Yazar: Tuğçe TUĞLALIKLI

Vedaları oldum olası sevmemişimdir. Hüzün taşır çünkü. Arkasında hep bir burukluk bırakır. Bu kez de öyle oldu ve daha olaylar tam açılmadan İyi Günde Kötü Günde’nin final haberiyle ona da veda etme vakti geldi.

Başladığı ilk günden bu yana senaryosundaki ciddi aksamalar, dizinin aşırı durağanlığı, karakterlerin dertlerini pek anlayamıyor ve onlara inanmıyor oluşum hikâyenin içine girmeme de engel olmuştu ne yazık ki. Senaryodaki aksaklık bir türlü giderilemeyince kaçınılmaz son geldi ve İyi Günde Kötü Günde bu hafta bizlere veda etti. Gönül isterdi ki uzun bir süre Leyla’nın hikâyesini izleyelim ama olmadı.

Bölüme geçmeden önce birkaç şey söylemek istiyorum. İyi Günde Kötü Günde, en kötü hikâyesi en sevdiği insan tarafından yazılmış ama yaşadıkları karşısında yıkılmamış aksine küllerinden yeniden doğmuş bir kadın olan Leyla’nın öyküsüyle buluşturmuştu bizleri. Güçlü, ayakları üzerinde duran, kimseye boyun eğmeyen bir kadındı, Leyla. İlk bölümden son bölüme kadar da pek değişmedi. Arada yaşadığı duygu karmaşasından dolayı benliğinin dışına çıkmış olsa da yaptığı her şeyin bir nedeni vardı aslında ve bundan dolayı ben Leyla’yı anlamakta pek zorlanmadım.

Benim bu hikâyede anlamakta zorluk çektiğim tek karakter var, o da Sarp’tan başkası değil. Sarp Karasu’ya bir türlü inanamadım. Biz Sarp’ı dizinin başından beri yalancı, korkak, bencil ve sorumsuz biri olarak gördük. Bize gösterilen buydu çünkü. Ama gelin görün ki son iki bölümde bunların tam tersi bir adam olarak yansıtıldı bizlere. Bu konuda pek çok nokta açıkta kaldı ve ben tatmin olmadım ama bunun sebebinin de ani gelen final kararı olduğunu biliyorum. Sarp’ın son bölümlerdeki hâli hikâyenin en başından beri olsaydı Sarp ve Leyla’nın aşkına da inanırdım belki ama Sarp karakterindeki bu tutarsızlık bu aşka inanma da engel oldu.

Açıkçası benim final bölümüyle ilgili çok da büyük bir beklentim yoktu. Aniden gelen final kararıyla çekilen son bölüm değiştirilerek finale bağlandı muhtemelen. Doğal olarak da bazı noktalar havada kaldı benim için. Oraya daha sonra değineceğim.

Sarp’ın peşinden giderek yapması gereken çok önemli bir işi unutan Leyla bunun bedelini Peoniwed’den kovularak ödedi. Gelecekte kendisinin yerini alacak birinin bu denli büyük bir hata yapması, sorumsuzca davranması Aslıhan için kabul edilebilir bir şey değil çünkü. Leyla farkında olmadan Aslıhan’ı hem büyük bir hayal kırıklığına uğrattı hem de onu yarı yolda bırakmış oldu. Leyla gibi sorumluluk sahibi, işine son derece önem veren birinin böyle büyük bir hata yapıp işinden kovulması gerçekten üzücü bir durum. Hele ki o yere tırnaklarıyla kazıyarak gelmişse. Leyla için Peoniwed, bir işten çok onun için bir kaçış yeri, sığınaktı. O, Sarp’ın verdiği acıyı işine sığınarak telafi etti ve çok da iyi bir konuma geldi. Ama şimdi sadece işini değil o çok önemli sığınağını da kaybetti. Aşk hayatında batmış olan Leyla iş hayatını da batırmış oldu. Böyle bir durum ona başarısız hissettirir ve bu da onun gibi bir kadına büyük acı verir.

Leyla’nın kaybettiği işini geri almak için göstermiş olduğu çaba gerçekten takdir edilesi bir durum ve bunu yaparken Sarp’ın yardım etme isteğini kesinlikle kabul etmemesi de Leyla Ertekin’e yakışan bir davranıştı ama bazı durumlarda tek başına çabalamak işe yaramıyor maalesef. Hikmet Bey’le konuşmak için Sarp’ın yardımına ihtiyaç duyması gibi bazen en istemediğimiz kişiden bile yardım talep etmek dahası bu yardımı kabul etmek zorunda kalabiliriz. Gerçi Leyla davete Sarp sayesinde girdi ama işine geri dönmesi tamamen kendi çabası ve açık sözlülüğüyle oldu.

