Ufak Tefek Cinayetler 7. bölüm
Yazar: Sinem ÖZCAN
Ufak Tefek Cinayetler’i Pelin’in Merve’ye attığı sürpriz golde bırakmıştık. Daha önceki yorumların birinde Merve’ye karşı puan alabilmenin yollarından birinin onu yalnızlaştırmak olduğunu yazmıştım. Özellikle Arzu ve Pelin’in müttefiklikleri onun elini çok güçlendiriyordu. Oya’nın ondan en zor koparabileceği de Pelin’di. Evinde verdiği yemekte Oya, bu muharebede hem Arzu’yu hem Pelin’i hedef alarak beklemediğim kadar çabuk puan kazandı.
Ne var ki Merve’den söz ediyoruz. Ummadığı bir gol yese de maçı bırakıp sahayı terk edeceklerden değil o. Elbette ki karşı hamle gelecekti. Sadece nereden saldıracağını kestirememiştim. Merve, Sarmaşık kadınlarını yumuşak karınlarından vurmayı hemen akıl etti: Evdeki yardımcılar… Belli bir sosyal sınıf için olmazsa olmazdır, onlar. Hem prestij anlamıyla hem de gerçekten evlerin çekip çevrilmesi için vazgeçilmezdirler. Evdeki yardımcı kadını bir anda kaybeden bir “Sarmaşık kadını” gerçekten de eli böğründe kalır. Kalır kalmasına da eğer bu sorun reel hayatta olsa ilk şoku atlatan kadın, bir başka ajanstan derhal yeni bir yardımcı temin etmeyi akıl eder. Ancak elimizdekinin bir kurgu olduğunu hesaba katarak bunun üstünde pek durmuyorum üstelik Merve’nin güdümündeki Sarmaşık ahalisi böyle bir konuda kafa yoracak, yorsa da eyleme dökecek kadar inisiyatif sahibi de görünmüyor.
Pelin dâhil bütün kadınlar yardımcılarını kaybettiklerinde bunun arkasındaki gücün Merve olduğunu hemen algılayacak kadar basiret sahibi çıktılar ve derhal geçici isyanlarını rafa kaldırıp yeniden ona biat etmeyi seçtiler. Böylelikle Merve, Arzu dışında ordusuna yeniden hâkim olmayı başardı.
Arzu’nun kişisel problemleri o kadar yoğun geliyor ki üzerine ne Merve ve Oya arasındaki savaşı ne Sarmaşık ülkesindeki yerini görüp değerlendirecek takati var. Mehmet’in para musluklarını tamamen kapaması Arzu’yu doğal olarak çok ağır hırpaladı. Mehmet’ten evi almış olmanın zafer sarhoşluğu da bunun aslında bir taktik hata olduğunu fark etmesiyle çok kısa sürdü. Merve ve Pelin’e haklı öfkesi de onu Oya’yla aynı çizgide buluşturdu. Eğer şartlar farklı olsa Oya’yla aralarındaki buzları eritmek ona iyi gelecekti ancak iki çocuklu bir kadın için geçimini temin etme endişesi, her şeyin önüne geçebiliyor.
Ben, Arzu’da belli bir sosyal sınıf kadınının kaçınılmaz kaderini izliyorum, aslında. Çevremde de sık rastladığım bir hayat çizgisi var onun. Üniversite mezunu, eğitimli ama zengin bir koca bulduğu için çalışma hayatına hiç adım atmamış, kocanın ekonomik gücüyle rahat bir hayat sürmüş kadın tipi, Arzu. Ne var ki erkek egemen bu dünyanın görünmeyen kuralları vardır. O dünyanın erkekleri; güzel, eğitimli ve iyi ev kadını eşlerinin sağladığı konforu alabildiğine kullanır, bunun bedeli olarak da kadının rahat ve hesapsız para harcamasına olanak sağlar ama çok önemli bir şartla: Kadının eline para vermez. Limitsiz kredi kartlarını sorgulamadan öder, ne istiyorsa alır ancak parayı ona teslim etmez çünkü bilir ki para, kendi gücüdür. Her şeyini emanet eder ama gücünü asla. Bu nedenle o grubun kadınları, her şeye sahip görünseler de paraya hiç sahip olmamışlardır. Bu hayatın sonsuza dek sorunsuzca süreceğini düşündükleri için de kendilerini, bir başlarına ayakta duracak biçimde hazırlamazlar. Hele hele birikim filan yapmalarına hiç imkân yoktur çünkü kredi kartları, mücevherleri, arabaları, şık kıyafetleri vardır ama bunların bedeli bizzat kocaları tarafından ödenmiştir. Ellerine para geçmemiştir.
