Erkenci Kuş, 42. bölüm
Yazar: Sinem ÖZCAN
Geçen hafta Can’ın alevlerin arasına daldığını gördüğümde “Lütfen, bandana için olsun!” demiştim içimden. İki parça eşya için ah, vah edecek adam değil Can Divit çünkü. Kimseyi umursamadan canını tehlikeye atmasına neden olacak tek varlık, Sanem. Haklıymışım ve itiraf ediyorum haklı olduğuma hiç bu kadar sevinmemiştim. Can için, Sanem’den kalan ve asla yerine yenisini koyamayacağı tek nesne o. Bir daha hiç “benim” diyerek içine çekemeyeceğini düşündüğü koku, Sanem’in kokusu, onda saklı. Yitirdiği vakit, onu yaşama bağlayan pamuk ipliğinin kopacağına inanıyor.
Kendini niye ateşe attığını da sadece Sanem anlayabilir onun. Çünkü Sanem de o ateşin içinden kül olup çıktı. Hâlâ boynundaki zincirin ucunda o yangından kurtarabildiği tek nesneyi taşıyor. “Bir zamanlar âşıktım, dünyanın en güzel aşk hikâyesini yaşadım.” cümlesini Sanem dillendirse de her ikisi için durum aynı ve yaşadıklarının hayal olmadığını onlara kanıtlayacak bir sembole ihtiyaçları var. Evet, hâlâ o aşk sürüyor. Sanem de Can da bunu farkında, gel gör ki ikisi de artık – di’li geçmişteler. Sanem bir defa daha kırılmayı göze alamıyor, Can bir defa daha onu incitmekten korkuyor. Can’ın tek derdi, onun için en önemli şeyi yok eden adam olmadığını kanıtlamak.
Yiğit’e kurduğu tuzak işe yaradı ve Can’ın kafasındaki kuşkuyu da giderdi. Elde gerçekten somut bir kanıt bulunmadığından da ancak Yiğit bunu itiraf ederse Can aklanır. Her ne kadar Yiğit, köşeye sıkışmış görünüyorsa da beklenen itiraf gelir mi, ben emin değilim. Sanem’e her şeyi açıklaması onu bütünüyle boşa çıkacak. Hoş, şu anda da topal saksağan vaziyetinde ortada dolanmaktan başka bir işlevi yok ama eğer bir süre daha Can ve Sanem arasında engelleyici olması gerekiyorsa o itiraf gelmeyecektir diye düşünüyorum ben. Can’ın yokluğundan istifade Sanem’in boşluğundan içeri sızan bir asalak o ve bütün asalaklar gibi, yapışıp sonuna kadar kanını emmeyi sürdürecektir. Bu arada Bulut’a iki çift laf etmezsem dilim fena şişecek. Hayırdır, canım sen? Dün bir, bugün iki… Ne zaman geldin, kendine yer ettin de taraf oldun acaba? Can, Sanem’i üzmüşmüş de Yiğit ona iyi gelmişmiş de… Sen, üç tekerlekli bisikletle geziyordun, annem o zamanlar. Neyi, nerden biliyorsun da boyundan büyük laflar ediyorsun? Üç kusurlu hareketten birini yaptın kırmızı karta ramak kaldı. Dua et, Deren’e… Onun yüreğini kıpırdattın diye ses etmiyorum ama ilk sarı kartı gördün, benden Bulut Efendi! Aklını başına al, safını iyi belirle; terliği elime almayayım ben.
Yiğit’in itirafı gelse de gelmese de Sanem’in karanlık zihninde bir mum yanmaya başladı. Can’ın yanan eve niye girdiğini anlayan tek kişiydi Sanem ve elindeki bandanayı görmek de “Benden vazgeçmemiş!” duygusunu uyandırdı onda, gardını düşürmeye de başladı. Sanem’in yaşadıklarını ve hâlâ hasarlı oluşunu göz ardı etmiş olsam yavaş yavaş ona kızmaya başlayacağım. Kendine çok odaklandı Sanem, geçen bir yılın ağırlığı o kadar üstünde ki duygularının sesine kulak vermeyi unutuyor. “Yeni” Can’ı fark etmiyor, anlamaya çalışmıyor. Can eskisi kadar cüretkâr bir adam değil. Birbirlerine yaklaştıklarında aralarında yine minik bir kıvılcım var ama o eski sihir yok artık çünkü Can inancını kaybetti ve inanç, Can gibi bir adam için her şey… Bu yüzden de terk edilen Sanem gibi görünse de aslında cami avlusuna bırakılan yetim, Can.
