YAZAR: Şehriban Simay DEMİR

“Farklı bakış açısı” denince aklıma altı ve dokuz rakamları gelir. Bu iki rakam bir durumun birden fazla şekilde ele alınabileceğini düşündürür bana. Her zaman olaylara başka bir yerden bakmak gerektiğini hatırlatır, karşılıklı iletişimdeki kopukluk ve birbirini anlayamama hâlinde olduğu gibi. Esra’yla Ozan da hayata bambaşka pencereden bakan iki insan. Esra hayatın hep gerçek ve acımasız yüzünü görüp onu benimsemiş. Bu yüzden sürekli realist düşünüp mantık çerçevesinde karar verirken bu durum, Ozan için çok daha duygu ağırlıklı gelişiyor.  

Şüphesiz Esra arada fevri davransa da önceliğini hep mantığını kullanarak belirleyen, duygularını arka planda tutup ona göre hareket eden biri. Çünkü hayatın hayallerdeki gibi toz pembe olmadığını ve ne kadar acımasız davranabileceğini yaşayarak öğrenmiş. Çalışmış, çabalamış, kazanmış, kaybetmiş buna rağmen yıkılmamış güçlü bir kadın; yenilmeyi kabul etmiyor, vazgeçmiyor ve sonuna kadar direnmeden de savaş alanını asla terk etmiyor, voleybol maçında bayıldığında ayılır ayılmaz hiçbir şey olmamış gibi yeniden sadece kazanmaya odaklanması gibi. Aslında ben bunun öğrenilmiş bir davranış biçimi olduğunu düşünüyorum. O annesinden gördüğünü yapan hatta onu taklit eden bir tutum içerisinde. Bunun bilincinde mi emin değilim ama annesinden gördüklerini bir şekilde hayatına uyguluyor gibi duruyor. Zaten Ozan’la evlenmeye karar verdiğinde de Menekşe bu hususta en etkili olan kişiydi. İnsanlar büyürken kendine bir rol model seçer, Esra için bu, çok net bir şekilde söyleyebilirim ki annesi. Onun gibi fedakâr, sorumluluk sahibi ve onurlu bir kadın Esra. Ailesi için her şeyi yapabilecek güçte ve kimseye muhtaç olmadan yaşamayı seçmiş. Ne var ki annesini örnek almış olsa da Esra’nın hayata bakış açısını ve realist yapısının oluşmasını sağlayan tek kişi o değil. Ertem Ailesi’nin kadınlarının bu şekilde davranmasının önemli bir sebebi var: Yalçın Erten!

Yalçın, hayallerinin peşinden koşarken ailesini özellikle eşini yalnız bırakmış. İşi gücü boşverip tüm yükü Menekşe’nin omuzlarına yıktığından ve Eko gibi ayakları yere basmayan, sadece kendi çıkarını düşünen bir abiyle yaşadığından Menekşe’ye yardım edecek tek kişi de Esra olmuş muhtemelen. Menekşe, bir başına tüm bunlara göğüs germeye çalışırken bir de Yalçın’ın borç harç dertleriyle uğraşmış. Bu sahneler Esra’nın gözünün önünde yıllarca tekrarlandığından elbette Esra, hayal dünyasında yaşamanın, duygularla hareket etmenin hiçbir şeyi çözmeyeceğini görerek büyümüş. Böylece duyguları yerine mantığıyla ve karşılaştığı gerçeklerle hareket ederek bir anlamda kendini de korumaya almış. Bu şekilde hem annesinin yaşadığını yaşamayacak hem de onun öğrettiği gibi hayatını idame edecek durumda olacaktı, ona göre.  Onun böyle güçlü, dimdik durarak her şeyi başarabileceğine inanması da bundan kaynaklanıyor. Yaşayabileceği zorluklar tüm gerçekliğiyle önünde dururken o direnmeyi seçti ve böylelikle yaşamını mücadele ederek sürdürmeye alıştı. Bu yüzden Ozan’ın bahsettiği “Soğuk ve kuru” tavır, aslında Esra’nın hayat felsefesi.

