YAZAR : Şehriban Simay DEMİR

Güveni hep çok hassas bir cam objeye benzetmişimdir. Korumak çok zor olsa da kırıp parçalayıp, yok etmek için birkaç saniye yeter. Bir ilişkide sırf sevmek, fedakârlık yapmak ya da kendini adamak yeterli değildir benim için, bunlar kadar birbirine güvenmek de gerekir. Çünkü bu duygunun olmadığı yerde şüphe yer edinir, yerleştiği kalbi de karşısındakini de yiyip bitirmeden durmaz.  Ozan’ın kalbi şu an şüpheyle dolu çünkü hayattaki en büyük darbelerini en çok güvendiği insanlardan almış. Bu yüzden çok öfkeli, Esra’ysa ilk defa güvenip kalbini açtığı an ruhu paramparça oldu.

Esra, Ozan’a olan bütün güveni kırılmış olsa da, hiç hak etmediği hakaretlere maruz kalıp bir de kendini anlatamadığı için sevdiği adamı kaybetme noktasına gelmiş olsa da ona geçmişte olup bitenleri ısrarla anlatmıyor. Fark etmişsinizdir, o bu zamana kadar evliliğiyle ilgili Ozan’a sadece maddi şeylerden bahsetti, yani “Ben de çalıştım, faturaları ödedim, evi geçinirdim.” deyip durdu. Fakat manevi fedakârlıklarından hiç söz etmedi. Evde yalnız, korkarak geçirdiği anları, nasıl ihmal edildiğini, psikolojik olarak nasıl yıprandığını asla dile getirmedi Ozan’a . Hatta Zümrüt’ün nasıl bir kaynana olduğunu dahi sarhoş olduğunda anlatabildi. Nedeni basit, o Ozan’ın ona acımasını değil, onu sevmesini istiyor. Esra eğer tahmin ettiğimiz gibi bebeğini kaybettiyse muhtemelen onu kullanmamak adına yapıyor bunu. Çünkü bebeğini kaybetmiş olsa da Esra bir anne ve onu kullanarak kendini acındırma düşüncesini bile gururuna yediremiyor. Zaten onun istediği Ozan’ın ona acıması değil onu yeniden sevmesi. Onun için üzüldüğü ya da vicdan azabı çektiği için değil ona âşık olduğu için yanında kalsın istiyor, onu anlayabiliyorum.

Bir insan olarak Esra’yla empati kurabilsem de Ozan’ı anlamakta bazen gerçekten çok zorluk çekiyorum. Onu çözmeye çalışırken çoğu zaman kendimi manipüle olmuş buluyorum, kızıyor hatta onun açısından düşünmeyi bile unutabiliyorum. Çünkü çok sert, çok keskin ve oldukça öfkeli. Hele söz konusu Esra olduğunda bir anda tüm soğukkanlılığını yitirip patlamaya hazır bir bombaya dönüşebiliyor. Onun için de ona karşı hep tetikte. Zaten üst üste bu kadar hata yapmasının sebebi de kontrol edemediği bu büyük öfkesi. Hata diyorum çünkü ikinci kez kandırıldığını düşündüğü için, kendince bulduğu çözümlerle Esra’yı hayatından çıkarmaya çalışırken aynı zamanda onun canını çok acıtacak hamleler yapıyor. Çağla’ya ettiği teklif, Esra için aldığı evde Çağla’yla yaşayacağını söylemesi, Esra’ya verdiği sözleri Çağla’yla gerçekleştirmeye çalışması, hep Esra’yı en hassas noktalarından yaralamak istemesinden kaynaklanıyor. Yine de Ozan’ın en başında asla böyle bir niyeti yoktu. Ozan, Esra’yı öpüp “Gitme” dediğinde  maksadı asla Esra’ya söylediği gibi ödeşmek değildi aksine gerçekten yeni bir şans, yeni bir hayat istedi Esra’yla. Fakat yarım yamalak duydukları, kalbindeki tüm korkuların ve şüphelerin beynine hücum etmesine neden oldu ve onu Esra’yla boşandıkları ana geri götürdü. Geçmişe o kadar takılı kalmış ki Esra’nın tek bir sözü onu yakıp yıkmaya yetiyor, bu yüzden yanlış anlaşılmayı düzeltmek için dediklerini dahi duymuyor. Ne yazık ki o bir kez daha Esra tarafından asla sevilemeyeceği gerçeğiyle karşı karşıya kaldı.

Aslında bakacak olursanız Ozan, deli gibi sevdiğini söylemesine rağmen sevmeyi bilmiyor. Sevgi anlayışı Esra’nınkinden çok farklı ve o bunu kavrayamıyor. Ona göre aşk dillendirilmeli; o sevildiğini duymalı ve onu karşısındakine söylemeli. Hareketlerle yapılanlar ne kadar bariz ortada olsa da anlamıyor, tıpkı Çağla’nın ilgisini anlayamadığı gibi. Esra’nın fedakârlıklarının sevgiden değil görevden ileri geldiğini zannediyor. Halbuki Esra’nın sevgi anlayışı da sonsuz fedakârlık demek. Sözleriyle değil yaptıklarıyla sevgisini ifade eden biri Esra. Ozan saatlerce seni seviyorum dese de bunu Esra’ya hissettirmediği sürece faydasız ki evliliklerinde de böyle olmuştur muhtemelen, ya da Esra’nın, Ozan mutlu olsun diye deli gibi çırpınışı bir “Seni seviyorum.” cümlesi  yerine geçmemiştir. Bu yüzden Ozan için Esra’nın yaptıklarından ziyade söyledikleri önemli ve o Esra’nın ondan intikam almak istediğini duydu, şimdi Esra ne yaparsa yapsın Ozan’da karşılığının olmamasının sebebi de bu.

