YAZAR:BÜŞRA GEZGİN

Maraşlı’nın çatışmadan koşarak, nefes nefese Mahur’a gelmesi o kadar güzeldi ki… Bu adam Mahur’u asla yalnız bırakmaz dedim yeter ki Mahur istesin.

Mahur, ona “Gel” demişti ama Maraşlı öyle bir hâlde geldi ki, Mahur onu öyle görmeye dayanamadı. Celal de Mahur onu bir daha görmek istemiyor sandı. İlla ki toparlayacaklar ama bunun için bir araya gelmeleri gerek. Bunu bu hafta göremedik ama yakın zamanda göreceğiz çünkü ne Mahur ne de Maraşlı birbirlerinden uzak duracak durumdalar ve yine ilk adımı onun kapısına giderek Mahur attı.

Emirlere itaat etmediği için Maraşlı’yı hapsetmişti istihbarat. Kızı Zeliş’i de elinden aldılar. Maraşlı’nın istihbarattan aldığı görev haini bulmaktı, yani savcının ölümüne sebep olan kişiyi. Böylece saldırıda ölen istihbarat elemanının da faili ortaya çıkacaktı ama olaylar öyle karışık bir hâl aldı ki Celal Kün, amacından çok uzaklaştı. Önce Mahur’a âşık oldu, sonra yeni düşmanlar edindi konudan bağımsız yani hem görevi hem kızı tehlike altına girdi. Bu noktada iki konuda da söz hakkına sahip olduğunu öğrendiğimiz, Maraşlı’yı göreve hazırlayan istihbarat çalışanı Hilal’in baskın olarak devreye girdiğini  gördük. Hilal, işinde oldukça iyi, zaten Maraşlı da eşinden ayrılma sebebi olarak Zeliş’in annesinin çok çalıştığını söylemişti Mahur’a. Hilal’in görev bilinci Maraşlı’nın aksine çok yüksek. Onun prensiplerinin görevinin önünde geldiğini daha önce yazmıştım, şimdi görüyoruz ki eski eşi Hilal onun tam tersi karakterde. Zeliş’in hayatı tehlike altında evet, ama Maraşlı’ya asıl müdahale sebebi sorumluluklarını yerine getirmiyor olması. Yani görevin başarıyla sonuçlanması her şeyden önemli. Hatta Mahur’un buna engel olduğunu gördüğü anda bu konuda da müdahale edecektir tıpkı Mahur’a kapıyı açıp kendini göstermeyi seçmesi gibi. Tabii bu duruşu Mahur ve Celal’i nasıl etkiler bilemiyorum. Eğer doğru tanıdıysam  Mahur hemen uzaklaşmayacaktır. Gitse de merakına yenik düşüp Maraşlı’ya sormak için dönecektir. Mahur’un cevapsız sorulara tahammülü yok çünkü. Bir şey aklına takıldıysa onu halletmeden, mantıklı cevaplarla merakını gidermeden yoluna devam etmez. Hilal konusunda da aynı tavrı sergileyecektir yani ben öyle ümit ediyorum. Aşkı için cesurca davranan Mahur, umarım beni yanıltmaz.

Bölüm boyunca Celal ve Mahur’u yan yana görememek çok üzücüydü ama hasreti öyle güzel yaşadılar ki benim için dinlerken gözyaşı akıttığım bir türkü gibiydi. Maraşlı’nın hapisteki ilk hayali Zeliş’in sağlıklı ve mutlu olmasıydı. Kızının ona getirdiği şeyse Mahur’la aile olduklarının resmi! Daha önce Zeliş vesilesiyle ikisi yakınlaşır demiştim öyle de oldu ama şimdi bir adım daha ötesini aile olmak hayalini yine Zeliş’in elinden, geleceğin habercisi gibi bir resimle görüyoruz. Bu ailenin mimarı da Zeliş olsa ne güzel olur. Kızının babasına vereceği en büyük ve değerli armağan olabilir bu. Yıllardır bulamadığı aşkıyla bir aile kurmak… Maraşlı’nın resme bakarken yüzünde oluşan gülümseme kızının duasına amin der gibi, ümit etmek gibi. Hayalinde gördüğü ve karanlıklarda onu asla yalnız bırakmayan Mahur’un hayaline öyle hayran ki Maraşlı, öyle içten adını anıyor ki… Onca yalan arasında dünyada başka gerçek yokmuşcasına çölde bulduğu vaha gibi söylüyor adını, içinde yaşıyor onu: Mahur. Gönlünde oluşan ve hiç durmadan kanayan yaranın adı Mahur. Öyle severek yaşıyor ki bu yarayı, isminin güzelliği adını her söylediğinde kanamasından geliyor. Tahir ile Zühre meselesinde olduğu gibi “Bütün iş Tahir ile Zühre olabilmekte, yani yürekte“… Ve ikisi de aynı yerden yaralı, ikisinin de meselesi aynı. Mahur günlerce onu aynı yerde bekledi, bir fotoğrafıyla gözyaşlarına boğuldu ve bir sohbete sadece “Maraşlı” adı geçince kulak kabarttı. Başka hiçbir kelime onun adı kadar dikkatini çekmiyor çünkü. Maraşlı ise istihbaratın “Uzak dur!” ikazına rağmen, onun bıraktığı notu görür görmez koşa koşa gitti erkenden onun beklediği yere. Doğum gününde yine gitti Mahur’a ama hem çatışma sonrası geldiğinde Mahur’un odaya kapanması hem bekleyeceğim dediği sahil kenarına gittiği zaman onun gelmemesi, Maraşlı’nın yanlış anlayıp mesafe koymasına  sebep oldu. Sanki Maraşlı’yı artık görmek istemiyormuş, görse üzülecekmiş gibi… Sevdiklerine acıdan başka bir şey vermediğine kendini inandırmış Maraşlı. Mahur ve Necati’nin konuşmalarını duydu mu bilmiyorum ama eğer duymuşsa bu yanlış anlaşılmalar son bulacak ve Maraşlı yanıldığını anlayacaktır diye ümit ediyorum. Mahur ve Celal’in daha fazla ayrı kalmasına dayanamıyorum çünkü.

