Yazar: Şehriban Simay DEMİR

“Haydi kızlar okula” projesini hatırlayanınız var mıdır bilmem ama ben o kampanya sayesinde okudum. Bu proje kapsamında çocukların belirli bir sınıfa kadar eğitime devam etmesi zorunlu kılınmıştı ve ben okula mecburi olarak ara verdikten bir yıl sonra, mucize gibi yeniden devam etme şansı yakalamıştım (Hayatımda şanslı olduğumu düşündüğüm nadir zamanlardandır). Okula geri döneceğimi öğrendiğinde o kadar çok sevinmiştim ki hayatımda bu kadar mutlu olduğum bir an daha hatırlamıyorum. Bu projeyle birlikte binlerce kız çocuğuna yepyeni bir kapı açılmış; hayallerini, geleceklerini inşa edebilecekleri bir dünya verilmişti adeta; ki o dünyaya girenlerden biri de benim. Bu yüzden Zeynep’in “Remzi Göksu Vakfı”nı açarak benzer zorluklar yaşayan kızlara umut olacağını, o kızların hayatına dokunarak onlara yeni bir yaşam ve hayallerini gerçekleştirecekleri bir imkân sunmak istediğini öğrendiğimde açıkçası çok duygulandım. Aslına bakacak olursanız Zeynep, bu vakıfla bir tek kendi gibi, Gülbin gibi kız çocuklarının geleceklerini kurtarmış olmayacak aynı zamanda geçmişin travmasını da temize çekebilecek.

O; maddi imkansızlıklar, bilinçsiz ve sorumsuz bir anne baba ve yaşadığı çevre yüzünden ellerinden tutup “Biz varız” diyen kimse olmadığı için hem ablası Gülbin’i hem de abisi Remzi’yi kaybetti. Yaşama böyle merhaba, dedi. En büyük hayali “okumak”, bir soba ateşinde yakıldıktan sonra avukat olma isteğiyle güçlenerek geri döndü. Sonrasında hayat ona bir mucize verdi: Nermin’i. O, Zeynep’in elinden tutarak ona yeni bir yaşam sundu. Düşlerini gerçekleştirmek için bir kapı araladı, bir nevi onun kaderini değiştirdi. Buna rağmen Zeynep, ailesinden ayrılmış olmanın verdiği acıyla yaşadı yıllarca ve bu acı giderek yerini vicdan azabına bırakmaya başladı. Bundan dolayı kim olduğunu nereye ait olduğunu ve ne yapmak istediğini sorgulayıp durdu. İki dünya arasında sıkışıp kalmış gibiydi. Kendisi kurtulmuştu belki ama ya ablası ya Gülbin gibi hiçbir imkânı olmadığı için yitip giden binlerce çocuk, onlara kim yardım edecekti? Onun bir “Nermin annesi” vardı; peki ya, onların umudu kim olacaktı? İşte belki de Zeynep’i harekete geçiren buydu. Bu yüzden bu kadar istekli ve heyecanlıydı bu vakfı kurarken çünkü bir amacı, bir hayali vardı; bu uğurda değiştirebileceği kadar çok kız çocuğunun kaderini değiştirecekti. Artık annelerinin boynundaki kader zincirlerinin kızlarının da boynuna dolanıp onları sarmasına izin vermeyecek, hayallerine ortak, yaşamlarına destek olacaktı. Bundan daha fazla, ruhu huzurla doldurup doyuran ne olabilir ki? Tabii ki bu hazzı bilen bir kişi daha var: Nermin.

Nermin kalbi kocaman insanlardan. O belki bir çocuk sahibi olamadığı için, belki yalnız kalmak istemediğinden yahut sadece iyilik olsun diye Zeynep’i aldı yanına bilemiyorum ama en nihayetinde bir çocuğun kalbine, ruhuna dokudu. O bir tek Zeynep’in değil onun için yaptıklarıyla dolaylı yoldan binlerce çocuğun hayatına ve kalbine de dokunmuş olacak. Bugün Zeynep kendi ayakları üzerinde sağlam durabiliyorsa, gelecek için korkmadan hayal kurup bunları gerçekleştirmek için adım atabiliyorsa, seçimleriyle hayatının başrolü olabiliyorsa bunlar Nermin’in o güzel kalbi, ona verdiği destek ve sevgi sayesinde. Böyle insanların her zaman olması dileğiyle.