Arzu, tam da bu ikilemi yaşıyor. Onun bu zayıflığı da ordusundan tek bir asker bile kaybetmeye niyeti olmayan Merve’nin yeniden ağına düşmesine neden oldu. Arzu; arkadaşlık, dostluk, kırgınlık vs… düşünecek durumda değil, o denize düştü bu durumda yılan Merve de olsa ona sarılacak çaresi yok.
Arzu’nun Serhan’ın şirketine girişi bazı dengeleri elbette değiştirecek. Serhan onu işlerden uzak tutmayı planlasa da Arzu özünde zeki bir kadın. Kendini toparlayınca çevresinde olup bitenleri fark etmesi çok muhtemel. İşte o zaman Merve’nin Arzu’yu şirkete yerleştirmesi kendisi için iyi mi olur kötü mü olur, göreceğiz.
Oya’ya gelince Serhan’la ilgili yaşadığı kafa karışıklığı Merve’yle ilgili planlarını askıya almış görünmesine neden oldu. Her ne kadar hâlâ “kötüler kazanmamalı” ilkesini dile getirmiş olsa da Merve’nin Pelin ve Arzu’yu geri almasına bir reaksiyon göstermedi.
Serhan ve Oya giderek bir “imkânsız aşk”a doğru yelken açıyorlar. İmkânsız çünkü her ikisi de Serhan’ın evliliğinden çok kızına bağlılığının bir ilişkiye olanak tanımayacağının farkında. Yine de birbirlerini hayatlarından söküp atacak cesaretleri şu an için yok. Uzak durmaya çabaladıklarını görüyoruz ama sonuçsuz kalıyor.
Oya’nın gizli bir ilişki yaşamakta olduğu fikrine farklı nedenlerle Pelin ve Merve ikna olmuş görünüyor. İkisi de diğerinin kocasıyla yaşadığını düşündükleri bu ilişkiyi şu an kendilerine saklamaktan yana. Yeni bir Merve – Pelin krizinde açığa vurulmak üzere elde koz olarak bulunduruluyor. Kol düğmesinin ele geçirilmesi, bu noktada bir anahtar gibi görünse de kurgu matematiği bana o ipucunun bir yere varmayacağını söylüyor. Merve, Oya ve Serhan arasında olup bitenleri şimdi ve bu kadar zayıf bir ipucuyla öğrenmemeli. (Serhan o kol düğmesini birlikte yemeğe gittiğimiz akşam düşürdüm derse konu kapanır, zaten)
Başıma bir şey gelmeyecekse itiraf etmek istiyorum: Ben, Oya ve Serhan arasındaki duygulara ve doğmakta olan aşka ikna olmuş değilim. Bu, öykünün ilerleyişiyle ilişkili değil. Sanırım ben Gökçe Bahadır ve Mert Fırat’ı çift olarak düşünmekte zorlanıyorum, bende aralarında kıvılcımlar uçuşan ya da uçuşma potansiyeli olan bir çift görüntüsü uyandırmıyorlar. Ancak benimki tamamen kişisel bakış açısı ve öykünün altı, bu aşk için tam doldurulduğunda etkilenmesem de zihnen kabullenirim.
Hem karakterlerin yaşadığı çelişkiler hem de toplumsal normlar Oya ve Serhan ilişkisinin mutlu sona varacağını düşündürmüyor bana. Öykü, flashback tekniğiyle günümüzden geçmişe gittiğinden ve cinayete bağlanacağından kafamda bu aşkın ölümle biteceği yargısı oluşuyor yavaş yavaş.
