YAZAR : Şeyma BULUT

Sevmek nedir? Hemen herkesin bu konuda bir fikri vardır, eminim. Birini sevmek çok kolay, bisiklete binmek kadar, nefes almak kadar hem de. Herkes sever ama her insan güzel sevemez. Bana soracak olursanız bir duygunun içine çıkarlar girdiğinde o his, özünü kaybeder. Birini güzel sevmek nedir biliyor musunuz? Sağlık kurulunu basıp sevdiği kıza gülüşünü geri vermek için konuşmaktır, defterine aile resimlerinin yanına hocasının resmini çizmektir veya abisinin doğum gününde ona çaktırmadan – yapısında olmamasına rağmen- gizlice kutlamaya götürmektir. İlk bölümden bu yana Ali’nin dehası beni etkilese de bu sevme hâli var ya, beni kendine hayran bırakıyor. Sevginin böylesine hücrelerine kodlandığı bir insanı gördükçe belki diyorum hâlâ bizim için de bir umut vardır. Çünkü o bir kurgu karakter olsa da dışarıda yüzlerce Ali var ve iyi ki de varlar.

Ali bugüne kadar bir şekilde farklılıklarıyla yaşamayı öğrenmişti. Alışmıştı da. Sorgulamıyordu bile. Ta ki hiç bilmediği bir duyguyla karşı karşıya kalana kadar. Daha önce de dediği gibi onun dünyasında dört duygu var : Sevgi, korku, mutluluk ve üzüntü. “Aşk” ona yabancı bir his. Bilmiyor. Yaşamamış. Farkına varmadığı şeyse zaten aşk onun bünyesinde barındırdığı duyguların hepsini kapsayan bir his. İnsan aşık olunca mutlu olur, sever, kaybetmekten ya da incitmekten korkar ve bunun akabinde de üzülür.

Ali’nin korkusu başka. O birini hiç kırmadı ve bu onun korkacağı bir duygu değil. Ancaaaak farklılığından dolayı Nazlı’ya istediklerini verememekten çok korkuyor. Adil Hoca’ya da dediği gibi ” Nazlı’ya bazı şeyleri veremeyeceğimi anladım.” O, Nazlı’yı şimdilik sarıp, sarmalayamıyor. Ancak ona gülüşünü verdi Ali. Sevilmenin ne demek olduğunu gösterdi ve sevgisiyle ruhunun derinliklerine dokundu. Nazlı ilk önce bu kalbi sevdi. Bir insanın çıkarsız, her koşulda yanında olduğunu bildiği birisi tarafından sevilmesi ne kadar kıymetli bir şey. Değerli olsa da zor olacak tabi ki ama kim demiş ki güzel şeylerin kolay olacağını.

Nazlı ise bambaşka korkularla yaşıyor. Kendisini bu kadar güzel seven bir adamı kırmaktan korkuyor. Yapamazsa, beceremezse, aynı şekilde sevemezse endişesi bunlar. Bana soracak olursanız gereksiz. İlk hatayı söyleyeyim mi? Ali göründüğü kadar çıt kırıldım biri değil. Karşılaştığı kötü durumlar onu üzse de altından kalkmayı başardı. Nazlı içindeki karmaşa yüzünden bunu göremiyor. Hâl böyle olunca da ilk adımı bir türlü atamadı ve o iş Ali’ye kaldı. Önce Nazlı’ya sevginin gücünü gösterdi. Bunu direkt değil ama genç hasta Mira yoluyla yaptı. Sevginin emek istediğini, savaşmanın önemli olduğunu ve işler yolunda gitmeyince baştan başlamak gerektiğini anlattı. Sonra da birden ben varım, sen de var mısın dedi. İşte bu cesarettir. Ben mücadele etmeye hazırım, sen de var mısın demektir.

İlişki konusunda ikisi de çok tecrübesiz ama hayat da böyle değil midir? Her gün bir şey öğrenirsin. Hele de yaşamı öğrenirken yanında bir yol arkadaşın varsa daha büyük bir mucize bilmiyorum ben. Ali ve Nazlı için evren mucizesini gösterdi. Onlar artık birlikte ve eğer başarılı olurlarsa saf sevginin sarmaladığı özel bir ilişki onları bekliyor. Ben de bu mutluluğu izlemek için ekran başındaki yerimde bekliyor olacağım.

