Dolunay 2. bölüm
Yazar: Sinem ÖZCAN
Dolunay’ın ikinci bölümünü gününde izleyemeyeceğim için salıdan beri diziyle ilgili bir haber ve spoiler içeren her mecradan uzak kalmaya çalıştım elimden geldiğince ve bulduğum ilk fırsatta oturdum bölümün başına.
Dizinin romantik komedi olarak başlayıp giderek drama döneceği söylenmişti ve Irmak Ünal’la Mert Yavuzcan’ın konuk oyuncu olmaları bana öykünün gideceği yön hakkında az çok bilgi vermişti. Fragmandan de gelen bilgilerle Zeynep ve Demir’in kazada ölmeleri büyük sürpriz olmadı. Bu, hem drama geçişi hem de karakterlerin yerlerini bulmalarını sağlayan bir açılım oldu. İkinci bölümün finaline doğru da akacağı yön netleşti. Bu anlamda öykü sürprizli gitmiyor ama ayakları yere basan bir çizgi izliyor.
İlk bölüm çok az fikir edindiğimiz Demet’in önce ihalede ardından cenazede ortaya çıkışı ve Tarık’ın ağzından dinlediğimiz Hakan’la evlenme öyküsü ilerleyen bölümlerin ipuçlarını verdi. Ferit’le evliliğin eşiğinden dönmüş, Hakan’la evlenme kararı yüzünden aileden uzaklaştırılmış ve özellikle ölen ağabeyiyle ilişkisi kopmuş bir Demet; kendine yeni bir alan açmak isteyecektir. Diğer yandan Ferit’ten nefret eden Hakan, onu alt etmek için küçük bir çocuğu kullanmaktan da kaçınmayacaktır.
Anne ve babasını gözünün önünde kaybeden Bulut’un psikolojisi şu an için sadece dayısı ve Nazlı için bir önem taşıyor ne yazık ki… İlerleyen bölümlerde de travma yaşamış bir çocuk olduğuna aldırmadan mirası ve ailedeki rolü nedeniyle halası ve eniştesi tarafından “ele geçirilmek” istenen bir çocuk olacak, Bulut. Asıl savaş da böyle başlayacak.
İlk bölüm, olayın çerçevesini ve ana kahramanları izlemiştik. Özellikle Nazlı’nın sıcak, iyimser, dürüst ve iyi niyetli oluşuna ağırlık verilmişti. Bu hem Ferit’le aralarındaki kontrastı vurgulamak hem de Bulut’un hayatındaki rolünü vermek açısından çok doğru bir tavırdı. Bu bölümde ise Ferit kimliğinin detaylarına girmeye başladık.
Geçen hafta Ferit’in bana çok uzak bir karakter olduğunu ve pek çoğumuza itici geldiğini yazmıştım. Aşırı kontrollü, mantıklı, düz ve sert bir adam, o. Diğer yandan Nazlı’nın karşısında bir de Deniz var. Ferit’in tam zıddı… Sanatçı ruhlu, duygusal, çocuksu, sürprizli, romantik ve neşeli… Özetle kadınları ilk anda cezbeden her şey sahip… İtici Ferit’in aksine çok sempatik, ilgili ve çok sıcak; Deniz… Hele geçen bölümün finalinde Ferit’in yaptığı kabalıktan sonra Nazlı’nın Deniz’den etkilenmesi ve kendini ona yakın hissetmesi çok normal.
Ancak biz, kadınlarla ilgili çok önemli iki detay vardır. İlki önsezilerimizin çok güçlü oluşu, ikincisi de ilgi duyduğumuz hatta âşık olduğumuz kim olursa olsun sonuçta “GÜÇLÜ” erkeği tercih edişimiz. Bu bölüm, ben Nazlı’da tam olarak bunu gördüm. Evet, Ferit’e çok kızgın; evet, Deniz’den çok etkilendi ama ısrarla onu tanımlarken “arkadaş, dost” ifadelerini kullanıyor çünkü önsezileri ona Deniz’in birinin, özellikle de bir kadının desteğine ihtiyaç duyan adamlardan olduğunu ve “güç” barındırmadığını söylüyor.
