Dolunay 10. bölüm
Yazar: Sinem ÖZCAN
Yoğun ve hızlı bir tatilden sonra maalesef benim için, berbat geçen bir günün akşamına denk geldi Dolunay. Hatta daha sakin bir kafayla bakayım diye bu gece izlememeyi de düşündüm ama son anda içime Ferit Aslan kaçtı: Kural kuraldır, Dolunay gününde izlenir, deyip geçtim ekran başına. Bir sürü detayı, bir sürü güzelliği kaçırmış olabilirim baştan affola!
Bölümde ilk dikkatimi çeken, geçenlerde yazdığım “Hakan, o şirketin hissedarı değil ki Ferit niye onun işlere karışmasına izin veriyor?” sorumun cevabının bu hafta Ferit’in ağzından gelmesi oldu. Benim ağzımın payını vermek Ferit’e kısmet oldu ve açıklama beni ikna etti. Evet, doğru; Demet isterse Hakan’a yardımcısı sıfatını verebilir ve İkbal Hanım’ın Ferit’in asistanı olarak katıldığı bir toplantıya Hakan da girer. Benim için sonuçlar mantıklı sebeplere bağlandığında sorun kalmıyor, sorunum bağlanmayıp ortada bırakılanlarla sanırım. Umarım başta Asuman’ın çaldığı kravat iğnesi olmak üzere (Evet, taktım; kabul ediyorum) diğer belirsizlikler de birer birer çözüme ulaşır.
Gelelim bölümün ana konusuna: İstifa eden Nazlı, onun gitmesine izin vermeyen Ferit ve giderek kendi dönüşümünü yaşayan Deniz… İki bölümdür kaçan Nazlı, kovalayan Ferit izlemiştik ve ben artık bitmesini dilemiştim. Tam anlamıyla bitti, diyemesem de kaçma- kovalama boyutunda değişiklik yaşandı, diye düşünüyorum.
Açıkçası bu bölüm Nazlı’ya kızmadım ben, pek çok noktada da ona hak verdim. Nazlı’yla empati yapıyor ve onun gözünden değerlendiriyorum Ferit’i. Öyle ya da böyle işinizden istifa etmişsiniz ve bunun gerekçesini açıklamak istemiyorsunuz. Karşınızdaki adam bütün gücünü kullanıp sizi köşeye sıkıştırıyor. Üstüne üstlük sözleşmedeki bir maddeye dayanarak sizi iyice çaresiz bırakıyor. Kimse kusura bakmasın ama o noktada ben de “Aaa, haklı adam!” diyemem. Kanunen hakkı ve gücü olduğunu bilsem de daha önceki anlayışa dayalı iş ilişkisini düşünüp en azından insani bir tavır beklerim. Bunu göremeyince ben de kapana kısılmış hissederim, ben de tırnaklarımı çıkarırım. Onu da geçtim; ısrarcılıktan umursamaz bir profesyonelliğe oradan çok içten bir ilgiye hızlı geçişler zaten kendi içinde git geller yaşayan Nazlı’yı karmakarışık eder. Hele son sahnedeki “Artık özgürsün!” cümlesi Nazlı’nın bütün dengesini yok eder. Yine de bana kalırsa çok iyi kontrol etti olayı, tebrik etmek lazım.
Ferit’e gelince… O, bir avcı… Avını köşeye sıkıştırdı ve şimdi büyük bir zevkle oynuyor onunla. Nazlı’nın duygularının da farkında, niye kaçmak istediğinin de… Onu nereye kadar zorlayacağını da hesapladı, nerede nefes aldıracağını da ve son sahnede vurucu hamleyi de yaptı. Tam da o anda Nazlı’yı serbest bırakmak ve gitmesine izin vermek, onun elindeki bütün kozları almak demek. Nazlı uzaklaşır, kurtulmuş hisseder, hatta rahatlar ama onu bağlayanın Ferit olmadığını anlayıncaya kadar…
Bu üçgenin son köşesi de Deniz… Bu bölüm kendi içinde çok tutarlı, onun bakış açısıyla çok mantıklı bir çizgisi varmış gibi gelse de izlerken ben onu ışıltılı bir kaplamaya benzettim. Parlak, çarpıcı ve etkileyici… Ama tırnağınızla o kaplamayı hafifçe kazıdığınızda o ışıltı dökülüyor ve alttaki karalık ortaya çıkıyor. Eğer gerçekten ablasına değer verdiği ve o görevi çok istediğine inandığı için Demet’i desteklese Ferit’e rağmen onu alkışlardım fakat onun derdi Demet ve onun hak ettikleri değil. Onun derdi bir türlü Ferit’i Nazlı’dan uzaklaştıramamak… İçten içe öyle iyi görüyor ki Nazlı ve Ferit arasında yaşananları ve onların arasındaki kıvılcımları… Ferit’in insanları yönetmesinden duyduğu rahatsızlığın asıl kaynağı da bu aslında. Ferit, Nazlı’yı Deniz’e doğru yönlendiriyor olsaydı o zaman “gücünü kötüye kullanmak”la suçlanmayacaktı. O zaman “Ferit Aslan” diye değil yine Ferit “Abi” diye hitap ediyor olacaktı. Deniz’in bütün samimiyetsizliği de burada bana göre…
Geçen bölüm, bir türlü Alya’dan vazgeçmek istememesine çok sinirlenmiştim bu bölüm öfkem iki katına çıktı. Alya kendisi için en zor ama en doğru olanı yapmış ve onun yanından uzaklaşmışken onun zaafını kullanıp yeniden onu yanı başına çekmek de bir başka samimiyetsizlik. Ferit, gücünü kullanıp Nazlı’ya zulmediyor ama sen sevgisini kullanıp Alya’ya acı verirken “duyarlı adam” oluyorsun öyle mi Deniz? Kimse kusura bakmasın ama karşılık vermediğin ve istemediğin bir aşkı kullanmak, bence sözleşme maddesini alet ederek yapılandan çok daha büyük bir zorbalık.
Deniz’in yavaş yavaş Demet ve Hakan safına geçeceği belliydi ki zaten olması gereken de o. Bence o noktada da işlevini tamamladığına göre artık Nazlı’ya duygularını açabilir sonra o çok kıymetli duygularını yerden toplayıp paşa paşa ablacığının kucağına koşabilir. Sanıyorum bu kimliksiz adamdansa kötü ama net Deniz’i daha fazla sevebileceğim ben.
Geçen hafta dikkatimi çekmişti ama fırsat bulup değinememiştim. İki bölümdür Pusula Holding’in yeri değişti ve dolayısıyla da Ferit Aslan’ın da ofisi… Bu bölüm kafa karışıklığından ilk önce Engin’in ofisini Ferit’e ait zannettim ve “Aman Allah’ım bu ne?” oldum. Ne odanın ruhu ne objeler ne de tablolar Ferit’çeydi. Neyse ki yanılmışım. Gerçek odasını gördüğümde kendime geldim. Bu arada Ferit Aslan demek biraz da tabloları demek… Evindeki ve ofisindeki tablolar fena hâlde ilgimi çekiyor. O detayı kim kullanmayı akıl ettiyse yürekten kutluyorum. Çok abartıyor olabilirim ama gerek renkler gerek desenler ve gerekse kullanıldıkları yerler bence tesadüf değil. Hele çalışma masasının ardındaki o siyah tabloyu ve oradaki siyah at figürünü çok beğendim. Gerçi benim seçimim, orada siyah at değil siyah zemin üstünde siluet hâlinde beyaz bir unicorn olurdu. (Tamam, Sayın Yönetmen’im, yavaşça o sopayı yere bırakıyoruz, sustum!)