Esra ne kadar gerçekçi bakıyorsa hayata Ozan o derece hayalindeki yaşamı görmeyi bekliyor. Hayatını daha çok duygularına göre şekillendiriyor “İki gönül bir olunca samanlık seyran olur” düşüncesinde ve buna gerçekten inanıyor. Ozan, o mahallede babasız ve yoksullukla büyümüş olsa da hayatın zorluklarıyla pek tanışmamış biri. Zira gidene kadar babası eve bakarken o gittikten sonra annesi, almış idareyi eline. Ozan da anladığım kadarıyla annesinin umudu olarak sadece derslerine çalışıp okuluna gitmiş. Ozan’ın Esra’yı neden anlamadığını, çabalarını görmeyip yok saydığını bir türlü oturtamıyordum. Umursamaz mı davranıyor ya da bencillik mi onunki diye düşünmeden edemiyordum. Umursamaz ve bencil olamayacak kadar düşünceli davranışlarına şahit olmuşken böyle bir yaklaşım bana biraz saçma geliyordu ama Ozan’ın “Babam olacak adam gittikten sonra bize o baktı, büyüttü” sözüyle konu tamamen açıklığa kavuştu. Ozan’ın karşısında hayatın tüm zorluklarına rağmen gitmemiş, iki çocuğunu da yetiştirmek için elinden geleni yapmış bir örnek var: Annesi Zümrüt.  Ozan ona bakan, hayatın zor şartlarına rağmen bırakmayan, o okulda başarılı olmak için çalışırken geleceği eve ekmek getiren bir kadını, annesini, görerek büyümüş. Onun fedakârlıkları ve çabalarıyla hayalleri önünde engel kalmamış ve bugünlere gelmiş. Bu yüzden Esra’nın yaptıklarını  normal, sıradan, yapılması gereken şeyler olarak görüyor. Bunu bilinçli yapmıyor ya da bu böyle olmalı şeklinde düşünmüyor kesinlikle, sadece onun tanık olduğu durum bu ve buna göre değerlendiriyor olanları. Zümrüt’ün yetiştirdiği Ozan, insanların kendisinden ödün verecek şekilde fedakârlık yapmasını çok olağan, bunun dile getirilmesini de anormal buluyor. Aslına bakarsanız ona da pek seçenek sunulmamış bu konuda;  önce annesi sonra Esra eve para getiren, evi geçindirip sorumluluğu alan kişiler olunca Ozan’a da hep kendi işi ve hayalleri için çalışmak kalmış. Onun deyimiyle o, bugün sahip olduğu hayat için bütün gün bilgisayar başında hiç durmadan çalıştı. Dolayısıyla Ozan; Esra’nın yaşadıklarını anlayacak, ne kadar yıpranmış olabileceğini kavrayacak durumda değil. Zaten onun emeklerini, çalışıp didinmesini bu kadar basite indirgemesinin sebebi de bu. Yoksa onun ne kadar tükendiğini görebilecek durumda olsaydı Ozan gibi nahif, düşünceli ve sevdiğini tam seven bir adam asla bu kadar yıpranmasına izin vermezdi ama o bu durumu anlayamadığı için; annem de yaptı onun yaptığı her şeyi ama bırakıp gitmedi mantığında. Bundan dolayı Ozan’ın hayata direnme yolu vazgeçmemek, bırakıp gitmemek üzerine kurulu. Ozan’ın babasının gittiğini öğrendikten sonra  acaba dedim, acaba Ozan sadece Esra onu sevmediği için mi bu kadar kızgın yoksa onun da babası gibi ilk zorlukta onu bırakıp gitmesinin de bir payı var mı, bu kadar kırılmış olmasında? Bilemiyorum ama sanki pes edip gidenlere inat, o asla vazgeçmiyor.

O, pes etmezsem yarıda bırakıp gitmezsem kazanamayacağım hiçbir şey yoktur, düşüncesiyle şirketi kurarken de geliştirirken de böyle yol almış. Bu yüzden bugün kazandığı her şeyi, geldiği konumu kendi emeği ve direnme kabiliyeti sayesinde elde etti. Ozan ve Esra birçok konuda farklı olsalar da bir hususta çok benziyorlar. İkisi de asla pes etmeyen insanlar. Bugün kurduğu şirkete, başarılarına bakacak olursak da bunun için bir argümana bile gerek yok çünkü gerçek ortada. Yalnız beni çok rahatsız eden bir konu var ve değinmeden geçmek istemiyorum. Ozan başarılı olmak için direnirken hayatındaki kadınlar da onu koruyup kollamış, destek olmuşlar, bunu kabul ediyorum ama bir sıkıntı var. Hayatındaki tüm kadınlar onun bu başarısından az veya çok kendine pay çıkarıyor.  Evet, annesi de Esra da Ozan’a destek olmak için ellerinden geleni yapmışlar fakat benim yanlış bulduğum, ikisinin de sanki onlar destek olmasa Ozan  bugünkü konumunda olamayacakmış gibi davranması. Kabul ediyorum onların desteği çok önemli ve kıymetli ama orada Ozan’ın emeklerini, bunca yıllık çalışmasını yok sayıp onun başarısından salt kendine pay çıkarmak da çok yanlış bana kalırsa. Daha çok yeni, sadece bir yıllık, bir uygulamanın bunca başarı sağlayıp böyle tanınması sadece desteklemekle olacak bir şey değil. Esra her fırsatta yüzüne vururken Zümrüt de “Oğlumu nasıl CEO yaptım?” diye mekân açma derdine girdi. Bu tavır insanı büyütmez, aksine küçültür!

