Dolunay 7. bölüm
Yazar: Sinem ÖZCAN
Öykünün, çok keskin virajlardan birini döndüğü bir bölüm izledik, bu hafta Dolunay’da. Ne zamandır beklediğimiz Bulut’un vesayet davasıyla Nazlı – Ferit ilişkisinde yeni bir perdenin açılması aynı bölüme denk gelince ritim zaman zaman aksasa da etkileyici, bir o kadar da yoğun bir bölüm izledik. Akışta tam anlamlandıramadığım yerler var ama özellikle duygusal sahneler çok başarılı ve çok yüksek verilmişti. Onları izlerken kafamdaki soru işaretlerini durdurmayı başardım.
İki haftalık aradan sonra Asuman, yine ortaya çıkıp ortalığı karmakarışık etmeyi başardı. Aslında beni uzunca bir süredir rahatsız eden yer de tam olarak onunla ilgili. Öykü matematiğini biliyorum, Asuman’ın ateşleyici rolünün de çok farkındayım ama ne yazık ki etik değerlerim işin içine girince objektif olamıyorum. Asuman’ın yaptığı sıradan bir yalan, basit bir dolap ya da çocuksu bir kıskançlık değil. Küçük bir çocuğun üstelik de anne babasını çok trajik bir biçimde kaybetmiş bir çocuğun hayatıyla oynadı. Bunun affedilir tarafı yok. Geçiştirilir yanı hiç yok. Hele hele ablasına telefonda yemek tarifleriyle onun canına nasıl okuyacağını ballandıra ballandıra anlattırmanın hiç ama hiç gereği yok. Bana konu biraz geçiştiriliyor ve “Asuman da böyle işte, onu da böyle kabul ediverin!” havası veriliyor gibi gelmeye başladı ve açıkçası rahatsız oldum. Üstüne üstlük hâlâ pabuç kadar dille “Hata yaptım, abartmayın!” tavrı gerçekten anlaşılmazdı. Asuman’ın sevilecek tarafı yok, amaç da onu sevdirmek değil ancak bir nokta gözden kaçıyor gibi gelmeye başladı bana. Asuman’ı bir türlü engelleyemeyen ve bu bölümdeki gibi “sözüm ona” kızan bir abla görüntüsü, Nazlı’yı zayıflatıyor ve etkisizleştiriyor.
Nazlı, Ferit’in davayı kaybetmesinin üzüntüsüyle bir kez daha gerçeği söyleme ve bu arada Asuman’a haddini bildirme kararı aldı, almasına da maalesef bir defa daha sonuçsuz bir girişimde bulundu. Gerçi öykünün gidişatından Nazlı’nın itiraf edemeyeceğini anlıyoruz. Ferit, Nazlı’ya güvenmeye başladı, üstelik âşık oluyor; her şey yolunda giderken ve rüya gibi bir aşk yaşanırken gerçek, Nazlı’nın itirafıyla değil de bir tesadüfle düşecek Ferit’in önüne ki Ferit bir kez daha kadınlara güvenmenin bedelini ödesin. Nazlı – Ferit aşkındaki çatışma da tam o noktadan kurulacak, buna da hiç itirazım yok.
Diğer yandan bu hafta Deniz’in ağzından da ilk kez açıkça Nazlı’ya âşık olduğunu duyduk. Alya’nın bütün çabasına karşın Deniz’i yeniden elde etmesi şu aşamada çok zor görünüyor. Bu noktadan sonra Alya, Deniz’in gözüne Nazlı’nın ona ilgi duymadığını sokar, inşallah diye düşünüyorum. Deniz beni giderek daraltmaya başladı, zira. Kamyon altında kalmış kedi yavrusu gözleriyle Nazlı’ya bakan, “Ben duygusal adamım, sana ihtiyacım var!” tavrıyla sürekli ilgi toplamaya çalışan ve bir türlü derdini açıkça söylemeyip işi arkadaşlık kılıfının ardından yürütmeye çabalayan Deniz, benim tahammül edebileceğim bir erkek tip değil. Hakan Kurtaş’ı çok sevsem ve canlandırmasını çok başarılı bulsam da başlarda çok sevdiğim Deniz’den hızla soğuyorum. Deniz’in istediği Nazlı çünkü onun gücüne ve sıcaklığına ihtiyacı olduğunu düşünüyor ama gerçekte onun için doğru tercih her şeye rağmen Alya… Çünkü Deniz’in sevmeye değil sevilmeye ihtiyacı var. Umarım, bir an önce rotasını doğru yöne çevirir.
