SAVAŞÇI 8. BÖLÜM

Yazar: Sinem ÖZCAN

Savaşçı’nın bu haftaki bölümünü gününde izleme şansım olmadı, maalesef. Bir önceki hafta, bütün askerleri gözünün önünde şehit edilen Ayhan Üsteğmen’in hâli yüreğimi dağlamıştı. Kılıç timi hem onun hem de Turgut’un kardeşinin intikamını almak üzere harekete geçmişti ancak bu defa Tepegöz’ün aksine kimliğini bilemedikleri bir düşmanla karşı karşıya oldukları için dezavantajlıydılar.Ayhan Üsteğmen

Ayhan Üsteğmen, bir subayın yaşayabileceği belki de en ağır sınavdan geçiyor. Doğal olarak kendini suçlu hissedecek, doğal olarak mesleki yeterliliğini sorgulayacak ve doğal olarak pes etmeye niyetli olacaktı. Şansı, karşısına Kopuz Albay gibi bir kumandanın çıkmış olması, bana kalırsa.

Kopuz Albay, mesleki özelliklerinin yanı sıra karşısındaki insanın hâlini gerçekten çok iyi anlayan üstelik yapılması gerekeni en kestirme yoldan yapabilen bir beceriye sahip. Ayhan Üsteğmen’i yerden bir tek o kaldırabilirdi ve nitekim de öyle oldu. O sekansta en doğru bulduğum ve sevdiğim bölümse Kopuz Albay’ın, Ayhan’ın teşhis ettiği Nihat’ın kayıtlarda ölü görünmesi üzerine, Ayhan’ın teşhisine güvenmeyip araştırmayı kestirmek yerine durumun üzerine gitmesi ve bir hatanın önüne geçmesi oldu. Ayhan’ın psikolojisi dikkate alınınca onun bir suçlu bulmak adına hata yaptığını düşünüp olayın üstüne gitmeyebilir ve Nihat’ın paçayı kurtarmasına sebep olabilirdi. Ruhsal olarak çok iyi olmasa da iyi eğitimli bir askerin bu denli büyük bir hata yapmayacağını algılayıp “Araştırın!” emri vermesi bir anlamda mücadelenin seyrini değiştirdi.Kopuz Albay İlyas

Diğer yandan en büyük arzusu Kılıç timine dâhil olmak olan İlyas’a tavrı da ayrıca takdire şayandı. Ayhan Üsteğmen’in karşısındaki babacan, hâlden anlayan, şefkatli adam yoktu bu kez, karşımızda. Aksine sert, tavizsiz hatta acımasız ve kesin yargılı bir komutan vardı. “Mermilerin seni dinlemiyor, ben niye dinleyeyim?” cümlesi mesleki anlamda henüz toy olan İlyas için çok ağır bir ifade olabilir ama hataya hiç yer olmayan bir işe talip olduğunu ona anlatmanın daha yumuşak bir yolu da yok. “Sen timini seçmezsin, timin seni seçer.” cümlesini de ben bu doğrultuda anladım. Çok ağır şartlarda görev yapan, düşmanla savaşırken bir yandan da sürekli birbirinin arkasını kollamak zorunda olan timde herkes gözü kapalı diğerİlyas Astsubayine sırtını yaslayabileceğini ve sonuna kadar ona güvenebileceğini bilir. Bu sadece dostluk, kardeşlik anlamında bir güven de değildir. Ekibin her üyesi, diğerlerinin mesleki becerilerinden emin olmak ve arkadaşlarını koruyacak yeterlilikte olduğunu bilmek zorundadır. İlyas ise istekli ama henüz çok acemi… Bu acemiliğin, pişmemişliğin, ne yazık ki, yüzüne vurulması gerekiyordu. İlyas, ne zaman ekibin gözü kapalıyken bile güveneceği, rahatça sırtını yaslayacağı beceriye ulaşır işte o zaman Kılıç timi onu seçer.

Kılıç timi, Ayhan’ın teşhisi sayesinde Nihat’ı son anda yakalamayı başarmış olsa da Baran’ın eli boş durmayacağı belliydi. Nihat’ın ele geçmiş olmasının kendilerine vereceği zararı hesaplayarak onu şimdilik feda edilemez görmesi normal. Büyük ihtimalle Nihat’ı kaçırmayı başaracak diye düşünüyorum. Sorgu eğitimi almış olan Nihat’ın konuşmayacağı da belli olduğuna göre Kopuz Albay’ın ve Kılıç timinin Nihat’ın arkasında Baran ve onun bağlı olduğu güçlerin olduğunu anlamaları biraz daha zaman alacak gibi.