Gözüm beni yanıltmadıysa masanın karşısındaki duvarda da çok hoş bir semazen tablosu görür gibi oldum. Keşke eski ofisten taşınırken oradaki mavili, kırmızılı tabloyu da bırakmayaydık, Ferit’in ruhunu çok iyi yansıtan bir detaydı o. Neyse, bir fırsatını bulduğumda evdeki ve ofisteki o tabloları adam gibi inceleyip oradan bir kişilik tahliline de gitmek niyetindeyim.
Algıda seçicilikten sanıyorum, bu bölüm beden dillerindeki detaylar da takıldı gözüme. Teknede İtalyan misafirler aşçıyla tanışmak istediklerinde masaya gelen Nazlı’nın elini Ferit’in koltuğunun arkasına koyuvermesine bayıldım. Normalde o konumdaki bir görevlinin hele de Ferit Aslan’ın bir çalışanıysa masanın yanında dimdik durmasını beklerdim ancak Nazlı, her ne kadar kabullenmese de Ferit’e hissettiği yakınlık o minicik detayla göz önüne seriliverdi. Nazlı’nın duruşu patronun yanındaki çalışan duruşu değil, kendini yakın hissettiği birinin yanındaki kadın duruşuydu. Bu arada onun işi ve yeteneği konusunda mütevazı olmamasını da çok doğru ve çok güzel buluyorum.
Beden dili deyince Deniz’le konuşan Ferit geldi hemen gözümün önüne. Sahnenin başında; futbol konuşurlarken kollarını kavuşturmuş, rahatça geriye yaslanmış, alanını geniş tutmuş bir Can Yaman izliyorum. Çünkü Ferit’in keyfi yerinde, kendini güvenli hissediyor ve herhangi bir tehlike sezmiyor. Deniz’in konuyu pat diye Nazlı’ya getirmesiyle birlikte Ferit gerilmeye başlıyor ve o gerginlik Can’ın beden diliyle çok keskin somutlanıyor. Önce yüzü geriliyor, kaşlar çatılıyor, bakışlar sertleşiyor. Ardından Deniz’in onu doğrudan suçlaması üzerine o gerginlik bambaşka bir hâl alıyor. Bu kez yüzünde sahte bir sakinlik beliriyor. Deniz, Nazlı’nın tazminatını ödeyeceğini söylediğinde artık o sahte sakinlik de aşılıyor. Doğrudan gülümseme yerleşiyor ama o gülümseme de öyle bir şey var ki… Bir yanıyla “Biliyordum böyle bir şey yapacağını” diyor, bir yanıyla iyice sinirleniyor, bir yanıyla da Deniz’in tepkisini zırva bulduğunu vurguluyor. Tam o sırada yönetmenin çok yerinde bir zomuyla bir başka detayı fark ediyoruz. Yüzünde o gülümseme sürerken ayağını sallayıp duruyor. Beden dilinde çok temel bir kural vardır. Yüz ifadelerimizi çok daha kolay ve çabuk kontrole alırız, buna karşın kontrolde en zorlandığımız yer ayaklarımızdır. Özellikle iş dünyasında verilen eğitimlerde mümkünse karşı tarafın ayak hareketlerine dikkat edilmesi vurgulanır. Yalanı, gerginliği ve güven sorunlarını ayaklar ortaya serer çünkü.
Can’ın beden dilini karakterin duygusuna çok iyi oturttuğunu daha önce de görmüş ve söylemiştim. Bu defa da bir kez daha hayranlıkla izledim. Oyuncunun enstrümanı bedenidir. Doğru ve güzel melodiyi yakalamak için onun bütün imkânlarından çok dikkatle yararlanmak hele duygu geçişlerinde bunu çok akıllıca yapmak gerek. Can, gördüğüm kadarıyla enstrümanını en doğru ve verimli kullanan oyunculardan biri ve bunu her seferinde farklı bir yolla yapmayı başarıyor.
Deniz’in evindeki rövanş konuşmasında da o son bakışına vuruldum. Deniz’in gerçek yüzünü sanki o an görmüş gibi şaşırmış ve bir o kadar da kırgın bakışı bence bölümün en iyi Can sahnelerinden biriydi.
Bölüm, Nazlı’nın ardından bakan Ferit’de kestik. Hem de çok güzel bir yakın planla… Yine dopdolu yine birden çok duyguyu barındıran bir bakış o da, ne var ki onu gelecek bölüme saklıyorum akışını bütünüyle görmek için.
Giden Nazlı ne zaman ve nasıl dönecek geriye bilemiyorum ama ben onun gidişini izleyen Ferit’i merakla bekliyorum.
Emeklere sağlık…
Günaydın ? yine tam bölüm izledim ama sen yoktun olmadı bak... ? Bir solukta okudum. Her zaman olduğu gibi ikinci adam ? olduğumdan sessizce kenara çekiliyorum. Deniiizzzz Denizzzzz..... Sen yönetmen ve detayları tebrik ederken ben kim ya yönetmen, böylesi de olmaz demiştim. Sinirle ayağını vurması güzel detay. Ama rejide küt diye yerleştirmeleri çok acemice... Öyle bir açıdan ver ki bırak izleyici aaa bak gördün mü desin.... Bu detayları hissettirmeden verebilen çok az sayıda yönetmen var izlediklerim arasında. Her yol hayat şarkısı na çıkar gibi olacak ama Cem Karcı çok iyiydi bu konuda ? O güzelim tekneye topuklu ayakkabılar ile bindilerrr Sinem... Benzer bir teknede Amerikalı misafirleri ağırlamışlıgım vardır, (tekne patronun tabiisi ?) nazikçe ayakkabılar çıkartılır... Eve girişte terlik detayı veriyorsan bunu da ver ? (ki Ferit Nazlı dan çıkışta ayakkabılarını giymeden evden çıktı ?????) Daldan dala yazıyorum. Kardeşlerinin katili demişsin. Demet nasıl olur da bu detayı verdikleri halde Hakan'ın yanında hala... bir cümle ile geçti gitti... Mesela çocuğunu aldırırken bir katilin çocuğunu doğuramam gibi içses duysaydık. Masallah kadın relax... Fatoş'a kalp bırakmadan ayrılamam... ??? Gözlerinin içi gülüyor sevinince... Asuman'ın Fatoşla Tarık (şoförün adı Tarık miydi?) evlenmiş cikisi çok eglenceliydi. Engin i hep soförle dolastirmalari beni çok rahatsız ediyor. Mesela araba sürüş korkusu gibi birşeye baglasalar içim ferahlayacak. Tamam üçlü detaylar için bu sahneler gerekli ama bir dayanagi olmasi gerekli. Büyük patron aracını kendi kullanir, maşallah engin özel Şoförlerle geziyor... Deniz ? demiş miydim ?? Bi'de Nazlı nin Püsküllü kupelerine gicik oluyorum... Bi'de kışa şansı çok zor bu dizinin ? ( gerçi no309 20'i görmez demiştim, 2.yila girdi. Bu işten pek anladigim söylenemez ama ben izler miyim? Hayır ?)