Şimdi gelelim kafamı karıştıran en mühim noktaya: Amerikan dizilerinde mahkemeye son anda kanıt ya da tanık getirilmesine alıştık da bizim hukuk sistemimizi bilmiyorum o yüzden de bir akşam önce yenen yemeğin fotoları dava dosyasına jet hızıyla nasıl eklendi, algılayamadım. Çok da durmadım üstünde, kabul ettim ama Hakan dosyaya son anda fotoğraf koyuyorsa onun bu hamlesini Buse’den öğrenen Ferit, niye mahkemeye tanık olarak Buse’yi çağırmayı akıl etmedi ki? Hem Hakan’ın Buse’yi fotoğraflar için ayarlamaya çalıştığını öğrenip hem de buna tedbir almamak Ferit Aslan olmakla nasıl örtüştü, anlamadım. İnşallah bu detay ilerleyen bölümlere saklanmıştır diye umuyorum. Aksi takdirde Asuman’ın ilk bölümde çaldığı ve sonradan sır olan kravat iğnesi gibi bu da açıklanmamış bir soru işareti olarak kalacak zihnimde.
Velayet davası sonuçlandığına ve Ferit davayı kaybettiğine göre Bulut’u geri alabilmek için bir kez daha mahkemeye başvurabilir mi, bilemem ama eli kolu bağlı, durumu kabullenmeyecektir diye düşünüyorum. Temyiz mi olur, yeni kantılar mı olur; bir şekilde geri alacaktır Bulut’u diye umuyorum. İlk bölümden beri pek çoğumuzun aklındaki senaryo Nazlı’yla kâğıt üzerinde de olsa evlenmesi şu anki karmaşayı çözmeye yarayacak gibi görünüyor.
Geçen bölüm ilk işaretleri gelen Nazlı – Ferit yakınlaşması bu hafta büyük bir hızla ilerledi. Ferit, ondan hiç beklenmeyecek bir süratle Nazlı’ya kapılmış görünüyor. Hatta bunu ilk kez kendisi dışında birine, Buse’ye, itiraf edecek noktaya dahi geldi. Onun hızı, Nazlı’nın da duygularıyla yüzleşmesini sağladı. Bölüm finaline bakınca bir ilişki başladı demek, mümkün…
Bu arada Nazlı – Ferit ilişkindeki gelişimi ve detayları çok hoş buldum. Hazer Amani’in özel workshopundan, Nazlı’yı yemeğe çıkarmaya kadar hepsi izlemesi çok keyifli ve Ferit’e de Nazlı’ya da çok yakışan sahnelerdi. Hele final sahnesinin hem ambiyansına hem eşlik eden müziğe hem de yaratılan duyguya vuruldum ama kocaman bir isyanım var. Keşke o sahneyi Alya – Deniz sahneleriyle bölünmeden izleseydik. Ritmi yükseltmek, gerilimi artırmak bir yana iki sahnenin de duygusuna fena hâlde zarar verildi. Alya ve Deniz arasındaki diyalog da Alya’nın umutlarının suya düşüşü de çok önemli ve çok iyi canlandırılmış bir sahneydi. Öte yandan Nazlı – Ferit sahnesinin akışı mükemmeldi. İkide bir kesilince ne o akıştan zevk alabildim ne de diğer sahnenin anlamı etkileyici oldu.
Ana olayın yanında bir de haftalardır devam eden Fatoş, Engin’le mi Tarık’la mı birlikte olsun meselemiz var, malum. Fatoş’a kızgınım ben bir süredir, Nazlı’yı Asuman konusunda sürekli durdurmasından dolayı. Bu haftaki duruma bakarsak Fatoş’a Engin konusunda asıl darbeyi Asuman vuracak gibi görünüyor. Hoş bana kalsa Fatoş ve Engin’in oluru da pek yok ama bana kalmadan o konuya Asuman el atacak gibi. Fatoş için “maymun iştahlı” dedi bile. (Söylemeden geçmeyeyim: Maymun iştahlı oluşuna örnek olarak iş görüşmesinde Fatoş’un beş yıl sonra kendini nerelerde gördüğünü anlatmasını da hiiiiçççç anlamadım. Ya Asuman maymun iştahlı deyiminin anlamını bilmiyor ya da ben) İçimden bir ses Asuman amacına ulaşsın da Engin bir yüksekten yüksekten konuşmalarının bedelini ödesin diyor. Ayrıca gözü yüksekte ve parada pulda görünen Fatoş’un da Tarık’a âşık olup hayatın başka yüzüyle tanışmasını da istemiyor değilim.