Hastane sahnelerinde biz, izleyici olarak bu farkı çok net gördük. Her ikisi de kardeşini kaybeden iki adamdan Deniz acıyla darmadağın olurken Ferit, taş kesildi. Deniz, yakıp yıkmaya, dağıtmaya başlarken Ferit; toplayan, sakinleştiren, kontrolü ve sorumluluğu ele alan adamdı. Her iki tepki de kişilikler göz önüne alındığında çok doğru. O acı karşısında Deniz’in dik durması nasıl beklenemezse Ferit’in de ağlayıp dağılması beklenemez. Oğlunun zayıflığını hisseden babası, ölürken Deniz’i Ferit’e ve Demir’e emanet etme ihtiyacı duymuş; Demir de ölünce Ferit, sadece Bulut’un değil Deniz’in de sorumluluğunu bile isteye üstüne alırken Deniz de ona sığınmayı tercih etti. Nazlı’ya hissettiği ve kendince “aşk” diye tanımladığı duygu da tam olarak bu. Nazlı, bütün çocuksuluğunun ve sempatikliğinin altında güçlü bir kadın ve Deniz’in ona ihtiyacı var. O koruyup kollayacağı bir kadın aramıyor (onu istese zaten Alya’yı tercih ederdi.), o sığınacağı bir liman istiyor.
Nazlı ve Ferit’inse tarzları farklı ama güçleri denk… İkisi de sorumluluk sahibi, ikisi de dürüst ve ikisi de temkinli. Nazlı, içinde yaşadığı ortam nedeniyle daha az kontrollü ve o çevrede daha rahat, bu da onu sıcak kılıyor. Ferit’se sıkıcı bir adam gibi duruyor ama çevreye kendi isteğiyle kendini kapamış. Yani bu, bir kabuk… Bunu en güzel veren yer, bana kalırsa, Engin’in bir sözü oldu: “Sen, benim ilk öptüğüm kızı bilirsin; ben senin ciğerini bilirim.” Ferit, Engin’in yaşadığı her şeyi biliyor ama Engin, Ferit’in ne yaşadığının değil ne hissettiğinin farkında çünkü Ferit az konuşan ve kapalı bir adam.
Bir yanlarıyla birbirine çok benzeyen diğer yanlarıyla çok farklı Nazlı ve Ferit ikilisi, bence birbiri için doğru âşık olur çünkü güçleri denk… İlk bölümde notlaşma sahnelerinde ve bu kez yemekte gördük ki Nazlı, Ferit’e geri adım atmıyor, bildiğini okuyor hatta bir süre sonra onu kendi yöntemiyle dize getirdiği bile söylenebilir. Ferit’in de sığınacağı bir limana ya da sorumluluğunu sırtlayacağı bir kadına değil (öyle olsa o da Demet’i seçerdi) tam aksine yanı başında onunla birlikte dimdik duracak birine ihtiyacı var. Bu noktadan bakınca her ne kadar Deniz’i çok sevmiş de olsam Nazlı olsaydım gideceğim yön Deniz değil elbette ki Ferit olurdu.
Kriz anlarında kendini bırakmayan, dağılmayan ve sağlam duran bir adam güvenilirdir. Bence Ferit’in en büyük artısı bu… Ben Deniz gibi bir adamla kendimi asla güvende hissetmem, ne kadar sürprizli, macera dolu ve romantik olursa olsun, arkasını toplayacağım bir adam da istemem. İlk bölüm çok sevdiğim Deniz, ölüm karşısındaki tavrı nedeniyle bende kaybetti. İtici ve sıkıcı dediğim Ferit’se gücü ve güvenilirliği nedeniyle yükselişe geçti.
Demet ve Hakan’ın Bulut’u elde etme planları karşısında Ferit elbette ki sessiz kalmayacak ve öykünün gidişi, Engin’in de desteğiyle Ferit ve Nazlı arasında göstermelik bir evlilik gibi duruyor. Bu noktaya kadar çatışma bence çok doğru ilerliyor. Evlilik, Deniz’in bir defa daha dağılmasına ve kimlik değiştirmesine neden olmalı. Büyük ihtimalle Ferit’e öfkesi, onu ablasının ve eniştesinin safına itecektir.