Caner, Sanem’in yalnızlıktan korktuğunu söylediğinde yüzündeki acı tebessümün nedeni de yalnızlığı, en iyi bilen olmaktandı. Can, hâlâ kimseye açmıyor duygularını. Babasına da kardeşine de hatta Sanem’e de… Döndüğünden beri de Sanem’e yaşattıklarıyla yüzleşiyor. Her gördüğü ciğerine oturuyor, her sezdiği biraz daha kabuğuna çekilmesine neden oluyor. Sanem’in kitabını da okuyup bitiremeyişi bundan. Her satırı ezberliyor, onun yaşadığı her anı içine hapsediyor. Derdi Sanem’den bir şans daha koparıp her şeye yeniden başlamak değil. Onu bir daha darmadağın etmek, incitmek hiç değil. Sadece “Ben senin güvenini yok edecek bir şey yapmadım; bunu gör!” diye sessiz bir çığlık atıyor o.
Sanem, kitabını “üç çocuklu mutlu bir aile” tablosuyla noktalamıştı. Bir masalı yazmıştı o, gerçek hayatta hiç yaşanmayan ve o masalı rüyasında gördü, Can. Tam bir hissikablelvuku… Bütün varlığıyla “Sanem” olan adamın, sonunu bilmek için o kitabı okumaya da ihtiyacı yoktu elbet. Oysa Sanem ona yazmıştı, belki de sadece ona. “Okumadın mı?” deyişindeki kırgınlık da bundandı. Sesini herkese duyurmuş ama onu işitmesini istediği tek insana ulaşamamıştı. Oysa bilmeliydi okuyacağını ama “Defterini ben yakmadım.” dediğinde inanmadığı gibi bir kez daha güvenmemişti Can’ın duygularına. Doğrusu, Sanem’i suçlamıyorum ben. Küllerinden doğmayı başarmak için kendine odaklanması şart onun. Başkaları için yaşayan o genç kadın, hayatta en önemli varlığın kendisi olduğunu yeni yeni öğreniyor ama o küllerinden doğarken karşısında baştan ayağa kül olmuş adamı göremiyor. Aslında her ikisi için de durum tıpkı şairin dediği gibi: En olumlu yerinde sevgilerinin/ Birden soluk soluğa yoruldular/ Azar azar öldüğünü duydular / Karanlıkta kalan bir yerlerinin.*
Evet, onlar hâlâ âşık ve aşk gelip yerleştiği yüreğin kiracısı değil, işgalcisi ve hükümdarı. Öyle ya da böyle kendi hükmünü dayatıyor ve boyun eğdiriyor, o yüreğin sahibine. Sanem, bir kez daha küllerinden doğmayı göze alamayabilir, Can aşka inancını yitirmiş olabilir ama bir fotoğraf karesi ikisinin de yüzüne çarpar gerçeği. Bir yıldır boş bakan gözlere ışık; bir yıldır deklanşöre basmayan parmağa hayat gelir ve elbet Can Divit, beş kişilik aileye krep yapmak için sabahın köründe mutfağa girer.
Bu hafta, Demet Özdemir’i galiba en çok Can’ın yanan kolu için telaşlanan Sanem’de sevdim. Sanem’in çok ama çok derinlere gömdüğü o çocuksu kadını çıkarıverdi ortaya. Daha doğrusu onun Sanem’den sızmasına izin verdi ve bunu çok doğal geçirdi. O narin ve hasta kadının ruhunda hâlâ yangının değmediği eskiye ait bir köşeyi görmeyi çok sevdim. Bahçede çocuklara Zümrüdüanka masalı anlatan Sanem’de de ayrı bir güzeldi. Hâlâ kanayan yarasına bu kez çocuklardan merhem yapmış gibiydi. Yitirdiği masumiyeti onlarınkiyle takviye ediyor ve ışıl ışıl parlıyordu. Çok sempatik ve duru bir oyunculuk sundu. Eline, emeğine sağlık.
