SIRAT KÖPRÜSÜ
YAZAR: Şeyma BULUT
Dini inançlara göre öldükten sonra çok ince – kıl kadar ince – bir köprüden geçeceğimiz söylenir. O köprüden geçen cennetle müjdelenir çünkü oldukça zor bir sınavdır ve ödülü de sonsuz bir mutluluktur. İşte Kadir ve küçük ailesinin önündeki çetrefilli sınav da bu: Sırat köprüsü. Bence o köprüyü sadece öldükten sonra görmeyiz. O köprü hayattayken de birçok defa çıkar karşımıza. Kadir şimdi o köprüden geçiyor, eğer başarırsa sonunda büyük bir mutluluk ve huzur dolu bir hayat var. Ölümle burun buruna geldiği o anda, savaşmak zorunda. O köprüyü kendisi için Zeynep, Kerem ve Cemre için geçmek zorunda. Çünkü Kadir bu savaşı kaybederse hepsi kaybedecek ve yine kötüler kazanacak. Şahsen Çarpışma’da en çok korktuğum durum da bu. Sona yaklaşırken kötülerin kazanmasından korkuyorum. İflah olmaz bir mutlu son âşığı olarak iyiler kazansın istiyorum. Bu inancımı da dizinin son sahnesine kadar sürdüreceğim.
Çarpışma’da geçtiğimiz hafta son sahnede büyük yüzleşmeye şahit olmuştuk ve Selim köşeye sıkışmıştı. Her ne kadar düşmanlarına korkusuz bir adam görüntüsü çizse de yalnız kaldığında yaşadığı korkuyu göz bebeklerine kadar hissettik. O korkuyla da birçok hata yaptı, Selim. Zeynep’e kurduğu kumpas için harekete geçti, işlediği cinayetlerin tek tanığı Yakup’un ölüm emrini verdi ve tabii ki Kerem için de düğmeye bastı. Bu dünyadaki en tehlikeli insanlar korkaklardır.Sevgiden mahrum ruhlarındaki bencil ve kibirli karanlıkla saldırırlar çünkü o ruhları sayesinde kazandıkları, onları bu dünyada “güçlü” olduklarına inandırmıştır. Ancak oldukça güçsüz, acınası ve zavallı insanlardır tıpkı Selim gibi. Selim bugüne kadar yaşattığı tüm felaketleri bir bir yaşıyor. Yaşadığı kaybetme korkusuyla da yabani bir hayvan gibi her yana saldırmaya başladı. Aslında eli oldukça güçlü görünüyor. Özellikle Zeynep’e hazırladığı tuzak konusunda güçlü vaziyette. Ancak Selim bunu bile kullanamayacak kadar kibrinden burnunun ucunu göremeyecek hâlde. Biraz akıllı olsaydı belki kendisine kurulan tuzakları da görebilirdi. Selim, Cansız’dan kurtulabilmek adına Kadir’i ölümle burun buruna getirdi fakat Cansız da aynı Veli karakterinde bir insan. Kadir’in oğlu olduğunu öğrenmesi ve tetiği çekenin de Selim olması ona bu durumdan sıyrılmak için harika bir fırsat verdi. Hâlâ Cansız’ın kendisi riske girdiğinde gözünü kırpmadan oğlunu harcayacağını düşünsem de bu tip adamlar ailelerine kendilerinden başka biri dokunduğunda –kendi emirleriyle bile olsa – cezayı başkasına keserler. Geçtiğimiz hafta Selim’in bu oyunun kaybedeni olduğunu söylemiştim. Hâlâ da bu kanıdayım. Zaten Cansız da Selim’e “Sana verdiğim kurşunu iyi sakla, ihtiyacın olacak.” demişti. Selim için yolun sonu görünüyor. Sonrasındaysa hiç şüphesiz Kadir’in oğlu olduğunu bilerek bunu ondan saklayan Veli’ye gelecektir sıra fakat ben Veli’nin Selim kadar kolay bir lokma olduğunu düşünmüyorum. Şansıyla bundan da sıyrılabilir ya da kaçabilir; göreceğiz.