Henüz tam çözemediğim karakter, Alya. Şu an fazlasıyla iki boyutlu dursa da çok kilit bir kimlik olabilir. Asıl rengi ilerleyen bölümlerde çıkacak gibi görünüyor.
Engin, tam anlamıyla Ferit’in sağduyusu… Fatoş’la yolları kesiştikten sonra oradan da çok renkli bir ikili bekliyorum.
Hiç ısınamadığım ve çok itici bulduğum karakterse Asuman. Baştan beri onun Nazlı’nın elini zayıflatmak için yaratıldığını düşünüyorum. Bu da iticiliğini normalleştiriyor ama açıkçası benim için ona dayanmak çok güç. (Islak kızılcık sopasıyla evire çevire dövesim var.)
Oyunculuklara geçmeden önce Dolunay’da genel olarak oyuncu rejisinin çok iyi verildiğini düşünüyorum. Her kimliğin özelliğine tam oturan, çok doğru tavırlar yakalanmış ve küçük detaylarla yansıtılmış. Karakteri ve davranışları zihnimde birleştirdiğimde her seferinde “Evet, bu, tam da bunu yapar.” diyorum. Deniz’in acıyla etrafa saldırması ve Ferit’in yalnız başınayken bile ağlayamaması gibi…
Oyunculuklara en küçükten başlayacağım izninizle. Bu bölüm, bir defa daha bayıldım Alihan Türkdemir’e ben. Çok sevimli olmasının yanında çok da yetenekli… Yaşının ötesinde, çok doğal bir performans çıkarmış. Çok çok uzun zamandır ilk kez bir çocuk oyuncu beni bu kadar etkiledi. Hele “Biliyor musun benim annem babam öldü, Nazlı!” dediğinde ciğerimden bir parçayı da söküp aldı.
Necip Memili, çok iyi performanslarının geleceğinin işaretlerini verdi. İzlemeyi çok sevdiğim isimlerdendir ve Hakan’a da çok yakıştığını düşünüyorum. Sabırsızlıkla ondan nefret edeceğim anları bekliyorum.
Hakan Kurtaş, bana göre bu bölümün yıldızlarından biriydi. Hem romantik sahnelerinde hem de “darmadağın” Deniz’de çok beğendim onu. Özellikle hastanede her şeyi yıkıp döktüğü sahnede ve Bulut’u sakinleştiremediklerinde kapının önündeki çaresizliğine bir ayrı bayıldım.
Özge Gürel’i Nazlı’ya çok yakıştırdığımı söylemiştim. Daha önce izlemediğim için fikir edinmek adına eski dizisine biraz baktım. Kanım pekişti. Gerçekten çok çok iyi bir Nazlı olmuş. Oyunculuk anlamında da çok daha iyi buldum ben Dolunay’da. Kendi sıcaklığını rolün sempatikliğiyle iyi bütünlemiş. Bu bölüm, özellikle Bulut’la hastanedeki sahnelerini bir ayrı sevdim. Ayrıca Hakan Kurtaş’la da Can Yaman’la da frekansı iyi tuttu. Deniz’le bir başka Nazlı, Ferit’le başka Nazlı çıkarması da çok doğru geldi bana.
Her zamanki gibi en sona bıraktım Can Yaman’ı… Hep söylüyorum, sanırım o ekranlarda ben televizyon karşısında oldukça da hep söyleyeceğim. İzlemekten en keyif aldığım isim, hiç tartışmasız ve hiç rakipsiz o. Kaşı, gözü; boyu posu değil kastettiğim… Ekrana yakışıyor mu yakışıyor o ayrı konu ama beni etkileyen her seferinde bambaşka bir yönünü keşfettiğim oyunculuğu.
“Ferit, benim karakterime çok uzak bir kimlik” demişti, röportajında. Muhtemelen de doğrudur ama çok önemli bir ortak yanları var. Can Yaman da Ferit gibi çıkardığı rolün kontrolünü hiç ama hiç bırakmıyor. En tepkisiz olduğu yerde, en geri planda olduğu sahnede dahi milimi milimine hesaplanmış bir tavır seziyorum. Barda şarkı dinlerken Engin’e eğilip söylediği bir minik sözde ya da arabada kaza haberini aldığında yüzünde an be an değişen ifadede demek istediğimi görmek mümkün.