Leyla ve Melisa’nın arasında sıkışıp kalan Sarp’ın Melisa’yı daha fazla üzmemek adına ondan ayrılmaya karar vermesini takdir etmedim desem yalan olur. Her ne kadar başta Melisa’ya burada mutlu olmadığını, işin içine aileler girdiği için Londra’ya dönmek istediğini söylemiş olsa da sonrasında bunu devam ettirmemesi gayet yerinde bir karardı. Final bölümü olmasaydı eğer Melisa, Sarp’ın bu isteği karşısında çok daha farklı bir tepki verirdi çünkü ilk bölümlerde bize verilen sinyaller Melisa’nın geçmişinde çok büyük bir darbe belki de bir aşk acısı olduğu yönündeydi ve ben o sevecen Melisa karakterinin nasıl şekil alacağını da çok merak ediyordum ama olmadı. Bu hikâyede en çok Melisa’ya üzüldüm desem yanlış olmaz. O gerçekten bu öykünün en masumu. Melisa yaptığı bir şeyin değil başına kendi iradesi dışında gelen bir şeyin bedelini ödedi çünkü. Ne Leyla ile Sarp’ın ayrılmasında bir rolü var ne olup biteni biliyor ne de Sarp’ı birinin elinden çaldı. O, yurtdışında tanıdığı ve âşık olduğu asamla bir hayat düşlemişti sadece. Yaşananların hiçbirinde suçu da yok dahli de yok ama o da Leyla gibi bu işin kurbanlarından biri oldu.

Değinmeden geçemeyeceğim. Seda’nın Sarp’ın Leyla’yı bulmasına engel olmasına ben hiç kızmadım, aksine ona hak verdim. Leyla’nın tekrar üzülmesini istemediği için böyle bir şey yaptığı belli. Arkadaşının hayatını hem de düğün günü alt üst etmiş bir adama onun yerini hiçbir dost söylemez çünkü hayatını tekrar alt üst edebileceğinden korkar. Dostunu korumak ve bir kez daha acı çekmesini engellemek adına da pek çoğumuz Seda’nın yaptığını yaparız. Eğer erken final gelmemiş olsaydı olayın bu noktada da farklı düğümlere yol açması mümkündü ama hikâyeye bir son yazılması gerektiğinden Sarp’ı aklamak için akla ilk gelen de Sade üzerinden yürümek olmuş sanırım.

Aslında benim için en büyük sorun başka: Dizinin en büyük düğümü, bizim altı hafta boyunca Leyla ve Sarp her karşı karşıya kaldığında acaba bu sefer öğrenecek miyiz diye beklediğimiz düğün günü Leyla’nın terk edilme sebebini biz neden duyamadık, acaba? Leyla öğrendi iyi güzel ama bunca hafta, diziye vakit ayıran seyirciye bu neden söylenmedi? En azından Sarp’ın neden gittiğini öğrenebilmeyi isterdim. Ne kadar alelacele yazılmış da olsa finalde bu noktayı açığa kavuşturmak çok da zor olmamalıydı ama baştan beri aksayan senaryo son durakta da bir hata verdi maalesef. Leyla ve Sarp’ın evdeki konuşmalarında bu kadar klişe ifadeye de gerçekten gerek var mıydı? Ve merak ettiğim son şey yıllar sonra Leyla ve Sarp’ın o kafede karşılaşma nedenleri? Burası da bu dizi ilgili anlayamadığım ve anlamayacağım bir diğer nokta. İş belli ki uzun soluklu düşünülmüş ama yine de bitirilirken eli yüzü düzgün bir finalle kapansaydı çok mutlu olurdum.Başta da dediğim gibi veda vakti geldi. Geçmiş ve bitmiş şeylerin günahı, sevabı üzerinde durmaya da artık çok gerek yok. Şansı olsaydı toparlar mıydı bilemem ama öyle ya da böyle altı hafta boyunca bana ekran başında güzel zaman geçirtti. Tüm ekibin emeklerine sağlık.

Benzer Yazılar

Bir Yorum Yazarak Siz de Katkı Sağlayın

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.