Bir İleri İki Geri (Aşk Mantık İntikam,10.bölüm)
YAZAR :Şehriban Simay DEMİR
Aşk Mantık İntikam’a, zorunlu sebeplerle vermek zorunda kaldığım aranın ardından büyük bir heyecanla döndüm ancak bölümleri tamamladığım anda hiçbir şey kaçırmadığımı fark ettim. Ben diziyi bıraktığımda Esra ve Ozan’ın asıl ayrılık sebebi muallaktaydı. Ozan, Esra’ya karşı müthiş önyargılıydı ve asla ama asla bir zamanlar âşık olduğunu iddia ettiği kadını sorgulamıyordu. Aradan geçen beş koca bölüme rağmen hâlâ durumun değişmediğini fark ettim. İkisi arasında elbette bir sürü problem var fakat bana kalırsa en önemli sorun iletişimsizlik. Daha doğrusu düzgün diyalog kuramamaları. Ozan, maziyi bilmediğinden Esra’yı sürekli yanlış anlıyor; Esra, gururundan asla yaralarını göstermiyor ve bu yüzden Ozan’la Esra ne zaman birlikte hareket etmeye çalışsalar yüksek ve sert bir duvara tosluyorlar. Bu da eski âşıkların bir araya gelmesini imkânsızlaşıyor.
Esra, karşısındakine kolay kolay kendini anlatamayan hatta çoğu zaman yaşadıklarını içine atıp tek başına çözmeye çalışan bir kadın. Bu da Ozan’la ilişkisine yansıyor. Güçlü görünmek için hep dik duruyor ve yaşadıklarının anlaşılmaması için kaçıyor bulunduğu ortamdan. Ozan’la her tartıştıklarında susup gidiyor. Ozan’ın onca hakaretine rağmen acılarını dile getirmiyor. Aslında Esra hâlâ acı çektiğini söylemesine rağmen dimdik duruyor; halbuki içinde bizim dahi bilmediğimiz yaraları var. Hastane odasında Ozan’a “Sana söylemek istedim ama yapamadım, ben ikimizin yerine de acı çektim ve hâlâ canım çok yanıyor” dedi. Peki, Esra’nın ikisini de etkileyen ama Ozan’ın bilemediği bu acının kaynağı ne? Zeyno’yla bu konuyu konuşurken ya da Ozan’a bunun için isyan ederken sürekli gözleri doluyor. Atlatamadığı bu acıdan, Ozan onu bu kadar hırpalarken bile bahsetmiyor. Belki bunu acizlik ya da zayıflık olarak görüyor, diyeceğim ama o kadar basit değil bence. Evlilik bir deftere imza atıldıktan sonra ev arkadaşlığı yapmak değildir. İnsan evlendiğinde eşinden ona her konuda destek olmasını, onu konuşmadan da anlamasını bekleyebilir ki zaten Esra da böyle düşünüyor. Daha ilk zamanlarda “Beni yalnız bırakırken düşünecekti!” derken de Ozan’ın yüzüne karşı onun evlilikle ilgili hiçbir şey bilmediğini, berbat bir eş olduğunu defalarca söylerken de fikri buydu. Beni tek şaşırtan Esra’nın Ozan’a karşı bu kadar kolay yumuşaması oldu. Esra, daha önce kırılmasına, tek başına bırakılmasına hatta “Kendimi değersiz hissettim” diyecek duruma gelmesine rağmen ilişkilerine bir şans daha verdi. O, duygusal bir yapıda olsaydı saflığından derdim ama öyle değil. Şu sırra değinmemiz lazım artık. Elimizde bununla ilgili bir sürü kırıntımız var ve yollar tek bir yere çıkıyor: Esra, Ozan’a ikisi yerine acı çektiğini söyledi, yani durum her neyse para vs değil ikisini ilgilendiren bir mesele. Esra’nın sürekli olarak “çocuk” bahsinde fazlasıyla hassaslaşması, istemsizce her çocuk dendiğinde elini karnına götürmesi aslında bu evliliğin neden bittiğini ayan beyan ortaya koymuyor mu? Esra bir kadının yaşayacağı en büyük depresyonlardan birini tek başına yaşamak zorunda kalmış muhtemelen ve belki de o anki acısıyla bir karar aldı. Onun Ozan’a yeniden bir şans vermesinin sebebi de tam olarak bu. Ozan, onun en karanlık acılarının tek sebebi ve aslında merhem de onun ellerinin arasında. Buraya kadar her şey iyi hoş da ufacık bir sorun var: Ozan bunların hiçbirini bilmiyor. Neden terk edildi, Esra’sı neden onu sevmediğini söyleyerek çekti gitti? Neden, neden neden?.. Ozan’ın penceresinden olaya bakınca durum gayet net. Parasızlığı yüzünden onu bırakıp giden eski karısı zengin olunca ona geri döndü ve tam tekrar inanacakken şüphelerini doğrulayan kulak misafiri olduğu bir konuşma Ozan’ın tüm devrelerini yeniden yaktı.
