Kokular ve Güçler
Yazar: Serap SUBAŞI
Gardenya Çiçeği, Melekleri simgeler. Bakımıysa meşakkatlidir. Çok özenli ve sabırla büyütmeniz gerekir. ‘Uzaktan sevmek’ cümlesinin, çiçek karşılığıdır. Yaprağına su değdirmeden sulamanız, yapraklarını veya çiçeklerini el değmeden sevmeniz gerekir. Bir de baş döndürücü bir kokusu vardır. Eğer sevmek ve bu güzelliği verdiği için ona teşekkür etmek isterseniz uzaktan sevin ve el sürmeyin. Çünkü el sürer de çiçeklerini koklarsanız sabaha kalmadan çiçeklerinin ve yapraklarının solduğunu, kokusununsa kalmadığını göreceksiniz. Melek’i gardenya çiçeğine benzettim, ben. Onun gibi narin, aynı zamanda güçlü ve gösterişli. Erkan, Melek’e gardenya çiçeği gönderdi. Bu hediye bende Melek’i gardenyanın gibi özenle ve uzaktan sevip çiçeklerini açmasını sabırla beklediği izlenimi uyandırdı. Çiçeğe suyu gerektiği kadar ve nereye ihtiyacının olduğunu bilerek veriyor ve ışık saçmasını büyük bir sevinçle izliyor. Gardenyanın solmasını mı izleyeceğiz? Yoksa büyüyüp, kokular saçmasını mı, göreceğiz?
Uzaktan sevmek deyince, Cemal Süreyya’yı anmadan geçmek istemedim.
‘Uzaktan seviyorum seni
Kokunu alamadan
Boynuna sarılamadan
Yüzüne dokunamadan
Sadece seviyorum’
Gardenya kokusu bizi şiirli bir dünyaya götürse de diziye dönme vakti geldi. Ben, Mete’nin elinde bir plan var kanısındaydım ama videoyu güvenli yere bile koymamış. Yılmaz eliyle koymuş gibi bilgisayarına ulaştı ve aldı. İki kardeşin konuşmasından anladığımız gibi konu, Deniz değil; onların bize anlatacak başka hikâyeleri ve sebepleri var. Mete için bastırılmış öteki olma duygusuyla, Deniz istediklerine ulaşma yolunda bir piyon görevi görüyormuş. İsteği ‘Efe gibi olmak mı?’ yoksa ‘Güce sahip olmak mı?’ henüz bunu göremesek de derinlerdeki sebepleri detaylı olarak anlamak ve izlemek istiyorum. Tuna Mete’yi şimdilik dizginledi, şimdilik diyorum çünkü Mete “Tüüü, nankör seni!” deyince “Tamam Tuna Hanım, haklısınız!” deyip kendi hayatına devam etmeyecek tabi. Başka planların peşine düşecektir.
Tuna artık yoruldu. Her şeyi kontrol etmekten, her şeyi düşünmekten yoruldu evet ama Melek’i tamamen etkisiz hâle getirmeden, geldiği yere göndermeden çekilmez kenara. Çırpındıkça batmaya başlıyor. Yaptığı hamleler sağlam ama artık Melek de sağlam hamleler yapıyor. Tuna’nın Melek’le ilgili her şeyde bir parmağı var ama olanlar artık Melek’in canını sıkmaktan çok, elini güçlendirmeye başladı. Erkan’la Melek’in ortaklığı ne şekilde ilerler bilemem ama Tuna’nın onlarla uğraşmaktan vazgeçeceğini elbette söylemiyorum. Bir sonraki engelini de merak etmiyor değilim.
Tuna; Verda ve Efe’yi fark eder etmez bütün kinini Verda’ya püskürttü. Evet ortada Verda’ın yaptığı bir şey yok, ortada bir ilişki de yok ama Tuna’nınki biraz ‘Eşeğini sağlam kazığa bağlamak’ durumu aslında. Olabileceklere karşılık tepkisini baştan koydu. Verda ve Efe’nin aşkını beklerken bu denli güçlükle karşılaşacaklarını da düşünmemiştim. Bu kadar mı herkes karşı çıkar, her yol kapanır? Onlara karşı olan sadece Tuna değil elbette. Bu engeller aşklarını ve güçlerini daha da sağlamlaştıracak, tabi izlemek de keyifli olacak. Bu denklemde ikisi de durumlarının farkında. Ancak Verda kabullenmek istemiyor ve “Asla olmaz” aşamasında. Efe ise bir kalbinin olduğunu yeni anladı ve belki de istemeden de olsa devamlı Verda’nın yanında alıyor soluğu. Biri inkâr, biri teslim noktasında.