Oyunculuklara gelince bu hafta ben, Türkü Turan’la başlamayı tercih ediyorum. Sesinin güzelliğini ilk bölümden beri biliyoruz ama ben onu Alya’ya kimlik olarak da çok yakıştırıyorum. Hele bu bölüm finalde Deniz’in onu öpmesinden hemen sonra yüzünde beliren mutluluğun bir anda onun sözleriyle yok olup gitmesini çok beğendim. Çok rahat ve abartısız bir oyunculuğu var Türkü Turan’ın. Alya’nın duygusal ve inişli çıkışlı kimliğini de çok iyi taşıyor.
Deniz’den soğumama rağmen Hakan Kurtaş’ın onun dünyasını çok iyi verdiğine inanıyorum. Özellikle de Türkü Turan ve Hakan Kurtaş sahnelerini çok keyifle izliyorum.
Sevgili Can’a gelince… Mahkeme sahnesine kadar sakin sakin izliyordum. Bakışları, ses tonu, duruşu hepsi yerli yerindeydi, yine izlemesi çok keyifliydi. Hele hele sinirlendiğinde yüzünde tek kas oynamazken eklemleri beyazlayana kadar sıktığı yumruğuna kameranın yaptığı zoomlar çok iyiydi. Ne var ki mahkeme ve ardından final sahneleri gelince ondan önce ne var ne yok sildi, götürdü.
Mahkeme sahnesi diyebilirim ki dizinin başlangıcından beri Can’ın en iyi performansıydı. Her ayrıntısıyla çok ince hesaplayıp çok dikkatli ve tek tek düşünerek canlandırdığı mimikler ve bakışlarla Ferit’in tüm duygusunu yansıttığı bir sahneydi. Bulut konuşurken keyifle gülümsemesi, tek kaşın hafifçe kalkması; Bulut’un mahzunlaşmasıyla dudaklarını ısırıp hâkime “Yeter artık, bitirin!” bakışına dönüşüverdi. Fotoğrafların ortaya çıkışıyla bütün yüzüne yayılan şaşkınlık, ardından yüzünün düşmesine ve büyük bir öfkeye dönüştü. Ayağa kalkıp isyan ettiği noktada artık kendini kaybetmiş bir Ferit Aslan izledik. Can’ın yüzü; adım adım sahnenin gerilimine göre şiddeti yükselerek duygu değişikliğini kusursuz veriyordu. Kararın açıklanmasından önce, gidişatın aleyhine döndüğünü; yüzünden, ısırdığı dudaklarından, çenesini sıvazlayan parmaklarından tüm etkileyiciliğiyle hissettim. Hele son noktada Demet’i bakışlarıyla öldürdüğü yerde “Helal olsun, sana bir defa daha helal olsun!” dedim. Bu arada son iki bölümdür arka arkaya gelen dudak mimikleri, “Dudaklar biraz mimik mi istiyor?” sözüme tam anlamıyla “kapak” oluyor. Bundan böyle iki düşünüp bir söyleyeceğim, Sevgili Can!
Final sahnesinde de yaşadığı üzüntü yüzünden içmiş, çakırkeyif Ferit Aslan’ı gözlerinin kısıklığı, ses tonunun alçalması, yüzün mahmurlaşmasıyla çok iyi verdi. Nazlı’nın gelişiyle karanlığından adım adım sıyrılmasını, artık duygularını yansıtmaktan kaygılanmamasını, bakışların yumuşamasını ve Nazlı’yla aralarındaki elektriği sesiyle ve bakışlarıyla yansıtmasını bayıla bayıla izledim.