Veli’nin takıntılı ve narsist kişiliğine bu hafta da bol bol maruz kaldık. Adem, onun verdiği emir yüzünden ölmesine rağmen her zamanki gibi suçlayacak birilerini buldu. Veli, şimdi de Cansız’ı kendisine düşman ilan etti. Zaten onun ruh hâlindeki insanlar böyledir. Her zaman kendilerine bir düşman yaratırlar ki günün sonunda düşman bulamadıklarında kendilerini öldürmesinler. Veli de şu anda en azılı iki düşmanından kurtulmak için intikam yeminleri ediyor. Bu oyunun sonunda onun için iki çıkış var: ya kaçıp bir Çukur‘a saklanacak ya da ölecek. Veli, Kadir’i avlamaya gitmeden önce Demir ve Belma’nın ipliğini pazara çıkardı. Selim kurtulursa hem Belma için hem de Demir için yapacaklarının sadece yasalar çerçevesinde olmayacağına eminim. Selim’in kurtulacağını düşünmesem de bir ihtimalle Veli onu, o cehennemden kurtarabilir. Veli, Selim’e “Senin tek dostun benim!” derken aralarındaki çıkar ilişkisinin sürmesi yönünde bir davetiye verdi aslında. Veli, Selim’i kurtarabilirse korkağın ve narsistin kuracağı tehlikeli bir ittifak bizleri bekliyor diye düşünüyorum.Aranızda doksanların çocukları var mı? Ben o sevgi dolu yıllarda çocukluğunu geçiren biriyim. Adana’nın eski mahallelerden birinde büyüdüm ben. Bizim bir Mustafa ağabeyimiz vardı mahallede. Bizi maçlara götüren, futbolu öğreten, biri rahatsız edince bir baba gibi kucaklayan biriydi. O sadece arkadaşımızın değil hepimizin kocaman yürekli, yiğit ağabeyiydi.Ne zaman başımız sıkışsa ona giderdik. Küçük, büyük dinlemeden koşardı bizim için. Şimdi diyeceksiniz ki bundan bize ne? Biz tam on altı bölümdür böyle bir adamı izliyoruz da ondan anlattım. Kadir, tam da Mustafa ağabeyimiz gibi… Mahallenin delikanlı ağabeyi o. Kerem’in omzundan nerede olursa olsun elini çekmeyen ağabeyi. Kerem ne zaman dara düşse Kadir orada, hep de orada olacak çünkü aile olmak bunu gerektirir. Kadir, Kerem’i ailesi gibi görüyor. Ona sahip çıkıyor, arkasında dağ gibi duruyor. Hatta gerektiğinde Kerem’i kendi öz babasından ve kendisinden bile koruyor. Ne yalan söyleyeyim Kadir’i izlerken keşke hâlâ böyle insanlar olsa diye içimden geçirmiyor değilim. Kentleşmeyle beraber ortaya çıkan site hayatı, mahalleleri yok ederken bu ağabeyleri de alıp götürdü bizden maalesef, sadece böyle güzel dizilerde ve anılarımızda kaldı o insanlar.
Kerem, Cemre, Zeynep ve Kadir. Bu kadar güzel bir adanmışlık hikâyesi bu dizinin beni en çok içine çeken ayrıntısı. Hep birlikte, güçlü ve kararlı bir şekilde yürüyorlar ki işte diyorum, işte sevgi bu. Sevgi karşılıksız, saf olduğu zaman dünyanın en güçlü duygusudur. Onlar her zaman birbirlerine güç oluyorlar ve birbirlerini ayakta tutuyorlar. Bu aile Kerem’i içine düştüğü cehennemden el birliğiyle çekti aldı. Hem Selim’in hem de Demir’in adım adım Kerem’in sonunu yazdıkları kanlı romanı yaktılar artık onun için yeniden bir umut belirdi. Kerem zaten Cemre’ye sımsıkı tutunmuştu ancak bir baktı ki Kadir ve Zeynep de onun ailesi oldular; Kadir’in anlatmaya çalıştığı da buydu zaten. Biz sevdiğimiz insanlar için ateşe yürürüz. Onlara sahip çıkarız, ayağını denk al, demek istedi Kerem’in babasına. Kadir, Cemre ve Zeynep; Selim ve Demir’in sonlarını elleriyle yazdılar. Demir artık yakalandı ve sadece Selim’i değil birçok kişiyi ölüme götürecek bilgilere sahip. Veli çok kısa bir sürede Demir için düğmeye basacaktır, Zeynep sayesinde özgür olmasına rağmen elindeki bilgilerle Veli’yi yeniden arananlar listesinin en tepesine yazdırabilecek tek kişi şu anda. Veli de Selim gibi bu durumun önüne geçmek için nasıl adımlar atacak bilemem ama Selim kadar mantıksız davranacaklarını düşünmüyorum. Veli, zekâsıyla bundan sıyrılabilir mi ? Oldukça mümkün görünüyor.