Aslıcım dün kafam gerçekten bir dünya izledim bir sürü detay kaçmıştır ki topuklu ayakkabıyla tekneye gitmek de bunlardan biri. Fatoş ve Engin'le ilgili koca paragraf yazmıştım ama yazı uzun olunca çıkardım. Fatoş'u çok seviyorum ama onun da para merakı ve sınıf atlama çabası beni deli ediyor. Engin de onun bu merakının sonucu diye düşünüyorum ben. Engin bana fazla sığ ve renksiz bir adam geliyor. Hele "Biz sevgili olalım mı?Hadi, olalım. Aaaa bak olduk" modunda bir ilişkiye başlamak benim görüp göreceğim en kötü duygusal ilişki başlangıcıydı, sanırım çok uzun ömürlü olmayacak o ilişki. Sonunda Tarık'ı seçecek gibi geliyor bana. Demet bana kalırsa Hakan'dan da kötü ve merhametsiz bir kadın. Onun bir iç sesi, vicdanı veya duygusu olduğuna hiç inanamıyorum ben. Deniz'i başta sevdim hep söyledim ama şu anki Deniz'e tahammül dahi edemiyorum ben. Sanırım bu tarz adamlara hiç tahammülüm olmadığından... Belki kötü adam olarak sevebilirim onu çünkü onu kötüleştirecek zemin iyi kuruldu. Yorum için çok teşekkürler. Kendine çok iyi bak olur mu?Sevgiler
şarkı besteledi... çok romantik <3 <3 <3
Aman almayayım. Şarkısını ve gitarını da alıp benden uzak Allah'a yakın bir yere gitsin mümkünse... Hayatta en tahammülümün olmadığı şey böyle kamyon altında kalmış yavru kedi bakışlı adam :)))
Aslıcım daldım araya, kendi bölüm yorumu atmadan önce tekrar yorumlaşmak güzel oldu, çok kızdık ama güzeldi ve özledim ben, evlaaaat, ahhaahaa.<3 Demek sende Karadeniz kızısın.? Veeee o yüzden Deniz bey efendi senide kandırdı demek ki.?Şaka bi yana; beste yapması iyi hoş da. Aramızda bende sanat dallarından gelirim ve aslında sanatçı ruhlu insanlarla irtibatı severim çünkü daha fazla ortak noktalar var sanattan hayran hayran konuşunca araba gibi bakan yok felan amaaaaaaaa sorun şu; Nazlı'ya soran varmı ne hissediyor diye? Ha işte. Aslında alttan bildiği halde Nazlıya yürümesi beni deli ediyor. Bilmese ve onunda ona karşı boş olmadığını düşünse bu denli gözüme batmazdı mesela. Üstüne birde Alya'nın ona hâlâ aşık olduğunu bildiği halde onun hem kalbini fena halde kırdı, hem elinin tersi ile irtti nede saygı duyarak geri çevirdi kızcağızı. Tamam fazla üstüne gitti bu tartışmasız. Nihayetinde 2,5 yıllık süren ilişkileri vardı buna saygı duysaydı gözümden o kadar düşmezdi. Üstüne harem kurarcasına hem Nazlı'yı "istiyor" aynı zamanda ama Alya'yı yine kafesledi. Tekrar bara almasının sebebi ondan vaz geçememesi. Abisi zaten ilk/ikinci bölümde demişti ilişkileri İstanbul borsası gibi, iniş çıkışlı yaşıyor diye. Şaşırmadım. Nazlı'ya aslında bana göre aşık değil o sadece şimdiye kadar gördüğü kızlardan farklı olduğunu bilmesi onu ona çekiyor. Ve özellikle abisinin ölümünden Sonra ona iyi geldiği için, yani enerjisi yüksek vs olduğu için aşkla karıştırmakta bana kalırsa. Birde Alya'dan ayrılıp Güney Afrika ya kaçtı, ne oldu da kaçtı? Haberde vermeyi tenezzül etmedi geri gelirken. Çok sorumsuz... Nazlı onu sadece arkadaş olarak seviyor. Öyle olmasa o kadar rahat hareket etmez yanında, o Asuman'ın işlediği halt yüzünden yalan söylediği için sadece Ferit'in gazabından korkuyor, Deniz ne düşünür veya oda ters tepki verir, öfkelenir vs diye hiç aklından geçirmedi bir kere bile. Halbuki Deniz demişti bir şeyi saklamak yalan kadar kötü diye. Ortaya çıkacağı da yok gerçi ama çıksa Deniz bile kızar Nazlıya sakladığı için. Kaldı ki geleneksel horoz savaşlarından oldum olası nefret ederim. Ama tabi Deniz ? Sen devam, çünkü zevkler ve renkler.? ............Rejiye gelince ritim eksiklik var evet ve kameraman çok iyi olduğunu söyleyemem oda büyük faktör benim gözümde. Lakin şartlar yüzünden daha tolere ediyorum birde benim gözümde sanat yapan kameram sayısı çok az; bir kısım idare eder ama çoğunluk gerçekten çok kötü yakın plana girerken mesela fail... Çağrı Bayrak detaylar ve renklerde çok iyi, ben o detaylar ve renkler onun reji diline ait olduğunu düşünüyorum, iyi yönetmenlerde bu olması gereken şey, renk seçimler ve kurduğun tablo önemli. Perspektif de eksiklik var bana kalırsa evet ama kameram dan da kaynaklı o bana kalırsa... Benim Türkiye'de sanat yapan kameraman dediğim bir tek isime denk geldim onu sende izledin zaten, İçerdeki Tolga Kutluay. ? Bir vimeo' platformda Karadayı dizisi için yaptığı videoyu izle, ne dediğimi anlayacaksın. Uluç Bay'ım ve onun üçüncü gözü sanat'tı. Rejisör'ün diline hakim, aynı dilden konuşuyor, üstüne oyuncu performansı dahada etkili hale getirdi.... Kıyas etmemek gerek... HŞ izlemedim gerçi ama okadar uzun süre izlediğin dizi ve reji'yi gözlerin araması ni nevi normal, çünkü özlem var....☺️ See you ??
Dizileri belli bir zırvalama potansiyelini kabullenerek izliyoruz hepimiz. Burada üst limit çoktan aşıldı sanırım, tahammülüm kalmadı. Tahammül sınırı aşılınca da dizi artık izlenmiyor haliyle. Havada kalan konular, normalde olmayacak davranış biçimlerini falan geçiyorum artık. Kaçışlar çok uzadı. Tam söyleyecekken birilerinin gelmesi, vb. 2879 kere olunca sıktı artık. Zaten senaryo klişe, bir çok diziden copy/paste'ler var. Üstüne yine kavuşmayı engelleyen bir sır (Türk dizilerinde artık kavuşmayı engelleyen başka sebepler bulunmalı. Sırlar unutulsa birkaç yıllığına keşke!!!) ve yine o sırrın yılan hikayesine dönüşü olunca, sırf güzel oğlan, güzel kız için bile izlenmiyor maalesef. Üstelik kız oldukça suni ve sevimsiz olmaya başladı. Dişlerini sıkarak konuşması sanırım Özge'nin fiziksel bir engeli. Dişlerini mi yaptırmış ve olmamış sanki?? Daha önce bu kadar kötü bir oyunculuk sergilemiyordu zira...Bu dizide tutmayan bir halleri var. Başrol oyuncusuna gıcık olmaya başladım, o derece yani. Tuhaftır; ilk kez bir dizide kavuşamamış çifte bakıp, "Keşke daha güzel bir kız çıksa, Ferit ona aşık olsa" demeye başladım. Antipatik bulmaya başladığım bir çok şey var. Bakalım bu dizi buradan nasıl toparlanacak?
