Hayatıma Hoşgeldin Mavi Efeoğlu! (Sefirin Kızı, 43.bölüm)
YAZAR :Şeyma BULUT
Bu hafta Sefirin Kızı bittiğinde ben de karmakarışık duygular içerisindeydim. Biraz mutlu, biraz da endişeliydim aslında. Mutluluğumun sebebi basit: Bir yıldan fazladır tanıdığım, hep yaralarını gördüğüm, her yol ayrımında o yaraların daha da derinleştiğine şahit olduğum Sancar’ın sonunda kalbinin sesini dinlemesi beni inanılmaz mutlu etti. Belki ilk aşkından yana yüzü gülmedi, her aldığı nefeste kendini suçladı ama sonunda “Hayatıma hoşgeldin” diyebileceği, yanında olduğunda kendi içinde savaşlar vermeden, huzurla nefes alabildiği bir yol arkadaşı bulabildiğine çok, çok sevindim. Endişe duyduğum durumsa şu, Mavi hayatıyla ilgili çok kritik bir bilgiyi Sancar’dan sakladı ve yine de o eli tuttu. Mavi henüz Sancar’ı çok iyi tanımıyor ama ben biliyorum, Sancar kendisinden saklanan bu gerçekle kolay başa çıkamayacak. Hele hele o gerçek geçmişten gelen eski bir koca olunca, ortalık yine bayram yerine dönecektir. Umarım yanılırım.
Sancar Efe değişiyor, yani eskiden bildiğimiz o sertliği ortadan kayboluyor ama tabii tamamen sakin bir adama da dönüşmesi söz konusu değil. Melek söz konusu olduğunda o ruhunun derinlerinde bastırmaya çalıştığı öfke tüm şiddetiyle yeniden su yüzüne çıkıverdi. Aynı şekilde Mavi’nin eski kocası ortaya çıkınca da bu öfke yeniden kendini gösterecektir. Bunun sebebine basitçe “Adam anadolu erkeği arkadaş, alışın bu hallerine”demek isterdim ama aslında o iş öyle değil, altında bambaşka sebepler, derin korkular yatıyor.
Bunları irdelemek için de Sancar’ın geçmişine bakmak bile yeterli olacaktır. Orada kökü çok derinlerde olan acılar, yaşanmışlıklar, kaybedişler var. Bu kadar korkusu olan bir adamın birden bire süt dökmüş kediye dönmesi de hiç kolay değil hele ki sevdiklerini kaybetme riski hatta ihtimali ortaya çıktığında o içeride saklanan öfke tüm gücüyle ortaya çıkıyor.
Aşkla olan sınavı belli olsa da onun en büyük korkusu Melek’i kaybetmek aslında, Her baba evladını kaybetmekten deli gibi korkar belki ama Sancar’ın durumu bir tık daha farklı. O zaten kızının hayatından tam sekiz sene kaybetti. Onun doğumunu, ilk adımlarını, konuşmasını kaçırdı. Kızını daha yeni yeni tanımaya, yaşamaya başlamışken, onunla yaşayacağı hayatın üzerine düşen her gölge Sancar’ı zıvanadan çıkarmaya yetiyor.Bu gölge kızıyla arasına seneler girmesine sebep olan Güven olunca içindeki birikmiş hiddet tüm heybetiyle kendini gösteriyor. Zaten Güven iyi bir adam olsaydı, Sancar dede ve torunu asla ayırmazdı ancak söz konusu sefir olunca geçmişte yaşadıkları, sonradan öğrendikleri kızını ondan milyonlarca kilometre uzağa götürmek istemesine sebep oldu.
Güven, rakibini hep küçümsedi ve en büyük hatayı da burada yaptı. Ona göre Sancar cahil, kafası çalışmayan, hiçbir şeyden anlamayan bir köylü. Hasmını o kadar tanımıyor, o kadar aşağıda görüyor ki kendisi ondan hep bir adım ileride diye düşünüyordu. Halbuki Sancar’ın Güven’in asla sahip olamayacağı gizli orduları var. En büyük destekçisi de tabii ki can dostu Kavruk’tan başkası değil. Yıllardır olduğu gibi Kavruk tüm varlığıyla Sancar’ın hep yanında ki bu olayda da kazanmasını sağlayan yegane kişiydi. Güven şu anda onlardan çok çok zengin bir konumda, profesyonellerle çalışıyor, planlarını onlarla kuruyor ama bir şeyi unutuyor : O insanlar, onunla çalışan, onu sevmeyen, emre itaat eden kişiler. Yani ne Güven’le ne de Melek’le herhangi bir gönül bağları var. Kavruk ve Sancar’sa birbirine gönülden bağlı. Bu şekilde birlik olmuş insanların karışısına ne kadar güçlü ordularla çıkarsa çıksın, sevginin bir araya getirdiği insanları asla yenemez. Zaten tam da dediğim şekilde oldu ve Sancar kızının geçici velayetini mahkeme öncesi tereyağından kıl çeker gibi alıverdi.
Her ne kadar Melek cephesini kaybetse de Güven henüz bu savaşı kaybettiğini kabullenmiş değil ve Sancar’ın Melek dışında çok daha büyük bir zaafını biliyor. Eski sefirimiz insanları okuma hususunda ne yazık ki bir uzman ve Sancar’ın diğer zaafını da keşfetmiş durumda : Mavi!