İşini hakkıyla yapan, ona saygısı olan, en iyiyi ortaya çıkarmak için çabalayan herkesin hangi işi yapıyorsa yapsın günün birinde hak ettiği başarıyı kazanacağına hep inandım. Baştan beri her adımını, her işini izleyenlerden biri olarak çok büyük gönül rahatlığı ve çok büyük mutlulukla geldiğin noktayı görüyorum ve “Sen, bunu çoktan hak ettin, Can” diyorum. Aklına, yüreğine ve emeğine sağlık…
Bölüm finalinin güzelliğinden sanırım bu hafta “Haftaya neler olacak?” sorusu yok kafamda; rahat ve huzurla bekliyorum. Emeği geçen herkese teşekkürler…
Merhaba und hallo Sinemcim, kalemine ve yüreğine sağlık. Mimozaların kokusundan bayılırsın inşallah, ama ben sana kıyamam tabi tekrar kahve kokusundan ayılırsın inşallah.?? Carpe diem, ne diyem? ben sana ne diyem? ?? Dolunay'ın bu son iki bölümdür aldığı akışı beyendim, daha güzel bi kıvama gelmeye başladı dizi. Yazdıklarında hemfikirim of di kors; kurgu aslında bilindik, yani gidişat belli aslında ama özellikle Ferit cephesinde bu çok iyi ki devamlılık olsun bu yolculukta.... Deniz hakkında hemfikiriz, Japon yapıştırıcısı gibi, başlarda çok severdim bende ama artık katlanmak zor oldu. Nada, niet, no, non, hayır.?Hakan Kurtaş (severim, çokta başarılı performans sergiliyor keza Türkü) ve Türkü Turan bana göre çok sağlam bir ikili. Ekran enerjileri çok iyi ve paslaşmalar güzel olur, izin verilirse... Ki aldıkları müzikal eğitim sebebi ile orayı güzel değerlendirmek gerek diye düşünüyorum. Boş boş bakışlar, klip gibi kendini tekrar eden ve insanı gına getiren sahnelerden ise, yerine güzel bir alternatif; yani müzisyen görmek ve bununla beraber iniş-çıkışları görmek güzel olur. Deniz' yavaş yavaş adam olması gerekiyor, ki onun ilacı Alya... Ne gerek var aşuki-mâşuk-üçgen, fazlagene?? Fatoş'a bende çooook kızgınım ki sorma gitsin.... Bana kalırsada aklı başına gelsin isterim ki Tarık'a aşık olsun gitsin de asaletli öküz (Engin) laflarını çiğ çiğ yesin'de Asuman'ın avına kandıktan sonra aşk acısı çeksin istemiyor değilim hani.? Asuman için diyecek söz kalmadı, altyapısı olsa keşke... Esas kıza ve öyküyü zedeliyor maalesef.... Seyirci psikolojisini unutmamak gerek, sosyal medyada çokça zikredilen nokta... kaldıki 2000 lider farklı düşünmez ki reytingdeki düşüş sebebi diye düşünüyorum...................... "Bundan böyle iki düşünüp bir söyleyeceğim, Sevgili Can!"...... Turist derki, Madde bir: Akrep hiç bi şeyi yarım yambalak yapmaz... Heleki tünel bakış olanlardan ise... Kesin bilgi...? Örümcek gibi itina ile işliyor aslında'da sen biraz sabırsızsın, mon cheri. Al sana kapak. Perdono dersin işte öyle. ? Sessiz tanıtım geldi aklıma; Bi genel duruşu/vurgusu vardı orada "Ciao... bekleyin... az sabır... çok farklı geliyorum...." der gibiydi zira... Mrs. İceberg'dim bi zamanlar ta ki Aras Bulut İynemli ve Can Yaman beni acı gazoz'dan asitsiz hale getirene dek. Merci. Üstüne bir de o poğaça yanaklı minik yetenek Alihan Türkdemir geldi ki içim parçalandı, kurgu olduğunu bir an unuttum gitti. Çocukları çok severim (tvde kasdım deyil...) heleki yetimlere hiç dayanamam... Sanırım Hakan-Ferit dramatik sahnelerde ve duygusal sahnelerde ise Bulut-Ferit sahnelerini bir ayrı seviyorum. Necip Memili Hakan'ı öyle yorumluyorki yeminle nefret etmek için adeta iç savaşı yaşıyorum. Dilemma. ? Ferit Aslan gibi zor