ŞAHANE DAMAT 1. BÖLÜM
Marttan beri ha bugün ha yarın diye özlemle beklediğim dizilerden biriydi Şahane Damat. Hep derim benim için dizide ön koşul her zaman senaryo. İyi bir senaryo oyuncu hatalarıyla batırılabilir ama iskelet sağlam olunca toparlanıyor fakat senaryo kötüyse kim oynarsa oynasın hüsran… Şahane Damat bu açıdan bende 1-0 önde başladı çünkü kalemlerini çok iyi bildiğim ve çok güvendiğim isimlerin imzasıyla geliyordu.
Öykü, özellikle bu yazın moda trendi romantik- komedi janrının bir örneği… “Daima kader kazanır.” mesajı da romantik komedinin mutlu sonlu tarzına bence çok yakışmış. Sıradan bir izleyici olarak bölümü cevaplarını kendimce aradığım küçük küçük sorularla izledim.
Melike kim? Melike; hayalindeki haberi yapmak uğruna yanıp tutuşan, ailenin dar ve baskıcı çemberini kırmak için bir seri yalanla kendine sanal bir hayat üretmiş, Mehmet’e platonik âşık ve bir hayli sakar bir kızımız.
Ana kahraman Melike olunca onunla ilgili bu bölüm öğrenebildiklerimiz diğer kahramanımız Mehmet’e göre hâliyle daha çoktu. Mehmet’in yakışıklı bir estetik uzmanı olduğu, hayır işleri yaptığı, don yağı bir sarışınla nişanlı olduğu ve amcasının oyunlarının başkahramanlarından biri olduğu dışında şu aşamada bilgimiz yok. Sanırım Mehmet’in iç dünyası, hayal ve beklentileri ilerleyen bölümlerde Melike & Mehmet aşkının ve dolayısıyla öykünün dönüm noktalarını oluşturacak.
Bu bölümde ne öğrendik peki? Melike’nin aileye yalan söylediğini, Mehmet’in amcasının Diva’yla yaşadığı krizi Mehmet’in çözmesi gerektiğini, Melike’nin Diva’nın öyküsünden haber çıkarmaya çalıştığını ve bütün bunların bir şekilde birbirine girip Melike ve Mehmet’i bir araya getirdiğini…
Bölüm Melike’nin ailesine söylediği yalan nedeniyle Mehmet’le nişanlılarmış gibi yapmak zorunda kaldıkları anda noktalandı ve bu düğümden ilerleyecek gibi görünüyor. Mehmet, Melike’nin şantajına boyun eğip bu oyunu oynamak zorunda kalacak ve bir süre sonra kaçınılmaz olarak Melike’ye âşık olacak.
Bölüm içinde küçük küçük sezdiklerimiz nelerdi? Mehmet’in yengesinin oğluyla bir çekişmesi var ve Engin sanırım kötü adam…
Mehmet, İlknur’la nişanlı ama arada bir aşk yok. Henüz nasıl kesişti yolları, niye nişan aşamasına vardılar öğrenemedik ama Mehmet’in İlknur’un tavrından rahatsızlıkları var, belli.
Hem Melike’nin hem Mehmet’in ortak bir dostları var Tahsin. İlk bölüm kendini fazlaca gizlese de ilerleyen bölümlerde kritik olayların anahtarı ondan geçecek gibi.
Bütün bunlara baktığımda ilk bölüm olayı ortaya koyması, tipleri tanıtması ve bölüm sonu en mühim düğümü atmasıyla bence başarılı bir ritmde aktı ve tam olması gereken noktada durdu.