Merhaba, Sanırım ilk defa karşılaşıyoruz o sebeple önce hoş geldiniz demek istiyorum. Eleştirinizi çok haklı buluyorum. Senaryo baştan beri sürprizsiz ve fazla tesadüflere bağlı işliyor ve çok haklısınız bu pek çok Türk dizisinin sorunu. Aşamadık şu Brezilya dizileri geleneğini. :) Benim de birkaç bölümdür endişem izleyicini kaçmaya başlaması. Zaten kemikleşmiş bir seyirci kitlesi yok bu da kış sezonu için handikap. Ben Özge Gürel'i ilk defa izliyorum oyunculuğu konusunda çok yetkin olamıyorum o yüzden. Konuşma problemi ben de dişten çok nodül hissi uyandırdı ama emin olamam tabi. Aslında ilk planladıkları çizgiden sapmamış olsalardı sürprizsiz ama doğru çizgide ilerleyecekti dizi. Ne yazık ki izleyici sözde evlilik beklentisine girdikçe ekip bu olmasın diye öyküyü başka kanallara akıtmaya çalışıyor ve haliyle de zorlama bir şey çıkıyor ortaya. Umarım iyi bir planları vardır. Yorum için teşekkür ederim. Yeniden görüşmek üzere.Kendinize çok iyi bakın sevgiler
As usual, a good read! I just want to add one more praise to Can Yaman's acting! The sigh he took at the end of the episode! Ferit was so composed and articulate and his usual 'iceberg' self when he was talking about the rule of the sea and that she is free where ever she want to go. But that single sigh he took at the end, showed the pain he was feeling really well. - Lots of love!
Hey Sofi, I postponed the compliment of the last scene to next week.In my opinion, continuation of that scene will be much better. Ferit is a well - written character but if Can Yaman hadn't characterized him, Ferit wouldn't be this deep, I think. I hope we would see more dense and better scenes in next episodes. I am glad that you read the comments and share with me. Appreciated! Take care of yourself, lots of love.
I look forward to reading it! Thank you, dear!
Merhaba Sista?(farklı başlık ve selam düşündüm ama oldumu bilemedim?) kalemine sağlık. Dağınık kafayla sen BU yorumu yazıyorsan eğer acaba 'rahat' kafayla neler çıkardı bu bölüm için meraklarda kaldım ama cevabı yok elbette, zaman makinesi olsa belki seni sinir eden sebepleri ortadan kaldırdıktan Sonra belki cevabı almış olurduk. Lakin olmayacak bi ihtimal hakkında yorum yapmak pekte mantıklı gelmedi.?? Mantık der iken... Biz dolunay'ı neden izliyorduk? ? Kadroda Can olmasa gerçekten bu diziyi izlemeyi çoktan bırakmıştım açıkcası. Ah Sinem ah, hepsi senin yüzünden. Sevgili senaristciklerimizi bana niye tavsiye ettin ki sen acaba? Can'ın oyunculuğunu da keşif etmeyecektim zira düştüm ava...? Mimozaların kokusundan bayılırsın inşallah. Ama tabi ben sana kıyamam tekrar kahve kokusundan ayılırsın inşallah.?? Özellikle bu bölüm oyunculuğunda level atlaması beni benden alıyor, her bölüm dahada seviyorum oyunculuğunu. En bayıldığım sahne galiba Nazlı'nın istifa etmesi ardından Deniz ile konuşması, altında Deniz'e söylediği sözcükler ve aslında asıl derdini ne oluğunu vurgulamasına ba-yı-dım. Tabi birde teknedeki sahneler. Bu arada ilk bölüme selam çakmaları çok hoş detay olmuş. Bayan Nakatani Nazlıyı utandırmıştı ve Bay Nakatani sağ olsun Ferit'e çevirmenlik yapmıştı. Bu sefer Ferit çevirmedi (çakalım ^.^) ama Nazlı'nın ve Ferit'in şarkısı "Your special'e selam çakan İtalyanlar kalp ben. Liriklerde - ay ezberledim canım benim sağ olasın?? bi yerde diyor ki " Bu arada Cennet söylemediyse eğer: Sen benim dünyamsın, sen benim herşeyimsin/Sen özelsin" ?........................................Maalesef kurgusu, öyküsü, olamayan düğümleri, kimliklerin Rüzgâr'da sağa, sola doğru savrulan yapraklar gibi tutarsızlıkları, eksik kalan detaylar ( evet efenim detaylar aşırı önemli ) bir türlü leziz olamadı. Koca mantık hatasıda Bulut'un anne babasının ölümüyle yola çıkan öyküde - esas oğlanımız göz bebeği, Ablası/dostu, abisi/dostu bildiği iki canından can olanların emaneti ve sözünü bir türlü yerine getirmesine izin vermeyen senaristler. CEO'cu ve daima Z planı olan Ferit Aslan - üstelik aşk konusunda okadar plan eden adama hangi akla hizmet yeğenin velayeti için savaşmaz? Neden bu kanaldan vaz geçtiler ki? Üstelik bu yalan dizinin bacağına fenâ halde sıkmış durumda, buna rağmen gereksiz geleneksel horoz savaşına girmeleri ne mana? Deniz'i bu denli itici çizmeleri çok riskli. Seyirci psikolojisini pas etmemeleri gerekirken dahada itici hâl almasına ve sabır sınırlarını zorlamasına anlam veremiyorum. Evet bölüm en azından diğer son iki bölümden daha iyiydi. Önümüzdeki bölüm barda emri vâki ilan-ı aşk bekliyorum Deniz'den. Şarkı bittiğne göre. En azından esas çiftte elle tutulur sahneler olaydı. Oysa öyküyü tüketmeden de ne güzel sahneler yazılırdı ki bir bağ ve güzel anılar olsun esas çift arasında ki aşkları anlam kazansın. Nazlı'nın bu bölüm ilk defa haftalardır kızdığım içindeki kaygıları dile getirmesine sevindim. Ama hala Ferit'e ve aşkına karşı karamsar bakması işte seyirciyi yoruyor doğal olarak. Denizde zengin ama onunla farklı dünyalar insanı değil. E tabi değil çünkü onu tanımaya yada farklı, daha derin bakmaya fırsat verdi. Oysaki Ferit mesela nede güzel o balıkçı amcanın restoranında yemek yedi, en sevdiği şarkı ( hâlâ hangi parça hiç bi fikrimiz yok) çaldı, ona