Benim dizide yerine oturtamadığım tek karakter Edip. Başlangıçta, birkaç bölüm sonra öykünün kilit çatışmasında yerini bulacağını düşünmüştüm ama bu henüz oluşmadı; açıkçası çok oluşacak gibi de durmuyor. Edip şu an sadece Oya’nın hayatında aklı sembolize eden bir metafor olarak duruyor. Yan karakterlerin bir biçimde ana çatışmaya dâhil olmasını ve onu desteklemesini bekleriz. Burada ise Edip kasten dışta bırakılıyor gibi geldi bana. Yapısal olarak da eylem adamı olmayışı ve fazla pasif bir yaşantıyı benimsemiş olması da bana bunu düşündürüyor olabilir ama benim için Edip şu anda bir etkisiz eleman ve öykünün içinde anlamsızca dolaşıyor. Oya’nın hayatında da onu dönüştürecek, ona itki olacak bir duruşu bulunmadığından niye biz Edip izliyoruz, anlamış değilim. İlerleyen bölümlerde öykünün çok önemli bir düğümü ona bağlanacaksa bunu mazur görebilirim ama o zaman da buna dair bir iki ekmek kırıntısı ararım. Şu an bana tamamen fonksiyonsuz geliyor.
Ufak Tefek Cinayetler; beni izlerken bir yerden koparıp bir başka yere savuran, zihnimi sürekli meşgul eden ve öykünün seyrini hayranlıkla takip ettiğim bir dizi olamadı ne yazık ki ancak tuhaf bir biçimde de bana kendini izletiyor. Bunda en büyük pay, Merve’nin. Ben Oya ve Serhan’dan, işlenen cinayetten hatta Oya ve diğerleri savaşından çok öyküyü “Merve ne yapacak, bu darbeyi nasıl atlatacak, bu savaşı nasıl lehine çevirecek?” merakıyla izliyorum.
Ana karakterin Oya olduğu hesaba katılınca Oya’yı değil de Merve’yi bu denli merak edişimin altında, karakterin Oya’ya nazaran çok daha albenili ve derinlikli yazılmış olması gerçeği var. Ben Oya – Merve savaşında da güç dengesinin adil olmadığını ve ibrenin Merve’den yana ağır bastığını düşünüyorum. Özetle bana Ufak Tefek Cinayetler’i izleten şu an için Merve.
ben de bu dizi icin bir yorum yazdim ama buraya copy paste yapamiyorum. Acikcasi basindan beri bu diziye isinamadim merve nin son iki bolumde oya dan aldigi darbeler yuzunden ilgimi cekmeye basladi. Bu dizinin kadinlara mesajlar verdigini dusunuyorum. ama alabiliyorlar mi cok emin degilim. Arzu nun is bulma konusundaki zorluklari maalesef bu ulkenin gerceklerinden...medeni ulkelerde cocuk sahibi calismak isteyen kadinlarin is olanaklari maalesef bu ulkeye gore cok daha kolay!
Merhaba, Yoruma copy paste yapabilmeniz lazım ama niye olmadı bilemedim. Sanırım beni diziye tek bağlayan Merve. Oya'ya da diğerlerine de ısınamadım ben. Yanlış anlaşılmasın Merve'yi seviyor değilim ama ilginç buluyorum ve hamlelerini düşünmek beni izlemeye zorluyor. Eğer o olmasa sanırım takipçisi olmam. Aslında izlediğimiz nerdeyse her şeyden mesaj çıkarmamız mümkün de o gözle kaç kişi izliyor tabi bilmiyorum. Haklısınız bizde iş bulma meselesi çok saçma sapan. Sosyolojik olarak da ekonomik olarak da... Bizde markete kasiyer ararken bile işle ilgisi olmayan bir sürü koşul koyarlar. Ya da işe ihtiyacı olan bazı işleri alem ne der mantığıyla yapmaya erinir. Batıda daha farklı o kesin. Ben yine de Arzu'nun çaresizliğini çok anladım ve Merve'yi reddetmeyişine empati yapabildim bu anlamda bence mesaj yerine vardı. Yorum için çok teşekkürler :)