Hastanede diğerlerinin gelmesini beklerken taşlaşmış hâlde oturan Ferit’te zirveyi yakaladı bu bölüm bence. Son derece minimal bir oyunculukla dibine kadar acıyı hissettirmek inanılmaz zor iş. Daha önce de acılı, üzüntülü sahnelerde izledim onu ama bu kadar gelişmiş ve bu kadar yalın bir oyunculukla yansıttığını ilk kez görüyorum. Bir defa daha deli gibi alkışlıyorum seni, Sevgili Can!
Dolunay’da Can Yaman’ı izlerken benim için en büyük farklılık onun Alihan Türkdemir’le sahneleri… Çocuk oyuncuyla oynamak çok zordur. Yetişkin iki partnerin paslaşması gibi olmaz. Karşı tarafın gönderdiğiniz mesajı alacağından emin olamazsınız ve dengeyi sağlamak da size kalır. Çok deneyimli oyuncuların bile çocuk oyuncuyla ayarı kaçırdıklarını gördüm. Alihan – Can ikilisinde ise çok pozitif bir elektrik ve doğru bir ayar var. Onların sahnelerini izlemek ayrı bir keyif oldu, benim için.
Bu arada söylemezsem çatlarım. Bakışlara, duruşa hele tenis topuyla yansıtılan kafa karışıkken düşünceleri düzene sokma light motifine bayıldım ama gözüm biraz daha dudak mimiği aradı bazı sahnelerde. Soğuk ve dış dünyaya kapalı Ferit’te değil elbette ama duvarların indiği ve düşünülenin yansıtıldığı kimi yerlerde bakışın dudak mimiğiyle takviyesi muhteşem olacak, bana kalırsa…
Bazı sahnelerde Can Yaman oyunculuğunu izlemeye doyamadım. Yazıyı bitirip tekrar izlemeye gidiyorum ben. Bütün ekibin emeklerine, yüreklerine sağlık…
Gel pisi pisi...??Kalemine ve yüreğine sağlık, Sinemcim.??? Yine ve yine çok güzel yazı olmuş, hastasıyım senin bu analizli bakışına???E' tabi birde benim gibi analiz ederek izlediğin için ayrıca ve ayrıca hemen hemen her defa(!) hemfikir olduğumuz için... here it comes... mimozaların kokusundan bayılırsın inşallah, ama kıyamam ki sana tekrar kahve kokusundan ayılırsın inşallah.? Genel yorumundan sonra, gelelim inceliklere, haydi.? İlk önce bende rejinin dilini çok beğendiğimi söylemeliyim, ilk defa izliyorum Çağrı Bayraktar'ın rejisini ama demenle kimliklerin tepkilerinin altını çok iyi çiziyor. Örneğin ilk bölümde Nazlı uykudan kalkınca "ağır kafa" 'dan kalkma vurgusu çok ince detay ama çok hoş. Bu bölümde özellikle hastanede kameranın hafif sağdan sola doğru yönlenmesiyle birlikte o yaşanılanların altını şahane vurguladı, bayıldım. Bilirsin rejiye çok önem veririm.;)) Alihan Türkdemir kanaatimce gelecek jenerasyonun yetenekli oyuncularından olma potansiyelinde, çok yetenekli. ? Maşallah saa.? Bana direk Dakota Fanning'i hatırlattı. Sanırım onu ilk deva Jean Penn ve Michelle Pfeiffer'in başrol olduğu "My Name is Sam" 'de izlemiştim. Büyüdü genç ve başarılı oyuncu oldu. Darısı Alihan'ın başına. Sırrı, sadece aşırı sevimli olması deyil, küçük yaşına rağmen oynadığını çok iyi yansıtıyor olması, deyilmi. Çocuk deyince akan sular durur bende, hiç ama hiç dayanamam, içim acıdı hastane sahnesinde ve sanırım izleyen herkes aynı duyguları yaşadı o sahnede. Buradan hocasına koca tebrikler. Kısa bi video görmüştüm, maşallah oyunculuğa çok meraklı, bu bariz. Bayıldım ben, aman mazallah nazar değmez inşallah.... Necip Memili yalnız çok iyi, şimdiden İblisim Hakan desem olur, dimi? Çok keyifli olacak izlemesi. Nefret etmeye hazırız efenim.... Alya tanıtım özetinde "depresif" dahil olarak