Nihat’ın ele geçirilmiş olması Baran ve Akın arasında da baştan beri varlığını hissettiğim çatışmayı ortaya çıkardı. Şu ana dek anlayabildiğim kadarıyla ben Akın’ın bir dava adamı olmadığını seziyorum. Onun asıl derdi para… Henüz Akın’ın görünürde ne iş yaptığını tam anlayamasam da asıl kazancının örgütlerden ve onları destekleyen yapıdan geldiği açık. Akın’ın para dışında başka bir değerinin olmadığını düşünüyorum. Aslı’yla ilişkisi de Baran’la olandan çok farklı değil, bana kalırsa. Aslı’ya gerçek anlamda bir baba sevgisi duymadığını görüyoruz. Büyük ihtimalle Aslı onun için Türkiye’deyken bağlantılarından ve konumundan yararlandığı bir isim, bunun için de kızına (!) gereken maddi yatırımı yapıyor hepsi o.Baran

Akın’la ilgili kafamda pek soru işareti yok ama Baran için aynısını söylememem mümkün değil. Geçmişi, onu bu noktada olmaya iten tetikleyici, bağlantıları gibi konularda henüz pek bilgimiz yok. Bunun ne kadarı ortaya çıkar onu da bilemiyorum ancak bana kalırsa Baran’da oturmayan yerler var ya da yazılan karakterle ortaya çıkan arasında bir farklılık oluşmuş.

Benim kafamda Baran bir profesyonel olarak kodlandı. Bilinmeyen birtakım güçler adına bağlantılar kurarak Baran Aslıörgütlerle işbirliği yapan onları yönlendiren bir aracı, o. Sıradan bir tetikçi değil yani. Bu konumdaki bir adamın Aslı’yı değerlendirememesini anlayamıyorum. Akın; görmek istediğini gören, Aslı’yla problemini ciddiye almayan bir adam ama Baran’ın baba kız arasındaki gerilimi net olarak görüp Aslı’yı öyle değerlendirmesini beklerdim. Aslı’nın ofisine gidip onun önüne, sözüm ona, Aslı’nın düşünmeden üzerine atlayacağı teklifler sunması, ardından konuyu Kağan’a getirip bir de tehdit savurması bana manalı gelmedi. Amaçsız bir hareketti ve Baran’ı zayıflattı.

Baran ve Kağan arasında belli ki kişisel bir düşmanlık doğacak ve büyüyecekYüzbaşı Kağan Baran ama bunun için Aslı’yı kullanmak işlevsel ve anlamlı değil. Zaten Kağan ve Baran arasında çok belirgin bir hoşlanmama hatta nefret durumu var. Her karşılaştıkları ortamda bu elektrik hissediliyor. Bunu iki erkek arasında tutmak ve Aslı’yı olayın gözlemcisi pozisyonunda bırakmak bence çok daha etkileyici olacaktı.

İlerleyen bölümlerde Baran’ın çıkarları adına Aslı’yı elde etmek gibi bir yola sapabileceğini düşünüyorum. Mantıklı da ama bu noktada Baran’ın Aslı’ya yaklaşımına hoşlanma veya aşk gibi duygusal bir alt metin konursa ona da itiraz edeceğim. İki erkeğin çekişmesine ve Aslı’nın bunun aracı olmasına evet ama iki erkeğin birden âşık olduğu kadın olmasına hayır diyorum.Baran Akın Aslı

Akın ve Baran’la ilgili olarak bu bölüm itiraz ettiğim bir başka nokta daha var: Baran, Akın’la kritik görüşmeleri niye Aslı’nın evinde yapmak zorunda, söyler misiniz? Haaa, eğer mesele Aslı’nın silah, operasyonu yönetmek ve benzeri sözleri duyup da Baran’dan şüphelenmesini sağlamaksa şekli bu mudur? Baran profesyonelliğinde bir adam bu tür görüşmeleri Akın’ın kızının evinde yapıp onun bir biçimde buna tanık olması riskini alır mı? Kaldığı otel ne güne duruyor, Ankara’da bunu görüşmek için uygun restoran veya kafe yok mu, niye Aslı’nın evi? E ama Aslı nasıl duyacak derseniz buna da herhalde daha yaratıcı bir yöntem bulunur. Basit gibi görünen bazı noktalar gerçeklik duygusunu zedelediğinde bütüne zarar veriyor, maalesef.kırlangıç Paşa Kağan Yüzbaşı

