Yazan: Ayşe Kutluhan

Bir haftalık tatilden sonra rutinimi bozmadan oturdum tekrar Elimi Bırakma bölüm yorumumun başına. Geçen haftayı Azra’nın elinde valiz Çelen konağına gelmesiyle kapatmıştık. Yaşanan onca olay sonrasında Azra’nın gideceğini umut eden Çelen ailesi, Feride Hanım’ın Azra’nın artık konakta yaşayacağını dile getirmesiyle büyük bir hüsrana uğradılar, ne yazık ki. Feride Hanım’ın yaptığı son hamle konakta işleri farklı bir boyuta taşıdı. Azra’nın konağa yerleşmesi Cenk’in içindeki yangını körüklerken  Serap Çelen de kayınvalidesiyle çekiştikçe olayların daha da zıvanadan çıktığını artık anlamış olacak ki Melis’i sakin davranması konusunda uyardı, durdu bölüm boyunca.

Diğerlerinin aksine Arda, Azra’nın konağa gelişine en sıcak bakan ve işin eğlenceli boyutunu gören tek kişi oldu sanırım. Zaman zaman Melis’le zıtlaşsalar da Azra’nın kötü olmadığını görmeyi başarabildi.  Aslına bakarsanız Arda’yı babaannesine benzetiyorum ben. Diğerlerinin aksine daha sevgi dolu ve daha çıkarsız yaklaşıyor insanlara karşı. Söylemeden de geçemeyeceğim, bu bölüm Arda’yı fazlaca seyretmek beni oldukça mutlu etti. Her geçen bölüm onun sahnelerinin daha artmasını çok isterim açıkçası. Bunda Sevgili Emre Bey’in payı çok olsa gerek. Arda’yı sergilerken büründüğü kişiliğe, yüzünün aldığı bütün mimiklere hasta olmamak bana göre imkânsız. Daha henüz yolun başında olan genç bir oyuncu Sevgili Emre Bey ve bundan sonraki projelerini takip etmekten asla vazgeçmeyeceğim ‘’ilk üç’’ listeme girmeyi başarmış bulunmakta. Kendisine sevgilerimi iletiyorum. Yolu başarıyla dolsun.

Oturduğu odasının penceresinden bahçedeki Cenk’i seyreden bir Azra ile bahçede oturduğu yerden kafasını kaldırıp kaldırıp Azra’nın odasının penceresine bakan bir Cenk izledik, bölüm boyunca. Bütün bölümlerin tersine Azra ve Cenk’in duygularını dışa daha çok yansıttıklarına  şahit olduk, defalarca. Bunların başını hiç kuşkusuz ki mutfakta yaşadıkları o nefis tartışma sahnesi çekiyordu. Ortalığı kırıp döktükleriyle kalmayıp mutfağın bir köşesine biri diğer köşesineyse diğeri sinerek içlerine akıttılar yaşananları sessizce. Yere saçılan tabaklar, adeta ikisinin kırılıp dökülen kalplerinin simgesiydi. Gün geçtikçe birbirlerine biraz daha bağlanırken bir yandan da birbirlerini paramparça etmeyi de ihmal etmediler.  İki yaralı yürek bir sevdaya karşı direnirse ne beklersiniz ki; birbirlerine ihtiyaç duydukları oranda uzağa savuruyorlardı sevgilerini. Sevdikçe incitiyor, incittikçe daha da çaresiz kalıyorlardı.

Azra ve Çelen ailesinin tamamen tesadüflerle bir araya geldiğini hepimiz biliyoruz. Bu kez tesadüfler Mert ve Arda’yı bir araya getiriyor, yetimhanede. Hem de muhteşem bir şekilde. Açıkçası hiç aklımın ucundan dahi geçmeyen bir durumla karşılaşmış oldum, dün akşamki bölümde. Ama şu bir gerçek ki Arda’nın Mert’e yaklaşımına kalbimi bırakabilirim. O kadar naif, o kadar sevgi doluydu ki ‘’Ancak bu kadar olur.’’  diyorum kendi kendime. Görünen o ki Mert, Çelen konağına yerleştiğinde -ki Azra’nın Azmi Bey’le olan anlaşması meçhul-  Çelen fertlerinin hepsi ona kalbinin kapılarını açacak gibi. Elbette Serap Çelen de Sumru’nun etkisinden çıkıp Azra’nın aslında nasıl biri olduğunu anlayacak zamanla. Sumru, başına gelecekleri önceden planlayabilen bir kadın. Azra’yı Cenk’ten uzak tutmak için atabileceği en büyük adımı attı kendince ve Serap Çelen’e Cenk’le Azra’nın birbirlerine âşık olduklarını ima eti. Hâlbuki farkında bile olmadan Azra’ya o kadar büyük bir iyilik yaptı ki Azra adına ben teşekkür ediyorum, Sumru’ya. Onun sayesinde Cenk’in annesine avazı çıktığı kadar bağırarak ‘’Ben Azra’ya âşığım.’’ dediğini duymuş oldu, Azra. Artık Azra için Cenk farklı bir yerde. Bugüne kadar kendi duygularından emindi ama artık Cenk’in duygularından da aynı oranda emin.