Korfalıların mahalleye dönüşü herkesin hayatını derinden etkilese de özellikle Zümrüt’ün oğlundan bağımsız, Menekşe’ye karşı ilan ettiği savaşın sebepleri benim merakımı cezbediyor. Zümrüt’ün mahalleye geldiğinden beri yaptığı tek şey Menekşe’yle uğraşmak. Esra’yla bile bu kadar uğraşmıyor. Menekşe’nin itibarini yok etmek için dedikodu çıkardı ve kendi de “oğluşuyla” karşı karşıya kalma pahasına Menekşe’nin dükkanını kapattırmak için adam tuttu. Amacı onların ekmekleriyle oynamak değil sadece Menekşe’ye tek güç olmadığını göstermek. O böyle davrandıkça acaba Zümrüt’ün Menekşe’den yana bir yarası mı var diye düşünmeden duramıyorum. Kaldı ki Zümrüt’ün yaptıkları sıradan dünür çekememezliği değil ve eğer Ozan’ın yaşadıklarının hesabını sormak isteseydi hedefi Esra olurdu. Zümrüt onca servetine rağmen gelip mahallede var olma peşinde, Menekşe’nin dükkanını kapattırdığında “Artık Menekşe mahalledeki tek güç değil!” diye seviniyordu. Belki de o dönem aralarında bir sorun oluştu ve Zümrüt bunu sindiremedi ya da Menekşe’nin çalışarak mahalle esnafından olması ve Zümrüt’ten çok daha fazla etkili olması bir sorun teşkil etti, tam olarak bilemiyorum ama bir sorun var, çok belli. Bu arada Zümrüt’e kötü, Menekşe’ye de iyi diyemiyorum çünkü bu hafta onun da bazı hareketleri beni fazlasıyla rahatsız etti.

Aslında baktığımızda Menekşe çok otoriter bir kadın, kontrol her an onun elinde olsun istiyor. Kocasına âşık; o ne yaparsa yapsın ondan vazgeçmiyor ve onun yanında ama ona gerçekten söylediği gibi destek olduğunu söylemek de pek mümkün değil. Esra her ne kadar annesine benzese de aralarında çok önemi bir farklılık var. Esra, Ozan hayallerini gerçekleştirsin diye gerçekten destek oldu. Fakat Menekşe; Yalçın’ı ciddiye bile almıyor, dinlemiyor ve en önemlisi ona inanmıyor. Yani Menekşe’ninki destek olmaktan çok köstek olmak. Düşünüyorum da acaba geçmişte kaç defa Yalçın’ın projeleri gözlük olayı gibi arada yok olup gitti, sırf Menekşe ona inanmadı diye ve kaç defa hayalleri yarıda kaldı?

Hayat bize farklı farklı seçenekler sunarken o seçeneklere nasıl bakacağımız da bir anlamda bize bağlıdır. Bazen nasıl görmek istiyorsak öyle görür ona göre davranırız. Birçok olasılık arasında bize en uygununu alır ve tek doğru oymuş gibi hareket ederiz. Ama çoğu zaman tek gerçek yoktur ve herkesin kendince bir doğrusu mevcuttur. İşte Ozan’la Esra da şu an böyle bir durumun içindeler. Hayatlarında birçok olay ve bunların vardığı birçok sonuç var. Onlar, sadece kendi bakış açılarına göre değerlendiriyorlar bu durumları.  Aralarındaki iletişimin kopuk olmasının en önemli nedeni de bu çünkü onların doğruları tek, birbirlerini anlamaya dahi yeltenmiyorlar. Bakalım farklılıklarına rağmen aynı doğrultuda bakmayı başarabilecekler mi?

O zaman bu haftalık da benden bu kadar, haftaya yeniden görüşmek üzere.

Benzer Yazılar

Bir Yorum Yazarak Siz de Katkı Sağlayın

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.