tanımlandı, bakalım ilerki bölümlerde anlaşılır, fakat bana göre icabında söz konusu sevdiği ise dişli çakala dönüşebilecek kadar hırslı ve kör olabilir. Nazlı çok iyi toparladı Deniz onu yerden göğe överken, hemen yumuşadı Alya. Yalnız Ferit az deyil pek bi gazladı Alya'yı. ???? Asuman'la birbirine girsinler icabında, Nazlıcığıma fazla dokunmazsa fenâ olmaz hani.:D Deniz hakkında geçen hafta yazdıklarım gibi, fikrim değişmedi. Herşeyi dorukta yaşayan; fazla melankolik ve hisleri fazla iniş ve çıkışlı, fazla toy bir karakter... Aslında sanatkâr ruhlu insanlar daim kendime yakın hissettiğim kesimdir ki içlerini çok iyi bilir ve anlarım (sebebi malum;)) fakat Deniz'e güven olmaz katılıyorum sana, şahsen bu aşırı duygusal tepkiler uzun vadede yorar insanı. Ki bende yanında bir kadına sığınacak bencil erkeği asla beğenmem, yada tercih edemem. Deniz'in şuanki fonksiyon'u zaten Ferit'in içindeki kıskançlığı ve ilk bölümde Can'ın harikulade verdiği ince mimikler ile Nazlı'dan etkili kalmasını; anlaması ve hafif dahi olsa tepki görmesini sağlaması... Kalbine neden kilit taktığını çok merak ediyorum. Bunun arkasında sanki sadece Demetle mâzide olanlar deyilde babası ile de alakalı olduğunu düşündüm.? Deniz fazla ağırdan aldığını söyledi. Bakalım. İlk bölümde annesini bile kolundan tuttuğu anda geri çekildi. Ablası zorla yanağından öpücük kopardı. Hatta annesi "bendemi şirkette çalışsam" dediğinde dahada altı vurgulandı. Annesi Ferit küçük iken babası ile balık tuttuklarını söylediğinde "öyle mi, hatırlamıyorum" dedi, geçiştirdi. Yani; annesini ve ailesine dahi mesafeli olmasında bir sebebiat olması gerek, yoksa insan hiç mi annesini aramaz sormaz, ziyaret etmez... Mokuzaıcım benim. İlk bölüm nasıl sinir krizi geçirdiysem (ve odun elimle dalma ihtiyaç duyduysam), bu bölüm Ferit'i sevdim, bende.☺️ Nazlı özellikle "insanlık nedir unutmuşsunuz" dediğinde azıcık içim acıdı. Herkes o terbiyesiz lafları ardından tokadı beklerken, bense asıl Nazlı'dan gelen bu laflar daha ağır olduğunu düşündüm.... Ki bizim Mokuzaı'ın zaten aklına takılmış kendi yöntemiyle özür diledi. ? Çok güldüm orada. Aşık olduğu anda ve Nazlı'ya açılmak istediğinde ne yapacak çoooook meraktayız. Mesaj mı çeker acaba.? Aman aman özünden dönmesinde. ?Birde herkes acıyı, hüzünü farklı yaşar... Deniz'inde keza Ferit'in tepkisi çok gerçekçiydi. Ferit'de Deniz gibi çok aşırı kontrolsüz duygusal olsaydı; bu kadar sorumluluğa kim yüklenecek? Soğukkanlılık tamda kriz anlarda o kadar işe yarıyorki... Bu kısma bende bayıldım. Deniz çok aşırı duygusal ve zayıf, kendini salmışken, Ferit bütün yükü sırtladı üstüne. Üstelik şimdiden yanlış anlaşılma harika bir detay olmamışmı. Ferit tamamen Nazlı'nın Deniz'e olan samimiyetini, bakış ve tepkilerini yanlış algıladı. Halbuki zannettiği gibi "Yen'i bir aşk" söz konusu asla deyil. Bu konuda Özge'nin tepkileri o kadar başarılı ki, bedendil, bakış ve tavırları vurgulaması ile Nazlı'nın Deniz'in yakınlaşmalarından vs aşırı rahatsız olduğu ve dillendirdiği gibi sadece arkadaş gözü ile baktığı bariz. Bravo. Gerek Hakan ile gerek Can ile enerjileri yüksek, çok beyendim bende. Özge çok güzel dengeliyor kanaatimcede, ki bu çok önemli detay. Ferit'e karşı Nazlı'da boş deyil, bunu mesela Ferit'in kucağında Bulut uyuyakaldığında uzun uzun Nazlı'ya bakmasından??? (daha öncelerde ki gibi) çekinerek ne yapacağını bilmediği için tasları vs alarak, kalkmasıydı. Bakmak bedava, evlat.? Can'ın mimik şovunu bi' ayrı severim ama "eye talk" olarak kimliğin düşüncesini, içini vurgulaması yokmu, bitiyorum, ayrı bi' level. ? İyi oyuncu aslında gözleri ile oynar zaten.? Yalında da mesela ağlarken sadece gözleri ile oynamasına ayrı bayılmıştım. Nazlı'ya geri dönelelim.