Aslı demişken bu hafta bölümde en beğendiğim sahne, kuşkusuz, Kırlangıç Paşa’nın Kağan Yüzbaşı’yla konuşması ve bunun Aslı’ya bağlanması oldu. Aslı’nın huzurevine gelmesi nasıl sağlandı anlayamasam da (Ben kaçırmış olabilirim. İnternet nedeniyle sıkıntı yaşıyordum izlerken) o sekansı bütünüyle çok sevdim. Hele Kırlangıç Paşa’nın kadın ve erkekle, sevgiyle ilgili o çooookkkkk uzun ama güzel monologunu çok sevdim. Yalnız yine ufak bir itirazım var. O monolog keşke ufak dokunuşlarla birkaç parçaya bölünseydi. Uzunluğu ve cümlelerin yoğunluğu sebebiyle takip sırasında baştaki ifadeleri kaçırdığım ve algılama sıkıntısı yaşadığım yerler oldu. Her biri çok güzel olan cümleleri çok daha net ve çok da keyifle dinlemek isterdim.Kırlangıç Paşa Aslı Kağan Yüzbaşı

Geçen hafta da dile getirmiştim. Savaşçı çok beğenerek izlediğim ve çok kaliteli bulduğum bir yapım. Ancak set arkasında yaşananlar sebebiyle sıklıkla gündeme gelmesi beni çok rahatsız etmeye başladı. Her sette genelde her işte; sorunlar, anlaşmazlıklar hatta tartışmalar olur, hele böylesi ağır ve uzun çalışma sürelerinin yaşandığı bir işte sinirler gerilir, anlaşmazlıklar büyür ve problemler doğar. Bunu ekip kendi içinde çözebiliyorsa çözer. Çözemiyorsa bu görev bence yapımcınındır. Savaşçı setinde bu ayakta çok ciddi bir arıza olduğunu düşünüyorum, açıkçası. Tarafların olup biteni “kamuoyunu” bilgilendirme adına sürekli paylaşmaları ve işin karalama kampanyasından da çıkıp bir tür lince dönüşmesi pek çok kişi gibi beni çok rahatsız ediyor.

Kim haklı, kim haksız en iyi o ortamda yaşayanlar bilir. Ne var ki çok önemli bir detayın atlandığını düşünüyorum. Israrla “set emekçisi” vurgusu yapılıyor ama oyuncuların da “set emekçileri” olduğu gözden kaçıyor diye düşünüyorum. Ben, Berk Oktay’ı ekranlardan bilirim, fanı, iyi bir takipçisi de değilim. Ekranda izlediğimle değerlendiririm, kişiliğini tanıyacak düzeyde değilim. Ancak yaptığı açıklama bana çok samimi geldi. Devamında onu iyi tanıyanların yorumlarını da okuyunca genç bir oyuncuyu direk hedef alarak karalamaya gidilmesinden de büyük üzüntü duydum.Aslı Kağan

Bu piyasanın acımasızlığını, kulaktan kulağa yayılan haberlerin iş bulmadaki rolünü hepsinden öte yazılı olmayan “kara liste”lerin bir oyuncuyu nasıl bitirebildiğini bildiğim için yapılan itibarsızlaştırma kampanyasından rahatsızım. “Emek” ve “emekçi” sözlerini dillerine dolayanların bu kavramların başkaları için de geçerli olduğunu unutmamalarını diliyorum.

Savaşçı’nın artık set arkası sorunlarıyla değil öyküsü ve oyunculukları ile dillerde dolaşmasını arzu ediyorum. Bunda da en büyük sorumluluğun yapımcıya ve yapım şirketine düştüğünü hatırlatıyorum.

