Sen Benim Tek Gerçeğimsin(Aşk Mantık İntikam, 18.bölüm)
YAZAR : Şehriban Simay DEMİR
Sır saklamak, nahoş gerçekleri gizlemek bana her zaman, ağır bir yük gibi gelmiştir; sanki karşımdaki bana çok değerli bir obje vermiş de her an kıracakmışım gibi… Sır tutma konusunda kendime oldukça güvensem de bu durumun beni bir hayli yıprattığı gerçeğini de inkâr edemem. Esra da yalan söylemek zorunda kalmasına, Ozan’ın zarar görmeye başlamasına neden olan yükün ağırlığı altında ezildi ve daha fazla dayanamadı, sonunda her şeyi olmasa da gerçeklerin bir kısmını anlatabildi, bu sayede Ozan’la aralarında bir sır perdesi daha aralanmış oldu.
Esra sır saklama, karşısındaki üzülmesin diye gerçekleri gizleme konusunda oldukça tecrübeli aslında; bu ailesine ve sevdiklerine karşı yaptığı fedakârlıkların bir parçası adeta. Ayrıca olanları saklamak, onları bir sır olarak gizlemek onun canını bu denli acıtmıyordu. Evet, kabul ediyorum yine üzülen kendisi oluyordu ama en azından başkaları mutluydu ve bu ona yetiyordu; hayatına bu şekilde devam etmeye alışmıştı çünkü. Böylece ne kadar ağır olsa da, gizlediği sırrı taşıyabiliyordu sırtında. Fakat Çağla’nın tehdidini saklamak, Ozan’a yalan söylemek, duygularını etrafındaki herkesten gizleyip mutluymuş gibi görünmek ona doğru gelmeyip yapılması zorunlu görevlermiş gibi ruhuna çökünce daha fazla içinde tutamadı ve Ozan’a her şeyi anlattı. Yine de bence böyle kolay açıklayabilmesinin asıl sebebi artık Ozan’dan yana bir beklentisinin kalmamasıydı. Sonuçta tüm yaşadıkları çerçevesinde bir karar verdi, onu kendince geçmişinde bıraktı. Düşünüyorum da, o artık Çınar’la birlikte; Ozan’la ne zaman yan yana gelse üzülüyor ve onu hayatından çıkarması Çağla’nın şantajını önemsiz kıldı, bu sayede tehdit edildiğini söyleyebildi. Zaten artık gizlemenin bir manası yoktu, zira onun için Esra ve Ozan diye bir şey kalmamıştı.
Esra, Ozan’ı o teknede Çağla’yla gördüğü an, kalbine ve duygularına yeniden gem vurdu ve rotasını Çınar’a çevirdi. Ona sürekli “Huzur istiyorum” diyor fakat fark etmişsinizdir Çınar’la da hiç huzurlu değil. Sadece ona bir söz verdi ve bunu tutmak zorunda hissediyor kendisini. O, hep mantığıyla hareket etmişti bu zamana kadar, şimdi yine aynı şeyi yapıyor; hem Çınar’la birliktelik yaşayarak sakin bir ilişki yaşamış oluyor hem de duygularına yenilmeyip kendini kontrol ediyor bir bakıma. Yalnız bu noktada benim aklıma takılan Esra’nın yaşananların tümünü anlatmamış olması; yani ne Çınar’a kardeşinin onu itip hastanelik ettiğinden ne hastanede bir daha tehdit edildiğinden bahsetti. Bu da bana Çağla’nın ileride kendisine çok daha fazla tehlike yaratacağını, o çok değer verdiği “ huzurunu” kaçıracağını hissettiriyor. Esra’nın yaşadıklarını sineye çekmesi demek Çağla’ya bir fırsat daha vermek demek. Malum, daha önce sustuğu hâlde Çağla onu hayatlarından atmak için iftira attı. Şimdi çok daha ileri gitme potansiyeli var ve Esra söylemediği için ne Çınar ne de Ozan bunun farkındalar.
Esra bildiğimiz gibi Ozan’la birçok güven problemi yaşamış, aşılmaz birçok sorunla karşı karşıya kalan ilişkileri sonlanmıştı. Bu yüzden Çınar’la başladığı bu ilişkiyi, mantık çerçevesine oturtup güven üzerine kurmak istiyor. Çınar’la aralarında gizli saklı bir şey olmaması için de yaşadığı her şeyi olduğu gibi anlatıyor tabii ki Çağla meselesi istisna! Onu arkadaştan öte görmediğinin farkında, bu yüzden aşk üzerine kuramadığını mantık üzerine kurmaya çabalıyor. Böylece duyguları devreye girmediği için üzülmeyecek de ona göre. Gördüğüm kadarıyla bir tek Esra değil Ozan da tüm olanlardan sonra güven inşa etmeye çalışıyor. Ben yaptıklarını Çınar’a nispetten ziyade, güvene bağlıyorum çünkü sırf Çınar’ı birazcık kızdırmak için inanmadığı birini korumazdı hele söz konusu şirket olduğunda. Düşünelim; o Esra’nın ailesinin borçlarını ödediğinde daha Çınar’la ilişkileri yoktu bile. Ayrıca daha önce şirket verileri çalındığında verdiği tepki de ortada. Çınar’ın “yersiz” hesap soran tepkisini de düşünecek olursak eğer, Ozan onu korumasaydı başı çok daha fazla belaya girebilirdi Esra’nın. Ozan neden durduk yere onu korumak istesin ki bu sayede onu şirketten attırmak varken? Ayrıca Esra her ne kadar yardımını kabul etmese de Ozan böyle devam ettiği sürece onu affetmese bile ona karşı yumuşayacaktır ve o da bunu gayet iyi biliyor. Bunların hiçbiri Çınar’a inat olsun diye ya da onu kızdırmak için yapılmış olamaz. Tüm bunlar bir araya geldiğinde ben Ozan’ın yeniden Esra’nın güvenini kazanmaya çalıştığı kanısına varıyorum. Bunların hepsini Çağla’nın şantajını öğrenmeden önce yaptı, ayrıca hiçbirini Çınar’ın duyup öğreneceğinin de bir garantisi yoktu, öyle değil mi? Yaşanan onca şey sonrası, Esra’nın bir kez daha onu yanıltmış olması, gerçeklerin bambaşka çıkması Ozan’ın artık aklını başına getirir mi emin olamıyorum fakat görünen o ki gözlerini açmış durumda. Hiç beklemeden ve en önemlisi öfkeyle kalkıp her şeyi daha kötü bir hâle sokmadan “şimdilik” Çağla tehdidini ortadan kaldırmayı başardı. Benim asıl endişemse şu: Ozan “karısının” sadece aşkı için Esra’yı tehdit ettiğini zannediyor, onu öldürmeye kalkacak kadar gözünü kararttığının farkında bile değil ve bu durum ileride Çağla’nın Esra’ya yapabilecekleri için tek bir önlem bile almasına en büyük engel!