Bölümün daha başlarında Sanem’in bandanasını kokladığı yerde beni darmadağın etti Sevgili Can ve bölüm sonuna kadar zihnimde dönüp duran bir dizenin eşliğinde izledim ben, onu bu hafta: Gözlerinden karanlık şarkılar geçiyordu. * Tam da bu! Gözlerine yüklediği incecik anlamlarla çok ağır bir duyguyu, enfes bir şarkı gibi sunuyor. Gerçekten yüreğine sağlık be Sevgili Can!
Yepyeni bir Can Divit çiziyor bize artık Can Yaman. Can Divit, önce aradığı şeyi bulamayan savruk bir adamdı ve ruhunu arıyordu. Buldu da… O ruh, Sanem’di. Sonra onu kaybetti; yani şu an karşımızdaki Can Divit, bir ceset. Bir cesede can veriyor Can Yaman ve o “yaşamayan” adamı muhteşem yaşatıyor.
Bir yıllık zaman aşımında çok ciddi ve zor bir karakter dönüşümü yaşadı Can Divit ve Can Yaman her defasında onun ruhunun başka bir katmanını ortaya seriyor, içindeki odaların kapısını teker teker açıyor. Üstelik bu bir yıllık süreçte kendi ağzıyla söylediği gibi Can Divit’in hayatında “Hiçbir şey olmadı.” Onu dönüştüren hiçliği, karakterin öz evrimini o kadar yumuşak geçişlerle ve izleyiciyi ürkütmeden sunuyor ki hayranlıkla bakıyorum, ekrana. Can Yaman sayesinde Can Divit’in tüm odalarını görüp onunla yaşıyoruz. Emeğine, aklına ve o güzel yüreğine sağlık Sevgili Can Yaman!
Tam bir yıl önce bu hafta, Erkenci Kuş sete çıktı. Hiç arasız on iki ayı da geride bıraktılar ve yine arasız sürecek bir yaz sezonu bekliyor bizleri. Benim bildiğim kadarıyla başka bir örneği yok, bu durumun. Bütün ekip için nefessiz geçen çok uzun bir süreç, bu. Her hafta izleyiciyi memnun etmek için ilk günkü motivasyonla çalışmak bence başlı başına bir takdir nedenidir. Üstelik, her hafta bir öncekinden daha iyiyi yapmaya çabalamak; yorgunluğu, yıpranmayı ve bunalmayı öteleyip elinden gelenin de daha iyisini çıkarmaya çalışmak gerçekten ayrı bir özveri istiyor. Bütün ekibin gayretini ve azmini yürekten tebrik ediyorum. Elinize, emeğinize sağlık.
* Dizelerin hepsi Ataol Behramoğlu’nun Kara Şarkı şiirinden alınmıştır.
Yorumlarınızı çok beğeniyorum. Benim de Can'ın yangından çıkaracağı eşya için ilk tahminim bandana olmuştu, ama sonra daha değerli bir şey daha geldi aklıma. Sanemin Can'ın yaş gününde ona hazırladığı, ikisini anlatan kitap. Umarım dizinin ilerleyen bölümlerinde karşımıza çıkar o el emeği hediye.
Değerli yorumunuz için çok teşekkür ederim.
bu dizide ilk bölümden itibaren haftalarca osman leylaya nasıl açılacak leyla osmanı gösün artık nasıl bir araya gelecekler aşk beklentisi diziye ayrı bir izleme pencersi açarak reytinge artı katıyordu. sonra twitterda birleri durup duruken leylayı o zamana kadar kötü karakterdeki emrey ile illa birleştirmeye o iyi osmanı kötülemeye başladılar yapım ekibine sürekli baskıyla osmanı hemde diğerleriyle veda bile etttirmeden gönderdiler. kesinlikle osman kalmalıydı.osman leyla emre izleticiydi ve aylin kalmalıydı izleticiydi. reytinglerde kırılma oluşturdu . bazı gereksiz karakterlerin fazlaca sahnelerinin olması olması gereken sahn elerin azlığı tutarsızlıklar dizinin yol geçen hanına dönmesi emre ve leyla birleşmesinden reyting alacaklarını zannedenlerin boşa kürek çektiler. şimdi o mahalede onlardan olmaya çalışan emre sırıtıyor eğrelti duruyor . hadi senaris değişti herşey güzel olacak beklentisi 1 yıl ara verilmesi sonrası baktık hayal kırıklığı daha ilk bölümün ilk dakikalarında hemen sanem can birbirlerini buldular