İnadına Aşk 21. Bölüm
Alfred Hitchcock’a sorarlar iyi bir film yapmak için neye ihtiyacınız var, diye. “Senaryo, senaryo ve senaryo” diye cevaplar. Bugün yerli dizilerin tamamı için de ben aynı cümleyi kuracağım. “Senaryo, senaryo, senaryo”… Oyuncuyu büyülten de yönetmene hareket alanı sağlayan da izlenir kılan da en önemli unsur senaryo.
“İnadına Aşk”ı bu kadar “benim” dizim yapan da önce senaryo oldu. Hep söyledim, hep söylüyorum ve hep söyleyeceğim. Bizim diziler benim için en çok 5 bölüm dayanıyor bu yüzden, ne yazık ki! Oysa 21. bölüm bitti bu akşam ve ben hâlâ bu kadar incelikle işlenmiş detaylarda, sağlam kurgulanmış çatışmalarda tek bir arızaya rastlamadım.
Defne, Yalın’ın annesinin peşine düşme kararı aldığı an, içim cız etti ve o an “Yapma!” dedim yapacağını bile bile. Yapacaktı, çünkü bu aşkın en güçlü sınavı tam da orasıydı. Defne, arı yuvasını çomaklamadan duramaz ve üstelik de aradaki tek engelin ortadan kalkması gerekliydi ve kurcaladı elbette. Kaç bölüm oldu hatırlamıyorum ama bu bölüm olay gerçekten de gelip sınava dayandı işte. Arada, boşluk oluşmadan adım adım örülerek duvara beraberce tosladık.
Bu akşamın çok doğru seçimi olan “Beni anlama” şarkısını izlerken düşündüm. Toprak- Leyla, Ezgi- Deniz ve Çınar- Yeşim çiftlerinde arıza hep “değiştirme” noktasından çıkıyordu. Sadece Defne& Yalın ilişkisinde birbirini değiştirmeye çabalamak yok. O yüzden, birliktelikleri boyunca kavga etmiyorlar, o yüzden birlikte çok iyiler. İkisi de birbirini olmadıkları bir insana çevirmeye çalışmıyor. Ama bu bölüm patlattı Yalın bombayı. “Kararlarıma saygı duy!” diyerek ( Bazen Yalın’ın iç sesimi dillendirdiğini düşünmüyor değilim) Evet, Defne’nin en büyük arızası Yalın adına karar vermek ve bunu doğal görmek. Daha bölüm başında aba altından sopayı gösterdi Yalın. Bir ilişkinin karşıdakini değiştirmeye çabalamaktan sonra ikinci ölümcül hatası. Karşıdakinin karar ve seçimlerine saygı göstermemek. Bakalım bu işi nasıl bağlayacak benim canım senaristçiklerim. Deli gibi merakla beklemedeyim. (Bu arada ilk kez bir yerli dizide aşk ve saygı sözcüklerini yan yana işitti ya bu kulaklar ölsem de gam yemem. “Sevgi, kıskançlık, hırs” hepsi yan yana geldi aşkla ama “saygı” ilk kez sahnede. Bir yürekten alkış da bunun için Sevgili Senaristçiklerime)
Şimdi gelelim senaryodan sonraki etmene: OYUNCU. Ben oldum olası gösterişli, havalı ve abartılı oyunculuklardan haz etmedim. Oldum olası; küçük bir mimiği, bir jesti, bazen bir bakışın gücünü ve doğallığını koca koca sayfalara tercih ettim. Son bölümlerde de bunun zevkine alabildiğine varır oldum. Bu hafta önce
AÇELYA TOPALOĞLU:
En bayıldığım sahneler:
1. Adem’le Yalın’ın annesini nasıl ortadan kaybedeceklerini düşündükleri sahne… Çok başarılı bir senkronizasyon, çok doğru jestler ve çok başarılı bir ifade.
2. Yalın’la baştaki konuşmada ilk kez Yalın’ı doğru anladığı andaki bakışı ve o anki duygu değişimi.
3. Son anda Yalın otel odasının dışındayken yaşadığı korku…
Gerçekten çok ustacaydı, gerçekten çok doğal ve gerçekten çok çok vurucuydu.
Üstelik bugün Youtube’da izlerken fark ettim ki kendi duruşunun, kimliğinin çok dışında bir karakter çiziyor Defne ile. Buna karşın kendini silip tamamen Defne olabilmek büyük başarı bir kez daha tebrikler.
CAN YAMAN:
Yüreğimdeki en başarılı oyuncuların arasına zaten gelip kurulmuştu kaç bölüm önceden ve ben şimdi her izlediğim bölümde bir kez daha oradaki mekânını genişletmeye başladım. Şu anda kocaman bir suiti oldu bile. Hızla malikâneye doğru yol alıyor.
Bakışlarını çok iyi kullandığını fark ettim bu bölüm, özellikle. Defne& Yalın sahnelerinde bakışmalar için dublaja gerek yok, çünkü tam anlamıyla kelime kelime veriyorlar.
Bölüm başında Defneyle annesini konuştukları bölümde bayıldım. Bakışlar, boğazının düğüm düğüm olup yutkunuşu, Defne’nin yanında olmasına duyduğu ihtiyacın beden diline yansıtması… Laf aramızda bir dram dizisinde de başrol olarak görmeyi çok isterim Can Yaman’ı, tozu dumana katacaktır, benim öngörüm!
Bugünkü Youtube yayınından onunla ilgili çıkardığım sonuç da Yalın’la benzeyen görebildiğim tek yanları ikisinin de keskin zekâları… O da kimliğinin çok dışında bambaşka bir adamı oynuyor. Daha önce de yazmıştım birbirinden farklı rolleri çıkarmada da çok başarılı. Bugün anladım ki kendi kimliğine de öykünmüyor.
Bölüm sonu gelinen çizgiden hissettiğim 22. bölümün de yine bir CAN YAMAN bölümü olacağı. İki haftadır senaristlerimiz bir viraja giriyor diye ona biraz vites küçültmüşlerdi ama yine gümbür gümbür geliyor diye düşünüyorum.
Son olarak 22. Bölüm fena, hem de çok fena… Fragmandan da belli oldu. Fena ama izlemesi de bir o kadar keyifli olacak gibi…
“Beni Anlama” şarkısından bir alıntıyla bitireceğim yorumu. Hani diyor ya Tarkan “Sen izin verirsen yaşanacak!” Galiba Yalın, duvarlarını indirebilirse o aşk da tam anlamıyla yaşanacak. Defne bunu nasıl çözer bilemedim ama… İzleyip göreceğiz, artık.
Emeği geçen herkese binlerce teşekkür. İyi ki varsınız ve haftanın bir günü yüreğime konuk oluyorsunuz!