Bu hafta Mucize Doktor‘da sevginin birçok hâline şahit olduk. Ali ve Nazlı bunları yaşarken diğer yandan gelen iki hasta ve onların hikâyeleri hayatın içinden iki güzel portreydi. Genç âşıkların onları hayata bağlayan sevgilerini izlerken diğer tarafta eski bir bağımlının sevdiği adamı kaybetmemek için göze aldığı acıları gördük. İki farklı çift içinde bulundukları durumlara bambaşka yollar buldular. Mira ve Koray’ın saf aşklarını, hayallerini gördü Ali ve Nazlı. Hastanenin en nahif çifti, masum bir hayali gerçekleştirdi. O anlarda kalbim ısındı benim. Ferman’ın göremediğini gördüler. Bana kalırsa o mutluluk dolu an, Mira’yı hayata bağladı. Ali çözüm üretse de güzel duygular insana yaşam enerjisi verir. Doktorlar başardı ama sevgi de durumuna dayanma gücü verdi bence. Böylelikle genç Mira hayata tutundu. Sonuç ne olursa olsun sevgi orada ve onlar için de uzunca bir yol var. Tıpkı Ali ve Nazlı’da olduğu gibi.

Diğer yandan Demir ve Açelya da Funda için büyük bir mücadele verdiler. Özellikle Demir içinde bulunduğu durumda bu eski bağımlı hastayı anladı. Demir babasız geçirdiği uzun yılların ardından onu gerçekten kaybetme riskiyle karşı karşıya kaldığı anda hayata bakışı değişti. İşin içine ölüm tehlikesi girdiğinde içindeki tüm duyguları manasız oldu. Bunu yapmasını da Açelya sağladı. Zira sevdiği adamın kalbini biliyordu, bu deli dolu kız. Zaten sevdiği insan için mücadele etmeyi de en iyi bilenlerden biri o. Demir için büyük bir savaş verdi ve sonunda bu adamın kalbinin orta yerine yerleşti. Demir, içindeki duyguları kabul etmeye başladığından beri daha iyi bir doktor. Demir’in önce aşkını, sonra babasına duyduğu sevgiyi kabul etmesi onu daha iyi biri hâline getirdi. İşte size sevginin diğer bir başarısı. Ben bu dizide en çok bunu seviyorum zaten. Sevginin her durumunu izliyoruz ve bundan da oldukça güzel dersler çıkarabiliyoruz.

Mucize Doktor yine duygu yüklü, yer yer gülüp yer yer duygulandığımız bir bölüm hazırlamış bizlere. Bazı sıkıntılar var ama şimdilik bunlara ses etmeyeceğim. İzlerken iyi vakit geçirdiğim bir diziye bir kaç hafta daha susmak istiyorum.

Söylemeden geçmeyeyim. Yakında Berhayat Hastanesi’nde yer yerinden oynayacak gibi duruyor. Kıvılcım hamile kaldı ve bu her şeyi değiştirecek. Aslında bu konu ile ilgili konuşmayı çok istesem de şimdilik beklemeyi tercih ediyorum. Biraz daha zaman geçtikten sonra Kıvılcım, Beliz ve Tanju ile ilgili uzun uzun konuşacağım. Biraz daha taşlar yerine oturmalı ki biz de bu kıyamet gününü daha bir heyecanla anlatalım.

Güzel bölümdü, tüm ekibin yüreğine sağlık. Yazıma Can Yücel’in bu güzel dizeleriyle son veriyorum. Haftaya görüşmek üzere. Sevgiyle kalın ve mucizelere inanmaktan asla vazgeçmeyin.

Çiçek sulandığı kadar güzeldir, 

Kuşlar ötebildiği kadar sevimli, 

Ve her şeyi öğrendiğin kadar bilirsin, 

Bunu da öğren: 

Sevdiğin kadar sevilirsin.