Bu bölüm hiç almadığım kadar zevk aldım, Sevgili Alp Navruz’u seyretmekten. Gerek Cenk’in mutfakta Azra’yla yaptıkları kavgada  gerekse annesine odada ‘’Âşığım,’’ diye bağırışında, sesinde biriktirdiği o tiz sesi duymaya ihtiyacım vardı, sanırım. İşte, bunu hissetmek istiyorum ben. Duygu geçişlerine anlam katan o boğuk ses tonuna şahit olmak istiyorum. Ben, dün akşamki bölümde ilk kez Cenk Çelen’in hissettiklerini onunla beraber yaşadım. Bundan sonra da yaşamayı isterim açıkçası.

Genel Notlarım:

  • İtiraf etmeliyim ki Cansu benim bu hikâyedeki en büyük hayal kırıklığım. O kadar sevgi dolu, o kadar kardeş canlısı birinin içinden nasıl bu kadar tehlikeli bir kişilik çıkabilir, hayretler içindeyim. Sumru, insafa gelir; Cansu, gelmez gibi geliyor bana. Azra’yı koydum kenara, Mert’e tepkisiz kalması ve annesini tereddüt etmeden desteklemesi, benim için asla kabul edilemez bir durum. Umarım kafasını dinlemek için gittiği arkadaşında uzun bir süre kalır da görmek zorunda kalmayız.
  • Her bölümüne farklı bir sosyal sorumluluk unsuru yükleyen dizide, bu hafta yer verdikleri kimsesiz çocuklar yurdunu gençlerin ziyaret etmesi kısmı, kalbimi oldukça çaldı diyebilirim. Bir çocuk mutlu etmek, bin sevaba bedel derler. Çocuklar gülüyorsa geleceğin var demektir. Onların o kadar çok ihtiyacı var ki abla ve ağabeylere, bin kişi gelip saçlarını okşasa bin birinci kişiye yine kucak açarlar. Umarım seyreden herkese örnek olur diyorum. Kız çocuklarını okutma projesi, zaten apayrı güzel bir proje.
  • Azra’nın Efkan’ın telefon konuşmasını duymasıyla kocaman bir oh çektim, diyebilirim. Bir insan ardını önünü düşünmeden nasıl bu kadar yalanın içine girer, aklım almıyor. Umarım Cenk, erken zamanda foyasını çıkartır meydana. Bu hafta Efkan’ın Melis’i intiharın eşiğinden döndürdüğünü öğrendik. İlgi yoksunu genç bir kadın Melis, kabul ediyorum ama intihar aşamasına pek anlam veremedim. İlerleyen bölümlerde buna yönelik bir açıklama alırız diye umuyorum.
  • Mesut’un suyu yavaş yavaş ısınıyor. Karısının gerçekleri öğrenmesi onu bayağı zorlayacak gibi. Hak ettiğini alırsın umarım Mesut Bey!
  • Fatma artık köşeye sıkışmak üzere. Azmi Bey, Mert’i bulmadan önce Arda, Mert’in kim olduğunu öğrenir diye umuyorum. Bu konuda Azra’ya bir hayli kızdım. Azmi Bey’in bulabileceği çocuğu, koskoca Feride Çelen bulamıyor mu yahu? Ne diye sen bu adamın teklifini kabul ediyorsun?
  • Tarık’ın babasının teklifini kabul etmesi beni bir nebze ürküttü diyebilirim. Onda Cansu’nun kalbini görmüyorum. Umarım onun kadar tehlikeli bir boyuta gelmez. O, en azından babasının oğlu olmasın.

Uzun zaman sonra dolu dolu seyrettiğim bölümlerden biri oldu bu bölüm. Emeği geçen herkesin yüreğine sağlık. Volkan Hoca, geçen bölümle birlikte bize veda etmiş oldu. Emekleri için ona ayrı teşekkür ediyor ve yolu açık olsun diyorum. Sevgiyle kalın…

 

 

 

Benzer Yazılar

Bir Yorum Yazarak Siz de Katkı Sağlayın

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.