ancak bu hep böyle. Selin, ona böylesine koruma kalkanı oluşturan adama değil de kendi çıkarları için onun duygularını kullanan Burak’a ilgi duyuyor. Demir, sıkıntı gördüğü adamla yan yana olmasına bile katlanamadı – şimdi kabul edelim aynı ev falan bahane, düpedüz kıskandı – Burak’sa sırf istediğini elde edebilmek adına onu görmezden geldi. Selin’in bir an önce gerçeği fark etmesi en büyük arzum. Gerçi onun bu durumu yavaş yavaş görmeye başladığı gerçeği de var tabii ki. Uğraşmakta olduğu bir projede Demir’in işe ihtiyacı olduğunu bildiği müşterisine sunduğu çözümle Burak’ın tavrı arasındaki fark ortadaydı. Demir, yeni alanlar açmasına yardıma gönüllüyken Burak oralı bile olmadı. Sırların ortaya çıkmasına da gerek kalmadan böylesine ufak ayrıntılarla bile fark edilebilir bu durum zaten İbo bile söyledi ona. Erkek iç güdüsüyle konuştu. Bizler nasıl kadınları görünce tanıyorsak, o da kendi cinsini tanıdı ve çok net bir uyarıda bulundu: Uzak dur! Bence hayvanlarla bu kadar iyi iletişim kuran birinin yanılması da pek olası değil. Bunu biz gördük, İbo gördü…Darısı sevgi pıtırcığı Selin’in başına.
Ferruh ve Burak şirketi kurtarmak için yaptıkları yanlış işlerin bedelini ödemeye başladı. İhaleye fesat karıştırarak elde ettikleri iş, onların başına hiç sanmadıkları kadar büyük bir dert açtı. Ölümle tehdit edilecekleri kadar büyük bir iş… Demir’in gelmesiyle de bu, onlar için çok ağır bir külfete döndü. Şimdi yaptıkları iş için kara para aklamak zorundalar ancak bu da sandıkları kadar kolay değil çünkü artık, işin başında yapılan her işe her ayrıntısıyla eğilen bir yönetici var. Burak bunun da yolunu buldu fakat işler yolunda gitmedi. Burak oldukça sinsi yapılı bir insan. İstediğini edene kadar da durmayacak. Etik anlayışı yok. Şirketi kurtarmak için elini pisliğe bulaştırdı. Şimdiyse kendisini kurtarmak için daha fazlasını yapacağının sinyallerini veriyor. Aslında hedefinde hiçbir zaman şirketi kurtarıp oradaki insanların sorumluluğuyla hareket etme amacı yoktu. Tek amacı kendisine çıkar sağlayacak gücü elde etmekti ve şirketi kurtararak babasının gözünde büyüyecek ve gücü elde edecekti. Bu kanaate nereden vardın diye soracak olursanız da şöyle açıklayayım: Babası Demir’le çalışacaklarını söylediğinde gösterdiği tepki geliyor aklıma. Her şeyi o koltuk için yapmayan ve durumun da farkında olan bir insan, hırslarını bir kenara bırakır. Burak’sa tam tersine bencilce bir davranış sergiledi. Bu tip insanlar genelde kaybetmeye mahkumdur. Burak içinse yolun sonu şimdiden görünmeye başladı. Demir, Selin’i bayıltan Burak’ı yakalayabilecek mi bilmiyorum ancak onun kadar zeki bir adamın yakın zamanda bu ihanetin kokusunu alacağından şüphem yok.
Her Yerde Sen bizleri bu hafta oldukça enerjik, hareketli ve rengârenk bir bölümle karşıladı. Bu masala ortak olmak keyifli. Dizi kendi türünde güzel başladı ve aynı şekilde de devam ediyor. Geçtiğimiz hafta izlerken bizleri fazlasıyla yoran, yoğun müzikler de yoktu bu hafta. Daha tatlı, daha sakin izledik. Ayrıca yan karakterlerin ana konudan bağımsız olması sorununu da büyük ölçüde kapattı. Özellikle Firuze ve Leyla kardeşlerin Selin ve Demir’in tatlı hikâyesine “onları âşık etmek” yolunda ortak olmalarını çok sevdim. Bence hâlâ öyküye monte olamayan Demir’in en yakın arkadaşı Vedat var. O da Demir’in geçmiş ve günümüzle olan bağlantısı hususunda önemli bir işlevi olduğu için çok fazla söylenmeyeceğim. Bu hafta genel anlamda hem ilerleyişi hem de oyunculukları beğendim. İzlerken hiç sıkılmadığımı söyleyebilirim.
Çeken, oynayan ve kamera arkasında büyük emekler vererek bize böyle güzel bir bölüm sunan tüm ekibin emeğine sağlık. Her Yerde Sen’in dünyasındaki gökkuşağı bizlere çok iyi geldi, teşekkürler…
Yazıma Edip Cansever’in bu güzel dizeleriyle veda ediyorum. Haftaya görüşmek üzere…
“Bütün iyi kitapların sonunda
bütün gündüzlerin,
bütün gecelerin sonunda
meltemi senden esen
soluğu sende olan,
yeni bir başlangıç vardır…”