ayak uydurdu, evine geldi terlik giydi ?? domates kavanozladı hatta muhtemelen hayatında ilk defa esnafların yanına giderek alışveriş yaptı/ taşıdı alışverişi. Bunları görse ya az bi olsa, ama yok, senaristler izin vermiyor bir türlü. Ha korkmasına ve emri vaki yapılmasına inat etmesine kızamam, o sözleşmeyi çiğ çiğ yedirmeyi bilirdim Ferit'e.? Ama orada ona en azından akıl veren biri olsa ya. Gerçi Fatoş en azından akıl verdi bu bölüm ama Nazlı anlasa ya; o sözleşme aslında ikinci aşk itirafı...........................................................Pizzacıda bir an umutlandım ama pek umudum kalmadı bu senaryoda ya. Bulut'un söylediği bir cümle "Yakında tekrak dayımın yanında, senle birlikte hep beraber olacağız" demesi ilginç geldi. Ferit gülümsedi keza Nazlı ama acaba altında bi mesaj varmı ki sayın senaristler?!?? Birde Nazlı'nın Ferit'le çalışan-işveren İlişkisini yok etmek istemesi gayet normal çünkü sevdeciği ile eşit olmak istiyor kızçemiz. Yatta zaten bununla - yani Nazlı'nın restoran hayalinin Ferit'in yanında söylemesi boşuna değildi. İlk bölümlerde bahs etmişti ama Ferit ozaman sanki pek takılmadı oraya gibi. Kasden altı çizildi. Üstüne kızın babası onca bölüm Sonra ilk defa aramsı'da çok ilginç ve ilgi çekici. Hem harç borç alma diye sıkı tembih etti birde yokladı. Gelecek kesin yakınlarda. Anadolu babası, yaz tatilde gelemediler diye bahane ile gelse desem pek inandırıcı gelmedi. Altında başka sebep olmalı ki iki tahmin yürütmek gerekirse; ya restoran işi için kredi almayıp babasından parayı istedi ki bu uzak geldi, zengin/varlıklı olmadıkları bariz. İkinci ihtimal ise birileri ortalığı karıştırmış olması, yani Hakan ve Demet. Zaten özellikle Hakan'ın Ferit'e hayatını zindan etmesini beklerim. Velayet konusunda kısır döngüyü kırmak için Deniz'in aşk itirafından Sonra red edilince ablası ve enişteciği fırsattan istifade Deniz'in hisselerini ablasına devr etmeli ki şirkette kalıcı olsun, madem oradan çıkacakları yok... Denizde tekrar kaçsın bizahmet, ama kaçmayacağı belli...... Ama şeytan diyo ki Hakan Ferit'i yine öldürtmeye kalkışsın ve Ferit yaralansın, Nazlı'da mecbur kalınca içindeki incileri döksün. Kaybetme korkusu yaşasın ki dank etsin. Yattan herhalde Ferit'e yüz çevirdikten Sonra sarılmaz çeker gider oradan, ama sarılma olsa ne iyi olur ya. Çok manidar olurdu. Ama yok yani yok... Ofisin değişmesi isabet olmuş.... Çağrı Bayrak hakkında aşağda yazdım ama burayada yazayım (tekrarı sevmem ama yazmazsam olmazdı ;). Ritim konusunda bir takım eksiklik var başından beri maalesef ve bazı sahnelerde perspektif farklı olması gerekirdi ki oyuncu performansı ve kimliklerin hissi seyirciye yansısın. Yalnız bu konuda kameraman çok önemli oda fark ediyor maalesef... Diğer yandan özellikle detaylar ve verdiği renkler konusunda çok başarılı. O konuda aktardığı tablo çok iyi, kaldı ki bu kadar zayıf senaryo ve eksik/tutarsız kimlikleri yine çok başarılı aktarılmakta. Ofise gelirsek o siyah tablo'nun ve diğer siyah detayların orada olmasının sebebi var, evet....;))) Ama aslında bu konuda ayrı özel bir küçük yazı çıkar. My love siyah.? Siyah renkler arasında kraliçe. O olmayan renk. Kimse onunla yarışamaz. O her renkle kombine edilebilir. Tahtını sallatmaya çalışan her renk daima o savaşı kaybetmiştir. O herşey ve hiç birşey. Işığı yutar, beyaz'ın zıddı. Sonsuz ve daima... Ferit'in duruşu ile alakalı ki ben bayıldım (son zamanlarda giyiminde siyah veya daha koyu mavi kullanılmıştı) ve bu detaylar Çağrı hocanın reji diline ait olduğunu düşünüyorum. Evdeki tablolara tekrar dikkat et bi. Özellikle kütüphane'in önündeki ve terasın açılış (?) tarafında, yani iki tane kırmızı tablo var mesela alt katta. ? .... Zira iyi yönetmenler renkler, aksesuarlar ve özellikle semboller ile konuşur/anlatır zaten. Bu arada en sevdiğim Japon tasarımcılardan bir söz eklemezsem olmaz elbette. " Black is modest and arrogant at The same time. Black is lazy and easy - but mysterious. But above all black says: İ dont bother you - dont bother me." Yohji Yamamoto ??? Şimdilik bu kadar, çok bile yazdım, karışık oldu ama no time. Kaldiki geçen haftaki bölüme yazmıştım bir kaç şeyler, tekrar olmasın. Zaten kurgu şuanda 12-13 tasarlanmakta... See you ?
Edit yapamayınca ekleme gelsin: Dizide birde sağlam bir ilişkinin olması şart yani. Umarım bu konuda Zengin pardon Engin ? ve Fatoş kalıcı ilişki yaşar ki üçüncü akıl gelsin ve Fatoş Nazlı'nın aklındakileri konusunda Engin'de Ferit hakkında muhabbet kuşu gibi ötsün. Yardıma ihtiyaçı var bunların. Yok bende Fatoş'un zengin ve yükseklerde takıntısına ayar oluyorum vede Tarıkcığıma kör kütük aşık olmasını isterim çünkü çok sevimli biri. Zengin pardon Engin hakkında düşüncelerimiz - ne sürpriz hemfikiriz; ben bildiğin, şok, iptal, adam bildiğin Romeo çıktı.?? Kaldı ki DemHak ahahasşşff pardon Hakan ve Demeti saymıyoreeeee. Dip not: Sinem sen hangi futbol takımı tutuyordun? Ferit'in acaba Beşiktaş'lı olmasının ardında ona canından can katanla alâkası var mı dır ki???? Ben hiç bi takım tutmam. Giyim konusunda renklerim;siyah, siyah ve ne sürpriz siyah. Ona yakışan renkler dışında olan futbol takımı hayatta olmaz.???????