Mavi keşkelerle yaşayan bir kadın. Kızının kaybında kendini ölesiye suçlu görüyor ve bunun altında eziliyor. Kazanın olduğu gün onları takip etmesi, olayların önüne geçememesinden dolayı kendini suçluyor. Bir insanın hayatında kendine yapacağı en büyük kötülük önüne geçemeyeceği olayların faturasını kendisine kesmesidir. Yaşadığı suçluluk duygusu yüzünden sürekli “Ya böyle, şöyle olsaydı” diyerek zaten katlanılması çok güç olan bir acıyı her aldığı nefeste daha da çekilmez hale getiriyor. Mavi’nin gözlerindeki geçmeyen acının da, sürekli olarak gitmek istemesinin de sebebi bu. Kızına iyi gelememiş, başkasına nasıl iyi gelsin ki değil mi? Bence öyle değil ama ona göre kesinlikle öyle. Onun bu ruh halinden uzaklaştığını sadece iki kez gördüm. Biri Melek’le olan anlarında diğeri de Sancar’a sığındığı zamanlarda. Sadece o ikisiyle yaşadığı zamanlarda yüzünde gülümseme ve huzur hakim oluyordu.
Sancar’a olan duyguları malum ama özellikle Melek’le olan anları görülmeye değerdi.
Melek’in dedesi yüzünden Mavi’yle olan ilişkisi berbat bir şekilde başladı. Ona güvenmedi, istemedi, huzursuzluk çıkardı ta ki Mavi onun yanında olana kadar. Hem babasıyla kavuşmasını sağlaması hem de kızını yakın zamanda kaybettiğini öğrenmesi Melek ve Mavi ilişkisinin de miladı oldu. Daha üç gün öncesine kadar “Buradan git!” dediği kadını, “Ben senin kızın olurum” diyecek kadar çok sevdi. Zaten bu aşamaya gelecekleri Mavi’nin her şeyini riske atarak Melek’i o evden kaçırmasıyla başlamıştı üstüne de onun hep alışkın olduğu o iki kişilik düzen geri gelince, Melek tüm duvarlarını indirdi. Yalnız bu ikisinin böyle yakınlaşmasına sebep olan olayla birlikte Mavi, Güven’in de radarına girmiş oldu. Bu adam hiç acımadan sırf kazanmak uğruna Mavi’nin yıllar sonra elde ettiği mutluluğunun üstüne kabus gibi çökecek gibi duruyor ve geçmişiyle ilgili gerçekleri inatla saklamaya devam ederek de bu fırsatı haberi bile olmadan Sefirin önüne altın tepside sundu Mavi.
Melek’in Güven’in elinden kurtarılma operasyonuyla Sancar’la Mavi arasındaki duvarlar da tamamen kalktı. Aşktan yüzü gülmeyen, başka şekillerde kırılan iki kalp birbirine bağlanıverdi. Hem nasıl bağlanmayacaklardı ki? Mavi içinde bir vicdan azabıyla yaşıyor. Her an yaşanan kazanın suçlusu olarak görüyor kendini. Kim vicdan azabını Sancar’dan iyi bilebilir, kim evladını kaybetme korkusunu Mavi’den iyi anlayabilir ki? Bu ikisi benzer acılarla bir araya gelip kalplerini açıp, yaralarını birlikte sardılar. Sancar’ın Nare’yle yaşadığı kavurucu sevda ve Mavi’nin kocasıyla yaşadığı şiddetin ardından, merhametli bir adamla sevgiyi hiç tatmamış bir kadının yolları olabilecek en güzel şekilde kesişti ama onların sınavı daha yeni başlıyor.
Mavi, Sancar’ın merhametini, kalbini sevdi, onun yanında kendini güvende hissetti ve hayatını onunla birleştirdi ancak artık top Sancar’da.
Güven’in yaptığı eski koca hamlesiyle öldü sandığı adam birden ortaya çıktı ve Mavi’nin gözlerinde gördüğüm çok keskin bir korkuydu. Mavi’nin eşinden asla bahsetmemesinin bir sebebi var ve bu bence gördüğümüzün çok ötesinde. Bu adam Mavi ve Sancar ilişkisinin ortasına bomba gibi düşecek ve ben umuyorum ki Sancar eskiden yaptığı hataları bir daha yapmasın yoksa kendi elleriyle kurduğu masal istemeden de olsa yine bir yangının içerisinde yok olabilir.
Yazımı bitirmeden önce bahsetmek istediğim bir konu daha var : Elvan ve Bora! Bu ikisinin yolu ilk kesiştiği andan itibaren aralarında doğabilecek aşktan çok mutlu olmuştum ancak onlar da kolayca bir araya gelebilecek gibi değiller.
Öncelikle Elvan, bir ilişki nasıl yaşanır, sıfırdan nasıl başlanır asla bilmiyor. O yaşadığı ikilemler, heyecan öfke hep ilişki hususunda bir ergen kadar tecrübesiz olmasından. Bora da geçmişte yaşadığı kötü ilişkilerinden dolayı yeniden aşık olmaktan korkunca birbirini tamamen yanlış anlayan bir çifte dönüştüler. Ben asla tesadüflere inanmam. Bir şekilde onların yolları kesişti artık, konuşmayı da becerebilirlerse Mavi ve Sancar gibi onlar da kendi masallarını yazabilirler.
Bu haftalık da benden bu kadar. Sefirin Kızı’nda yine bambaşka duygular yaşadığım bir bölüm izledim. Özellikle herkes için ikinci şansın öneminin altının çizilmesi ve bunun aktarılış şekli güzeldi.
Tüm ekibin yüreğine sağlık.
Sevgiyle kalın ve mucizelere inanmaktan asla vazgeçmeyin!