^^ Yada Alya şarkı söylerken Ferit dayanamayıp gittiği anda, Nazlı arkasından bakması. Arkasından bakıyorsa eğer, yol zaten bellidir arkadaş.:D Nazlı'ya bayıldım, zira yerli dizilerde güçlü, atarlı ve ayakları yere basan kadın profil izlemek maalesef çok nadir. Ferit'e karşı da atarlı ve inat olması harika. ???Restoran'da ettiği laflar süperdi. Kedi-köpek gibi didişmeleri ayrı güzel. Umarım bu cephede değişiklik olmaz, aynı çatı altında yaşayacaklar malum, anlaşmalı evlilik bizi beklemekte, zirâ eğlenceli anlar gelmesinden umutluyum. Bu kanal tam 12 points. ?Asıl ozaman Özge ve Can nasıl paslaşacak; bu bölüm sosunu gördük, çok lezzizdi, ben bayıldım.??? Ve, farklılık derken, ortak noktadan bahs edelim az bi' isterim. Benim bu meşhur bayıldığım evde ilk kez karşılaşma sahnesi hani.^^ Mimik şov, face jimnastik dediğim, Can'ın o aşırı detaycılığı yüzünden polenler ile savaşan ben, hapşırmaktan korkan garip izleyici...??? Oraya değinmek isterim. Engin ile konuşurken Nazlı'yı mutvak düzeni, belirli alışkanlıkları ve dolayısıyla enginarı yapma (!) şeklinden "böyle sabır gençlerde pek yok" (Ferit amca Bey konuştu ahahaha;) yaşlı başlı teyze deyilde genç, yetenekli ve zeki olmasından ilk etkilenmişti zaten. Can, Ferit'in düşüncelerini orada Harika yansıttı. Yani, aslında ikisinin senin saydıklarından hariç birde ortak, benzer yanları var aslında. İşte tam bu noktada Nazlı'nın Deniz'den hoşlandığını sanması daha da ağır geldi Ferit'e. Az bi' ponçik acı çeksin tabi, itirazımız yok elbette.;)) Birde, Deniz'e "sizin kılınıza zarar verilmesine izin vermem" dediya, oradan zaten Nazlı ve Deniz'in arasından çekileceği aşikardı. Dediğin gibi yakın zamanda Deniz, hem bu gelecek evlilik yüzden olsun, gerek Nazlı'nın hisleri ona karşı sadece arkadaş kavrımında olduğunu anladığı zaman vede Ferit'e karşı hisleri olduğunu anladığı zaman, aks gelecektir. Çünkü o evlilik nihayetinde ne kadar resmî de olsa, asıl önemli olan Nazlı'nın hisleri... Engin iyiki var. Zira Ferit'in içini bilen yanında sadakat bir sırdaşı ve seyirciye içine kapanık ve fazla konuşmayan Ferit'e birisi vermesi şart... Bulut olsun, ablası ve eniştesi olsun, gerek Engin itina ile Ferit'in aslında güzel kalpli olduğunu belirtti. Buda çok önemli bir detay. Yolumuz belli dahi olsa... özellikle Ferit neden "böyle" olduğunu aşırıııı merak ediyore.;)) Tabi Bulut uslu da durmaz, restoran çıkışında nasılda direktif verdi, ahaha. Bayıldım oraya, o konuda daha çok şeyler gelir diye umuyorum. Emeklere sağlık gerçekten. Reytinglerde mis gibi gelmiş yine, umarım bu şekilde devam eder, zira senaryo, senaryo, senaryo...kadro şahane gerisi bahane.? PS. Demiştim dimi sana; performansı şahane diye. Bende gergin olduğu anlarda o tenis topu kullanılma detayına bayıldım ayrıca...