Ayyy benim canım Sista'm gelmiş :))))) İki yorumuna birden cevap vereyim ve en son sorduğundan başlayayım hem de seni fena hâlde kınayarak... Sen benim hangi takımı tuttuğumu bilmiyor musun? Aşk olsun. Hem de fena hâlde aşk olsun. Maalesef (tuttuğum takım için değil bu maalesef ama) ben de Deniz gibi Galatasaraylıyım hem de sağlam taraftarım. Temiz rekabetten yanayım Beşiktaş'a tavrım yok ama Ferit söylemiyle dile getireyim "Sev - mee -m " olay budur yani. Diğer konularda hemfikiriz sanırım. Yönetmen ve kamera konusunda özellikle ritmin savrulması açısından çok katılıyorum sana ama yine de iyi niyetli bir yaklaşımla çok da kötü bulmuyorum. Renkler ve tablolar konusunda da haklısın ve onları ilk fırsatta bir mercek altına almak lazım ama kafamın sağlam olduğu bir zamanı bekliyorum. Çeviri işindeki simetriyi atlamışım ben dünün telaşı ve yorgunluğundan. Çok haklısın. Can'ın İtalyancasının özellikle İtalyan fanlar düşünüldüğünde kullanılması çok isabetli geliyor bana. Ama o Nakatani meselesini unutmuşum ben dün gelmedi hiç aklıma. Sözde evlilik yoluna girmemekte inatçı ve kararlı görünüyor senaristler o zaman Nazlı'nın kendi ayaklarıyla gelmesi için cidden kaybetme korkusu yaşaması lazım. Bunu nasıl sağlayacaklar bilemem ama bu kadar kararlı ve dik bir kadının öyle kendiliğinden duygularına yenilmesi uygun olmayacak bana kalırsa da. Meryem çekimlere daha önce başlayan bir dizi. Sanırım mekan ortaklığı olunca ilk kiralayan onlar olduğu için bizim ekip başka ofise taşınmak zorunda kaldı. Mekana takılmıyorum zaten de yeter ki ofis Ferit'in ruhunu yansıtsın. Burayı da sevdim ama. Bu arada Engin'in odası feciydi yalnız. Bir an gözlerim kör oldu sandım. Hele o arkasındaki padişah tablosu beni benden aldı :)))) Pop art bir tarz , uyumsuz ve kimliksiz bir mekan... Engin'e uyuyor da Ferit'e noooooo... Son olarak şu "baba" konusuna gireyim. Açıkçası ben Antakya'dan gelen baba işini hele de şu aşamada çok gereksiz görüyorum. Öyküye katılmasını ona ivme kazandırmasını sağlayacak işlevsel bir durum görünmüyor. Sadece bir renk oldun bir yan karakter daha eklensin mantığına da sıcak değilim. Umarım gelmez en azından bir süre daha gelmez. Ya da geliyorsa da o Asuman'ı çeke çeke memleketine götürmek için gelsin. Çeksin şunu gözümün önünden. Benden şimdilik bu kadar Sistacığım. Yazdıkların benim için çok özel ve önemli biliyorsun. kocaman öpüyorum seni
Iyi aksamlar. Yorumlarinizi merakla okuyorum. Her bolumden sonra bu siteye girip sizlerin yazdiklarinizi okumak ayri bir zevk. Benim uzun zamandir takip ettigim ilk dizi Dolunay, belki bu yuzden kafa yoruyorum ve yorum yapma ihtiyaci duydum. Benim kafama takilanlar : 1. Nazli ve Ferit dizide kac yasinda ? Gercek hayatta Yaman Ozgeden 2-3 yas daha kucuk ama dizide zannedersem Ferit 30+ ve Ozge 20-25 arasi olmali. Ama Nazlinin hareketlerine bakarsak sanki lise ogrencisi gibi toy, Ferit is yillarin olgun is adami. Merak ediyorum: Ferit pozisyonunda birisi Nazlida ne goruyor ? Kiz guzel, iyi yemek yapiyor ve kendini Buluta sevdirdi, ama o kadar. Feritin patron olarak yaninda calisan boyle toy birini elde etmeye calismasi ne kadar etik ve bu Ferite uzun vadeli ne kazandirir? Askin gozu kor, ama bence seyirci icin yinede daha inandirici bi seyler gerekiyor. Bence inandiricilik acisindan aralarinda daha dengeli bi iliski olmali. Umarim onumuzdeki bolumlerde Nazli karakteri daha guclu bi pozisyonda olur. 2. Nazli ve Ferit arasinda gercekten bi ask baslangici var mi? Ben pek ikna olamadim. Fatos mesela Romeo Ferit ve Juliet Nazlidan bahsediyor ama ben bu ask baslangicini net goremiyorum. Nazli patronu olan Ferite genelde saf,korkak ve saskin bakiyor ama bence asik gibi bakmiyor. Sarhosken bi opustuler, hepsi bu. Nazli hep 'bizim Feritle aramizda ask mumkun degil' diyor ve baska demiyor. Ferite acilamamasinda Asuman engeli bence yeterli sebep degil. Ustelik Nazli Feritten esirgedigi ilgiyi Denize gostermekten cekinmiyor. Tazminat icin Denizin para teklifini hemen red etmiyor. Denize umit verdiginin sanki farkinda degil. Bunu hic asik olmamis birinin acemiligine mi baglamali ? Ferite gelince: pozisyonundan yararlanip Nazliyi sarhosken optu, o kadar. Red edilmeye aliskin olmadigi icin simdide Nazlinin pesine dusmus olamazmi ? Tabiki bu dizi mutlu bi sonla bitecek ve Nazfer olacak, ama 10 bolum izledikten sonra Nazli-Ferit iliskisi daha ileri bi asamada olmaliydi ve oyuncular bunu daha inandiric gostermeliydi diye dusunuyorum. 3. Denizin durumu ? Bence Denizi fazla negatif yaptilar ve bu hos degil. Turk dizilerinde esas oglana neden iyi bi rakipe izin verilmiyor ? Nazli Feriti sececek, tamam, ama bunu yaparken Deniz piskopat mi olmali ? Biraz uzun oldu, kusura bakmayin. Saygilar.
Merhaba, Öncelikle ilginiz ve iltifatınız için çok teşekkür ederim. Sorularınızı ben de maddeler hâlinde cevaplayayım ama bunlar tamamen kişisel fikirdir yani benden başkasını bağlamaz. Yanlış yorumluyor ya da yanlış algılıyor olabilirim. 1. Bence Ferit 30 -35 arası Nazlı da 27 - 28 civarı ki yaş olarak ben uyumsuzluk sezmedim. Ferit Nazlı'da ne buluyor? Nazlı çok canlı bir kadın. Hayat dolu. İdealleri var, yolu var, çabası var. Bunlar Ferit'in takdir edeceği şeyler bence. Üstelik çok sıcak bir enerjisi var ki Ferit'e gereken bu. Ferit hayatını ve duygularını dondurmuş. Onları çözecek birine gereksinimi var bence. Nazlı zayıf bir kadın değil ve onun pozitif enerjisi ve gücü Ferit'i yaşama dahil eder. Ferit hayata seyirci Nazlı'yı tanıyana dek. Nazlı bence güçlü bir kadın. Güçlü olmasa istifa edemez, yanlışa karı duramaz ve onca baskıya karşın kendi doğrusunu uygulamakta kararlı olamazdı. 2.Bence var. Romeo Juliet abartılı ama Fatoş zaten abartı bir tipleme. Yine de etkileşim çok açık. Hem Ferit'te hem Nazlı'da seziliyor. Bakışlar, birbirlerine ilgileri hepsinden önemlisi Ferit'in kendi kimliğine aykırı şeyleri yapar hale gelmesi bunun sonucu. Dans ve öpüşme sahnelerindeki etkiyi de es geçememek lazım kanımca :) 3.Haaa bana Deniz demeyin. Onu bir kaşık suda boğasım var. Deniz saçma sapan bir adam oldu. Hele Alya'ya tavrını hiç hazmedemiyorum ben. Ama ben ölçü olamam galiba zira ben bu kadar duygusal vıcık vıcık adama da tahammül edemiyorum. O yüzden şu anki Deniz için hiç objektif değilim sanırım Uzun olmasında hiçbir sakınca yok ki. Düşündüklerimizi paylaşıp yeni fikirler üretebildiğimiz bir platform olsun istiyorum burası zaten o yüzden lütfen rahat olur. Katkılarınız için çok teşekkür ederim. iyi bakın kendinize...