Savaş ve Necati’nin ne zamandan beri görüştüklerini tanıştıklarını merak ediyordum; on yıldan fazlaymış. Birlikte yaptıkları belki de ilk iş de babalarının yani Ömer’in arabasına uyuşturucu koyan adamı hınçlarını alırcasına vahşice öldürmek olmuş. On yıl… On yıl çok uzun bir süre. Sedef Hanım, Necati’ye gerçek babasını, hastalanınca söylemiştir diye düşünüyordum ama şu an bu bilgi karşısında kafam karıştı. Necati’nin gerçek babasını nasıl öğrendiğini, Savaş’ı  nasıl bulduğunu merak ediyorum doğrusu. Bunun altından bambaşka bir hikâye çıkacak gibi geliyor. Geçmişin perdelerinin biraz daha aralanmasına ihtiyacım var. O yüzden sabır diyorum, kendime.

İlhan’ın Maraşlı’ya güvenmesi, battığı bu yerden kurtulması için umut veriyor bana, ona verdiği kadar. En azından yalnız değil diyorum kendime ama yine de ciddi bir işin içinde ve Maraşlı’ya bilgi taşıdığını Necati anladı. Yani işi çok zor İlhan’ın. Yeni gelen adamın terör elemanı olması herkesi şaşırttı ama Savaş duracak gibi değil. Kendince prensipleri var ama vicdan sahibi, iyi biri değil. Abisine hevesle bahsettiği parayı gördü artık, bu işi bırakmaz. Necati’ninse bu kadar kolay iz bırakacağını düşünmemiştim. Daha doğrusu Maraşlı’nın bu kadar isabetli plan yapacağını düşünemedim. Arkadaki adamları öğrenmek için yaptığı oyunla hem Savaş’ı zor durumda bıraktı hem Necati’yi yakaladı. Şimdilik Maraşlı’nın onu öğrendiğinden haberi yok Necati’nin ama onun sadece bir koruma olmadığının farkında. Yalnız hareket etmediğinin de bilincinde. Eski asker diyordu, normal görüyordu ama uyuşturucu ticaretine bu kadar karışması ve düşman edinmekten korkmaması onu şüpheye düşürdü. Necati’nin bir sonraki adımı onu tanımak olsa akıllıca olur doğrusu. Çünkü belki de ilk defa ciddiyetle “Kim bu Maraşlı?” diye sordu. Karşısında kimin durduğunu bilmek için bu soruya doğru cevabı bulmak zorunda. Ama keşke yapacakları ve yaptıkları bunlarla sınırlı kalsaydı.  İntikam alayım derken masum insanları kullanmaya ve üzmeye devam ediyor. Behiye bu hikâyedeki en masum karakterlerden biri ama babasının günahı yüzünden Necati tarafından kullanılıyor. Bu beni çok üzüyor ve daha da üzülecek olması Necati’ye karşı olan öfkemi alevlendiriyor. Necati’nin bir an önce durdurulmasını istiyorum artık. Daha fazla masum insanlara zarar vermesin. Her intikam hamlesiyle daha da haksız duruma düşüyor benim gözümde. Bu yüzden Maraşlı’nın yapacağı yeni planları merakla bekliyorum tıpkı Mahur ile birbirlerine atacakları adımları merakla beklediğim gibi…

 

Benzer Yazılar

Bir Yorum Yazarak Siz de Katkı Sağlayın

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.