gene vıcıklaşan hareketlere devam ediyorlar kesinlikle en az iki bölüm birbirlerini bulmadan hasretle aşklarını özlemeleri iyice duygusal işlenmeliydi. diğer şaklaban tayfada hemen diplerinde bitmiş niye onlarda oradalar bide şirketide götürmüşler .yeni gelen niye derene yapmışlar. yeni gelen başka bir rolde oraya gelen sanem ile tanışsın sanemden hoşlansın ve can gelsin üçgen aşk durumu gider aşk üçgenine yiğit olmuyor izleticiliği yok. reytingi etkileyen daha sayacak pek çok eleştiri var neyse kısaca dizi artık o eski tadı vermiyor . ve yeni bir diziler gelirse dahada düşer ve afii aşk kesin cumartesi kanal d de başlayacak izleyiciler bakın görün erkenci kuştan bir aşk hikayesinden afili aşka yönelecekler
Bence seyriciler maalesef hep kotu yorum yaptilar hep reiting falan yazdilar ama bu gercektir ki herkesi mutlu etmek ne mumkun. Bu dizi romantik comedy adlanirken onu yansitmali ve o kadar entrikayi kaldiramazdi bence. yeni baslangic muhtesem olmus olgunluk uzerinden bir ask, ayrilik otesi bir ask olmus bosluklar huzunle dusunce'ie dolmus ve gercekten hicbirine bir sey olmamis ve tam bir boslugu cok iyi ve muhtesem bir sekilde yayinlaniyor
Çok değerli yorumlarınız için teşekkür ederiz. Sevgiler
ilk once Can'a uzuldugumu soyliyecagim Canda yanayim ccunku. ikisi de 1 yil boyunca cok zorluklar gecirmis yanip yakmislar kendilerini. Sanem'in en azindan destekleyen yaninda olan bir kac insan vardi ama Can yapayanliz deniz ortasinda kendi'ile didisiyordu. Sanem terk edilmis birisi olarak ve bir kadin olarak hakli tabi ama yeniden Can'ile yuzlesmeli konusmali barip cagirmali bence Can da aynen. Hic konusmadan suclu aramakla olmuyor boyle seyler maalasef ki. Suclu insan muhakak iki kiside nasil ortaya cikacak ve o Huma bir anne olarak evladi'ile nasil karsi karsie gelecek yada o Yigit Sanem'i sevdigini zannediyor da cok merak ediyorum dogrusu...Onlar birbirlerini ne kadar gormemekten gelselerde cok iyi bir yerde olunca nasil duruyorlar herkese asikar zaten. Gozlerini alamiyorlar fotograflar ciktiginda nasil bir duyguyu yasadilar ve yasattilar ... Yigite gelince gozum ilk gordugumden itibaren onu tutmadi ve tutmayacakda umarim Can'in zeka kurbani olur ama itiraf konusunda pek bir isik goremiyorum. Humanin desteg'ile sizdi onlarin hayatina yapisdi kaldi resmen. Orada bir isi yokken hep Sanem'in etrafinda donup dolasiyor.... ama Can varya onu rezil etme yolunu muhakkak bulacak. Sinem hanim yine oyle bir kucuk ama onemli bir detaya takildiniz ki Baris hakkinda size yuzde yuz katiliyorum bir lafim var o Bulut efendiye canim "sen ne gordun ki oyle apar topar kesip attin Can'i hala bekleyeceksin ki o guvendigin adamin rezaletin goreceksin. Karisam artik desem kendi hayatina bak desem Deren iyi biri onu tanimaya basla ve ogren desem...." Can'in ormanda oyle nahif dikkatli bakislari icimi eritiyor, gozlerimi alamiyorum desem daha dogru olur. Sanem'ile karsi karsia gelince ormanda, fotograf seciminde bunla hala asik ama inatci derim ben. Gece Sanem'i oyle asik izlerken, ruyasinda 3 cocuk olan bir baba oralar ne dusundum su ki 1yil zaman gectigine ragmen o bag kopmamis ruhlari cok yakin ayni fikire sahib olmalari sasirtmadi beni. Sanem'in cocuklar'la iyi iletisim kurup onlarla vakit gecirip ruhunu o zayif ve ince ruhlarla sarmasi cok hosuma gitii. Can ve Sanem siz benim hayatimda bir kuc varsiniz ve iyi ki varsiniz