bir kimlik, fazla konuşmayan ve kendi etrafında duvarlar ören birini layıkı ile taşımak zordur ki iyi bir oyuncu repliksiz, gözler ve bedendil ile oynayandır zaten... Çok detaycı, mesela geçen hafta Nazlı uyandırmak istediğinde 90 derece, ölçmek gibi olmasın (tövbeler tövbesi) ölü gibi yada cetvel ile çizilmiş gibi yattığı yerde görünce gülme tuttu beni ki sorma. O uyanış bakışını görüncede #CanYamanforVampire aç hashtag'ı diye geçti aklımdan zor zapt ettim kendimi.? ?? Ferit gibi hastalık derecede detaycı ve herşeyi milim milim planlama yapan biri tam da bu şekilde uyur dedim kendi kendime. Aslında tam bu şekilde "güncelik komedi" detaylar olsa diyorum ben Ferit cephesinde, şahane olur ki gerisini zaten Ferit'in dublörü hâl eder diye düşünüyorum... Emeğine, azmine ve gayretine, kumaşına sağlık gerçekten... Böyle daha ağır, dram ayak daha baskın olan bi rolde görmek istemiştim... Yağmur Ünal çok akıllıca seçim yaptığını düşünüyorum........ Çağrı Bayrak'ı övmeden duramam elbette, az bi ponçik reji düşkünlük var. İlk defa izlediğim için reji dilinin aşinesi değilim ama şunu söylemek gerek; işini çok iyi biliyor, çok detaycı ki verdiği zoomlar ile çooook güzel vurgulamakta, bu bir. Genel olarak verdiği tablo çok hoş, renk oynamaları çok naif reji dili var vs. özellikle sürekli dizinin adı Dolunay ile son kareyi Nazlı ve Ferit ile vermesi ve vurgulamasına ayrı bayıldığım detay, bu da iki. Oyunculukları iyi değerlendiriyor ve kimin alanı nedir vs iyi biliyor belli ki tez zamanda çözmüş, bu da üç... Bilindik hikaye evet ama güzel ve farklı detaylar var, çok emek veriliyor her hafta bölüm yetişsin diye. Takdir ediyorum. Emeklere sağlık cümleten....
Merhaba canım, Çok özlemişim ama ben senin yorumlarını :))))) Şu bilindik kurgu meselesiyle başlayacağım. Aristo der ki dünyada sadece 2 tür kurgu vardır. Sonraları genişletiyorlar bunu 20- 36 veya 48 diyen var ama hepsi hepsi o kadar işte yani kurgu sayısı üç haneli rakama bile varmıyor. Söylemek istediğim şu: "Aman çakma bilmem ne..." ya da "Çok klişeeeee amaaa" diyenlerin bilmedikleri gerçek bizde değil tüm dünyada yazarlar belli sayıda kurgu etrafında döner. Önemli olan ne anlatıldığı değil nasıl anlatıldığıdır. Bir farklılık olmasa insanlar yüzyıllardır Seheakespeare oyunlarını uyarlayıp uyarlayıp sahneye beyaz perdeye aktarır mı? Hepimiz de bayıla bayıla izliyoruz. Nedir bu konu takıntısı hiç anlamış değilim. Ferit konusunda daha diyeceklerim vardı uzamasın diye kesmiştim sen eklemişsin her zamanki gibi. Şu bir gerçek ilk bölümde ana kahraman Nazlı'yken giderek ibre Ferit'e kayıyor. Senaristlerin de çok doğru işlediğini düşünüyorum kahramanı. Ferit'in yaptıklarının hepsini çok sağlam neden - sonuca bağlamışlar. Can, Ferit'e bambaşka bir boyut katıyor. Hep dediğimi yineleyeceğim karakter kötü yazıldıysa oyuncunun da yönetmenin de elini kolunu bağlar eğer iyi yazıldıysa oyuncu da yönetmen de onu kanatlandırır ki burada da onu görüyoruz. Can muhteşem detaylar ekliyor Ferit'e Çağrı Bayrak o detayların hepsini vurgulayarak çekiyor. İlk bölüm Ferit'e ben dahil hepimiz sinir olmuştuk şimdi sorsak bayılmayan yok:) Alya ve Deniz konusunda da hemfikiriz. İkisinin enerjisi çok doğru keşke öyküyü o kanala akıtsalar artık. Başta 3. kişiye ihtiyaç vardı belki ama şu an yok. Demet var zaten o pozisyonu üstlenmeye çalışan. Ayrıca çatışma yalan konusu etrafına kuruluyor. Deniz tamamen işlevsiz kalıyor bana sorarsan... Ben şimdi gidip o muhteşem mahkeme sahnesini izliycem bir daha. Dün yorum yazcam diye mikroskopa yatırmaktan tadını çıkaramamıştım. Haftaya kadar çok iyi bak kendine. Kocaman öptüm. Sevgiler