Merhaba Ferhancım, Bayılarak okudum yorumunu :) Ben çocuk konusunda çok öyle deli divane bir tip değilim. Her çocuğa bayılanlardan da değilim ama Alihan Türkdemir cidden çok sevimli ve dediğin gibi çok yetenekli. Diyebilirim ki ilk defa bir çocuk oyuncuyu keyifle izliyorum. Ben Ferit'in acıyı yaşayışına çok aşinayım galiba ondan yadırgamadım. Ben normalde çabuk duygulanırım gözüm dolar ağlarım. Hatta bölümde Alihan'ın o sahnesinde tutamadım kendimi aktı yaşlar... Ama gel gör ki derin acılar söz konusu oldu mu ben de taş kesilen gruptanım. İstesem de tek damla akmaz gözümden ve dünyayla bağım kopar. Kitlenir kalırım. O yüzden Ferit'in tavrı bana yabancı gelmedi ve yalnızken bile göz yaşı dökememesini çok anladım. İnsanların acıyı karşılamaları ve yaşamaları farklı elbet birbirinden . Deniz'i de anlıyorum ama darmadağın olan bir erkek bana çok uzak. Duygusallığa evet ama birilerinin toparlamasına muhtaç olmak hayır. Belki de ondan Deniz'i çok sevmeme karşın uzaklaştım. Ben Ferit gibi toparlayıcı, kontrolü ele alan tipleri seviyorum sanırım. İlk bölümden sonra Ferit'e hiç ısınamam sanıyordum ama karakterin gelişimi çok güzel ayarlanmış. Empati yapar buldum kendimi. Öykü evet sürprizsiz ama güzel gelişiyor ve senaryo dilini de çok sevdim. İlerledikçe çok daha güzel detaylar göreceğiz gibi. Yorum için çok teşekkürler. Kendine çok iyi bak. Sevgiler
Evet, aynen, bende Ferit'in ne taş kesilmesinden nede gerçekten kendini salıp ağlayamamasına yargılamadım. Nihayetinde acı çekmenin "doğrusu" yoktur diye düşünüyorum. Bende açıkcası o konuda tam Ferit gibiyim, kendimi toparlarım, soğukkanlı kalıp ağlamam...bana çok yakın ve gerçekçiydi tavrı... genelde çok zor ağlarım mesela. O yüzden bi oyuncu beni etkiliyorsa, bu çok nadir bende. Gerçi İçerde'de hele çok duygulandım hatta ağladım dizi izlerken :D, oda kardeş-öksüz sokak çocuğu etkiside vardı. Bulut'da yetim kalınca etkiledi tabi. Deniz hem çok çocuksa, toy birde bana bir insanı sadece kendine iyi geldiği için yanında istenilmesi aşırı bencil geldiğinden, özellikle bu tarz erkekler bana çok uzak. Genel karekteri bana göre değil. Eğer Ferit bu bölüm derinleşmeseydi bende; hiç birisi, sorry.not sorry diyecektim vallahi.:D Nasıl maçolara katlanamıyorsam, Ferit ilk bölümde deki gibi kalsaydı sevemezdim bende muhtemelen. Çocukları severimde dizilerde hele yerli dizide ilk defa çok beğenerek izlediğim çocuk oyuncu, Alihan oldu.:)