Fi Dizisi 4. Bölüm
Yazar: Buse KÜÇÜKKAYA
Fi 4. Bölümüne gülümseterek başladı. Zaten Cem Yılmaz’ın duruşu bile gülümsetmeye yetiyor. Dizinin ciddi ilerleyen havasına 1 dakikalığına da olsa değişik bir renk geldi, güzel de oldu.
Sanırım biraz geç fark ettim, geç olsun güç olmasın. Can’ın dış ortamdayken her zaman sol elinde siyah eldiven oluyor. Bunun da bir anlamı var mıdır, bilmiyorum. Ama ben Can’ın bu tür kendine has leitmotiflerini seviyorum.
Can özgün, klası olanbir karakter ki böyle olmasaydı yaptıklarını sevebilir miydik bilmiyorum. Aklıma Kara Sevda dizisinden Emir Kozcuoğlu karakteri geldi. Kötü, ama kendinden nefret ettirmiyor. Nefret etmememizi sağlayacak bir şeyi var. Can’da da kendisini sevdirecek bir şeyler var.
Duru’nun kafası öpücükten sonra iyice karıştı. Üstüne de Can’ın Ceren’e gösterdiği kötü muamele eklendi. Duru bir
taraftan Can’ın bunu baş dansçı olması için yaptığını biliyor, bir taraftan da Can’ın sağlam tahta olmadığını düşünüyor.
Can’ın sağlam tahta olmaması demişken Sıla ile ilişkisini farklı bir boyuta taşıması ve “yalnız uyuyan” Can Manay’ın biriyle uyuması dikkat çekiciydi. Sıla ile bu durum kısa da sürecek olsa, Can’ın Sıla ve Deniz’le ilgili planları var. Hayır mı şer mi dersem de Can için her türlü hayır olacağı malum.
Can, yaptıklarının, insanların sınırlarını zorlamasının bedelini ödeyecek demiştim. Nitekim Özge apaçık “İnsanlara yalan söylüyor. Başka biri gibi davranmak korkunç bir şey. Bunun bir bedeli olmalı.” diyor. Okun Can’a döneceği zamanların yaklaştığı iyice hissettirilmeye başlandı bize.
Sadık cephesine gelecek olursak restiyle artık Can’ı tabir-i caizse dımdızlak bıraktı. O sahnede Ozan Güven’in de, Osman Sonant’ın da oyunculuğu muhteşemdi. Tüylerim diken diken oldu.
Can’ın, Sadık’ın restinden sonra ne kadar gerildiğini gördük. Keşke o anda da su içseydi diye geçirdim aklımdan. Sosyal medyada bu su içme anlarının tiye alındığını fark ettim. Ama bölümün başında dediğim gibi, bence bunlar Can’ı Can Manay yapan, bizim onu sevmemize sebep olan şeylerden biri.
Deniz, kendi istediği gibi davranılmayınca çekip giden birisi ki bunu Duru’nun kafasına taktığı tüye karşı tepkisinde de görmüştük. Şimdi şöhret olmak istediği için zamanında yolunu ayırdığı Alara ile görüyoruz.
Şimdi de Duru “Kendi kararlarımı kendi verme zamanım geldi, belki de.” diye düşünüyor. Deniz’in kararlarını, görüşünü çiğneyecek. Deniz’in Duru’ya karşı ilgisiz tutumu hem de Alara ile diyaloğu aralarındaki ipleri koparmıştı. Şimdi de Duru’nun televizyona çıkmasıyla ayrılığa doğru adım adım ilerliyorlar.
Ada aslında tam olarak Deniz’in aradığı kriterde, sanatına saygılı. “Atanamayan müzik öğretmeni mi olacağım?” diyor, ön planda olmak gibi bir gayesi yok.
Bilge’nin çekingen tavrını zor anında bir yana bırakıp Can’a tepkisini gördük. Bilge için de asıl kırılma bu bölümdeydi.
Ama asıl olay bence Can’ın insanların hayatlarıyla oynamasının artık onlara yarardan ziyade zarar vermesi. Bunu da Bilge ile gördük. Onun sınırlarını zorladı, ama zarar da verdi. Kontrolünü kaybettiğini de hissetmeye başladık bu şekilde.
Can iyi mi kötü mü diye soranlara cevap veremiyorum, ama müthiş seviyorum. Şu çizgisini umarım hiç bozmazlar.
Güzel bir bölümdü, emeği geçen herkese teşekkürler…