Geldim yine çünkü ekleyecek bi şeyim oldu unuttum ki yazmazsam eksik kalır bi yerim.;)))))))) Kurgu konusunda çok haklısın orada zaten hemfikiriz kaldıki unutulmasın ABD ve Hollywood'da dahil kısır döngü gibi aynı hikayeler (örneğin comic kahramanlar) tekrar tekrar ısıtılıp anlatılıyor. Dizide bana görede yoğunluk Ferit karekterin üzerinde; mimar işini sağlam yapmış ki iç mimar da rejisör de bundan besleniyor, bu bariz. Mesela Nazlı ve kızlar Ferit'i Google de ararken Nazlı'nın fincanı mavi, dudağında kırmızı ruj. Bu bölüm ise yine konu Ferit, restoran sahnesinde kullandıkları küpe yine mavi. Çok hoş detay. Bizede keyifli izlemek düşüyor. :)))) Başından beri o detaylara hayran kaldım zaten puzzle gibi Ferit acaba neden böyle diye anlamaya çalıştık. Çok sağlam düşünülmüş. İlk bölümdeki Ferit'i sevmem mümkün değildi, hemfikiriz, sadece büyük zevkle izlerdim. Ama şuan aldığı kıvam ile Ferit'i sevmemek elde değil ki.;))))) Nazlı'yla aslında konuşmadan müzik parçalar ile içindeki hislerini ifade ediyor bu çok hoş detay. Bu bölümde yemek yedikleri sahnede çalan şarkı neyin nesiydi bilemedim. Bulmam lazım 'Ferit çok severim' dedi. Türk müzik ile imtihanım.;))) Mr. İceberg bari hangi parça söyeleydin beh.... Fark ettin tabi de, Can birde öfke-şaşkın-hayranlık gibi farklı duyguları verirken kafasını sağ tarafa veriyor bazı sahnelerde konuşmadan önce, yani duygu yoğun olunca. Mesela bu bölüm Hakan'la konuşmadan önce, yada ilk bölümde Nazlı'nın yaşlı kadın deyilde genç bir kızın olduğunu anlayınca "etkilenmeyi" o iki sahne de felan verdi. Ve orda zaten Ferit'in ne tarz kadından hoşlandığı veya etkilendiğini anlayabildik. Bunu becermek kolay deyil. Üstüne birde daha önce hiç görmediğimiz mimikler var birde ses tonu ve konuşma ritmi farklı kullanıyor, artık hangi duygu mevcutsa o anda. Onu zaten daha önce yazdın sen. Çok detaycı ve bu azmini takdir etmemek elde değil....... Deniz için bende umutsuzum biraz malum bilindik kalıp felan filanlar. Vakit dolsun gibiler. Dediğin gibi Demet fazlasıyla yetiyor bu konuda. Ha birde komedi derken Bulut 'Sezercik' gibi aslında ortalığı fenâ halde karıştırır diye umdum ama şuana dek kullanılmadı bu maalesef. Ne güzel Demet ve Hakan'ı bezdirecekti ki bizde zevkten dört köşe oluvercektik.?Oysaki iyi kullanılsa ne güzel sahneler çıkar oradan Alihan zaten çok yetenekli gelir üstesinden....Benden bu kadar. See yü.....
Ya müzik benim de çekti dikkatimi de geçen haftaki maceradan sonra tuttum kendimi :) Müzik seçimleri çok harika bu arada. Renk meselesinde de daha önce söz ettim diye açmadım da o mavi - kırmızı kontrastı çok iyi
tamam, üye oldum :)) uzun zamandır ilk defa bölümü TV den eş zamanlı (dolayısı ile kısa videolar ile özet hali olmadan) izleyeceğim. Heyecanlıyım. Bu arada fragmanı izlemediğimi yeni fark ettim yada hatırlamıyorum ^^....
Hoş geldin... Artık yarın yeni bölüm yorumunda görüşürüz... Geçen haftanın yoğunluğuna bakınca ben bu hafta biraz light ve geçiş bölümü bekliyorum ya dur bakalım