Şimdi gelelim tiplemelere ve oyunculara:
Melike rolünde Burcu Özberk’i fragmanlarda gördüğümde çok beğenmiştim. Çok doğal bir güzelliği ve şirinliği var. Benim kafamdaki Melike’ye tam oturmuştu. İlk bölüm, kanımı doğruladı. Ben saf, şirin gözlerinin içi gülen iyi niyetli Melike’de Burcu Özberk’i çok beğendim. Melike’ye gelince tiplemenin ana hatlarını beğenmekle birlikte sakarlık boyutunun biraz fazla altının çizildiğini düşünüyorum. Melike, Mehmet’e “Benim kaybedecek bir şeyim yok. Beni satın alamazsın!” meydan okumasında bulunacak kadar cesur ve net bir kız, üstelik bence Diva’yı haber olarak görmekten çok onu sevdi hatta acıdı öyküsü nedeniyle. Bu da hem duyarlı hem zeki bir kız olduğunu gösterir. İşte, tam da bu noktada o manasız sakarlıklarının azalması gerektiğine inanıyorum. Heyecanlandığında olabilir, kafası karışıkken olabilir, Mehmet yüzünden olabilir ama her durum ve ortamda sakar Melike görmesek iyi olur.
Mehmet için Ali Ersan Duru adını duyduğumda kafamda soru işaretleri vardı açıkçası. Fragmanlarda da sürdü bu. Bölümü izleyince çok da endişelenecek bir şey olmadığını gördüm. Şimdilik iyi taşıyor bence Mehmet’i, Ali Ersan Duru. İlerleyen bölümlerde özellikle romantik sahnelerde performansını görünce daha netleşirim ama bazı duruş ve mimikler düzelirse oturacak gibi… İlk bölümde bu tür ufak tefek aksaklıklar olur, deyip takılmıyorum.
Tahsin’e gelince: Mesut Yılmaz benim komedide zaten çok beğendiğim bir oyuncu ve son işinden çok başka bir profille, bence, çok muhteşem çıktı karşıma. Tek kelimeyle ba-yıl-dımmmm. İlerleyen bölümlerde ağırlığı artınca sanırım önünde saygıyla eğileceğim.
Binnur Şerbetçioğlu, Selen Uçar, Köksal Engür ve Erhan Yazıcıoğlu da çok iyi bulduğum isimler… Kibar’ın da tıpkı Tahsin gibi giderek ağırlık kazanması en büyük arzum…
Ancak işin açıkçası diğer iki kardeşi Cennet ve Tufan tiplemelerini düşündüğüm gibi bulmadım. Bilhassa Tufan’da umduğumu bulamadım. Ayrıca bu iki kardeşim stylinginde bence sorun var. Tufan’ın acilen tipinin değiştirmesi gerekiyor. Üzülerek o yarı Alman aksanlı Türkçeye de ısınamadım. Törpülense mi azcık acaba sevgili senaristçiklerim?
Bir diğer styling itirazım da Peri için… Bölüm boyunca üstünden çıkmayan o feci leopar
tunik mi elbise mi bilemediğim şeyi, bari ameliyattan çıkan kadının üstünde tutmasaydınız. Bir hastane gömleği işi çözerdi. Tepesindeki botanik bahçesine hiiiiiççççç girmiyorum bile. Melike’de muhteşem iş çıkarmış, Tahsin’de çok klas bir çizgi izlemiş, Kazibe’de doğru tonlanmış styling niye Diva gibi önemli bir karakterde çuvallamış bilemedim.
İlk bölümün bence bir diğer sıkıntısı müzik… Her sahnede ve yüksek tonda gelen müzik zaman zaman diyalogları öldürdü ve açıkçası ben müziği de pek sevemedim. Efektlerin de azalmasından yanayım ama siz bilirsiniz Bir de hastane yatağında sırf Peri şarkıcı diye durduk yere şarkı söyleyen Diva görmesek iyiydi…
Melike’nin gecekondudaki son akşamında cebinde 90 lira para varken limonla imtihanı da gözden kaçtı diye düşündüm. Kırık kapılı bir gecekonduda yaşamaya mecbur kalması durumu vurguluyordu zaten limon biraz fazla mı olmuş, ne?
Bütün bunların yanında Tahsin’in Melike’ye “Ben senin neyinim?” sorusuna “kanki” “kanka” gibi aptal saptal cevaplar yerine içi dopdolu, duru bir sözcük olan “dostumsun” cevabına ayrı bayıldım.
Bölüm önümüzdeki haftayı sabırsızlıkla bekletecek bir tepe noktada kaldı ama herkesin çok çabaladığı belli olan ilk bölüm için bütün ekibe teşekkür ediyor ve yüreklerinize, emeklerinize sağlık diyorum.