Finalde, bizi şoke eden bir sahneyle karşı karşıya kaldık. Zeynep son anda Asiye’den aldığı bilgi sayesinde Cansız’a Kadir’in oğlu olduğunu söyledi ve Cansız müdahale edemeden oğlunun yere yığıldığını gördü. Selim hem Kadir’in peşinde olduğunu bilmenin korkusuyla hem de Kadir’e duyduğu nefretle tetiğe bastı. Veli’yse tüm bu olanların göbeğinde ve gerçeklerin tamamına sahip, üç kişiden biri. Diğer ikisi oyun dışında olduğu için aslında olayın göbeğinde kalan tek kişinin Veli olduğunu söyleyebiliriz. Veli, planladığının aksine oldukça zor bir durumda şu anda. Düşmanlarına oynadığı tüm oyunlar ayağına dolanmak üzere. Üstelik bu düşmanlarından biri ismiyle bile kendisine en büyük korkuları yaşatan biri olduğu hâlde girdi, bu tehlikeli oyuna. Cansız, oldukça zeki biri olmasına rağmen manipüle edildiğini göremedi. Belki bazı anlarda şüpheye düştü, görür gibi oldu ama olayın temelini tam olarak kavrayamadığı için bir hamlede bulunmadı. Veli, adım adım Kadir’den kurtulmak için tüm işi Cansız’a yaptırdı ve ikisinden de kurtulmanın planlarını yaparken oyun, tam tersine dönmüş olabilir çünkü o, tüm gerçeği kavradığı zaman Veli Cevher’in en büyük düşmanı hiç şüphesiz ki Cansız’dan başkası olmayacaktır. Cansız her şeye hâkim olmak isteyen, kendisine yalan söylenmesini ve ihanet edilmesini asla affetmeyen biri. Hatırlarsanız borcunu ödemeyen bir alacaklısını toprağa gömmüştü. Böylesine ufak bir hatayı affetmeyen adamın, Veli’yi affetmesi de mümkün değil. Veli, mutlaka bu yoldan kaçmanın, çıkmanın yollarını arayacak ve oyunu kendi lehine çevirmek isteyecektir ancak bu seferki düşmanı çaresiz bir anne, vasat bir baba ya da her şeyini bildiği eski dostu değil. Düşmanı güçlü ve çok acımasız. Bu yüzden Cansız’ı tek başına karşısına alamayacağı için kesinlikle kendisine bir mütteffik arayacak ve savaşı, başka ve daha güçlü olabileceği bir cephede sürdürecektir ya da en azından güçlü olabileceği bir yere bu savaşı çekmek için uğraşacaktır. Bakalım baldan tatlı şansıyla her zaman kazançlı çıkmayı başaran Veli, bu sefer de kendisini kurtarabilecek mi?
Bölüme genel olarak bakacak olursak oldukça heyecanlı ve keyifli bir bölümdü. Romantik sahneleriyle kalbimizi ısıtırken aksiyon sahneleriyle heyecanı oldukça yoğun hissettiren bir haftaydı. Özellikle bölümdeki Kadir, Zeynep, Asiye ve Aylin’in sıcacık akşam yemeği sahnesiyle içim ısındı. Çarpışma’yı bana göre diğer dizilerden ayıran özelliklerinden biri de bu. Aile temasını oldukça naif ve güzel işliyorlar. Ailenin kanla kurulmadığını, bağların kurulması için sevginin gücünün yettiğini çok güzel yansıtıyorlar diye düşünüyorum. Özlediğimiz bu tatlar beni oldukça mutlu ediyor izlerken. Bu hafta ayrıca çekilen aksiyon ağırlıklı sahnelerdeki renklere, geçişlere bayıldım. Uzun zamandır söylendiğim o ritm ve ahenk sıkıntısını da hiç görmedim bölüm boyunca. Uluç Bayraktar ve ekibinin emeklerine sağlık.
Amerika başta olmak üzere birçok yabancı ülkede yayınlanan dizilerde adına “crossover” denilen geçişler olur ve izleyici tarafından genellikle sevilir. Crossover ne mi? İki ayrı dizinin belli noktalarda kesişmesi ve bir ya da birkaç karakterin iki dizide de bir bağlantıyla yer almasıdır. Amerika’da CW Kanalı’nın dizilerinde bunun örneklerini sıkça görüyoruz. Tam dört dizi arasında yapılan geçişler orada seyircisinin beğenisini fazlasıyla kazanmış vaziyette. Türkiye’de de birkaç defa şahit olduğum ancak yıllardır görmediğim bir durumdu. Bu hafta Çarpışma’da Çukur dizisinin Vartolu’su Erkan Koçak Köstendil’i gördük. Kısacık sahnesinde farklı karakteriyle diziye eğlenceli anlar yaşatıp renk kattı. Yapılan tanıtımlardan da anladığımız kadarıyla devamının geleceği söylenen bu durum, iki diziye de güzel katkı sağlayacaktır, diye düşünüyorum.
Bu güzel, eğlenceli ve aksiyonlu bölümden dolayı tüm ekibin yüreğine sağlık. Yazıma Özdemir Asaf’ın bu ünlü dizleriyle son veriyorum Haftaya Görüşmek üzere.
Yalanlar istiyorsan yalanlar söyleyeyim,
İncinirsin.
Sana gitme demeyeceğim.
Ama gitme Lavinia.
Adını gizleyeceğim,
Sen de bilme Lavinia