Efe ve Verda, kendilerine ne olduğunu anlamaya çalışırlarken beni asıl şaşırtan Cem oldu. Ondan hiç beklenmeyecek, mantıklı cümleleri karşısında saygıyla eğilmek isterim. Ayça ve abisinin oyunlarının ortaya çıkmasına da sevindim çünkü Cem biraz durulmalı. Durulmalı derken sürekli Verda’yı kontrol etmesini de beklememiştim tabi amabu tavrın sonuçlarını da merak ettiğimden izleyip görmek şimdilik ağzımı açmayacağım. Ayça nasıl bir yola girip nerelere sürükleyecek bizi bilemiyorum ama bu yolla parayı da bulabilir, Cem’in yakınına da gelebilir. Gerçi bunun Ayça’ya ne sağlayacağını da henüz anlamış değilim. Cem demişken Deniz dememek olmaz, malum erken olsa bile nur topu gibi bir aşkımız daha oldu. Deniz yalnızlığın ve sığınacak kimsesinin olmamasıyla Cem’e doğru yöneliyor. Bu yakınlaşmanın ne gibi sonuçlar doğuracağını ve hikâkeye ne gibi bir katkısı olacağını merak ediyorum.
Tuna’nın bu engebeli yolunda aksamalar başladı. İstemediği ve elinin yetmediği şeyler de olmaya başladı. Tuna söz konusu olunca ‘elinin yetmemesi’ demek inanılır gibi değil. Tuna’nın en büyük savaşı Melek’le olan savaşı. En büyük vurgunu buradan yiyecek. Aslında uzaktan baktığımızda o herkesle savaş hâlinde ve herkesi savaşına ortak ediyor. Ama pek çok olayın fitili de Tuna’ya rağmen ateşlendi. Efe -Verda, Deniz-Cem, Demir-Melek, Melek-Ceylan-Erkan bunların hepsi tek tek Tuna’nın el atması ve işlerin yokuşa sürülmesiyle birlikte çıkmaz yollara girecekler. Tuna’nın vurucu darbeyi bunlar sayesinde alacağını düşünüyorum. Bütün hepsi birden mi patlar, yoksa birbirini mi tetikleri orasını göreceğiz. Bence Tuna’nın bir darbe yemesi gerekiyor. Darbe yediğinde daha can yakıcı olacaktır. Bu da hikâyeye yeni konular demek.
Bu bölümü Arif’in Deniz ve Tuna’yı gördüğünü hatırlayıp polise giderken saldırıya uğramasında noktaladık. Yeni bir cinayet, hangi düğümlere sebep olacak merakla bekliyorum. İçimden bir ses bu cinayet işinde Mete’nin parmağı var diyor ama bakalım.
Söylemeden edemeyeceğim, Demir’e “Ben de biliyorum senin Tuna’nın yörüngesinden çıkamadığını.” diyerek Melek bilmeden fitili ateşledi. Üstüne Erkan’ın Melek’e karşı hislerini de hesaba katarsak Demir, bir yerde patlak verecek ve hesaplaşacaklardır.
SON’dan önce:
– Mete “Bak, sizin için Arif abiyi öldürdüm!” diye çıkmaz inşallah Deniz veya Tuna’nın karşısına. Oracıkta kalpten giderim.
– Tuna’nın herkesi ya da her ilişkiyi parayla değerlendirip servet avcısı sıfatı yapıştırmasına anlam veremiyorum. Halbuki en çok Tuna değer veriyor paraya.
– Aybüke Pusat, Verda’yı çok iyi giyinmiş. Halini, tavrını o kadar güzel yansıtıyor ki. Verda’nın Romeo’yla dertleştiği sahnede, Efe’yi düşündüğünü ve aklından çıkaramadığını kelimelere dökmese bile bize onu çok güzel geçirdi.
–Deniz ve Efe’nin sahneleri arttırılmalı bence. Güzel ve birbirini anlayan kardeşlere ihtiyacımız var.
Küçük hesapların kapandığı, büyük hesapların kızıştığı bir bölüm izledik. Emeklere sağlık!