Merhaba aramıza hoş geldiniz ve iyi ki geldiniz. Ne güzel farklı fikirler ile burası dolup daha zengin bir ortam hâline geliyor.:))) Açıkcası Sinem'in yazdıkları ile hemfikirim. Ama ekleme yapmak isterim. Kendimce gözlemlediklerimi dile getiririm ha bu doğru yada eksik olabilir, dediğim doğrudur iddasında bulunmam asla vs. :) Esas çift arasında aşk kıvılcımları var aslında, bunlar replikler ve paylaşılan anlardan ziyade ulu ortamlarda özellikle bakış-kaçıştan ibaret. Misal verecek olursam, mesela Demir'ler kazadan ölmeden önce Nazlı için teşekkür yemeğine davet etmişlerdi. Orada zaten aralarında yüksek bir enerji vardı kanımca, ne güzel atışma vardı Nazlı ve Ferit arasında. Ferit mesela ilk bölümde Yasemin koktuğunu söylemişti ve restoranda Nazlı'nın fuları'na baktı o gerilince ve gülümsedi. Ferit aslında Nazlıyı tam bir iş adamın analiz ettiği gibi santim santim inceliyor onunla alakalı herşeyi bilmek istiyor. Onda gördüğü özellikler aslında ilk bölümde mesela Engin'le yemek yerken anlaşılıyor ve aşçısından bahs ederken - ki yaşlı bir kadın zannetti kendisini - ilk etapta çok etkilendi. Nazlı'nın da mesela mutfak içersinde kendi düzeni ve kuralları var, herşeyin yeri vs var. Ferit'le ortaklık burda var mesela. Yada arabadan inip Deniz manzarasında konuşma yapmışlardı galiba, yoksa evdemiydi tam hatırımda deyil. Ama Ferit Nazlı'ya "Bir işi Tutku'yla yapılmasını takdir ediyorum." dedi çünkü Nazlı işine sevgi ve saygı olmasıyla beraber Tutku ile yaptığı bir iş. Nazlı'nın birde enerjisi yüksek ve Ferit'i pozitif etkileyip daha yumuşak ve ılımlı olmasına sebeb oldu. İlk bölümdeki İceberg, Nazlı Bulut ile ortalığı dağınık bıraktığı için küçük çocuk gibi azarlardı ve ağlattı. Bu sefer Ferit yalnızca gülümsedi keza mutfaktaki notlara. Onu sözleşme ile bırakmamasının sebebi aslında "Gitme, yanımda kal. Sen bensiz yapamazsın, ben sensiz zaten yapamam." demekti. Ki final sahnede yaptığı doğru olmadığının anlayıp zorla güzellik olmayacağı işin azad etti. Yada barda Nazlı çok açtı ve o gün yemek yememişti ve Ferit bunu biliyordu ve oradan çıkardı o ortamdan, bu şekilde baş başa yemek yediler. Aslında Nazlı Ferit'e karşı boş değil tabi bakışları yada akşam Ferit'ten mesaj çekmesinden nasıl heyecanlanmasından anlaşılıyor bu, fakat hem yalan söylediği için kendini Ferit'e ve aşka veremiyor çünkü ikiside acı çekecek gerçekler ortaya çıktığı anda. Ferit'in aslında yüzüne bakamıyor bile o yüzden çaresiz olduğu için tavırları bu denli sert. Sevdiği için ama kendini ona bırakamadığı için ters tavranıp Ferit'i kırıyor ve sanırım aslında bunun gayet farkında. Bu bölüm biraz anlaşıldı orası içindekileri dile getirdiği için. Ne yazık ki senaristler esas çifti güzel bir kıvama getiremedi bundan dolayı seyirci özellikle Nazlı'nın tavırlarından sıkılmış durumda. Bu da maalesef yalan olayı dizinin aslında bacağına sıktığı için ve ortaya çıkmasını itina ile istenmediği için kaynaklanıyor. Ferit aslında bu bölüm işaret verdi, sorunun Asuman'dan kaynaklı olduğunu söyledi ve hırsızlık yaptığını biliyor da. Yalnız olayın içinde Nazlı'nın evrakların Asuman'ın Demetlere verdiğini ve Nazlı bu bilgiyi sakladığını öğrendiği an hayal kırıklığına uğrayacak ve çok öfkelenecek. Bunlardan korkuyor. Denize gelince yukarıda Aslı arkadaşa da yazdığım gibi; Nazlı onun yanında konfor hissediyor evet ama onu sadece arkadaş olarak gördüğü için bu. Deniz halbuki yalan ve bir şeylerin saklanmasını - bildiği halde aynı kefeye soktu. Deniz'in gazabından korkusu yok yani o kısmı hiç düşünmeden onunla arkadaşça takılıyor devam. Nazlı'nın eksikleri var evet, buda dengesiz yazıldığından ötürü. Ama bu diğer kimlikler içinde geçerli, senaristler istedikleri gibi eğip büküyor onları. Uzun vadede bu yalnız kimlikleri baltalamak demek ve İnandırıcılığının yok olmasına sebebiyet. Aslında aşk üçkeni bu hikayeye gereksiz ki zaten ana konu Bulut'un anne ve babasının ölmesi, yetim kalması, velayet davası ve bununla beraber aşka ve kadınlara gram güvenci olmayan, annesi yüzünden travma yaşadığı için de buz kralına dönüşen esas oğlan ve karşı tarafla pek tecrübesi olmayan ve bu konularda çekingen olan yüksek enerjili esas kızı. Bu kanalı iyi değerlendirmek çok zor olmamalıydı ama olmadı yine klasik yoldan gidildi... Sevgiler....................@ Sinem aman ? biliyorum senin sıkı Cimbomlu olduğunu. ? Zengin pardon Engin'e gelincek; Aynen. İlk görüşte bende Ferit'in Yen'i ofisi sandım ki şok oldum bi an kendime gelemedim açıkcası.? Hele o Padişah tablosu ? OMG tam Zengin Engin. Bir Afrika'n heykeller varya anla sen onlar eksikti yeminle.? Ferit'in ofisi ve evine gelince rahat kafayla kısa kliplere göz at bi tekrar vakit olunca. Evdeki dekor ve tablolar zaten ilk bölümde ki ilk karşılaşma sahnesinde olması gerek, ofisi içinde bu bölümdeki ofis sahnesini tekrar izle ve Ferit ve gelişimleri düşün....? See you ?