Yine de Ozan’ın bazı hareketleri kafamı çok kurcalıyor. Örneğin  yine böyle Esra’ya kızgın olduğu bir dönemde ona sözleşme imzalatmış ve kimse, onların geçmişte evli olduklarını bilsin istememişti. Şimdi Çağla’ya evlenme teklif etmesine ve hiçbir zorunluluğu olmamasına rağmen tüm aileye Esra’nın eski karısı olduğunu söyledi. Başta bunu Çağla’ya dürüst olmak adına yaptığını düşünmüştüm fakat Çınar’ı kenara koyarsak bir tek Çağla’ya söylemedi bu gerçeği babasına da söylemiş oldu. Bence böyle bir harekette bulunmasının iki sebebi var: İlki Esra’nın Çağla aradığında “Eski eşin olduğumu söylemeye cesaretin yok!” demesi, Ozan’ın da  “Bak, söylemeye cesaretim var ve ben Çağla’ya karşı samimiyim” demek için. İkinci nedense bana göre, Ozan Esra’ya ne kadar kızgın olursa olsun yine de onun başkasıyla olmasını istemiyor ve bu hamlesiyle Çınar’ın önünü kesebileceğini düşündü. Çınar, uzak durmasa bile babasının buna karşı çıkacağını gayet iyi biliyordu. Fakat bence bu konuda tahmin edemediği şey Çınar’ın hırsı! Çınar girmek dahi istemediği şirket için babasına rest bile çekti. Esra için de savaşacağını düşünüyorum.

Ozan, Çınar’ın güvenini çok sarstığından ona asla itimat edemiyor ve haklı bu konuda. Daha iki gün önce Esra’yla birlikte yemeğe gitti diye çıldıran adam, şimdi kardeşiyle evlenmek istediğini söylüyor. Fakat benim kafamı karıştıran Çınar’ın bu kadar değer verdiği kardeşini Ozan’ın başkasını sevdiğini bildiği hâlde neden onu Ozan’a doğru yönelttiği, ona bu konuda neden bu kadar cesaret verdiği? Aslında bu konuda ona çok kızmıştım çünkü bu Çağla’yı kullanmaktan başka bir şey değildi.  Ama fark ettim ki onun istediği Çağla’nın mutlu olması. Çünkü evlilik kararını öğrendiğinde buna oldukça şaşırdı ve tepki gösterdi. Aslında ondan Çağla’yı karşısına alıp konuşmasını ummuştum, kardeşlik bunu gerektirirdi ama yapmadı. Bence dillendirmese de o Çağla’nın her şeyi bile isteye kabul ettiğini düşünüyor(kartlarımızı açık oynayalım derken bunu gayet açık belli etti). Bu yüzden kararına karşı çıksa da diretmiyor, yanlış yaptığını söyleme konusunda.

Geçen hafta Çağla gibi bir kadın neden birine karşı ezilip büzülüyor, sevgi dileniyor demiş ve bunu saçma bulmuştum. Bu hafta annelerinin onları terk ettiğini öğrendikten sonra sebebin, annesi olabileceğini düşünüyorum. Çünkü Çağla da alması gereken temel sevgiyi alamayanlardan; anne sevgisinden mahrum büyümüş biri sevgi dilenmeye açıktır ve Çağla şu an Ozan’a tam olarak bunu yapıyor. Yine de Çağla’nın başta gerçekten Ozan’a masum duyguları var zannetmiştim. Evet, onu seviyordu, ona platonik olarak aşıktı ve Ozan onu görmediği için duygularını belli etmiyordu. Ancak bu son olanlar yani Esra’yla öpüştüğünü görmesine, telefonuna gelen fotoğrafa ve ona âşık olmadığını bilmesine rağmen, her şeye gözünü kapatıp Ozan’la evlenmek istemesi bana aşktan ziyade Ozan’ı takıntılı hâline getirdiğini gösterdi. Çağla Ozan’a olan aşkının ikisine de yeteceğini düşünüyor ve ilişkisine birazcık olsun güvenmiyor, yani sevdiğini söylediği adama zerre güveni yok Çağla’nın. Bu yüzden Ozan’la evlense bile mutlu olamaz. O, Ozan’la birlikte olmak istediği kadar Çınar da Esra onun hayatında olsun istiyor ve o yanı başında olduğu sürece Çağla içinde şüpheyle kıvranıp duracak.

Aşkta mantık aranır mı bilemiyorum ama kalbe güvensizlik çöktü mü geriye ne mutluluk kalır ne de huzur. Esra ilk defa ne güçlü ne de mantıklı olmak istedi tek istediği Ozan’ın onu yeniden sevmesiydi. Çağla sevilmediğini bilmesine rağmen kendi sevgisinin tek başına yeteceğini düşünüyor. Ozan’ın öfkesiyse gözünü öyle bir karartmış ki mantıklı düşünemiyor, ne yaptığının farkında bile değil. O geri dönüşü olmayan bir yoldayken Çınar, Esra’ya arkadaşça davranmaya ve hayatında daha fazla yer edinmeye devam ediyor. Bakalım neler olacak göreceğiz.

Haftaya görüşmek üzere.

 

Benzer Yazılar

Bir Yorum Yazarak Siz de Katkı Sağlayın

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.