 

 

 

Benzer Yazılar

Sinem ÖZCAN için bir cevap yazınCevabı iptal et

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

3 Comments

  1. turist 06/06/2017

    Dizinin izleyicisi deyilim açıkcası tanıtım beni dağıttı yeterince. Kalemine sağlık tabi.? Yapılan algı operasyon ve karalama çok acı... Berk'i ben ilk kez İlişki Durumu:Karışıkta tanıdım ve sevdim, sosyal medyaya bakmıştım yorumlara vs ve sonuç olarak tüm ekip A dan Z'ye çok samimi ve aile gibi olduklarını hissettim. Sezai Altekini baba gibi görürdü mesela. Kaç kez "gözlerini dinlendirirken" öperek uyandırdılar, Berk dahil. Böyle bir samimiyeti kimseye oynanamaz insanlar anlar. Pamir Pekin, Reji, Kameraman ve Işık yönetmenle set dışı arkadaş olmuşlar. Berk'in babası sosyal medyada hep oğlunu destek eder. Bu çok az. Açıklamasını okuyunca içim acıdı, sektör ne hale geldi ve sorumlular bu şartlarda daha çok "set emekçi" ve "havalı dünkü çoçuk" taraftarı/ayırımı olacak. Ki bu saçma orda herkes emek veriyor çünkü ekip işidir daima, heleki oyuncular arasında malum başroller yanrollerden daha çok sette. Kendisinin efendi biri olduğunu düşünüyorum açıkcası ve onu kullanarak ortalığı karıştırmak için yapıldığını düşünüyorum. Kim bilir belkide rakiplerin parmağı var işte, Allah bilir doğrusunu tabii. Ki bugün twitterinde instagram hesabı çalındığını açıkladı. Bu açıkcası savaş açmak demek. Üzücü çünkü oda çok uğraştı şuanda olduğu yere varabilmek için...

    1. Sinem ÖZCAN 06/06/2017

      Merhaba Ferhancım, Valla dediğim ve senin de bildiğin gibi ben Berk Oktay'ı hiç bilmem daha önceki işinde bir iki bölüm izledim o kadar. Benim onu tanımam Savaşçı dizisiyle. O da ekranda çizdiği profille sadece. Tamamen dıştan ve bilgisizce bakıyorum olaya. Set koşulları hepimizin malumu kimse de savunmuyor zaten. O noktada en üzüldüğüm de ekran gerisindeki ekip, sende biliyosun. Önce onlarla ilgili birtakım haberler çıktı çok üzüldüm. O zaman da yapımı suçladım çünkü yapımın durumu iyi idare edemediğinin göstergesi bu. Zaten Limon yapım bu konularda daha önce de birtakım şaialara konu olmuştu. Ancak sonradan gelişen Berk Oktay'la ilgili durum çok canımı sıktı. Çok çirkin ve bence direk o hedef alınarak bir karalama kampanyasına girişildi. "Elimizde video var, yayınlarsak insan içine çıkamaz". vs... Bu ne çirkin üslup bu ne çiğ bir tavırdır? Üstelik şöyle bir araştırdım. Çocuğun bundan evvel hiçbir sette sorun yaşamışlığı da yok. Birlikte çalıştığı herkes arkasında duruyor. Şimdiki oyuncu arkadaşları arkasında duruyor o hâlde niyet belli, kasıt belli. Çok çirkin ve taraflı buluyorum olayı ve cidden dizi ile ilgili benim için büyük bir negatiflik bu. Yapım şirketi çok amatör davranıyor ve çok yetersiz kalıyor

      1. turist 07/06/2017

        Biliyorum canım, tarafsız ve objektif bakmak en mantıklısı zaten. Fakat Yönetmen arkasında 40 küsür insanı toplamış setten resmen. Sorası geliyor insanın napıyorsun sen? Bülent İşbilen sağolsun devralmış yönetmen koltuğunu. Bu hiç profesyonel bir tavır deyil. Yapılan karalama çok çirkin çünkü bilerek Berki hedef almışlar amaç belli diziyi sabotaj etmek ne pahasına olursa olsun. Üstelik partneri mobbingden bahs etti. Bu çok ucuz. 100 küsür İnsanın ekmek teknesi sonuçta. Çok ayıp. Yapım ve kanalın suçu tabi. Limon yapım da Endemol da zaten ne durumda olduğu bariz belli. Emek veren insanlara vallahi yazık. Özellikle sette zaten gıt gıdına geçinenler tabi. Rezillik. Ama bir oyuncu için tabi böyle bir olay direk Black liste girme olasılığı çok yüksek, o ayrı, karyeri bitebilir. Çözmeleri lazım acilen bu durumu böyle gündemde olmak hiç iyi değil.