Vallacanımın içi, o dediğin iş kıısa videolarla olacak gibi değil bir sakin kafayla tek tek incelemek lazım da bu aralar vakit bulup yapacak gibi değilim. Hani bir el atsan azcık destek versen hallederiz ama bana kalırsa bekleyeceğiz bir süre daha :)
Merhaba. Cevaplariniz icin tesekkurler. Turist ne guzel ozetlemis: " esas cift arasinda ask kivilcimlari var aslinda, bunlar replikler ve paylasilan anlardan ziyade ulu ortamlarda ozellikle bakis-kacistan ibaret" diye yazmis. Neyse, simdilik bununla idare edelim bari :) . Saygilar
Tekrar merhabalar, teşekkür ederim bende☺️ Bir ilave daha ekleyeyim o hâlde, çünkü aslında çok ince bir detay ama çok hoş. Bu bölümde Nazlı ve Fatoş Ferit hakkında terasta konuşurken Nazlı'nın fincanın rengi pembeydi. Normalde yada daha ziyade genelde, özellikle Ferit hakkında konuşurken mavi fincanı kullanırdı. Pembe olmasının sebebi ise hani bazen aşıklar için "pembe gözlük takar" denilir ve Ferit hakkında konuşurken ilk deva çok sıcak sözcükler buldu. Ha Deniz'in yanında Buz kralı diye saçmaladı orası ayrı, ergenle ergen oldu diyelim orasına.;)) Saygılar
Dolunay i Can Yaman dizisi oldugu icin izliyorum. ama asagida okudugum butun aksamalari da goruyorum. Yaz dizileri icinde en tahammul edileni olarak gordugum dizi 2 bolum cok guzel toparladi derken son iki bolum yerinde saydi. Kusura bakmayin ama ben Nazli yi guclu kadin olarak gormuyorum. ya da benim guclu kadin tanimima uymuyor. Nazli nin Asuman ve Deniz, Ferit e karsi bazi durumlari degerlendiremedigini dusunuyorum. Asuman a karsi cok zayif anlamiyor kardesini bildigi halde , Deniz e arkadasca davraniyor kendine gore ama uzerinde dusunmuyor bu adam heryerde karsima cikiyor bana yaklasimi farkli diye, Ferit e karsi duygulari oldugu halde Asuman i bahane edip tabii bir de her turk dizisinde oldugu gibi tam soyleyecekken birileri konusmalarini boldugu icin soylemiyor soyleyemiyor. acikcasi Ferit onu serbest birakinca bunu anlayabilecek mi endisesi icindeyim. simdi sezon basladi yeni diziler arka arkaya baslayacak. Boyle giderse sezonu tamamlayabilir mi bilemiyorum. Demet gercekten cok rahatsiz edici. Bulut un dayisi ile Nazli yi birarada yasama dilegini umarim gorebiliriz. You tube da secma sapan haberler gordum sozde Ozge Gurel ile Can Yaman sette kavga etmisler... yeni fragman da henuz cikmadi. yapimci cok acemi sanki. yonetmeni tanimiyorum. ayak vurmasi guzeldi. Can Yaman in Ferit olarak kontrollu bir sekilde olaylari ilerletmesi akilli yontemlerle bence iyi oturdu. Nazli nin daha bir kisilik oturtmasi gerekli. Fatos ve Alya nin karakterleri daha oturdu nazli oturamadi. Anladik restoran acmak istiyor ama bana inandirici gelmedi cabasi... Gidebildigi kadar izlemeye niyetliyim umarim durumu olumluya cevirebilirler...
Merhaba, Nazlı'nın kişiliğinin oturmaması konusunda ben de hemfikirim. Ferit'i derinleştiriyorlar ama Nazlı'da ilk bölümün üstüne ilave pek yapılmadı ve derinleşmedi. Sözünü ettiğiniz aksama bundan kaynaklanıyor olabilir. Asuman kolay zapt edilir bir kız değil Nazlı yapısındaki bir kadının onun hinliklerini önceden algılaması ya da Asuman'a yaptırım uygulaması zor. Yine de hak veriyorum size daha otoriter bir abla olabilir. Nazlı kendi içinde tutarlı, idealleri olan ve ayakları üzerinde duran bir kadın benim ölçülerimle de bu sebeple güçlü:) Ferit aşırı güçlü ve zeki bir adam bana kalırsa onun karşısında ezilmeden durabilmesi de gücünün kanıtı.Deniz konusunda kendine yakışmayacak bir saflık gösteriyor haklısınız da ben onu da hani görmek istediğimize inanırız ya bazen öyle yorumluyorum. Deniz'in ilgisi fark edilmeyecek gibi değil ancak Nazlı'nın aklında Ferit var ve onu arkadaşı olarak görüyor bu sebeple de o ilgiyi anlamıyor herhalde Yorum için çok teşekkür ederim. Kendinize çok iyi bakın. Sevgiler
Merhaba, yukarıda da yazmıştım Nazlı'nın kimliğinde - diğer karekterler içinde geçerli bu - senaristler onları istedikleri gibi eğip büktükleri için dengesizlik mevcut. Bundan dolayı da maalesef indandırıcılığı zedeleniyor. Fakat Nazlı'da üstüne ilk bölümden bu yana - 10 bölümdür - eklenmesi gereken bir derinlik yok, bu da esas çifti yan yana koyduğumuzda bariz. Ferit git gide derinleşirken Nazlı yerinde sayıyor, üstelik bu yalan/evrak konusu bataklığa sokuyor onu, bu durumda seyirciyi sıkmış durumda. Seyirciyi duyan yok, nafile.:) Bunları bir araya katarsak bazıları için de Nazlı Ferit ile karşılaştırılınca eksik veya sizin deneyime göre zayıf duruma düşürüyor. Hemfikir değilim bu konuda gerçi. :) Yalnız Nazlı aslında - güçlü, ayakları yere basan ve dobra bir karekter. Deniz için ilgisinin farkında ama saflığına bağlayarak ona aşık/saplantı beslediğinin farkında değil pek. Eğer farkında olsa zaten en geç Alya'nın ilan-ı aşkından Sonra mesafesini koyardı diye düşünüyorum. Bunların hepsi senaryonun vasat olmasından kaynaklanıyor, dediğim gibi. Ucu en çokta Nazlıya dokunuyor maalesef. Yakında Deniz'in Nazlıya yazdığı besteyi -muhtemelen barda herkesin önünde duyacağımıza göre de red eliceği aşikar. Ondan Sonra işin rengi değişir diye umuyorum. Senaryo vasat olduğu için kestirmek zor açıkcası dizi matematiğine göre... Bunun üstüne - herşeyi dorukta yaşadığı için - küçük ergene gibi ablası ve enişteciğinin avına girecek. Velayet kanalına itina ile girmedikleri için bu durumda Nazlı ve Ferit arasında en yakın zamanda gelişim/açılma olması gerekir. Şirketteki dengeler o halde değişecek ki - yani büyük bir olay olması şart ki - esas çift arasında güçlü bir bağ kurulsun, birbirilerini kenetlensinler. Sanırım Nazlı Ferit'in en yakınından böyle ağır darbe yemesine şahit olunca ona destek verecek. Nazlı'nın hayallerinden biri bir gün kendi restoranının olması, Ferit bunun bilincinde ve sanırım kendince Nazlıyı destekleyecek, kendisinden beklenen bu en azından. Nazlı Ferit ile eşit olmak istiyor ki bu bölüm çok belli oldu. Denizle sınıf farklının önemi yok, çünkü sadece arkadaşı. Ama sevdiği adama maddiyat konusunda ihtiyaç durumuna düşmek istemiyor. Sonuç olarakta istifa etti. Ferit bununda farkına varacak diye düşünüyorum yani bunu gelecek bölümde göreceğiz diye umut ediyorum. Yalnız kanımca kendi restoran veya lokanta için biraz erken, daha yüksek lisansı bitirmedi bile. Öğrenciyken Full time çalışmak mümkün değildir zaten ki bu yüzden part time çalışmak istedi. Nazlı'nın aslında part time bir restoran da iyi bir Şef'in yanında çalışması gerekir. Ama demek ki senaristler Nazlı'nın eksik olmasını bu kanal ile doldurmak istiyor. Bakarızda Nazlı dolandırıcıların eline düşer ve Ferit ona ortaklık teklifi eder. Lokantaya gelir gider, PR için İkbal hanıma talimat verir... Öyle yada böyle öykü çok ağır ilerliyor. Aksaklıklar var evet yalnız yaklaşık iki saat dizi sürelerinin var olmasından dolayı her hafta bölümlerin yetişmesi zaten mucize gibi bir şey. Ki asıl sorun burada yatılı... Sevgiler............................................................................................@ Sinem Sista üstte cevap yazamadım olmuyooooo da, mesaj alındı tamamdır bakızağız duruma...sürpriz....<3
Kesinlikle yazdiklariniza katiliyorum Dizi suresinin uzun olmasi senaryonun agirlasmasina neden oluyor ama duramazlar boyle yeni baslayan sezonda!... yazik!...