Ozan doğrularla tek tek yüzleşirken Çağla hâlâ kendi kurduğu oyunlara, söylediği yalanlara inanmayı tercih ediyor; Esra aradan çekilirse her şeyin düzeleceği umuduna tutunuyor. Şu an yenildi ancak ben, gerçekler ortaya çıkmaya başladı diye onun pes edip duracağını hiç zannetmiyorum. Aksine artık Ozan’ı kaybetme ihtimalinin de ortadan kalktığını düşünürsek çok daha tehlikeli bir şekilde geri gelecektir. Ozan’dan kolay kolay vazgeçecek ya da meydanı Esra’ya bırakacak biri de değil. Güzellikle sahip olamadığı oyuncağını zor kullanarak elinde tutmaya çalışacağı da aşikâr. Düşünsenize sırf Çınar, Ozan’la Esra’ya projeyi kendisinin verdiğini söyleyecek diye hiç düşünmeden neredeyse kendisiyle birlikte onu da arabada ölüme sürüklüyordu. Ne var ki Çağla’nın yaptıklarından sadece bir tanesi ortaya çıktı. Esra’yı ölüme terk ettiği ya da şirketin projelerini rakip firmaya pazarladığı öğrenildiğinde öyle sadece bir kovulmayla bu işlerden kurtulamayacağını umuyorum. Çünkü Çağla asla yaptıklarından pişman değil ve bu durum cezasız kaldıkça da pişman olacağını hiç zannetmiyorum. Benim asıl şaşırdığım, Çınar gibi kardeşini bu denli önemseyen birinin Çağla’nın arabadaki o hâlini görmesine rağmen hiçbir şey yapmayıp bir de yalanına ortak olması. Daha kısa bir süre önce annesi, ona daha fazla zarar vermesin diye geldiği yere gönderen kişi o değil miydi? Aslında başta onun sadece kardeşini korumak için Ozan’a doğruyu söylemediğini düşünmüştüm. Fakat Çınar’ın, Esra ve Ozan’ı aynı cümlede duyduğu an, verdiği tepkileri gördükçe ikisi arasında yeni bir köprü kurulmasını engellemeye çalıştığını da görüyorum. Bu gerçeğin söylenmesi demek onları bir araya getirmek adına bir adım atmak demek ve Çınar bunun gayet farkında. Dikkatinizi çekmiştir, o da yavaş yavaş Çağla’nın verdiği tepkileri vermeye onun gibi davranmaya başladı. Tek fark, Çınar bu zamana kadar öfkesini de hislerini kontrol altında tutmayı başarabiliyordu ama Esra’yı kaybetme korkusu zihnini sardıkça panikliyor ve bu durum hata yapmasına neden oluyor. Herkes içinde, hiç düşünmeden hesap sorması çok ağırdı Esra için. Sırf Ozan’a nispet olsun diye “Sevgilim” demesi de çocukça. Halbuki sadece birkaç gün önce “Başkaları için değil biz istiyoruz diye bir şeyler olsun” diyen bizzat kendisiydi. En önemlisi o, sanki Esra ve Ozan’ın bir geçmişi yokmuş gibi davranıyor, onlardan da aynısını yapmasını bekliyor. Fakat, ne kadar inkâr etse de onların ortak bir geçmişleri var ve şimdi onları birbirine bağlayan yeni bağlar oluşmakta. Bakalım bu durum ilişkilerini nasıl etkileyecek?
Bence kalbi kurutan, sevmeyi sevilmeyi unutturan etkenlerden biri de yüreğe gerçekleri hapsetmektir. Esra yıllarca kalbine kilitledikleriyle hem kendine hem de Ozan’a acı çektirdi. Ozan, her şeyi öğrenmiş olsa da olanları düzeltmesi için artık çok geç kalmıştı. Çağla yaptıklarının bedelini ödemeye başlarken yalanlarına Çınar’ı da ortak etti. Bunca yalanla gerçek birbirine karışmışken doğruya ulaşabilecekler mi? İzleyip göreceğiz.
O zaman bu haftalık da benden bu kadar haftaya yeniden görüşmek üzere.