YAZAR : Şehriban Simay DEMİR

Yaşamak, bu hayatta kendine bir yer edinmek, olanca kalabalığın içinde yitip gitmek istemeyen herkesin bir gayesi, gelecek için bir hayali olmalı bence. Okumak, evlenmek, kariyer yapmak yahut dünyayı gezmek, kitap yazmak, bilinmeyeni keşfetmek … Belki de sadece huzur içinde yaşayıp gideceği, sıradan küçücük bir hayat…Kim bilebilir? Ama bir şekilde yaşamak için bir amaç, hayata karışmak için bir sebep gerek. Zeynep’in tüm yaşadıklarına rağmen yaşama karışmak için bir sebebi vardı: Abisine verdiği söz! O bu amaç doğrultusunda hareket edip buna göre yaşadı; okudu, çalıştı, çabaladı ve iyi bir avukat oldu.

Aslına bakacak olursak Zeynep aklına koyduğunu yapana kadar durmayan ve bir kere bir şeyi yapmaya karar verdi mi sonuna kadar giden bir karaktere sahip. Örneğin, avukat mı olmak istiyor, olana kadar mücadele etti.Mehdi onu eve hapsetti; “ Çıkacağım” dedi ve kanını akıtana kadar uğraşıp çıktı. “Mehdi’nin yaptıklarını affetmeyeceğim” dedi ve o ayaklarına kapanmasına rağmen boşandı. Dahası tüm ailesini ve Barış’ı karşına alma pahasına “Mehdi’yi kurtaracağım!”dedi ve kurtardı. O bir şeye karar verdiğinde mutlaka yapıyor fakat hepimiz biliyoruz ki çocukluğundan bu gününe kadar neredeyse her kararı sorgulanmış hatta hayatının yönetimini bile eline alamayacak hale gelmişti zamanında. Bu yüzden verdiği bir karar sorgulandığında yahut birinin onun yaşamına müdahale ettiğini düşündüğü anda tüm soğuk kanlılığını kaybediyor ve karşıdakinin kim olduğu fark etmeksizin öfkeden deliye dönüyor. Bu asla bilinçli yaptığı ya da karşısındakini sindirmek için planlı hareket ettiği bir durum değil. O an öyle hissediyor, öyle davranıyor. Barış’la Mehdi konusunda tam da bu yüzden çatıştı ama ince bir nüans var.Mehdi hususunda bu kadar hassas olmasının sebebi Barış’ın da ailesinin de haklı olduğunu biliyor olması aslında, sadece bunu kabul edecek psikolojide değil. Bir avukat olarak müvekkilini kurtardığı, adaleti sağladığı, Dilara ve Müjgan’ı babasız bırakmadığı için mutlu. Fakat Mehdi’yi özgürlüğüne kavuşturarak kendini de ailesini de tehlikeye attığı gerçeği onun huzursuz olmasına neden oluyor. Bu düşünce içini kemiriyor ve o Mehdi’yi herkese karşı “O yapmadı” diye koruyarak bir anlamda kendini de rahatlatmış oluyor. Kendisini buna inandıramadığı yahut birisi hatırlattığı her an deliye dönmesinin sebebi de bu çünkü içgüdüsel olarak savunmaya geçiyor.

Bu savunma mekanizmasından en çok payını alan şu an için Barış kanımca. O Zeynep zarar görmesin diye üsteledikçe Zeynep geriliyor ve araları açılıyor. Halbuki Barış’ın tek amacı onu korumak ama Mehdi’yi savunuyor görünmesi ona çok dokunuyor ve hissiyatını “ Sözüm bitti!” diyerek de vurguladı ancak Zeynep şu an için bunu görecek durumda değil. Yalnızca Zeynep’in değil Barış’ın da birçok sorunu var malum dünya Zeynep’in etrafında dönmüyor. Aile çok karışık durumda mesela. Özlem, haklı olarak ailesini korumaya çalışıyor bu yüzden sürekli Zeynep hususunda çıkışıp duruyor, Savaş’la araları bir gün iyi bir gün kötü, ona olan tavırlarını bile anlayamıyor çoğu zaman. Ayrıca bir de yönetmesi gereken bir aile şirketi var. Fakat tüm bunlara rağmen doğru düşünebilmeyi, motivasyonunu kaybetmeyip ilerlemeyi başarıyor Barış, zira onun da bir hayat gayesi, yaşama tutunmak için sebepleri var.

Şüphesiz Barış çocukluğundan beri ona “Barış Bey” denmesi için uğraşmış, hayatını bu amaç doğrultusunda yaşamış biri. Annesi gibi disiplinli ve otoriter olarak ona kendini görünür kılmak için uğraşıp duran, bu uğurda kendisinin de dediği gibi “Çocuk olmadan” büyüyenlerden.Fakat Tunahan ailesinde Barış’ın, Özlem’in Ali Rıza’nın dahi bir gailesi, kendilerine ait bir yaşamları varken ,o evde hayat akıp giderken uzaktan bakan biri de vardı: Savaş. Onu ilk tanıdığımızda evden çıkmayan, hırçın, Barış’a çok düşkün olsa da aralarındaki iletişimsizlik yüzünden kendini odasına hapsetmiş kayıp bir ruhtu. Ne yaşamdan bir beklentisi ne arkadaşları ne de bir amacı vardı. Çok başarılı ve yetkin bir avukat olmasına rağmen sadece eğer canı isterse Barış’a bazı dosyalarda yardım ediyor başka hiçbir şeye karışmıyordu.Zeynep’in hayatlarına girmesiyle beraber kabuğundan çıkmaya ,arkadaş edinmeye, yaşamak için sebepler bulmaya başladı. Öyle ki ilk defa adliyeye bile gitti. Tüm bu olanlar ona motivasyon kaynağı oldu ve şimdi o da hayata karışma kararı aldı. Artık evden çıkmak için bir sebebi, birlikte vakit geçireceği arkadaşları var. Daha güzel günler görmesi temennisiyle…