Zeynep doğduğu evden, o evde ona yazılan yazgıdan kurtulup kendi hikâyesini yazmak için çok mücadele etti ve sonunda kendine yepyeni bir hayat kurdu. Fakat doğduğu evden, o evin yazgısından kurtulmayan biri de vardı: Mehdi. O, on yedi yaşında üniversiteye gidecekken babasının ölümüyle bir günde büyümüş, hayallerini bir kenara bırakmış ailesiyle ilgilenmek ve onların tüm sorumluluğunu üstüne almak zorunda kalmış bir çocuktu. Babasının ismi ona miras kalmış ve onun başlattığı kader döngüsüne devam etmek zorunda bırakılmıştı. Ailesini korumak için tüm geleceğini bir kenara itip “Mehdi Usta” olmuştu. Halbuki düşünüyorum da eğer o yıllarda ona da destek olan, yanında olup güven veren birileri olsaydı (tıpkı Nermin gibi yahut Zeynep’in kurduğu bir vakıf gibi mesela) belki yaşamıyla ilgili çok daha doğru kararlar verebilir; yaptığı seçimlerle kendi sonunu hazırlamaz, kaderini değiştirebilirdi. Sonuçta gelecek sonsuz ihtimaller üzerine kurulu ama o içinde bulunduğu çemberden tek başına çıkamadı maalesef.

Mehdi, kaderini kabullenip yaşamını yok ederken Zeynep gibi ona yazılanı kabul etmeyip kendi yazgısını kendi belirleyen biri de Barış’tı. Barış Tunahan doğduğu evden bağımsız kalmayı başarabilmiş ama o evde yaşadıklarını dağarcığına katıp yoluna devam etmiş, kendini yetiştirmiş biri. Elbette maddi olanakları ona kapılar açmış ama o da doğru seçimleri yapıp yaşadıklarından ders çıkararak ona göre hayatını şekillendirmiş. Onun sevgi dolu kalbi her konuda olduğu gibi Zeynep’in vakıf kurma hayalinde de yanında olup onu gururla en önde alkışlayanlardan oldu.

Ve Nuh Eroğlu asla değinmeden bitirmek istediğim bir karakter. O, hayat okulunun en başarılı öğrencilerinden. Onu izledikçe “Nerede yaşarsak yaşayalım nasıl biri olacağımızı aldığımız kararlarla kendimiz belirleriz.” diye geçiyor zihnimden. Onun sonsuz sabrına, sevgisine, sağ duyusuna ve asla elden bırakmadığı mutlu olma çabasına şahit olmak, sonunda kendisine bir yuva kurduğunu görmek benim için çok keyif vericiydi. Asla unutamayacağım karakterlerden biri olarak kalacak zihnimde. Şimdi gönlünün kızıl yanıyla hep hayalini kurduğu bir aileye sahip oldu ve o yuvada hep huzurlu olması dileğiyle.

Zeynep sayesinde bir kez daha gördük ki doğduğumuz ev değil verdiğimiz kararlar, yaptığımız seçimler ve büyüyüp yaşadığımız çevre kaderimizi tayin ediyor. O, ona dayatılanı bir başkası da yaşamasın diye kolları sıvadı. Onun kurduğu bir hayal hem binlerce çocuğun hayatı olacak hem de abisinin ismini sonsuza dek yaşatacak. Mutluluğu daim olsun.

Doğduğun Ev Kaderindir’in çok özel bir proje olarak her zaman kalbimde yeri ayrı olacak. Yazan, çeken, yöneten, oynayan kısacası emeği geçen herkesin eline emeğine, yüreğine sağlık. Ayrıca sevgili Demet Özdemir’e, Engin Öztürk’e, İbrahim Çelikkol ve diğer tüm oyuncu kadrosuna çok teşekkürler yolları açık olsun.

Veeee gökten üç elma düşer; biri  tüm emekleri için dizi ekibine, biri siz değerli okuyucularımıza biri de hayal kurup o hayalleri gerçekleştirmekten korkmayıp cesaretle bir yola giren tüm insanlara.

Yeni bir hikâyede buluşmak dileğiyle hoşça kalın

 

Benzer Yazılar

Bir Yorum Yazarak Siz de Katkı Sağlayın

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.