Ozan’a bir kadın olarak her ne kadar kızmış olsam da öfkesine hak vermiyor değilim. Son yaptığı yenilir yutulur değil ancak onun penceresinden bakınca az önce de dediğim gibi durum açık. Esra, Ozan’a gerçekleri anlatmadığı sürece de bu durum değişmez. Şimdi çok abartıyor diyebiliriz fakat öz babası tarafından terk edilen, ezilen bir adam, âşık olduğu hem de herkesten çok sevdiği kadın tarafından sevilmediğini öğrenince yıkılır. Böyle bir travma yaşayan adamın aynı kadına tekrar güvenmesi çok zor hele de Esra’nın karanlık noktaları anlatmadığını düşünürsek. Seven insanın anlaması lazım elbette ne var ki Ozan’ın gözleriyle zihin okuyamadığına eminim ben. Yine deee Ozan’a çok öfkeliyim ancak Esra hususunda değil.
Bu bölüm Ozan’a oldukça kızdığım iki konu var aslında: Birincisi; Esra’ya öfkelenerek Çağla’ya evlenme teklif etmesi. Gerçekten evlenmek istemiş olsa bile başkasını severken onun duygularını bu şekilde kullanmasının hiçbir mazereti, özrü ya da açıklaması olamaz. Çağla’nın duygularını düşünmedi, onu kırabilecek olması umurunda bile olmadı, dahası Esra’ya olan kızgınlığının kurbanı etti onu. Bu tam bir hainlik! Halbuki kalbi bu derece kırılan bir insanın başka bir insanın duygularına daha fazla değer vermesi gerekmez miydi? Gerçeği öğrendiğinde ne olacak peki? “Pardon Çağla, ben yanlış anladım.” deyip arkasını mı dönecek? Ki muhtemelen böyle olacak. Bu kadar kolay mı bir insanın duygularıyla oynamak? Kendisini başka biri incitmişken onun bambaşka birinin kalbini paramparça etmeye ne hakkı var?
Ozan’a kızdığım diğer konuysa Çınar meselesi. Ona karşı dürüst davranmadı maalesef. Çınar, Ozan’a oldukça kızgın ve ben bu konuda ona sonuna kadar hak veriyorum. Yıllardır abi diye bildiği öyle sevip güvendiği kişi, ona karşı dürüst olmadı; bu durumu umursamadı bile. Evet, belki bu Esra’yla aralarındaki özel bir meseleydi ve Çınar’a anlatmak zorunda değildi ancak Ozan, Çınar’ın Esra’ya giderek âşık olduğunu hatta ona, bunu itiraf edeceğini bildiği hâlde müdahale etmedi. Arkadaşı ona defalarca sevgisinden bahsetmesine rağmen Esra’nın eski karısı olduğunu söyleme gereği bile duymadı. Çınar’ın ona olan güvenini yok etti ve bence Çınar haklıydı; eğer Ozan daha önce söyleseydi o belki de bu kadar ileri gitmez ona göre davranırdı. Kardeşim dediği insan ona ihanet etti ve Çınar bunu sindiremiyor. Ayrıca Esra’ya karşı olan hisleri dizginlenemeyecek boyutlara ulaştı. Bu yüzden kolay kolay Ozan’la konuşup bu sorunu halledeceklerini pek zannetmiyorum.
Ozan’ın yaptıklarına bakınca onun yeni hayatındaki hiç kimseye önem vermediğini düşünüyorum. O geçmişte takılıp kalmış, öfkesini kontrol edemeyen ve ne Çınar ne de Çağla’ya kıymet veren biri konumunda şu an. Hayatındaki karmaşa onun için hiç sağlıklı bir durum değil. Umarım en yakın zamanda toparlar kendini çünkü bu aralar Ozan’a nereden bakarsam bakayım elimde kalıyor maalesef, tüm ilişkilerinde sınıfta kaldı bana göre. Aslında şu ana kadar doğru düzgün ele alınan tek karakter Esra. Çağla bile böyle donanımlı, eğitimli bir kadın olmasına rağmen Ozan’ın karşısında ezilip büzülüyor, onun ağzından çıkacak iki kelimeye bakıyor ki bu cidden çok rahatsız edici bir durum, dizilerde bile olsa saçma buluyorum açıkçası, düzelmesi dileğiyle.
Yazımı bitirmeden önce naçizane artık rahatsızlığımı dizginleyemediğim bir konuya daha değinmek istiyorum. Ben bir izleyici olarak haftalardır hala Esra’nın neden Ozan’dan ayrıldığını bilmiyorum ve dizi sürekli bunun üzerine dönüyor. Esra ve Ozan’ı birbirlerinden koparan ve dizinin asıl çatışması olan konunun bir an önce tüm berraklığıyla ortaya çıkması lazım diye düşünüyorum. Senaristlerin ne yapacağını söylemek haddimize değil elbette ama dizi haftalardır büyük bir kısır döngüde ve bir türlü çıkamıyoruz. Çıkamadıkça da asıl konu dağılıyor, ana merkezden uzaklaşmaya başladık. Odağa bir türlü varamayınca da yan hikâyeler de bence ziyan oluyor bu da dizinin akışını zora sokuyor.
O zaman bu haftalık da benden bu kadar haftaya yeniden görüşmek üzere.