Herkesin hayata sarılma nedeni var dedik ya, Mehdi’nin şu anki amacı da Cengiz’in işlerini yönetip, kazandığı bu yeni güçle ailesini korumak. Daha önceden de bahsetmiştim, o mahalledeki saygınlığını geri istiyordu ve şimdi sahip olduğu bu mıntıkanın tüm kontrolünü eline almak, eski yaşamında olduğu gibi “Abi” sıfatının hakkını vermek derdinde. Zeynep defterini de sırf ona zarar vermemek ,vaktinin gelmesini beklemek adına hala çok seviyor ve her an düşünüyor olmasına rağmen şimdilik rafa kaldırmıştı ta ki Zeynep’in saldırıyla uğradığını duyduğu ana kadar. O zaman hiçbir şey düşünmeden Zeynep’in yanına gitti ve sımsıkı sarıldı. Cengiz’e özgürlüğünü borçlu hissettiği ve bu yüzden ailesine bile gelecek tehlikeleri kabullendiği halde, yaşadıkları saldırının aynısı Zeynep’in de başına gelince “Zeynep’e zarar gelecek bir işin içinde asla olmam, onu alıp cihanı verseler bile almam” itirafını etme noktasına geldi.Zaten zamanı geldiğinde kendini affettireceğine, onun aklındaki lekeleri temizleyeceğine inancı hâlâ taptaze. Bu yüzden Barış’ı kendine hâlâ rakip, Zeynep’le aralarında bir engel olarak görüyor.

Mehdi, Barış’ı gördüğü ilk an kendine rakip seçti aslında. O plaza dünyasına ait, başarılı, zengin bir adamdı ve eşi gibi bir avukattı. Yani kendisinin aksine Zeynep’le denkti. Zeynep’i kaybetme korkusu, onu sevmediği düşüncesi en üst seviyedeyken girdi Barış hayatlarına. Bir yanda çocuğuna hamile ve hayatı tehlikede olduğu için Zeynep’le aynı evde yaşatmak zorunda kalan Benal, diğer yanda mahalleyi ele geçirmeye çalışan can düşmanı Burhan ve sırf sıkıntı çıkmasın diye halının altına süpürdüğü sorunlar onu afallatıyor, öfkesine öfke katıyordu. Kaygıları ve korkuları onun en sevdiğine zarar vermesine neden oldu. O zarar verdikçe Barış Zeynep’i korumaya, o üzdükçe Barış’ın yanında yüzü gülmeye başladı Zeynep’in. Mehdi onları birlikte her gördüğünde onu kaybedeceğini daha çok anladı ve en son onu kaçırdığında Zeynep için arabanın önüne, dolayısıyla ölüme atlayan bir Barış gördü karşısında. O artık gerçek bir rakip, Zeynep’le aralarında engeldi Mehdi için. Bu yüzden ona bu öfkesi; ondan para alacağına hapiste yatmayı tercih etmesi, ondan asla yardım istenmesini kabul etmemesi…Çünkü ona göre o en kıymetlisini, onun için canını hatta yeni yaşamını ve bu hayatın getirdiklerini sırf hayatı tehlikeye girmesin diye tek kalemde silebileceği, sevdiğini aldı elinden. Bu yüzden “Haddi”olmadığı halde had bildirmeye kalktı Barış’a karakolda ,cevabını da aldı. Ha, bunu anlamış mıdır? Hiç sanmam. Mehdi sıklıkla görmezden gelse de evli bir erkek. Cemile de Benal de gözlerinin içine, ağzından çıkacak tek bir cümleye bakıyorlar onu memnun ve mutlu edebilmek için, tabii ki görmek isteyene.

Cemile kendi hayatı yokmuşçasına Müjgan öldüğünden beri Mehdi’yi kollamayı amaç edindi. Sürekli Mehdi’ye bir şey olacak korkusu var içinde ve bunu bir türlü atlatamıyor.Mehdi’nin bir yetişkin olduğunu, kendi kararları doğrultusunda hareket ettiğini kabullenemiyor. Bu yüzden bu kadar üstüne titremesi. Fark etmişsinizdir, Cemile Mehdi’den bahsederken sürekli “çocuk” diyor. “Bu çocuk yalnız kalacak, bu çocuk çaresiz, bu çocuğa ne olacak, bu çocuk sevmeyi de öğrenememiş… “ Mehdi’yi koruma içgüdüsü onun büyüdüğünü ve tüm yaşadıklarını da yaşattıklarını da kendi arzusuyla yaptığını görmesine mani oluyor. Sanki elini üzerinden çektiği, onu yalnız bıraktığı an yalpalayıp düşecekmiş gibi sıkı sıkı tutmak istemesinin nedeni bu. Bu uğurda herkesi kırıp döktüğünü bilse de gözü ne Nuh’u ne de başka bir şey görüyor. Bakalım Nuh’un da yardımıyla onun artık bir yetişkin olduğunu ve kendisinin de bir hayatının olduğunu nihayet idrak edebilecek mi?

Mehdi kendisini kurşunların önüne attı. Bu gereksiz kahramanlığının bedelini umarım yine Zeynep ödemez diyor, Barış’ın sözleriyle veda ediyorum: “ Güzel şeyler bizim tarafa da uğrayacak “ umarım,gerisi hayat…

Haftaya görüşmek üzere.

Benzer Yazılar

Bir Yorum Yazarak Siz de Katkı Sağlayın

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.